Skolastik ve yeni skolastik felsefeleri, Orta Çağ'ın kilise teolojisi ile felsefesi arasındaki entelektüel birliğin sonucunda ortaya çıkmıştır. Bu felsefe akımları, Aristoteles'in eserlerinin Batı Avrupa'da yeniden keşfedilmesi ile başlamıştır. Skolastik felsefe, Tanrı'nın varlığını ve doğasını kanıtlayarak, teolojik bir yapı oluştururken, Yeni Skolastik felsefe, modernizmin getirdiği görüşlere yanıt olarak bu felsefi sistemi güncelleyip yenilemiştir. Bu akımların ortaya çıkışı, İslam ve Yahudi filozofların da etkisiyle, Aristoteles'in felsefesine yapılan yoğun yorumlamalarla gerçekleşmiştir. Skolastik felsefenin temel özelliği, inançla bilgiyi birleştirmesi ve doğanın işleyişine dair teolojik bir bakış açısı sunmasıdır. Yeni Skolastik felsefe ise, doğal dinamiklerin incelenmesiyle pozitivist bir yöntem kullanarak, evrensel bir gerçekliği ele alan bir felsefe yapısı üretmiştir. Her iki filozofi de, modern felsefeyle olan bağlantıları ve etkileriyle birlikte, tarihteki önemli bir felsefi hareket olarak değer kazanmıştır.