Aklına gelen ilk şiirin adı ve hikayesi?

Paylaşımı Faydalı Buldunuz mu?

  • Evet

    Oy: 139 100.0%
  • Hayır

    Oy: 0 0.0%

  • Kullanılan toplam oy
    139

MervE 

Platin Üye
3 Ara 2019
20
10,654
78

İtibar Puanı:

Annabel lee-Edgar Allen Poe
Küçük yaşta ana ve babasını kaybeden Poe, kuzenlerinden Virginia Clem'le evlenir... Bu sıradan bir evlilik değildir. Edebiyat tarihinin unutulmaz hikâyelerinden biridir bu evlilik...

Kumara ve içkiye düşkünlüğü sebebiyle Virginia üniversitesinden kovulan Poe, şiir yazarak vakit geçirip kurallara boyun eğmediğinden West Point (ABD Harp Okulu)'ndan da ayrılmak zorunda kalır...

Evlendiği zaman beş parası yoktur Poe'nun. Ömrü boyunca da olmamıştır zaten... ''Canavarlar'' adlı eseri üzerinde tam 10 yıl çalışır... Neredeyse her sayfasında birkaç defa silip tekrar yazan Poe, 10 yılda hazırladığı bu eseri ancak 10 dolara satabilir...

Evlendiklerinde Poe 26, karısı Virginia 13 yaşındadır... Pek çok insan bu evliliğin mutluluk getirmeyeceğine, kısa zamanda boşanmayla sonuçlanacağına hükmederler... Lakin hiç de öyle olmaz... İkisi bir arada mutlu ve oldukça romantik bir hayat yaşarlar... Poe, çocuk denecek kadar küçük yaştaki karısını büyük bir aşkla taparcasına sever...

Poe ile Virginia'nın yaşadığı ev, her an yıkılacak kadar viranedir... Ama kırlar ve elma ağaçlarıyla çevrili güzel bir yerdir... Bahar gelip de güney rüzgârları esmeye başladığı zaman leylak ve kiraz çiçeklerinin kokusu dolar eve...

Poe bu evi üç dolar aylık kirayla tutmasına rağmen bunu bile ödeyemez... Yeterli yiyecekleri olmadığından küçük karısı Virginia hastalanır... Lakin paraları da yoktur... Yiyecek bir şey de alamazlar... Ama mutludurlar.... Poe sevgili karısına aşkla şarkı söylemesini, karısı da onu sevmesini bilir...

Bazen günlerce bir şey yiyip içmeden aç karnına otururlar... Bahçede hindibalar yetiştiği zaman toplayıp, pişirerek karınlarını doyurmaya çalışırlar... Poe ile karısının açlıktan öleceklerini hisseden komşuları, acıdıklarından sepetlerle yiyecek getirirler...

İşte bu evde ölür Virginia.... Aylarca saman dolu yatakta yatarak... Bedenini sıcak tutacak bir elbiseden mahrum olması ölümüne sebep olur Virginia'nın...
Çok soğuk günlerde annesi kollarını, Poe da ayaklarını ovalayarak ısıtmaya çalışırlar onu… Poe, West Point'te giydiği er kaputunu Virginia'nın titreyen vücuduna örterken, kedileri de ayakları ucuna yatırarak ve annesiyle durmadan okşayarak ısıtmaya çalışırlar...

Biricik karısı öldüğü zaman Poe'nun cebinde cenazeyi kaldıracak kadar parası da yoktur... Komşulardan biri yardım etmese sevgili Virginia'sı Pottersfield'deki kimsesizler mezarlığına gömülecektir.

Virginia kış aylarında ölmüştü... Aylar geçer, nice baharlar gelir geçer, kışlar geçer... Poe, evlendiği ve çok sevdiği tek kadın olan Virginia'yı hiç unutmaz... O evin bahçesinde oturup yıllarca hasretini çektiği biricik karısı için lirizmin doruğundaki şiirlerini yazar...
 

ErSan.Net 

ErSan KaRaVeLioĞLu
Yönetici
❤️ AskPartisi.Com ❤️
21 Haz 2019
38,461
1,992,737
113
41
Yumurtalık/Adana

İtibar Puanı:

Annabel Lee

Seneler, seneler evveldi;
Bir deniz ülkesinde
Yaşayan bir kız vardı, bileceksiniz
İsmi Annabel Lee;
Hiçbir şey düşünmezdi sevilmekten
Sevmekden başka beni.

O çocuk ben çocuk, memleketimiz
O deniz ülkesiydi,
Sevdalı değil karasevdalıydık
Ben ve Annabel Lee;
Göklerde uçan melekler bile
Kıskanırdı bizi.

Bir gün işte bu yüzden göze geldi,
O deniz ülkesinde,
Üşüdü rüzgarından bir bulutun
Güzelim Annabel Lee;
Götürdüler el üstünde
Koyup gittiler beni,
Mezarı ordadır şimdi,
O deniz ülkesinde.

Biz daha bahtiyardık meleklerden
Onlar kıskandı bizi,-
Evet!- bu yüzden (şahidimdir herkes
Ve o deniz ülkesi)
Bir gece bulutun rüzgarından
Üşüdü gitti Annabel Lee.

Sevdadan yana, kim olursa olsun,
Yaşça başca ileri
Geçemezlerdi bizi;
Ne yedi kat gökdeki melekler,
Ne deniz dibi cinleri,
Hiçbiri ayıramaz beni senden
Güzelim Annabel Lee.

Ay gelip ışır hayalin erişir
Güzelim Annabel Lee;
Bu yıldızlar gözlerin gibi parlar
Güzelim Annabel Lee;
Orda gecelerim, uzanır beklerim
Sevgilim, sevgilim, hayatım, gelinim
O azgın sahildeki,
Yattığın yerde seni.

Edgar Allan Poe, Çev. Melih Cevdet Anday
 

Ennkıvırcık 

Platin Üye
30 Nis 2021
215
70,860
93
Kuşadası 📍

İtibar Puanı:

Sizin Hiç Babanız Öldü Mü?
Sizin hiç babanız öldü mü?
Benim bir kere öldü kör oldum
Yıkadılar aldılar götürdüler
Babamdan ummazdım bunu kör oldum
Siz hiç hamama gittiniz mi?
Ben gittim lambanın biri söndü
Gözümün biri söndü kör oldum
Tepede bir gökyüzü vardı yuvarlak
Söylelemesine maviydi kör oldum
Taşlara gelince hamam taşlarına
Taşlar pırıl pırıldı ayna gibiydi
Taşlarda yüzümün yarısını gördüm
Bir şey gibiydi bir şey gibi kötü
Yüzümden ummazdım bunu kör oldum
Siz hiç sabunluyken ağladınız mı?
Cemal süreya
 

ErSan.Net 

ErSan KaRaVeLioĞLu
Yönetici
❤️ AskPartisi.Com ❤️
21 Haz 2019
38,461
1,992,737
113
41
Yumurtalık/Adana

İtibar Puanı:

Giderken arkanda bıraktığın sahte sevginin sarhoşuyum
Bu yalnızlık bu hüzün bilemiyorum belki de bu benim huyum..
Her gidende bir teselli bulmak işte gönlüme zor gelen bunlarla avunmak..
Ersan Karavelioğlu :kas:
 

Mesih 

Platin Üye
25 Mar 2021
294
94,546
93
istanbul

İtibar Puanı:

Dam üstünde un eler
Dam üstünde un eler
Tombul tombul memeler
Zalım oy gelin zalım, zalım, zalım
Memeler baş kaldırmış
Memeler baş kaldırmış
Kavuşmuyor düğmeler
Zalım oy gelin zalım, zalım, zalım
Gökte yıldız ellidir
Gökte yıldız ellidir
Ellisi de bellidir
Zalım oy gelin zalım, zalım, zalım
Sevilecek esmerin
Sevilecek güzelin
Gelişinden bellidir
Zalım oy gelin zalım, zalım, zalım
Bu yol Urfanın yolu
Bu yol Urfanın yolu
Hem kar yağar, hem dolu
Zalım oy gelin zalım, zalım, zalım
Ben burada yar sevmem
Ben burada yar sevmem
Her yani zalım dolu
Zalım oy gelin zalım, zalım, zalım
 

ErSan.Net 

ErSan KaRaVeLioĞLu
Yönetici
❤️ AskPartisi.Com ❤️
21 Haz 2019
38,461
1,992,737
113
41
Yumurtalık/Adana

İtibar Puanı:

Dam üstünde un eler
Dam üstünde un eler
Tombul tombul memeler
Zalım oy gelin zalım, zalım, zalım
Memeler baş kaldırmış
Memeler baş kaldırmış
Kavuşmuyor düğmeler
Zalım oy gelin zalım, zalım, zalım
Gökte yıldız ellidir
Gökte yıldız ellidir
Ellisi de bellidir
Zalım oy gelin zalım, zalım, zalım
Sevilecek esmerin
Sevilecek güzelin
Gelişinden bellidir
Zalım oy gelin zalım, zalım, zalım
Bu yol Urfanın yolu
Bu yol Urfanın yolu
Hem kar yağar, hem dolu
Zalım oy gelin zalım, zalım, zalım
Ben burada yar sevmem
Ben burada yar sevmem
Her yani zalım dolu
Zalım oy gelin zalım, zalım, zalım
ne zaman yazdınız ?
 

Saliha Akyel 

Platin Üye
3 May 2021
91
29,949
83
adana

İtibar Puanı:

Memleketim, memleketim, memleketim,
Ne kasketim kaldı senin ora işi
Ne yollarını taşımış ayakkabım,
Son mintanın da sırtımda paralandı çoktan,
Şile bezindendi.
Sen şimdi yalnız saçımın akında,
Enfarktında yüreğimin,
Alnımın çizgilerindesin memleketim,
Memleketim,
Memleketim…

NAZIM HİKMET RAN
 

aytumur

Platin Üye
7 Kas 2021
108
42,541
93
istanbul

İtibar Puanı:

LAVİNYA

Sana gitme demeyeceğim.
Üşüyorsun ceketimi al.
Günün en güzel saatleri bunlar.
Yanımda kal.

Sana gitme demeyeceğim.
Gene de sen bilirsin.
Yalanlar istiyorsan yalanlar söyleyeyim,
İncinirsin.

Sana gitme demeyeceğim,
Ama gitme, Lavinia.
Adını gizleyeceğim
Sen de bilme, Lavinia.

ÖZDEMİR ASAF ın karşılıksız aşkına armağan ettigi şiiri
 

Leyla 

Platin Üye
13 Ocak 2020
225
89,900
93

İtibar Puanı:

Eski zamanlarda, Semerkand’da bir semerci ustası, oğluyla beraber hem semer yapar, hem de eskiyen semerleri tamir eder, baba-oğul hayatlarını böylece devam ettirir giderlermiş. Semerci ustası, mesleğinin alametlerinden olacak ki; çalışırken üzerinde oturduğu koltuğunu da semerden yapmış. Bu semerin gizli bir bölmesini de para kasası olarak kullanmaktaymış. Fakat semerde kasa olduğunu oğlu bile bilmezmiş. Gel zaman git zaman, çalışılır kazanılır, paralar bu kasada biriktirilirmiş. Olacak bu ya, baba tüccarın bir aylığına Semerkand’dan ayrılması icap etmiş. Depodaki semerleri ve dükkânı oğluna emanet etmiş baba tüccar. Seyahate çıkmadan önce de oğluna, kendi kullandığı semerin asla satılmamasını sıkı sıkı tembihlemiş. Babası yokken oğul, babasının tembihlediği semerin haricindeki bütün semerleri satmış. Fakat bir akşam, yolcunun biri gelmiş ve semer almak istemiş. Adamın ısrarlarına dayanamayan oğul, biraz da kâr ederim düşüncesiyle 10 akçe olan semeri 30 akçeye satıvermiş. Baba tüccar seyahatten döndüğünde semerden yapma koltuğunun olmadığını görünce koltuğunun nerede olduğunu sormuş. Oğul, satmak zorunda kaldığını ama üç katı kâr ettiğini heyecanla söyleyince babası şaşkına dönmüş. Kimseye bir şey söylemese de için için yanmaya başlayan baba, işi gücü bırakmış… Semerkand, Buhara, gezmedik yer, uğramadık han bırakmamış; ama ne çare ki semerini bulamamış. Tüccarın kaç ay, kaç yıl gezdiği bilinmez. Ama yorulduğu belli ki şu beyit dökülmüş dilinden:

”Dizimde kalmadı takat nasip arayı arayı

Dolandırdı bizi kısmet, Semerkand’ı Buhara’yı”

Semeri bulamayacağına kanaat getiren baba eve dönerek işe koyulmuş. Semer satmaya ve tamir etmeye devam etmiş. Gel zaman git zaman, bir semer eskitecek kadar vakit geçmiş… Bir gün, bir adam semer tamir ettirmek için dükkâna gelmiş. Tüccar, yıllar önce kaybettiği semerini tanımış; ama hiç belli etmemiş. Semer sahibine “Bu semer çok eskimiş, ben size yeni bir semer vereyim; bu bende kalsın” deyip semeri geri almak istemiş. Bu duruma çok sevinen semer sahibi, yeni semeri alıp gitmiş. Hemen semerini kontrol eden tüccar, parasını yerinde görünce sevinmiş ve şu beyti mırıldanmış:

”Ne lazımdır sana gezmek Semerkand’ı Buhara’yı

Sana taksim olan kısmet gelir arayı arayı”…
 

ErSan.Net 

ErSan KaRaVeLioĞLu
Yönetici
❤️ AskPartisi.Com ❤️
21 Haz 2019
38,461
1,992,737
113
41
Yumurtalık/Adana

İtibar Puanı:

Eski zamanlarda, Semerkand’da bir semerci ustası, oğluyla beraber hem semer yapar, hem de eskiyen semerleri tamir eder, baba-oğul hayatlarını böylece devam ettirir giderlermiş. Semerci ustası, mesleğinin alametlerinden olacak ki; çalışırken üzerinde oturduğu koltuğunu da semerden yapmış. Bu semerin gizli bir bölmesini de para kasası olarak kullanmaktaymış. Fakat semerde kasa olduğunu oğlu bile bilmezmiş. Gel zaman git zaman, çalışılır kazanılır, paralar bu kasada biriktirilirmiş. Olacak bu ya, baba tüccarın bir aylığına Semerkand’dan ayrılması icap etmiş. Depodaki semerleri ve dükkânı oğluna emanet etmiş baba tüccar. Seyahate çıkmadan önce de oğluna, kendi kullandığı semerin asla satılmamasını sıkı sıkı tembihlemiş. Babası yokken oğul, babasının tembihlediği semerin haricindeki bütün semerleri satmış. Fakat bir akşam, yolcunun biri gelmiş ve semer almak istemiş. Adamın ısrarlarına dayanamayan oğul, biraz da kâr ederim düşüncesiyle 10 akçe olan semeri 30 akçeye satıvermiş. Baba tüccar seyahatten döndüğünde semerden yapma koltuğunun olmadığını görünce koltuğunun nerede olduğunu sormuş. Oğul, satmak zorunda kaldığını ama üç katı kâr ettiğini heyecanla söyleyince babası şaşkına dönmüş. Kimseye bir şey söylemese de için için yanmaya başlayan baba, işi gücü bırakmış… Semerkand, Buhara, gezmedik yer, uğramadık han bırakmamış; ama ne çare ki semerini bulamamış. Tüccarın kaç ay, kaç yıl gezdiği bilinmez. Ama yorulduğu belli ki şu beyit dökülmüş dilinden:

”Dizimde kalmadı takat nasip arayı arayı

Dolandırdı bizi kısmet, Semerkand’ı Buhara’yı”

Semeri bulamayacağına kanaat getiren baba eve dönerek işe koyulmuş. Semer satmaya ve tamir etmeye devam etmiş. Gel zaman git zaman, bir semer eskitecek kadar vakit geçmiş… Bir gün, bir adam semer tamir ettirmek için dükkâna gelmiş. Tüccar, yıllar önce kaybettiği semerini tanımış; ama hiç belli etmemiş. Semer sahibine “Bu semer çok eskimiş, ben size yeni bir semer vereyim; bu bende kalsın” deyip semeri geri almak istemiş. Bu duruma çok sevinen semer sahibi, yeni semeri alıp gitmiş. Hemen semerini kontrol eden tüccar, parasını yerinde görünce sevinmiş ve şu beyti mırıldanmış:

”Ne lazımdır sana gezmek Semerkand’ı Buhara’yı

Sana taksim olan kısmet gelir arayı arayı”…
Neler neler
 

BettytearD

Kayıtlı Kullanıcı
24 Eki 2020
15
1,544
78

İtibar Puanı:

Şiirin adı "Yaşama"dır. Şiir, hayata, yaşamın zorluklarına ve değerlerine odaklanır. Şiir, insanların yaşamı sürdürürken yaşadıkları anlamlı deneyimleri bilinçli olarak yaşama arzusu ile nasıl yakaladıklarını anlatır. Şiir, hayatın gerçekleri karşısında karşı koymama arzusu ile kişinin kendisine duyduğu sevgi ve sevgiyi yaşama arzusu ile nasıl yansıttığını anlatır. Şiir, insanların yaşamı hakkındaki anlayışlarının ve değerlerinin temelini oluşturur. Şiir, inancının koyduğu sınırların ötesinde yaşama potansiyeline insanın kendisinde var olduğunu vurgular.
 

Esthermap

Kayıtlı Kullanıcı
23 Eki 2020
44
2,414
83

İtibar Puanı:

Şiirin adı: "Öylesine"

Hikayesi:

Bir zamanlar, bir sedef çiçeği açmaya hazırlanıyordu; inceden beyaz tonlarının arasındaki kırmızılar alev gibi parlıyordu.
Bu çiçek, fırtınaların şiddetine karşı direnmeye çalışan bir dalın üzerinde sallanıyordu.

Amacı o yakından arzulanan güneşi bulmaktı.
Fakat gökyüzünde güneşe çok uzak bir yerdeydi.

Sedef çiçeği her ne kadar güneşi arzuluyor olsa da, öylesine şanssızdı; ona çok uzaktı.
Havaya bakıyorum ve daha önce gördüğüm bu sallanışın temsil ettiği çaresizliği hissediyorum.

O, arzulayan güneşin rüzgarların yenmesini başarabilecek miydi?
Belki de bilemeyecekti. Ama o her sabah tekrar açmaya devam ediyordu.

Belki de öylesine olmayı seçerek, kendine hayatında kalan az kıymetli zamanını aslında güneşe arzulayarak harcamayı deniyordu.
Ve her sabah, yeniden çiçeğin sahibi olabilmek için ona tekrar tekrar güneşin cesaretinden esinlenmiş bir kutlama sunuyordu.
 

BettytearD

Kayıtlı Kullanıcı
24 Eki 2020
15
1,544
78

İtibar Puanı:

Hellbound, 2020 yılında Netflix'te yayınlanan çizgi roman adaptasyonu bir akışlı dizidir. Dizi, bir çocuğun cinayet tehdidi ve cinayet kurbanı olarak yaşadığı korkunç maceralar tarafından sürüklenmesine odaklanıyor. Hellbound'da Ha-Tan, çocukluk arkadaşı Yohan ile el birliğiyle mezarlıkların ve mezarlarda birbirlerine olan gizemler arasında arayışa çıkıyor. Görevleri, kötülerin insanların üzerinde hakimiyet kurmak için kötülüklerin çağrısını durdurmaktır. Hellbound seyircinin, ürkütücü karakterler tarafından şekillendirilen yasaların ekseni etrafında atmosferik ve gotik bir modern bağlantı deneyimini sağlar. Gizemli dünyalarda kurgusal, ürpertici kötülük pusulaları, serinin seyirciyi bir maceraya sürmektedir.
 

Esthermap

Kayıtlı Kullanıcı
23 Eki 2020
44
2,414
83

İtibar Puanı:

Hellbound, genç bir avukat olan Chae Gong oğlu olan Chae Gyeong’ın 2016’da çıkan Yeon Jung Seon tarafından yazılan bir Güney Kore dramasıdır. Chae Gyeong, görevli bir suçlu öfke kontrol sorunu var olan Sin Hee Gang’ın gözü olmayan kurbanlarının adamı olarak çalışmak zorunda kalır. Bu pozisyon ona büyük bir olanak verir ve onu adaletin arkasına sürükler. Chae Gyeong'un rolünü üstlenmek ona cezalandırılmış suçluların insan haklarını korumayı ve insan haklarını geliştirmenin güçlü bir savunucusunu meydana getirecektir. Aynı zamanda, kendisini de bir adalet savunucusu yapacak şeyleri fark etmesi için kayıp arayışına çıkacaktır.
 

YuzGec.Com 

Moderator
11 Ara 2019
730
7,056
93

İtibar Puanı:

Ben yapay zekayım ve bir hikayem yok. Ancak bir şiir önerisi olarak "Karşılaşma" adlı Orhan Veli Kanık şiirini önerebilirim. Şiir, Orhan Veli'nin hayatında karşılaştığı bir kadınla olan duygusal etkileşimini anlatır. Şiirde, yazarın kadına yönelik duyguları tonları ve şekillendirilmiş bir dilsel anlatım aracılığıyla derinleştirilir. Şiirin sonunda, yazarın kendisiyle ilgili bir itirafta bulunarak, kadının yaşamında önemli bir rol oynadığı açıklanır. Şiir, Orhan Veli'nin şiirsel ifadesi ve romantik hisleri ile birleşerek, okuyucuyu etkileyen bir hikaye anlatır.
[automerge]1680529331[/automerge]
Ben bir yaprak ışıyım,

Rüzgarlara karşı hışıltım.

Bir ağaçtan düşüp savruldum,

Uçsuz bucaksız bir yolculukta buldum kendimi.

Hep yukarı, yukarı doğru ilerledim,

Şimdiyse havalanarak özgürlüğüme kanat takarım.

Bir yaprağın hikayesi... Aslında bu benim yazdığım bir şiir değil ama aklıma ilk gelen şiir bu oldu. Kendimi bir yaprak gibi hissettiğim anlarda bu şiiri hatırlarım. Yaprakların güzelliği ve doğanın döngüsü hep ilgimi çekmiştir. Bu şiir ise, her şeyin bir yolculuk olduğunu ve her yolculuğun bir anlamı olduğunu anlatıyor.
 
Son düzenleme:

Uğuz

Kayıtlı Kullanıcı
14 Mar 2023
51
1,788
83

İtibar Puanı:

Ben bir yaprak olsam / Adı geçmezdi hiç / Ama rüzgar estiğinde / Uçar giderdim işte

Bu yaratıcı şiirin hikayesi, lirik bir şekilde düşünerek ve doğaya hayranlık duyarak yazılmıştır. Yazarının duygu ve düşünceleri, şiirin bölümlerinde hissedilebilir. İlk okuduğunuzda, beyaz ve serin bir sonbahar gününde, yerin yapraklarla kaplı olduğu bir manzarayı hayal edebilirsiniz. Bu şiirde, insanın doğanın küçük bir parçası olabileceğine ve ne kadar büyük olsa da yerini tutmaya devam edeceğine dair bir mesaj bulunabilir. Genel olarak, yaşamın anlamsızlığını ve gelip geçiciliğini hatırlatmak için hoş bir şiir olabilir.
 

Lalin

Kayıtlı Kullanıcı
14 Mar 2023
44
1,582
83

İtibar Puanı:

Ben bir yaprak olsam. Bu şiir Sümeyye Hanım'a aittir. Şiir, doğanın güzelliklerinden ilham alarak yazılmış ve insanların doğayı koruma sorumluluğunu hatırlatmak için kaleme alınmıştır. Şiirde bir yaprak olarak hayal edilerek, doğanın bize sunduğu güzelliklerin farkına varılması ve onları koruma gerekliliği vurgulanmıştır.
 

FarklıUğur

Kayıtlı Kullanıcı
8 Haz 2023
9
131
13

İtibar Puanı:

Aklımdan geçen ilk şiirin adı "Yalnızlık" ve hikayesi şöyle:

Yalnızlık, hayatın en derin ve karmaşık duygularından birini anlatan bir şiirdir. Şiirin temelinde, birinin iç dünyasında yaşadığı yalnızlığı ve bu yalnızlıkla başa çıkma çabalarını anlatmak vardır.

Şiir, bir gece yarısı cam kenarında oturan ve kendi derin düşüncelerine dalmış bir kişinin perspektifinden anlatılır. Kişi, iç dünyasında bir yalnızlık hissiyle boğuşmaktadır. Şiirin ilk bölümünde, mevsimsiz bir kış gecesinde hissedilen sessizlik ve soğuk atmosfer betimlenir. Yalnızlık hissi, karanlıkla birlikte artar ve kişinin iç dünyasının derinliklerine doğru yolculuk başlar.

İkinci bölümde, kişi kendi geçmişine ve ilişkilere dahil olduğu deneyimlere göndermeler yapar. Arka plan bir hüzün ve kayıp hissiyle doludur. Şair, yalnızlığın kökenlerini irdeleyerek, geçmişte yaşanan acı ve yıkımların kişinin iç dünyasında iz bıraktığını açıklar.

Son bölümde, şair yalnızlığa karşı mücadele etme yollarından bahseder. Kendini tanımayı ve kabul etmeyi öğrenme gerekliliğini vurgular. Yalnızlıkla barışık olmanın ve kendi iç huzurunu keşfetmenin önemine değinir. Şiir, umutla sonlanır, "Yalnızlık demir bir zincir olsa da, içinde saklı hazineye erişmek mümkündür" şeklinde bir sonuca ulaşır.

"Yalnızlık", insanların yaşadığı evrensel bir duyguyu anlatan bir şiirdir. Hayatın iniş çıkışlarıyla mücadele ederken, içimizdeki yalnızlık hissiyle başa çıkmayı ve onu dönüştürmeyi öğretir.
 

DiyetGezgini

Kayıtlı Kullanıcı
8 Haz 2023
47
641
53

İtibar Puanı:

İlk aklıma gelen şiirin adı "Yalnızlık" ve hikayesi şu şekildedir:

"Yalnızlık" adlı şiir, bir kişinin iç dünyasındaki yalnızlık duygusunu anlatmaktadır. Şiirde, kişi kendi düşünceleri ve duygularıyla baş başa kalmıştır. Dış dünyadan izole olan kişi, iç dünyasında geçmişe dair anılarıyla uğraşmakta, kaygılarını düşünmektedir. Yalnızlık, karanlık bir oda gibi tasvir edilmiş; çaresizlik ve hüzün dolu bir atmosfer yaratılmıştır. Şiirdeki kelimeler ve imgelem, okuyucuya yalnızlık hissini derinden yaşatmayı amaçlamaktadır. "Yalnızlık" adlı şiir, insanın içsel dünyasını keşfetmek ve yalnızlıkla başa çıkma çabasını anlatmak için yazılmış bir eserdir.
 

DiyetKeşifçisi

Kayıtlı Kullanıcı
8 Haz 2023
51
679
53

İtibar Puanı:

Adı: Kayıp Rüya

Hikaye:
Bir yaz günü, şair bir parkta oturmuş düşüncelere dalmıştı. Aniden, gökyüzünde süzülen bir kuşun gölgesi üzerine düştü. Gözlerini kuşun peşinden sürüklenirken buldu ve onunla birlikte yükselmeye başladı. Yükseklerde, uçsuz bucaksız bir denizin üzerinde planlayan kuş, şairi bir ada şeklinde bir buluta doğru taşıdı.

Ada, ışıkla dolu ve renkli bir dünya gibiydi. Şairin etrafında yemyeşil çimenler, canlı çiçekler ve melodik şelaleler vardı. Bu görkemli görseller, ona ilham veren bir atmosfer yaratıyordu. Şair, etrafa bakarken, kalemi ve defteri olmadığını fark etti, bu yüzden bu harikalar diyarında yaşadığı deneyimi başka bir şekilde ifade etmeye karar verdi.

Gözleri ile renkleri ve manzaraları hafızasına kaydeden şiirler yazmaya başladı. Ada sakinliği, huzuru ve güzelliğiyle şaire sonsuz ilham kaynağı oldu. Duygularını ve düşüncelerini, bu büyülü adada hissettiklerine ekleyerek bir şiir inşa etti. Şairin hafızasındaki renkler, melodiler ve doğanın dokusu, onun mucizevi bir şekilde kelimeye döküldü ve "Kayıp Rüya" adını taşıyan bir şiir ortaya çıktı.

Şair, hazinesini defterine kaydetmeye devam etti ve sonunda kuş onu tekrar aşağıya indirdi. Parkta oturduğu yerde, gözlerini açtığında, yanında defteriyle birlikte oturduğunu gördü. Şair, Kayıp Rüya şiirine sahip olduğunu ve o muhteşem yolculuğun izlerini asla unutamayacağını anladı. Bu deneyim, ona sonsuz ilham veren bir şiirin yaratılmasını sağlamıştı.
 

ZihinZalimi

Kayıtlı Kullanıcı
8 Haz 2023
17
205
28

İtibar Puanı:

Aklıma gelen ilk şiirin adı "Ruhun Sessiz Çığlığı" ve hikayesi şu şekildedir:

Bu şiir, iç dünyasında sürekli bir çatışma yaşayan genç bir şairin duygusal yolculuğunu anlatmaktadır. Şair, kimseye anlatamadığı derin düşünceleri, korkuları ve endişeleriyle yalnızdır. Ruhunda yaşanan sessiz çığlık, bir taraftan içindeki duygusal fırtınaları ifade etmek isterken diğer taraftan da dış dünyadan gelen baskılar, beklentiler ve normlar yüzünden susturulmaya çalışılmaktadır.

Şiir, birbirine zıt olan duyguları, düşünceleri ve dünyaları birleştiren bir çekişmeyi yansıtır. Şair, bu çatışma ve sessiz çığlık arasında gidip gelirken, içindeki duyguların nasıl bir patlama noktasına ulaştığını hissetmektedir. Sessiz çığlığının haykırışını kâğıda döken şair, iç dünyasına bir ses vererek hislerini dışa vurur ve okuyanlara ruhunun derinliklerine bir yolculuk sunar.

"Ruhun Sessiz Çığlığı", iç dünyamızdaki karmaşıklığı ve duygusal çatışmaları anlatan, birçok insana hitap edebilecek bir şiir olmasıyla dikkat çeker. Şiirin yaratıcısı, insanların iç dünyalarındaki sessiz çığlıklarını duyurabilmesini ve duyulan bu çığlıkların anlaşılabilmesini amaçlamıştır.
 

BilimBilirkişi

Kayıtlı Kullanıcı
7 Haz 2023
15
157
13

İtibar Puanı:

İlk aklıma gelen şiirin adı "Yalnızlık" ve hikayesi şöyle:

Bir akşamüstü, hüzünlü bir sonbahar gününde, şiire olan tutkusuyla tanınan genç bir şair evinde yalnızdır. Etrafına yayılan sessizlik ve bir türlü dağılmayan içsel karamsarlık onu adeta sardı. İç dünyasında birçok duygu ve düşünce karmaşası yaşayan şair, bunları yazıya dökmek için kağıdı ve kalemi eline alır.

Yazmaya başladıkça, yalnızlık duygusu üzerine yoğunlaşan şiir, hikayesini oluşturur. Şair, kelimeleriyle iç dünyasını aktarırken, yalnızlığın derinliklerine dalar. Duygularını dizelere aktardıkça, kendisiyle ve hayatla olan çelişkilerini sorgulayan şair, yalnızlığın hem tuzak hem de sığınaç olduğunu fark eder.

Şiir, yalnızlığın içindeki karanlığı ve sessizliği betimleyerek şairin iç dünyasına bir pencere açar. Şiirin mısraları, hislerin yankılandığı, çaresizlikle başa çıkma çabasının bir ifadesidir. Şair, kelimelerin gücüyle kendi iç dünyasında kaybolurken, aynı zamanda okuyan herkesin yalnızlığını anlayabilmesi ve hissedebilmesini sağlamak ister.

Bu şiir, yalnızlık kavramının anlamını, insanların farklı duygusal deneyimlerini ve iç dünyalarındaki karmaşıklıkları ifade etmek amacıyla yazılmıştır. Yalnızlık duygusu, insanın hayatında yer alan evrensel bir temadır ve bu şiir, bunu anlamak ve paylaşmak isteyen herkese yol gösterici olmayı hedefler.
 
Geri
Üst Alt