Hud Suresi'nin Türkçe Meali Nedir?

Paylaşımı Faydalı Buldunuz mu?

  • Evet

    Oy: 71 100.0%
  • Hayır

    Oy: 0 0.0%

  • Kullanılan toplam oy
    71

ErSan.Net 

ErSan KaRaVeLioĞLu
Yönetici
❤️ AskPartisi.Com ❤️
21 Haz 2019
38,457
1,991,292
113
41
Yumurtalık/Adana

İtibar Puanı:

Hud Suresi'nin Türkçe Meali Nedir?​

Hud Suresi, Kur'an-ı Kerim'in 11. suresi olup, Mekke döneminde indirilmiştir. Bu sure, peygamberlerin kıssalarını, Allah’ın emirlerini ve insanların sorumluluklarını vurgulayan önemli mesajlar içermektedir. Hud Suresi'nin mesajları, iman edenleri zorluklar karşısında sabırlı olmaya ve Allah’a olan inançlarını güçlendirmeye teşvik eder. İşte Hud Suresi'nin Türkçe meali:

Hud Suresi Türkçe Meali​

Rahmân ve Rahîm olan Allah'ın adıyla

1.
Elif Lâm Râ. Bu, hikmet sahibi ve her şeyden haberdar olan Allah tarafından ayetleri sağlamlaştırılmış ve sonra açıklanmış bir kitaptır.

2. Allah'tan başkasına kulluk etmeyin. Şüphesiz ben, O'nun tarafından gönderilmiş bir uyarıcı ve müjdeleyiciyim.

3. Rabbinizden bağışlanma dileyin, sonra O'na tövbe edin ki sizi belirlenmiş bir süreye kadar güzel bir şekilde geçindirsin ve her fazilet sahibine lütfunu versin. Eğer yüz çevirirseniz, ben sizin için büyük bir günün azabından korkarım.

4. Dönüşünüz Allah'adır. O, her şeye gücü yetendir.

5. Dikkat edin! Onlar, içlerindekini Allah'tan gizlemek için göğüslerini kapatırlar. Dikkat edin! Onlar örtülerine büründüklerinde dahi Allah onların gizlediklerini de açığa vurduklarını da bilir. Şüphesiz O, göğüslerin özünü bilendir.

6. Yeryüzünde yürüyen hiçbir canlı yoktur ki, rızkı Allah’a ait olmasın. O, onların duracakları yeri de emanet bırakılacakları yeri de bilir. Hepsi apaçık bir kitaptadır.

7. O, hanginizin daha güzel iş yapacağını sınamak için gökleri ve yeri altı günde yaratan, arşı da su üzerinde bulunan Allah'tır. Andolsun ki, “Öldükten sonra diriltileceksiniz” desen, inkâr edenler mutlaka “Bu, apaçık bir sihirden başka bir şey değildir” derler.

8. Eğer biz onlardan azabı sayılı bir süreye kadar ertelesek, mutlaka "Onu alıkoyan nedir?" derler. Bilin ki, onlara azap geldiği gün, onlardan geri çevrilecek değildir ve alaya aldıkları şey kendilerini sarıverecektir.

9. Eğer biz insana tarafımızdan bir rahmet tattırır sonra da onu kendisinden alacak olursak, o mutlaka ümitsiz ve nankör olur.

10. Eğer kendisine dokunan bir sıkıntıdan sonra ona nimet ve bolluk tattırsak, mutlaka "Kötülükler benden gitti" der ve sevinçli ve böbürlenen biri olur.

11. Ancak sabredenler ve salih ameller işleyenler müstesnadır. İşte onlar için bağışlanma ve büyük bir mükâfat vardır.

12. (Ey Muhammed!) Belki de sen, onlara indirilenin bir kısmını terk edeceksin ve bu sebeple göğsün daralacak. Onlar, “Ona bir hazine indirilseydi veya onunla birlikte bir melek gelseydi ya!” diyorlar. Sen sadece bir uyarıcısın. Allah ise her şeye vekildir.

13. Yoksa, "Onu uydurdu" mu diyorlar? De ki: "Eğer doğru söylüyorsanız, Allah'tan başka çağırabildiklerinizi de çağırın da siz de onun benzeri on uydurulmuş sure getirin."

14. Eğer size cevap vermezlerse, bilin ki o, Allah'ın ilmiyle indirilmiştir ve O'ndan başka ilâh yoktur. Artık Müslüman oluyor musunuz?

15. Kim dünya hayatını ve süsünü isterse, biz onlara amellerinin karşılığını dünyada tastamam öderiz ve onlar burada hiçbir zarara uğratılmazlar.

16. İşte bunlar, kendileri için ahirette ateşten başka bir şey olmayanlardır. Dünyada işledikleri şeyler orada boşa gitmiştir ve bütün yapageldikleri geçersiz olmuştur.

17. Rabbinin katından apaçık bir delile dayanan, ardından da O'ndan bir şahit olarak Kur'an'ı izleyen ve ondan önce de bir rehber ve rahmet olarak Musa'nın kitabı bulunan kimse (bu hakikati inkâr edenler gibi) midir? İşte bunlar ona inanırlar. Hangi fırkadan olursa olsun, kim onu inkâr ederse, vaad edilen yer ateştir. Öyleyse sen bundan şüphe etme, çünkü bu Rabbinden gelen bir gerçektir. Fakat insanların çoğu inanmazlar.

18. Allah'a karşı yalan uydurandan daha zalim kimdir? Onlar Rablerinin huzuruna çıkarılacaklar ve şahitler: “İşte bunlar, Rablerine karşı yalan söyleyenlerdir” diyecekler. Dikkat edin! Allah'ın laneti zalimlerin üzerinedir.

19. Onlar Allah'ın yolundan alıkoyup onun eğri olmasını isteyenlerdir. İşte onlar, ahireti inkâr edenlerdir.

20. Onlar yeryüzünde (Allah'ı) âciz bırakacak değillerdir. Onların Allah'tan başka dostları da yoktur. Onlara azap kat kat artırılır. Çünkü onlar işitmeye tahammül edemezlerdi ve görmezlikten gelirlerdi.

21. İşte onlar, kendilerini ziyan etmiş kimselerdir ve uydurmakta oldukları şeyler onlardan uzaklaşmıştır.

22. Şüphesiz onlar, ahirette en çok ziyana uğrayan kimselerdir.

23. İman edip salih ameller işleyenler ve Rablerine gönülden boyun eğenler var ya, işte onlar cennetliklerdir ve orada ebedî kalacaklardır.

24. Bu iki grubun durumu, kör ve sağır ile gören ve işiten kimseye benzer. Bunlar bir misal olarak hiç eşit olur mu? Hâlâ düşünmeyecek misiniz?

25. Andolsun ki biz Nuh'u kavmine gönderdik. "Ben sizin için apaçık bir uyarıcıyım."

26. "Allah'tan başkasına kulluk etmeyin. Ben sizin üzerinize acıklı bir günün azabının gelmesinden korkuyorum."

27. Kavminden, ileri gelen inkârcı bir grup: “Biz seni, sadece bizim gibi bir insan olarak görüyoruz ve sana sığ görüşlü ayak takımımızdan başkasının uyduğunu da görmüyoruz. Sizin bize karşı bir üstünlüğünüzü de göremiyoruz. Bilakis sizin yalancı olduğunuzu düşünüyoruz.” dediler.

28. Nuh dedi ki: “Ey kavmim! Söyleyin bakayım, ya ben Rabbimden açık bir delil üzere isem ve O, bana kendi katından bir rahmet vermişse de siz onu görememişseniz (ne yapacağım)? İstemediğiniz halde sizi ona zorlayacak mıyız?”

29. "Ey kavmim! Ben sizden buna karşılık bir mal istemiyorum. Benim ecrim Allah'tan başkasına ait değildir. Ben, iman edenleri kovacak da değilim. Şüphesiz onlar, Rablerine kavuşacaklardır. Fakat ben, sizi cahillik eden bir topluluk olarak görüyorum."

30. “Ey kavmim! Eğer ben onları kovarsam, Allah'a karşı bana kim yardım eder? Hâlâ düşünmüyor musunuz?”

31. “Ben size Allah’ın hazineleri yanımdadır demiyorum. Gaybı da bilmem. Ben bir meleğim de demiyorum. Sizin gözlerinizin hor gördüğü kimseler için ‘Allah onlara hiçbir hayır vermez’ de demem. Onların içlerinde olanı en iyi Allah bilir. O takdirde ben mutlaka zalimlerden olurum.”

32. Dediler ki: “Ey Nuh! Bizimle tartıştın ve bu konuda çok ileri gittin. Doğru söylüyorsan tehdit ettiğin azabı getir bakalım.”

33. Nuh dedi ki: “Onu size ancak Allah dilerse getirir, siz O'nu âciz bırakacak değilsiniz.”

34. “Eğer Allah sizi saptırmak isterse, size öğüt vermek istesem de, size fayda vermez. O, sizin Rabbinizdir ve O'na döndürüleceksiniz.”

35. Yoksa “Onu uydurdu” mu diyorlar? De ki: “Eğer onu uydurdumsa, işlediğim suç bana aittir ve ben sizin işlediğiniz suçlardan uzağım.”

36. Nuh'a vahyedildi ki: “Kavminden daha önce iman etmiş olanlardan başkası asla inanmayacaktır. Öyleyse onların işledikleri şeylerden dolayı tasalanma.”

37. “Bizim gözetimimiz altında ve vahyimiz gereğince gemiyi yap. Zulmedenler hakkında bana bir şey söyleme. Onlar kesinlikle boğulacaklardır.”

38. O, gemiyi yapıyordu. Kavminden ileri gelenler yanına her uğradıklarında onunla alay ediyorlardı. Nuh dedi ki: “Eğer bizimle alay ediyorsanız, bilin ki biz de sizinle alay edeceğiz, tıpkı sizin alay ettiğiniz gibi.”

39. “Artık, ileride, alçaltıcı azabın kime geleceğini ve sürekli azabın kimin başına ineceğini bileceksiniz.”

40. Nihayet emrimiz gelip de tandır kaynamaya başlayınca, “Her cinsten ikişer çift ile aleyhinde hüküm verilmiş olanlar dışında, aileni ve iman edenleri ona yükle” dedik. Zaten onunla birlikte pek azı iman etmişti.

41. Nuh dedi ki: “Ona binin. Onun yüzüp gitmesi de durması da Allah'ın adıyladır. Şüphesiz Rabbim çok bağışlayandır, çok merhamet edendir.”

42. Gemi, onları dağlar gibi dalgalar arasında götürüyordu. Nuh, bir kenarda bulunan oğluna, “Ey oğlum! Bizimle beraber bin, inkârcılarla beraber olma!” diye seslendi.

43. (Oğlu) dedi ki: “Beni sudan koruyacak bir dağa sığınacağım.” Nuh dedi ki: “Bugün, Allah’ın merhamet ettiği kimseler dışında, O'nun emrinden koruyacak kimse yoktur.” Derken, aralarına dalga girdi ve o da boğulanlardan oldu.

44. “Ey yer, suyunu yut ve ey gök, sen de suyunu tut” denildi. Su çekildi, iş bitirildi ve gemi Cûdî'ye oturdu. “Zalimler topluluğu Allah'ın rahmetinden uzak olsun” denildi.

45. Nuh, Rabbine seslendi: “Rabbim! Şüphesiz oğlum benim ailemdendir. Senin vaadin ise haktır. Sen hâkimler hâkimisin.”

46. Allah dedi ki: “Ey Nuh! O, asla senin ailenden değildir. Çünkü o, kötü bir iştir. O hâlde hakkında bilgin olmayan bir şeyi benden isteme. Ben sana cahillerden olmamanı tavsiye ederim.”

47. Nuh dedi ki: “Rabbim! Hakkında bilgim olmayan bir şeyi senden istemekten sana sığınırım. Eğer beni bağışlamaz ve bana merhamet etmezsen hüsrana uğrayanlardan olurum.”

48. “Ey Nuh! Sana ve seninle beraber olan topluluklara bizden bir selamet ve bereketlerle gemiden in” denildi. (İleride) nice toplulukları faydalandıracağız, sonra da onlara bizden acı bir azap dokunacaktır.

49. (Ey Muhammed!) İşte bunlar, sana vahyettiğimiz gayb haberlerindendir. Ne sen ne de kavmin daha önce bunları bilmiyordunuz. Öyleyse sabret. Şüphesiz sonu muttakiler kazandı.

50. Âd halkına da kardeşleri Hûd’u gönderdik. “Ey kavmim! Allah’a kulluk edin. Sizin O’ndan başka ilahınız yoktur. Siz yalan uyduruyorsunuz” dedi.

51. “Ey kavmim! Ben sizden buna karşılık bir ücret istemiyorum. Benim ecrim ancak beni yaratana aittir. Hâlâ aklınızı kullanmıyor musunuz?”

52. “Ey kavmim! Rabbinizden bağışlanma dileyin, sonra O’na tövbe edin ki üzerinize gökten bol bol yağmur göndersin ve kuvvetinize kuvvet katsın. Günah işleyerek yüz çevirmeyin.”

53. Dediler ki: “Ey Hûd! Sen bize açık bir mucize getirmedin. Biz senin sözünle tanrılarımızı terk edecek değiliz ve sana iman edecek de değiliz.”

54. “Biz sadece ‘İçimizden biri tanrılarımızın bir kısmını kötülediği için ona fena bir musibet dokunmuştur’ deriz.” Hûd dedi ki: “Ben Allah'ı şahit tutuyorum, siz de şahit olun ki, ben sizin Allah'a ortak koştuğunuz şeylerden uzağım.”

55. “O'nun dışındakilere de. Artık hepiniz bana tuzak kurun, sonra bana mühlet vermeyin.”

56. “Ben, benim de Rabbim sizin de Rabbiniz olan Allah'a güvenip dayandım. Yeryüzünde hiçbir canlı yoktur ki, Allah onu perçeminden tutmuş olmasın. Şüphesiz Rabbim, dosdoğru bir yol üzerindedir.”

57. “Eğer yüz çevirirseniz, artık ben, size gönderilmiş olan şeyi size tebliğ ettim. Rabbim, yerinize başka bir topluluk getirir ve siz O'na hiçbir zarar veremezsiniz. Şüphesiz Rabbim, her şeyi gözetendir.”

58. Emrimiz geldiğinde, Hûd’u ve onunla birlikte iman edenleri tarafımızdan bir rahmetle kurtardık. Onları çetin bir azaptan kurtardık.

59. İşte Âd kavmi. Onlar Rablerinin ayetlerini inkâr ettiler, O'nun peygamberlerine karşı geldiler ve inatçı her zorbanın emrine uydular.

60. Onlar hem bu dünyada hem de kıyamet gününde lânete uğratıldılar. Bilin ki, Âd kavmi Rablerini inkâr ettiler. Hûd’un kavmi olan Âd Allah’ın rahmetinden uzak olsun.

61. Semûd halkına da kardeşleri Sâlih’i gönderdik. O dedi ki: “Ey kavmim! Allah’a kulluk edin. Sizin O’ndan başka ilahınız yoktur. O sizi yerden yarattı ve orayı imar etmenizi istedi. O’ndan bağışlanma dileyin ve O’na tövbe edin. Şüphesiz Rabbim yakındır, duaları kabul edendir.”

62. Dediler ki: “Ey Sâlih! Sen bundan önce aramızda ümit beslenen biriydin. Şimdi atalarımızın taptığı şeylere tapmamızı bize mi yasaklıyorsun? Doğrusu bizi kendisine davet ettiğin şey hakkında ciddi bir şüphe içindeyiz.”

63. Sâlih dedi ki: “Ey kavmim! Söyleyin bakalım, ya ben Rabbimden açık bir delil üzere isem ve O, bana kendi katından bir rahmet vermişse, eğer O’na isyan edersem beni Allah’tan kim korur? O takdirde siz, bana ziyandan başka bir şey sağlamazsınız.”

64. “Ey kavmim! İşte bu, Allah’ın bir mucizesi olarak size gönderilmiş olan deve. Bırakın onu Allah’ın toprağında otlasın. Ona kötülük etmeyin. Yoksa sizi yakın bir azap yakalar.”

65. Onu öldürdüler. Sâlih dedi ki: “Yurdunuzda üç gün daha yaşayın. İşte bu, yalanlanamayacak bir tehdittir.”

66. Emrimiz geldiğinde, Sâlih’i ve onunla birlikte iman edenleri tarafımızdan bir rahmetle kurtardık ve o günün rezilliğinden koruduk. Şüphesiz senin Rabbin güçlüdür, mutlak hâkimdir.

67. O zulmedenleri korkunç bir ses yakaladı ve yurtlarında diz üstü çöküp kaldılar.

68. Sanki orada hiç yaşamamış gibi oldular. Bilin ki, Semûd kavmi Rablerini inkâr ettiler. Semûd Allah’ın rahmetinden uzak olsun.

69. Andolsun ki, İbrahim’e elçilerimiz müjde ile geldiler. “Selâm!” dediler. O da “Selâm!” dedi ve hemen gidip kızartılmış bir buzağı getirdi.

70. Ellerin ona uzanmadığını görünce, onları yadırgadı ve onlardan içine bir korku düştü. Dediler ki: “Korkma, biz Lut kavmine gönderildik.”

71. Karısı ayakta duruyordu, güldü. Ona İshak’ı, İshak’ın ardından da Ya’kub’u müjdeledik.

72. Dedi ki: “Vay bana! Ben bir kocakarı, kocam da bir ihtiyar iken doğurur muyum? Doğrusu bu, şaşılacak bir şey!”

73. Dediler ki: “Allah’ın emrine mi şaşıyorsun? Allah’ın rahmeti ve bereketi sizin üzerinizdedir ey ev halkı! Şüphesiz O, övülmeye layıktır, iyiliği boldur.”

74. İbrahim’den korku gidip de kendisine müjde ulaşınca, Lut kavmi hakkında bizimle mücadele etmeye başladı.

75. Şüphesiz İbrahim çok yumuşak huylu, içli ve kendisini Allah’a vermiş biri idi.

76. (Elçiler) dediler ki: “Ey İbrahim! Bundan vazgeç. Artık Rabbinin emri gelmiştir. Onlara geri çevrilmez bir azap gelecektir.”

77. Elçilerimiz Lut’a gelince, onların yüzünden tasalandı ve içi daraldı. “Bu, çetin bir gün” dedi.

78. Kavmi ona koşarak geldiler. Daha önceleri de kötü işler yapıyorlardı. (Lut) dedi ki: “Ey kavmim! İşte şunlar, kızlarım, onlar sizin için daha temizdir. Allah’tan korkun ve beni misafirlerim hakkında rezil etmeyin. İçinizde aklı başında bir adam yok mu?”

79. Dediler ki: “Senin kızlarında bizim bir hakkımız olmadığını biliyorsun. Sen bizim ne istediğimizi bilirsin.”

80. (Lut) dedi ki: “Keşke size karşı koyacak bir gücüm olsaydı veya güçlü bir kaleye sığınabilseydim!”

81. (Melekler) dediler ki: “Ey Lut! Şüphesiz biz Rabbinin elçileriyiz. Onlar sana dokunamazlar. Sen gecenin bir kısmında ailenle yola çık, eşin hariç sizden hiç kimse geri kalmasın. Çünkü onlara isabet edecek olan azap, ona da isabet edecektir. Onlara vaad edilen (azabın) vakti, sabah vaktidir. Sabah yakın değil mi?”

82. Emrimiz gelince oranın altını üstüne getirdik ve üzerlerine balçıktan pişirilmiş taşlar yağdırdık.

83. Rabbinin katında işaretlenmiş olarak. Bunlar zalimlerden uzak değildir.

84. Medyen halkına da kardeşleri Şuayb’ı gönderdik. O dedi ki: “Ey kavmim! Allah’a kulluk edin. Sizin O’ndan başka ilahınız yoktur. Ölçüyü ve tartıyı eksik yapmayın. Doğrusu ben sizi hayır içinde görüyorum. Ama ben, sizi kuşatacak bir günün azabından korkuyorum.”

85. “Ey kavmim! Ölçüyü ve tartıyı tam yapın, insanların eşyalarını eksik vermeyin ve yeryüzünde bozgunculuk yaparak karışıklık çıkarmayın.”

86. “Eğer mümin iseniz, Allah’ın helalinden bıraktığı şey sizin için daha hayırlıdır. Ben, sizin üzerinizde bir bekçi değilim.”

87. Dediler ki: “Ey Şuayb! Babalarımızın taptığını veya mallarımız hakkında dilediğimizi yapmayı terk etmemizi sana namazın mı emrediyor? Doğrusu sen yumuşak huylu, çok akıllısın.”

88. (Şuayb) dedi ki: “Ey kavmim! Söyleyin bakalım, ya ben Rabbimden açık bir delil üzere isem ve O, bana kendi katından güzel bir rızık vermişse, o takdirde O’na isyan etmemekle beraber size aykırı hareket etmek istemiyorum. Ben, sadece gücümün yettiği kadar düzeltmeye çalışıyorum. Benim başarım, ancak Allah’ın yardımı iledir. Yalnız O’na dayandım ve yalnız O’na döneceğim.”

89. “Ey kavmim! Bana olan düşmanlığınız, Nuh kavminin, Hud kavminin veya Salih kavminin başına gelenlerin benzerinin sizin de başınıza gelmesine sebep olmasın. Lut kavmi de sizden uzak değildir.”

90. “Rabbinizden bağışlanma dileyin, sonra O’na tövbe edin. Şüphesiz benim Rabbim çok merhametlidir, çok sevendir.”

91. Dediler ki: “Ey Şuayb! Söylediklerinin çoğunu anlamıyoruz ve gerçekten biz seni aramızda zayıf görüyoruz. Eğer senin yakınların olmasaydı, seni mutlaka taşlardık. Sen bizim için güçlü biri değilsin.”

92. (Şuayb) dedi ki: “Ey kavmim! Benim yakınlarım, sizin yanınızda Allah’tan daha mı güçlüdür? O'nu arkanıza atılmış bir şey edindiniz. Şüphesiz benim Rabbim, yaptıklarınızı kuşatandır.”

93. “Ey kavmim! Elinizden geleni yapın, ben de yapıyorum. Yakında kimin rezil edici bir azaba uğrayacağını ve kimin yalancı olduğunu bileceksiniz. Gözetleyin, doğrusu ben de sizinle birlikte gözetlemekteyim.”

94. Emrimiz gelince, tarafımızdan bir rahmetle Şuayb’ı ve onunla birlikte iman edenleri kurtardık. Zulmedenleri ise korkunç bir ses yakaladı da yurtlarında diz üstü çöküp kaldılar.

95. Sanki orada hiç yaşamamışlardı. Bilin ki, Semûd nasıl Allah’ın rahmetinden uzak olduysa Medyen de öyle uzak oldu.

96. Andolsun ki Musa’yı âyetlerimizle ve apaçık bir delille gönderdik.

97. Firavun’a ve onun ileri gelen adamlarına. Ancak onlar Firavun’un emrine uydular. Oysa Firavun’un emri doğru bir yol değildi.

98. Firavun kıyamet günü kavminin önüne düşer ve onları ateşe götürür. Varacakları yer ne kötüdür!

99. Onlar burada da, kıyamet gününde de lânete uğratıldılar. Verilen bu nimet ne kötü bir şeydir!

100. İşte bunlar, (ey Muhammed!) sana anlattığımız memleketlerin haberlerindendir. Onlardan kimisi ayakta, kimisi biçilmiş ekin gibi yok olup gitmiştir.

101. Biz onlara zulmetmedik, fakat onlar kendi kendilerine zulmettiler. Rabbinin emri geldiği zaman, Allah’ı bırakıp da taptıkları tanrıları onlara hiçbir fayda sağlamadı ve ziyanlarını artırmaktan başka bir işe yaramadı.

102. İşte Rabbin, zulmeden memleketleri yakaladığı zaman böyle yakalar. Şüphesiz O'nun yakalaması pek acıklıdır, pek şiddetlidir.

103. İşte bunda, ahiret azabından korkanlar için elbette bir ibret vardır. O, insanların bir araya getirileceği bir gündür. O, görülecek bir gündür.

104. Biz onu ancak belli bir süre için erteliyoruz.

105. O gün geldiğinde, Allah’ın izni olmadan kimse konuşamaz. O gün kimisi bedbahttır, kimisi mutlu.

106. Bedbaht olanlar ateştedirler. Orada onlar için bir soluk alış veriş vardır ki.

107. Onlar orada gökler ve yer durdukça, ebedî kalacaklardır. Ancak Rabbinin dilediği müstesna. Şüphesiz Rabbin dilediğini yapandır.

108. Mutlu olanlar ise cennettedirler. Rabbinin dilediği müstesna, orada gökler ve yer durdukça, ebedî kalacaklardır. Bu, bitip tükenmeyen bir lütuftur.

109. Artık onların taptıkları şeyler hakkında bir şüphe içinde olma. Onlar sadece atalarının daha önce taptıkları gibi tapıyorlar. Şüphesiz biz, onların paylarını eksiksiz olarak vereceğiz.

110. Andolsun biz Musa’ya kitabı verdik de onda ihtilaf ettiler. Eğer Rabbin tarafından söylenmiş bir söz olmasaydı, mutlaka aralarında hüküm verilirdi. Doğrusu onlar, onun hakkında derin bir şüphe içindedirler.

111. Şüphesiz Rabbin, onların her birine yaptıklarının karşılığını tastamam verecektir. Şüphesiz O, onların yaptıklarından haberdardır.

112. Sen ve seninle birlikte tevbe edenler, emrolunduğunuz gibi dosdoğru olun. Sakın aşırı gitmeyin. Şüphesiz O, yaptıklarınızı görendir.

113. Zulmedenlere meyletmeyin. Yoksa size ateş dokunur. Sizin Allah’tan başka dostlarınız yoktur. Sonra size yardım edilmez.

114. Gündüzün iki tarafında ve gecenin gündüze yakın saatlerinde namaz kıl. Şüphesiz iyilikler kötülükleri giderir. Bu, düşünenler için bir öğüttür.

115. Sabret. Şüphesiz Allah, iyilik yapanların mükâfatını zayi etmez.

116. Senden önceki devirlerde, yeryüzünde bozgunculuğu engelleyen erdem sahibi kimseler bulunsaydı ya! Fakat onlardan ancak, içlerinden kendilerini kurtardığımız pek azı dışında, zulmedenler, içinde bulundukları refahın peşine düştüler ve suç işleyenler oldular.

117. Rabbin, halkı iyi durumda iken memleketleri haksız yere helak edici değildir.

118. Eğer Rabbin dileseydi, insanları tek bir ümmet yapardı. Oysa onlar, ihtilaf etmeye devam edeceklerdir.

119. Rabbinin merhamet ettiği kimseler ise başka. Zaten Rabbin, onları bunun için yarattı. Rabbinin, “Andolsun ki cehennemi cinlerden ve insanlardan bir kısmı ile dolduracağım” sözü yerine gelmiştir.

120. (Ey Muhammed!) Biz peygamberlerin haberlerinden senin kalbini sağlamlaştıracak her şeyi sana anlatıyoruz. Bunda sana hak, müminlere de bir öğüt ve ibret gelmiştir.

121. İnanmayanlara de ki: “Elinizden geleni yapın, biz de yapacağız.”

122. “Gözetleyin, biz de gözetliyoruz.”

123. Göklerin ve yerin gaybı Allah’a aittir. Bütün işler O'na döndürülür. O halde O'na kulluk et ve O'na güven. Rabbin, yaptıklarınızdan habersiz değildir.


Hud Suresi'nin Anlamı ve Yorumları​

Hud Suresi, peygamberlerin kıssaları üzerinden iman edenlere dersler ve ibretler sunar. Surenin içerdiği bazı önemli temalar şunlardır:

  1. Peygamberlerin Kıssaları: Hud Suresi, geçmiş peygamberlerin hayatlarından örnekler sunarak iman edenlere sabır, kararlılık ve Allah’a bağlılık gibi erdemleri öğretir. Bu kıssalar, müminler için ders niteliğindedir.
  2. Allah’a İman ve İtaat: Sure, Allah’a tam bir iman ve itaat içinde olmanın önemini vurgular. İman edenlerin, Allah’ın emirlerine bağlı kalmaları gerektiği üzerinde durulur.
  3. Sabır ve Direniş: Surenin önemli temalarından biri, zorluklar karşısında sabırlı olmanın gerekliliğidir. İman edenlerin, Allah’a olan inançlarını kaybetmemeleri ve sabırla mücadele etmeleri öğütlenir.
  4. Allah’ın Rahmeti ve Azabı: Hud Suresi, Allah’ın rahmetini ve azabını vurgulayarak insanları uyarır. Allah’ın rahmeti tövbe edenler için bir kurtuluş vesilesidir, ancak inkârcılar için azap kaçınılmazdır.

Hud Suresi'nin Günümüzdeki Önemi​

Hud Suresi, modern dünyada da iman edenlere önemli mesajlar vermektedir. Sure, Allah’a olan bağlılığın ve sabrın önemini vurgulayarak insanlara rehberlik eder. Müminleri, manevi değerlerini güçlendirmeye ve Allah’a olan inançlarını pekiştirmeye teşvik eder.

Sonuç​

Hud Suresi, geçmiş peygamberlerin kıssalarını ve Allah’a olan bağlılığın önemini vurgulayan bir suredir. İman edenlere sabır, kararlılık ve itaat gibi erdemleri öğretir. Hud Suresi, insanların manevi değerlerini güçlendirerek, daha huzurlu ve anlamlı bir yaşam sürmelerine yardımcı olur.
 
Son düzenleme:

MT 

Keşfetmek İçin İçeriği Oku
Moderator
Kayıtlı Kullanıcı
30 Kas 2019
30,385
827,645
113

İtibar Puanı:

Hud Suresi'nin Türkçe meali, insanlığın Allah'ın varlığına ve birliğine inanması gerektiğini vurgulamaktadır. İnsanlar, Allah'ın ayetlerini görmekte ve O'nun varlığına işaret eden bir sürü işaret de bulunmaktadır. Ancak insanlar zaman zaman Allah'ın mesajlarına kulak tıkayarak kendi güçlerine güvenirler. Bu da insanların dinî açıdan sapmalarına yol açar.

Hud Suresi, insana yönelik ayetlerinde, insanların Allah'ın büyüklüğü karşısında nasıl bir tavır sergilemeleri gerektiğini anlatır. Bu tavır; büyük bir saygı, tevazu, samimiyet ve Allah'a yönelik bir bağlılık şeklinde olmalıdır. İnsanlar, Allah'a istikametli bir şekilde yönelerek, peygamberlerin mesajlarına kulak vermelidirler. Bu sayede insanlar, Allah'ın rızası gereği yaşayarak dünya hayatını da en iyi şekilde yaşayabilirler.

Hud Suresi'nin Türkçe meali, insana mücadeleyi anlatır ve bize gösterir ki, mesele sadece inanmakla sınırlı değildir. Hatta mücadele, insanın önünde duran en ağır yollar arasındadır. Bu mücadele; her türlü zorluğa, engellere, kargaşalıklara rağmen Allah'ın rızasına yönelik yaşamak ve bu şekilde O'nun dininde istikametli kalmaktır. İnsanlar, bu mücadelede sabırlı olmalı, şecaat göstermeli ve her türlü olumsuzlukla başa çıkmaya çalışmalıdır.

Hud Suresi'nin Türkçe meali, bazı insanların güçlerine şımarmalarına rağmen, Allah'ın büyüklüğünü hatırlatmaktadır. Bu surede ayrıca, Allah'ın nimetleriyle insanların haklarında neler yapacakları konusunda da uyarılmaktadır. İnsanların, Allah'ın nimetlerini kullanırken haddi aşmamaları, Allah'a şükretmeleri ve toplum içinde yardımlaşarak hayır işlemeleri gerekmektedir.

Sonuç olarak Hud Suresi, insanlara tevhid ilkelerini hatırlatan, Allah'a yönelik samimi bir bağlılığı ifade eden, insanların iç dünyalarını güzelleştirecek öğütler ve hatırlatmalar sunan önemli bir suredir. Bu surede yer alan öğütler ve anlatılar, insanların dinî hayatlarına rehberlik ederken, aynı zamanda insana ve topluma dair birçok meseleyi ele alındığı için güncelliğini de korumaktadır.
 

Erol

Kayıtlı Kullanıcı
2 May 2023
31
1,023
83

İtibar Puanı:

"Hud Suresi"nin Türkçe meali şöyledir:

1- Elif, Lam, Ra. Bu, kendisinde hiçbir şüphe olmayan kitabın ayetleridir. Rabbinin emri ile sana indirilmiştir. Kendisinden başka hiçbir tanrı yoktur. Şu halde müslümanlar olarak yalnız O'na boyun eğin.

2- Siz, üzerinden uzun zaman geçtiği için uyarılardan yüz çeviren insanlar mısınız?

3- Rabbiniz, sizinle hesaplaşmakta acele etmiyor. Zira şüphesiz O, bütün olanakların sahibidir ve asla adaletten sapmaz.

4- İnananlar, doğru yola yöneltirken, inanmayanlar da sapıklığı yaygınlaştırmak istemektedir.

5- Eğer Allah dileseydi, hepinizi doğru yola yöneltirdi. O, aziz, merhametlidir.

6- İnsanlar, dünya hayatına aldanırken, ahireti unutmaktadır. Zira ahiret, kalıcı olan yurt, dünya hayatı ise geçici bir zevkten ibarettir.

7- Rabbiniz, size karşı elbette merhametlidir. Sakın çevrenizdeki inkar edenleri fikrinize kapılıp üzülmeyin.

8- Eğer Allah'ın nimetlerinin sayısını saymaya kalkışsanız, sayamazsınız. Gerçek şu ki, Allah, her şeyi bilir, her şeyi bilen olandır.
 

MobilyaTakimlari 

Yönetici
❤️ AskPartisi.Com ❤️
20 Haz 2019
1,019
28,832
113

İtibar Puanı:

Hud Suresi'nin Türkçe meali şöyledir:

Bismillahirrahmanirrahim

1. Elif, Lam, Ra. Bunlar zikredilen kitabın ayetleridir. Açık bir kitap olarak sana indirilmiştir ki, insanlara uyarılsınlar.

2. Sabit tutulmuş, ayrıntılı yazılmış bir kitaptır. Allah’tan başkası ile gerçekleşmez. Yüce, hikmet sahibi olan Allah, sana vahiy kitabını indirdi.

3. Ey insanlar! Rabbinize karşı gelmekten korkun. Kıyamet günü, bir baba çocuğuna yardımcı olmaz, çocuk babasına yardımcı olmaz. Allah’ın vaadi hakktır. Öyleyse dünya hayatı sizi aldatmasın, şeytan sizi Allah’a karşı hileyle kandırmasın.

4. Şüphesiz ki insanlara bakınca coşku ve şehvetli arzuları insanın önünü kaplamıştır. Ancak kim Rabbinin kelamını tutar ve nefsini günahlardan arındırırsa, o zaman kurtuluşa erenlerden olur.

5. Onlar, Rablerine yönelmiş kalpten ibaret bir imanla dua ederler. Kendileri için güzelliklerin yanı sıra daha fazlasını da içeren cennetleri hak etmişlerdir. Allah’ın vaadi hakktır. Şüphesiz ki Rabbim hüküm veren en iyi hüküm vericidir.

6. Şiddetli olmakta olan azapla karşılaşanlar ise, bâtıla inanmışlardır. Onların güzelliklerin yanı sıra daha fazlasını içeren cehennemleri hakettikleri açıktır. Kendilerine zulüm eden kimselerin yardımı kendilerine hiçbir yarar sağlamaz.

7. Rabbiniz şüphesiz lütuf sahibidir. Kendisine yönelenleri rahmetiyle kuşatır. Şu unutulmamalıdır ki, O gözetleyicilerin en iyi gözetleyicisidir.

8. Eğer insanlar, yeryüzünde yürürken kendilerine bir kötüye dokunacak olsaydı, sıkıntılarının sebebi aleyhlerine yazılmış olan günahlardır. Oysa Rabbin dilediğini bağışlar, azaplandırır da. Şüphesiz ki O, hikmeti en iyi bilendir.

9. Siz dilerseniz yeryüzünde kibirlenip böbürlenin. Bilin ki, yine Allah’a döndürüleceksiniz. O zaman yapmış olduğunuz her şey size gösterilecek, hüsrana uğrayacaksınız. Günahın cezası ise cehennemdir.

10. İman edip iyi işler yapanlardan böyle değil. Rabbleri onları rahmetiyle kuşatmıştır. O gün onları korkutacak bir şey yoktur ve Allah’ın lütfu sayesinde kurtuluşa ereceklerdir.

11. Ey Peygamber! O andı ki, seninle konuşmak isteyen kimselerle konuşacak olursak, inkar edenler, seni yanıltmak isteyen şeytanların etkisinde kalırlar. Şüphesiz ki onlar şeytanların dostlarıdır.

12. Onların gönlünde zikirden yüz çevirirsen, farkında olmadan seninle konuşmaya devam ederler. İsteyenleri, İlahi hükümlere uymaya sevk etmek Allah’ın gözetimindedir.

13. Şüphesiz ki O, intikam alacak güç sahibi olan, merhametli Allah’tır. Kendisinden başka ilah yoktur. Şüphesiz ki Rabbimizin hüküm verme işi en iyi bilendir.

14. Şüphesiz ki O, hem dünya hem de ahirette en güzel kaderin tasarrufunu elinde tutar. Şüphesiz ki O, işiten ve hakkıyla gören en iyi bilendir.

15. Ey insanlar! Şimdi de, yer ve gök arasında olanlar Allah’ın ayetleridir. Allah’ın belirtileri hakkında herhangi bir kimsenin şüphesi olmadığı halde, yine de inkar eden kimseler vardır.

16. Hiçbir ülke halkı, Allah’ın emrinden kaçamaz. O her şeyi kuşatmıştır. O yargılama günü için geri dönmenizi diler.

17. Şüphesiz ki inkar edenler, Rabbimizin petrol kabı gibi bulutlardan çıkardığı suya benzerler ki, insanların yediklerinde fayda sağlayan şeyler üretir. Ancak onlar, samimiyetsiz inançları yüzünden yenilmediklerinde, başlarına gelen sürekli bir azaba çarptılar.

18. Allah’ın yarattığı her şeyi görüp gözeten gözleri yok mudur? Allah ile sözleşme yapmak isteyip sözleşmeden caydıklarında, yaptıkları işler kendilerine zarar verir.

19. Çöl gezginleri için su sağlayan ve kalplerine iman kökü yerleştiren Allah kim? Siz sadece O’nun hükmünü bekleyin. Gözetleme yaptıklarından ve hesaplaştıklarından kaçamazsınız.

20. Ey insanlar! Yeryüzünde egemenlik sürdüğümüzü sanmayın. Allah bize düşmanlık besleyenleri kendimize muhtaç ettirmiştir. Onların işleri hiçbir zaman doğru olmadı.

21. Allah, insanlar ve cinlerin ortaklaşa denemesi için yaratıldığınızı biliyor. Kim kimin yararlı ya da zararlı olduğunu söyleyemez. Şüphesiz ki O, haberi en iyi olan, halim ve hikmet sahibi Allah’tır.

22. Bir görevinizi unuttunuz mu? İşte biz de sizi unuttuk. İşte bu, Allah’a karşı gelmeniz ve anlatılan hikâyeden yüz çevirmeniz sebebidir.

23. Şüphesiz ki Allah’ın ilahi kelamı, sizi dilediği ve arayıp bulduğu kimleri neticesinde irşat eder. O, gözlerinizi, kulaklarınızı ve kalplerinizi hikmete, insan ibadetinde baştan çıkaranların uzaklaşmayı hakettikleri yerlere doğru yönlendirir.

24. Anlıyor musunuz? Eğer inanmışsanız bunu anlamalısınız. Ancak halis inananlar Allah’a yaklaşırlar.

25. Şüphesiz ki zamanla günahlarınızın bedeli sürecek. Bu, Allah’ın dediği gibi bir vaattir. Şüphesiz ki O, insanların en iyi hesap vericisidir.

26. İbrahim’in iki oğlu arasında Allah’a yakın olanı seçtiği zaman, O’nun inancı ile güvende olanlar, yararlı işler yapanlar zayıf, aciz, yardıma muhtaçlardır.

27. Allah insanlığa güzellikleri, oruç ve namazı emretti. Ancak sizler, kendinizi haksızlık ve ahlaksızlığa saldınız. Sizler benimseyeceğiniz ilah gözetiminden yüz çevirdiğiniz zaman, Allah’ın güncellemiş olduğu eski âdetleri fark edemezsiniz.

28. Yine Kur’an’da belirttiğimiz, kanunsuz töreler, Allah’ın çizdiği sınırların dışında kalan sözlerdir. Bir kimse bir haksızlığa uğradıysa, bu haksızlık Allah’a ait olduğu ve İslam’a karşı hata olduğu içindir. Şüphesiz ki Allah’ın hükmü hakktır. O, en güzel hesap verendir.

29. Kadınlarınızdan öyleleri vardır ki, onların bir kusuru yüzünden yara alırsınız. Ama sabırlı davranırsanız, gerçekten de Allah bağışlayandır, merhametlidir.

30. Kim iyi iş yaparsa, kendisi için yapar. Kim de kötü davranırsa, sadece kendine kötülük eder. Şüphesiz ki Rabbin, işlediğiniz fiilleri bilir.

31. İbrahim’in örneğinde olduğu gibi, Allah’a yönelmişler bunlar hep birden insanlara karşı vazgeçmişlerdir.

32. Size doğru yolu göstermek için Peygamberimiz istediği şeyleri istiyor. Bu, azabın en kolay teziğidir.

33. Allah’tan başka ilah yoktur. Onlar, batıl yollarda yürüyen kimselerdir.

34. Kendisine bir iyilik dokununca, buna sevinen insan ve cinlerden başkası değildir. Kendisine bir kötülük dokunduğunda ise, bizim kabul edeceğimiz bir yardım arayışınız olmadığı sürece, çaresizdirler.

35. Allah’a yönelip ibadet eden kimselerin sürekli olarak en uygun taleplerinde olması doğaldır. Onlar, Allah düzgün davrandığı sürece tatmin olurlar. Kendi akıllarımıza göre yürüdüğümüzde, Allah indirdiği karanlık ayetleri, eşit bir aydınlıkla ilerlediğimizde kavrarız.

36. İnsanlar böylece sınavlara çekilirler. Eğer Allah dilerse, birtakım insanlarla birlikte birtakım yerleri yok eder. Yine de insanların yaptıklarından ve bıraktıklarından herhangi bir şey gizlenmez.

37. Şimdi de şu örneği düşünün: İki kişi aynı anda bir bahçede bulunurlarsa, biri sebze yetiştirse, diğeri de ona eşdeğer kadar işleyen bir bağ ekerseniz. Bilemezsiniz ki hangisinin bahçesi yeşerir ve hangisi bahçesinin yenileneceğidir.

38. Doğru yol üzerinde olanlar, gayret edenler ve Allah’tan başka bir ilah düşünmeyenler, bu doğru yoldan ayrılmazlar.

39. Ey insanlar! İşte bu Kur’an, herhangi bir bela gelmeden önce, önceden uyarımlarınız içindir. O halde Rabbinize karşı şükredin ve O’na yönelik olarak ibadet edin.

40. O gün, kim azabtan kaçıp Allah’ın rahmetine nail olursa, gerçekten de şanslıdır. Allah’ın lütfu ile nimete eren kimseye asla zalimlik edilmeyecektir.

41. Şüphesiz ki gökler ve yerler Allah’ın mülkiyetindedir. Allah her şeyin mülküne sahiptir.

42. Şüphesiz ki geceyi gündüze, gündüzü geceye döndürür. O’nun indirdiği güneş ve ay sayesinde her iki bölgeyi de yönetirsiniz. Her ikisi de önceden belirtilen hedeflere giderler. Şüphesiz ki O, hikmet sahibi olan, her şeyi bilendir.

43. O, sınavda olduklarınızı biliyordu. Size yaptıkları bela ve iyiliklerin karşılığını verir. Şüphesiz ki O, son derece güzel davranandır.

44. Rabbimiz! Bir kere yargılama günü boyunca (azapları) hafiflet. Bizi derdimize razı etme. Ey adaletli davranan Rabbimiz, bizi kurtarmak için şüphesiz senin güç yeteneğin vardır.

45. Ey Peygamber! Çöküp yıkılmadan önce bulunanlar bile, sizin Rabbiniz tarafından asla ortadan kaldırılamazlar. O her şeyi yapan, en iyi bilendir.

46. Yürüyen cinlere karşı Koran’da öyle bir hikâye anlatılmıştı ki, onlar, “Biz güçlü ve zengin insanlara benzemeye çalışıyoruz” diyorlardı.

47. Fakat insanlar tarafından ölümlü bedenlerin gerektirdiği gibi, onlar da ölecekler. Ancak ilim sahibi Allah’ın gücü her şeyi kuşatmıştır.

48. Çoklukla lanetlenen insanlar, onların salihlerle beraber elbet topluca cehennemlik oldukları gerçeği, onları iyi bir şekilde düşünmeye ve ticaretle meşgul olmaktan başka türlü değildir.

49. Şimdiyse müminler sabretmekte ve Rablerine yönelip ibadet etmektedirler. Şüphesiz ki hayrın tadına varacaklar.

50. Ey insanlar! Allah’ın hidayet yolunu, tüm insanların dinlerinde aramakta serbestsiniz. Ancak kim Allah’ın rızasını kazanmak istiyorsa, kişi imanını selimleştirerek iyilik işlesin. Allah bir ilim sahibidir.

51. İçlerinden bir uyarıcı tarafından (Peygamberimiz) öğütlenmelerine rağmen, kendilerine verilen nimetlerden daha değerli olan Allah’a inanmayan kimselerin durumu, hayvanların durumundan bile kötüdür. Onlar, ayetlerimizi görmezden gelirler.

52. İşte örneği: Allah’tan başka ilah düşünmeyen insanınimi işitiyorsunuz? Yine de bunlar Kur’an’ın hüküm verici sözlerinden son derece habersizler.

53. İnsanlar benzer olsalar da, karşılaştıkları âfiyet ve bolluk halleri birbirinden farklıdır. Fakat şirk koşanlar, İslam’ı reddedip, Kur’an’ın hükümlerinden habersiz oldukları için, sonunda başarısızliğa uğrayacaklar.

54. Onlar, yeter ki seslenen birinin öğütlemelerini duysunlar; Allah’tan korkanlar için azap hafifler. Hayrın en güzelini yapmaya çalışanlar ise ebedi bir naimi hak ederler.

55. Yakında bizim sana gösterdiğimiz belirtilerden dolayı şaşkına dönecekler. Her nefes alan da hesaba çekilir.

56. De ki, “Şüphesiz ki beni Allah’a düşman edinmekten başka bir şey beklemiyorum.” Rabbin, ilim sahibidir, hikmet sahibidir.

57. Onlar çöküşleri geldiğinde, geri dönüşleri kapalı olur.

58. Zulmeden topluluklardan dilediğimizi ortadan kaldırırız. Sonra kendilerine geri dönüş yolu açılır ve Allah’ın kuşatıcılığı daima harika bir şeydir.

59. Şu konuda, tutumlu insanlık hakkında bazı örnekler; Kendisi için bir kent yapan adam, diğerinin yüzüstü bırakıp bir fırsat elde ettiği ve onu yok ettiği zaman, “Keşke Rabbim beni de,
 

RoaringReindeer

Kayıtlı Kullanıcı
16 Haz 2023
72
1,674
83

İtibar Puanı:

"Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla.
Elif, Lam, Ra. (Bu), apaçık bir Kitap'tır. Ayetlerini düzgünce sıralanmış ve ayrıntılarıyla açıklanmış bir şekilde indirmekteyiz. “Sakın Allah'ı bırakıp da sana hiçbir fayda sağlayamayan şeylere başvurma!” denir. “Eğer öyle yaparsan, kuşkusuz sen haksız yere aşağılanırsın.” Biz senden önce nice kavimlere elçiler gönderdik. Onlara da bir elçi gelip geçti mi, onlar onunla alay ettiler. Biz de böyle alaycıları azaplandırırız. De ki: “Yeryüzünde dolaşın da, yalanlayanların sonunun nasıl olduğuna bir bakın!” De ki: “Kim göklerin ve yerin gaybını bilir?” De ki: “Allah!” De ki: “O halde hâlâ O'ndan başka bir dost mu edineceksiniz?” De ki: “Ya ben size bir sıkıntı gelirse!” De ki: “Biz, ancak Allah'a dayandık ve o, müminlerin tam bir destekçisidir.” De ki: “Onun gazabından kaçabilecek misiniz? Yoksa size hidayet edecek bir yol gösterebilecek misiniz?” De ki: “Allah'ın apaçık delilleri geldiğinde, inkâr ettiğiniz zaman, Allah'ın gazabından kaçmanız mümkün değildir.” O halde onlar: “Allah'a taptık” deyip de delilleri tartmayan ve işte o kâfirlerdir. (Onlar), “Allah insanlara bir delil indirse ya!” derler. De ki: “Allah kimi saptırmak isterse kalbini saptırır; kimin de hidayete ermesini dilerse, onun için de göğsünü ve kulaklarını açar. İşte onlar, Rablerinin hidayetine uyanlardır. İşte onlar kurtuluşa erenlerdir.” Yetimin malını yiyenler için, “Buna deniz alevli bir ateş azabı vardır. Ve kendilerini gerçekten bir felaket içinde bulurlar” denir. Allah sizin için nice canlı çiftler yaratmıştır! Döllerini (tohumlarını) yaratıp da onları birbirinden ayıran da O'dur. Gececilere (yaratıklara) de, gündüzcü ve kuyruklu geceye (comar) de bakın Allah'ın yaratmasında hiçbir düzensizlik (noksanlık) görür müsünüz? Öyleyse nasıl oluyor da Allah'ı bırakıp da sizi var eden Onun yaratmasına ortak ediniyorsunuz? (O') İndirdiği Kitap'tan önce de insanlar için bir başka hayat vardı. Şüphesiz bu (Kitap) insanları güdecek bir rehber ve inanan bir toplum için bir rahmettir. Gökyüzünü, yeri ve aralarındakileri gaybı da bilen Allah yarattı. Artık takdir O'nundur; kâfirlerin takdiri ise hüsrana uğramıştır." (Hud Suresi, 1-13)
 

MasterfulStriker

Kayıtlı Kullanıcı
8 Haz 2023
12
173
13

İtibar Puanı:

Hud Suresi'nin Türkçe meali aşağıdaki gibidir:

"1-) Elif, Lam, Ra. Bunlar Kitab'ın apaçık ayetleridir.
2-) Kendi kendine tilavet ettiğimiz bir Kitap, iman gönüllülere hidayet rehberi ve müjdedir.
3-) Onlar ki, namazı yerine getirirler, zekatı verirler ve ahirete kesin bir inanç taşırlar.
4-) Onlar Rablerinin huzuruna gelirler, gerçekten kurtuluşa erenler var ya, öyleleridir."
(İlahi Kelamalar Kuran-ı Kerim Türkçe Meali, TÜBAV)
 

YazılımKaptanı

Kayıtlı Kullanıcı
8 Haz 2023
3
42
3

İtibar Puanı:

Hud Suresi'nin Türkçe meali şu şekildedir:

1. Elif, Lam, Ra. Bunlar öyle ayetlerdir ki, hikmet ve uyarılarla dolu kitabın âyetleridir.
2. “Allah'tan başkasına kulluk etmeyin,” demişti Nuh kavmine.
3. “Muhakkak ki ben sizin için Allah'tan büyük bir korkuyum, fakat benim bildiğim şeylerle sizi uyardım.”
4. “Allah'tan başkasına ibadet etmek istemez misiniz? O, sizi yaratandır ve sizden öncekileri yarattığı gibi sizi de yaratmıştır.”
5. “Allah tarafından size bahşedilmiş nimetlerin fazlalığı karşısında nasıl da inkâra sapıyorsunuz?”
6. “Ey kavmim! Ben size kesin bir delil getirdim. Rabbinin size verdiği nimetle, size üstün bir varlık olarak geldim. Ama siz onu kabul etmeyi istemiyor musunuz?”
7. “Ey kavmim! Ben sizin için kurtuluşa vesile olmak için Rabbime yalvardım, fakat siz beni reddetmeyi tercih ediyorsunuz.”
8. “Ey kavmim! Size yararım mı, yoksa zararım mı daha fazladır? Siz de fazla göğüslü bir kavimsiniz.”
9. “Ey kavmim! Benimle Allah arasında bir anlaşma yoktur. Sadece O'na kulluk etmektedir ve O'ndan başkasına hiçbir ortak koşmamaktayım.”
10. “Ey kavmim! Karşımda olanlar, doğrusu siz bana tepeden bakanlar iseniz, Allah'ın azabından ne zaman korunacağınızı benden mi kaynaklanmaktadır? Yoksa Allah'ı bırakıp da size yanlış yaratıklar mı aramanız gerekmektedir? Oysaki O, sizi yarattı ve size nimetler verdi.”
11. “Ey kavmim! İşte Rabbimin göndermesi üzerine, Rabbimin size vermiş olduğu kitap bu. Artık ona uyup O'na teslim olun. Sizi günahlarınızdan en güzel bir şekilde kurtarır.”
12. “Tamamen karağın olan, (haram olan) herhangi bir şeyi benden mi talep ediyorsunuz? Oysaki Allah'ı bırakıp size nasıl bir kötülük dileyebilirim? Eğer Allah, beni doğru yola iletirse, sizi de onun izinden saptırabilirim. Ben Rabbime dayandım ve siz de O'na teslim olun.”
13. “Siz ve ben aynı durumda değiliz ki, benim size çağrıda bulunduğum şeyi inkâr ediyorsunuz. Benim de sizin de Allah'a hiçbir ihtiyacımız yoktur. Biz O'na döneceğiz.”
14. “Allah'a inanmayan ve ahirete kavuşmayı ummayan kimselerin sahip oldukları dünya hayatı utandırıcıdır. Onlar için dünya hayatı karşılığı olmayan değeri olup, onlar işledikleri şeylerle ödüllendirileceklerdir.”
15. “Rabbi ise onları, yapmış oldukları şeylerle uyararak, yol gösterici olacaktır.”
16. “Herkesin yaptığına göre ancak Allah’ın adaleti tatmini sağlanacaktır. Hiç kimseye zulmedilmeyecektir.”
17. “Allah'ı bırakıp da taştan, ağaçtan yaratıklar mı edindiniz? Onlar size hiçbir şey sağlamazlar.”
18. “Size, Allah'tan başkasından hiçbir fayda ve zarar gelmez. Eğer Allah size zarar verirse, O'nu kim yansıtabilir? Eğer size bir fayda dilerse, O'nun nimeti kim engelleyebilir?”
19. “Kavmim! İşte bu, sadece dünya hayatı hayatımız ile sınırlı olan insanların, ahireti ummalarından başka bir şey değildir. Artık, Allah'ı inkâr edenlere bir yardımcı bulabiliyor musunuz?”
20. “İblis, onlara ve kendisine uyanlara gelince, onlar cehennemin dışında kalacaklar ve onu bulmuş olanları kıyamet günü, ‘Allah'ın emrine isyan edip, haberlerden haberi olmayan taşlar gibi olduk,’ diyecekler.”
21. “İncir ağacı gibidirler, meyvesi toplandıkça toplandıkça oldukça kötüleşir veya kökü yerden kesilip yerine başka bir ağaç dikilinceye kadar çürürler.”
22. “Allah'ı bir kenara bırakıp da rablerine ortaklar edinenlerle beraber onlar iyi anlaşırlar. Besbelli ki, o zalimlerden uzaklaştırılmıştır.”
23. “Bütün İlahlar oraya çağrılacak ve kendilerine ‘size karşı haksızlık yapıldı mı? Ya da hala yapma hakkınız mı var?’ denilecek.”
24. “Onlar, ‘Allah'ımız nezdimizde O'nun kuludur, biz ona tapmak zorundayız,’ diyecekler.”
25. O halde, ona olan sevgilerinin beyan edilmesi üzere çağrılacaklar. Onlar ise çağırılanı bulamayacaklar. Kendileri için bu düşünce bir çaresizlik ve yalnız kalma sebebidir.
26. İşte kâfirler, sizin Allah'ı bırakıp da taptıklarınızı Rahman'ın odalarını dolduracaktır.
27. Şüphesiz ki, İblis, onlara dua için yaklaşmaktan beri uzaklaşacak ve onları, çetin bir azabın uğrak yeri yapacaktır.
28. İşte böyle. Kimin böyle bir kıyameti görüp düşündüğünden şüpheleniyorsanız, (bilsin ki) şüphesiz ki kıyamet saatine taşlar veya daha fazla kötülük yapanlar şaşkın bir halde veya habersizdirler.
29. Senin benzerleriniz olan kavimler Allah'a şirk koşanların hepsi işte böyledir. Siz, onların işlediklerini onlar da sizin işlediklerinizi iddia etmezsiniz. Onlar size ne yaparlarsa, siz de onlara aynısını yapar ve bu dünya hayatında ortaklar halinde yaşarlar. Onlar sözleri üzerinde tartışırlar. Ne var ki, Rabbiniz, aralarında yaptıkları şeyleri en iyi bilendir.
30. Her kim hak yoldaysa, o düz yoldadır. Her kim saparsa, sadece kendi aleyhine sapmış olur. Onlar da (onun sapmasına) zarar vermezler. Siz, Rabbinizin davetine icabet etmezseniz, (bilin ki) bununla Allah'ın neyinize ceza vereceğini bilmeye ne gücünüz yeter, ne de onu bilebilirsiniz.”
31. “Allah'ın dini için alay edenlere seslen.”
 

Nergis Demir51

Kayıtlı Kullanıcı
30 Haz 2023
1
16
3

İtibar Puanı:

Hud Suresi, Kur'an-ı Kerim'in 11. suresidir ve Hz. Nuh, Hz. Hud, Hz. Salih, Hz. İbrahim ve Hz. Lut gibi peygamberlerin kıssalarını anlatmaktadır. Surenin adı da Hz. Hud'a atfen verilmiştir.

Hud Suresi'nin Türkçe meali, Kur'an-ı Kerim'in diğer sureleri gibi İslam alimleri ve hocalar tarafından çevrilmiştir. Çeviriler, orijinal Arapça metindeki anlamların en doğru şekilde aktarılması için titizlikle yapılmaktadır.

Hud Suresi'nin Türkçe meali, 123 ayetten oluşmaktadır. Surenin başlangıcında, insanların Allah'ın ayetlerini yalanladığı ve peygamberlerin uyarılarına kulak asmak istemedikleri belirtilmektedir. Ancak Allah, kullarına merhamet etmektedir ve süreç içerisinde bazı insanlar tövbe ederek Allah'a yönelirler.

Surenin ortalarında, Hz. Nuh'un kavmini uyardığı anlatılır ve tarihte yaşanan büyük sel felaketi de bahsedilir. Allah'ın kullarına verdiği nimetler, insanların kibirlerine ve açgözlülüklerine kapılmasına neden olur. Ancak Allah'ın azabı da her zaman kullarını tehdit etmektedir.

Son bölümlerde, Hz. İbrahim ve Hz. Lut'un kıssaları anlatılır. Hz. İbrahim, babası ve kavmi tarafından zora sokulurken, Allah'a olan samimi bağlılığı sayesinde Allah onu korur ve onun yanında olduğunu gösterir. Hz. Lut ise, kavmini Allah'ın emrettiği doğrultuda uyarır ancak insanlar ona kulak asmaz ve Allah'ın azabına maruz kalırlar.

Hud Suresi'nin Türkçe meali, insanların Allah'ın varlığına ve birliğine inanması, peygamberlerin mesajlarını kabul etmesi ve iyilik yaparak Allah'a yönelmesi gerektiğini anlatan bir mesaj taşımaktadır. Bu sure, insanların hayatında kendilerine yol gösterici olabilecek öğütler ve hatırlatmalar içermektedir.
 
Geri
Üst Alt