📜 Ali İmran Suresi'nin Türkçe Meali 🌟✨Nedir❓

Paylaşımı Faydalı Buldunuz mu?

  • Evet

    Oy: 59 100.0%
  • Hayır

    Oy: 0 0.0%

  • Kullanılan toplam oy
    59

ErSan.Net 

ErSan KaRaVeLioĞLu
Yönetici
❤️ AskPartisi.Com ❤️
21 Haz 2019
38,461
1,992,784
113
41
Yumurtalık/Adana

İtibar Puanı:

📜 Ali İmran Suresi'nin Türkçe Meali 🌟✨
💡 "Allah’ın birliğini, iman edenlerin sabrını ve peygamberlerin örnekliğini anlatan bir rehber."
Ali İmran Suresi, Kur’an-ı Kerim’in 3. suresidir ve toplam 200 ayetten oluşur. Mekke ve Medine’de farklı dönemlerde indirilmiştir. Sure, İslam inancının temel esaslarını, peygamberlerin mücadelelerini ve ahiretle ilgili önemli mesajları kapsar. İşte Ali İmran Suresi’nin Türkçe meali ve öne çıkan mesajları!


Ali İmran Suresi’nin Genel Özellikleri

  • Sure Adı: Ali İmran (عمران)
  • Sure No: 3
  • Ayet Sayısı: 200
  • İniş Yeri: Medine
  • Ana Konular:
    • Allah’ın birliği (tevhid).
    • Hristiyanlık ve Yahudilikle ilgili açıklamalar.
    • Peygamberlerin örnekliğinin önemi.
    • Uhud Savaşı ve Müslümanların ders alması gereken olaylar.
💡 "Ali İmran," Hz. İsa’nın ailesi olan İmran ailesine atıfta bulunur.


Ali İmran Suresi’nin Türkçe Meali

1. Elif, Lâm, Mîm.

2. Allah, kendisinden başka ilah olmayan, diridir, kayyumdur (yaratıklarını koruyup yöneten).

3. O, sana kitabı hak ile indirdi. O'ndan öncekileri doğrulayıcı olarak indirdi. Tevrat ve İncil’i de indirmişti.

4. Daha önce, insanlara yol gösterici olarak ve furkan (doğruyu yanlıştan ayıran) kitabı indirdi. Şüphesiz Allah’ın âyetlerini inkâr edenler için şiddetli bir azap vardır. Allah, mutlak güç sahibidir, intikam sahibidir.

5. Şüphesiz yerde ve gökte hiçbir şey Allah’a gizli kalmaz.

6. O, rahimlerde sizi dilediği gibi şekillendiren Allah’tır. Kendisinden başka ilah olmayan, aziz, hakim olan O’dur.

7. Sana kitabı indiren O’dur. Ondan bir kısım âyetler muhkemdir ki, bunlar kitabın anasıdır. Diğerleri ise müteşabihtir. Kalplerinde eğrilik bulunanlar, fitne çıkarmak ve onun yorumunu yapmak için müteşabih olanlara uyarlar. Oysa onun te’vilini ancak Allah bilir. İlimde derinleşmiş olanlar, “Biz ona iman ettik, hepsi Rabbimiz katındandır” derler. Temiz akıl sahiplerinden başkası öğüt almaz.

8. “Ey Rabbimiz! Bizi doğru yola ilettikten sonra kalplerimizi eğriltme ve bize katından rahmet ver. Şüphesiz sen, çok lütufkârsın.”

9. “Ey Rabbimiz! Şüphesiz gelecek olan bir günde insanları bir araya getirecek olan sensin. Allah, asla vadinden dönmez.”

10. İnkâr edenlerin ne malları ne de evlatları, onlara Allah’a karşı bir fayda sağlamayacaktır. İşte onlar, cehennemin yakıtıdır.

11. Tıpkı Firavun hanedanı ve onlardan öncekilerin durumu gibi. Onlar, ayetlerimizi yalanladılar. Allah da onları günahları sebebiyle yakalayıverdi. Allah, cezası çetin olandır.

12. İnkâr edenlere de ki: “Yakında mağlup olacaksınız ve toplanıp cehenneme sürükleneceksiniz. Ne kötü bir yataktır orası.”

13. Karşı karşıya gelen iki toplulukta sizin için bir ibret vardır. Biri Allah yolunda savaşıyordu, diğeri ise kâfirdi. Müminler, kâfirleri gözleriyle kendilerinin iki katı olarak görüyorlardı. Allah, dilediğini yardımıyla destekler. Şüphesiz bunda, basiret sahipleri için bir ibret vardır.

14. İnsanlara kadınlar, oğullar, yığın yığın biriktirilmiş altın ve gümüş, salma güzel atlar, davarlar ve ekinlerden hoşlanmak süslü gösterildi. Bunlar, dünya hayatının geçici menfaatleridir. Oysa varılacak güzel yer, Allah katındadır.

15. De ki: “Size bunlardan daha hayırlısını söyleyeyim mi? Takva sahipleri için Rableri katında altlarından ırmaklar akan, içinde ebedî kalacakları cennetler, tertemiz eşler ve Allah’ın rızası vardır.” Allah, kullarını hakkıyla görendir.

16. Onlar, “Ey Rabbimiz! Şüphesiz biz iman ettik. Artık günahlarımızı bağışla ve bizi cehennem azabından koru” diyenlerdir.

17. Onlar, sabredenler, doğru olanlar, gönülden Allah’a boyun eğenler, infak edenler ve seher vakitlerinde bağışlanma dileyenlerdir.

18. Allah, adaleti ayakta tutarak kendisinden başka ilah olmadığına şahitlik etti. Melekler ve ilim sahipleri de (bu gerçeğe şahitlik ettiler). O’ndan başka ilah yoktur. O, azizdir, hakimdir.

19. Allah katında din, İslam’dır. Kendilerine kitap verilenler, ancak kendilerine ilim geldikten sonra, aralarındaki kıskançlık yüzünden ihtilafa düştüler. Kim Allah’ın ayetlerini inkâr ederse, bilsin ki Allah, hesabı çabuk görendir.

20. Eğer seninle tartışırlarsa de ki: “Ben, bana uyanlarla birlikte kendimi Allah’a teslim ettim.” Kendilerine kitap verilenlere ve ümmilere de ki: “Siz de teslim oldunuz mu?” Eğer teslim olurlarsa, doğru yolu bulmuş olurlar. Ama yüz çevirirlerse, sana düşen ancak tebliğdir. Allah, kullarını hakkıyla görendir.

21. Allah’ın âyetlerini inkâr eden, haksız yere peygamberleri öldüren ve insanlar arasından adaleti emredenleri öldüren kimselere elem dolu bir azabı müjdele.

22. İşte onlar, amelleri dünyada da ahirette de boşa gitmiş olanlardır. Onların hiçbir yardımcısı yoktur.

23. Kendilerine kitaptan bir pay verilenleri görmedin mi? Onlar, aralarında hüküm versin diye Allah’ın kitabına çağrılıyorlar, sonra içlerinden bir grup yüz çevirip dönüp gidiyor.

24. Bunun sebebi, “Bize ateş, sayılı birkaç gün dışında asla dokunmayacaktır” demeleridir. Onların bu iftiraları, dinleri konusunda kendilerini aldatmaktadır.

25. Peki ya, kendilerinde şüphe olmayan bir günde onları bir araya topladığımız ve hiç kimseye zulmedilmeksizin herkese kazandığı tastamam ödendiği zaman nasıl olacak?

26. De ki: “Ey mülkün sahibi Allah’ım! Sen mülkü dilediğine verir, dilediğinden mülkü çekip alırsın. Dilediğini aziz kılar, dilediğini zelil edersin. Hayır, senin elindedir. Şüphesiz sen, her şeye hakkıyla gücü yetensin.”

27. “Geceyi gündüze geçirirsin, gündüzü de geceye geçirirsin. Ölüden diriyi, diriden de ölüyü çıkarırsın. Dilediğine de hesapsız rızık verirsin.”

28. Müminler, müminleri bırakıp da kâfirleri dost edinmesinler. Kim bunu yaparsa, Allah ile arasında bir bağ kalmaz. Ancak onlardan gelebilecek bir tehlikeden korkmanız başka. Allah, kendisine karşı sakınmanızı emrediyor. Dönüş yalnız Allah’adır.

29. De ki: “Göğüslerinizde olanı gizleseniz de, açığa vursanız da Allah onu bilir. Göklerde ve yerde ne varsa bilir. Allah, her şeye hakkıyla gücü yetendir.”

30. Herkesin hayır olarak yaptığı şeyler hazır bulduğu ve kötülük olarak yaptığı şeyler arasında, keşke kendisiyle bunlar arasında uzak bir mesafe bulunsa diye temenni ettiği gün. Allah, kendisine karşı sakınmanızı emrediyor. Allah, kullarına karşı çok şefkatlidir.

31. De ki: “Eğer Allah’ı seviyorsanız, bana uyun ki Allah da sizi sevsin ve günahlarınızı bağışlasın. Allah, çok bağışlayandır, çok merhamet edendir.”

32. De ki: “Allah’a ve peygambere itaat edin.” Eğer yüz çevirirlerse, bilsinler ki Allah, kâfirleri sevmez.

33. Şüphesiz Allah, Âdem’i, Nuh’u, İbrahim ailesini ve İmran ailesini seçip âlemlere üstün kıldı.

34. Onlar, birbirinden gelme tek bir nesildir. Allah, hakkıyla işitendir, hakkıyla bilendir.

35. Hani İmran’ın karısı demişti ki: “Rabbim! Karnımdaki çocuğu, azatlı bir kul olarak sana adadım. Benden kabul buyur. Şüphesiz sen, hakkıyla işitensin, hakkıyla bilensin.”

36. Onu doğurduğunda, Allah, onun ne doğurduğunu daha iyi bildiği hâlde, şöyle dedi: “Rabbim! Onu kız doğurdum. Erkek, kız gibi değildir. Ona Meryem adını verdim. Onu ve soyunu, kovulmuş şeytandan sana sığındırırım.”

37. Bunun üzerine Rabbi, onu güzel bir şekilde kabul etti ve güzel bir şekilde büyüttü. Zekeriya’yı da onun bakımıyla görevlendirdi. Zekeriya, onun yanına, mihraba her girişinde yanında bir rızık bulur ve “Meryem! Bu sana nereden geldi?” derdi. O da, “Bu Allah katındandır. Şüphesiz Allah, dilediğine hesapsız rızık verir” derdi.

38. Orada Zekeriya, Rabbine dua etti ve “Rabbim! Bana katından tertemiz bir nesil ihsan eyle. Şüphesiz sen, duayı hakkıyla işitensin” dedi.

39. O mihrapta namaz kılarken, melekler ona şöyle seslendi: “Allah, sana Yahya’yı müjdeliyor. O, Allah’tan gelen bir kelimeyi (İsa’yı) doğrulayacak, efendi, iffetli ve salihlerden bir peygamber olacaktır.”

40. Zekeriya, “Rabbim! Ben ihtiyarlamış, karım da kısır iken, benim nasıl çocuğum olabilir?” dedi. Allah, “İşte böyledir. Allah, dilediğini yapar” dedi.

41. Zekeriya, “Rabbim! Bana bir işaret ver” dedi. Allah, “Senin için işaret, işaretsiz üç gün insanlarla konuşmamandır” dedi. Bunun üzerine Zekeriya, halkına mihraptan çıkıp “Sabah akşam Allah’ı tesbih edin” diye işaret etti.

42. Hani melekler, “Ey Meryem! Şüphesiz Allah, seni seçti, seni tertemiz yarattı ve seni âlemlerin kadınlarına üstün kıldı.”

43. “Ey Meryem! Rabbine gönülden boyun eğ, secde et ve rükû edenlerle birlikte rükû et.”

44. Bu, gayb haberlerindendir. Onu sana vahyediyoruz. Onlar hangisi Meryem’in bakımını üstlenecek diye kalemlerini atarlarken, sen yanlarında değildin. Çekişirlerken de yanlarında değildin.

45. Hani melekler dediler ki: “Ey Meryem! Allah, kendisinden bir kelimeyi sana müjdeliyor. Onun adı Meryem oğlu İsa Mesih’tir. Dünyada ve ahirette itibarlı ve Allah’a yakın olanlardandır.”

46. “O, beşikte ve yetişkinliğinde insanlarla konuşacak ve salihlerden olacaktır.”

47. (Meryem) dedi ki: “Rabbim! Bana bir beşer dokunmamışken, nasıl çocuğum olur?” Allah, “İşte böyle, Allah dilediğini yaratır. O, bir işin olmasına karar verirse, ona sadece ‘Ol!’ der, o da hemen olur” dedi.

48. Allah, ona kitabı, hikmeti, Tevrat ve İncil’i öğretecek.

49. O, İsrailoğullarına şöyle diyecek: “Şüphesiz ben, size Rabbinizden bir âyetle geldim. Size çamurdan kuş suretinde bir şey yaparım, içine üflerim ve Allah’ın izniyle kuş oluverir. Allah’ın izniyle körü ve alacalıyı iyi ederim, ölüleri diriltirim. Ne yiyor ve evlerinizde ne biriktiriyorsanız, size haber veririm. Eğer iman ederseniz, şüphesiz bunda sizin için bir âyet vardır.”

50. “Benden önceki Tevrat’ı doğrulayıcı olarak ve size haram kılınan bazı şeyleri helal kılmak için geldim. Rabbinizden bir âyetle geldim. O hâlde, Allah’tan sakının ve bana itaat edin.”

51. “Şüphesiz Allah, benim de Rabbim, sizin de Rabbinizdir. Öyleyse O’na kulluk edin. İşte bu, doğru yoldur.”

52. İsa, onlardan inkârı sezince, “Allah yolunda bana yardımcı kimlerdir?” dedi. Havariler, “Biz, Allah’ın yardımcılarıyız. Allah’a iman ettik, bizim şüphesiz Müslüman olduğumuza şahit ol” dediler.

53. “Rabbimiz! İndirdiğine iman ettik ve peygambere uyduk. Artık bizi şahitlerle beraber yaz.”

54. Onlar tuzak kurdular, Allah da tuzak kurdu. Allah, tuzak kuranların en hayırlısıdır.

55. Hani Allah demişti ki: “Ey İsa! Şüphesiz ben seni vefat ettirecek, seni kendime yükseltecek, seni inkâr edenlerden temizleyecek ve sana uyanları kıyamet gününe kadar inkâr edenlerin üstünde tutacağım. Sonra dönüşünüz banadır. Ayrılığa düştüğünüz şeylerde aranızda hükmedeceğim.”

56. “İnkâr edenleri dünyada ve ahirette şiddetli bir azaba uğratacağım. Onların hiçbir yardımcıları yoktur.”

57. “İman edip salih amel işleyenlere gelince, Allah, onların mükâfatlarını tastamam verecektir. Allah, zalimleri sevmez.”

58. İşte bu, sana okuduğumuz ayetler ve hikmetli zikirdir.

59. Allah katında İsa’nın durumu, Âdem’in durumu gibidir. Onu topraktan yarattı, sonra ona “Ol!” dedi, o da hemen oluverdi.

60. Gerçek, Rabbinden gelendir. O hâlde şüphe edenlerden olma.

61. Sana gelen ilimden sonra, kim seninle bu konuda tartışırsa, de ki: “Gelin, oğullarımızı ve oğullarınızı, kadınlarımızı ve kadınlarınızı, kendimizi ve kendinizi çağıralım, sonra da dua edelim de Allah’ın lanetini yalancılar üzerine kılalım.”

62. Şüphesiz bu, gerçek kıssadır. Allah’tan başka hiçbir ilah yoktur. Allah, mutlak güç sahibidir, hüküm ve hikmet sahibidir.

63. Eğer yüz çevirirlerse, bilsinler ki Allah, bozguncuları hakkıyla bilendir.

64. De ki: “Ey ehl-i kitap! Bizimle sizin aranızda ortak olan bir kelimeye gelin: Allah’tan başkasına kulluk etmeyelim, O’na hiçbir şeyi ortak koşmayalım ve Allah’ı bırakıp da birbirimizi rabler edinmeyelim.” Eğer yüz çevirirlerse, deyin ki: “Şahit olun, biz Müslümanlarız.”

65. Ey ehl-i kitap! İbrahim hakkında niçin tartışıyorsunuz? Oysa Tevrat ve İncil, ondan sonra indirilmiştir. Hiç düşünmüyor musunuz?

66. İşte siz öyle kimselersiniz ki, bilginiz olan şeyde tartıştınız. Hâlbuki bilginiz olmayan şeyde niçin tartışıyorsunuz? Allah bilir, siz bilmezsiniz.

67. İbrahim, ne Yahudi ne de Hristiyan idi; fakat o, hanif bir Müslümandı ve müşriklerden değildi.

68. Şüphesiz insanlardan İbrahim’e en yakın olanlar, ona uyanlar, bu peygamber ve iman edenlerdir. Allah, müminlerin dostudur.

69. Kitap ehlinden bir grup, sizi saptırmayı diler. Oysa onlar, yalnız kendilerini saptırıyorlar. Ama farkında değiller.

70. Ey ehl-i kitap! Allah’ın ayetlerini niçin inkâr ediyorsunuz? Oysa kendiniz de tanık oluyorsunuz.

71. Ey ehl-i kitap! Niçin hakkı batılla örtüyor ve bildiğiniz hâlde hakkı gizliyorsunuz?

72. Kitap ehlinden bir grup dedi ki: “Müminlere indirilenin bir kısmına, günün başlangıcında inanıp sonunda inkâr edin. Umulur ki dönerler.”

73. “Sizin dininize uyanlardan başkasına inanmayın.” De ki: “Şüphesiz doğru yol, Allah’ın yoludur.” “Size verilenin benzerinin bir başkasına verilmesini veya Rabbiniz katında size karşı delil getireceklerini mi sanıyorsunuz?” De ki: “Lütuf, Allah’ın elindedir. Onu dilediğine verir. Allah, lütfu geniş olandır, hakkıyla bilendir.”

74. Rahmetini dilediğine tahsis eder. Allah, büyük lütuf sahibidir.

75. Kitap ehlinden öylesi vardır ki, ona yüklerle emanet bıraksan, onu sana iade eder. Öylesi de vardır ki, ona bir dinar emanet bıraksan, başına dikilmedikçe onu sana iade etmez. Bu, onların, “Ümmilerin aleyhinde bize bir yol yoktur” demelerindendir. Onlar, Allah’a karşı bile bile yalan söylerler.

76. Hayır! Kim ahdine vefa eder ve sakınırsa, şüphesiz Allah, muttaki olanları sever.

77. Allah’ın ahdini ve yeminlerini az bir bedelle satanlar, işte onlar için ahirette bir pay yoktur. Allah, kıyamet günü onlarla konuşmayacak, onlara bakmayacak ve onları temize çıkarmayacaktır. Onlar için elem dolu bir azap vardır.

78. Onlardan bir grup, kitaptan olmayanı kitaptan sanasınız diye, dillerini kitaba doğru eğip bükerler ve “Bu, Allah katındandır” derler. Oysa o, Allah katından değildir. Allah’a karşı bile bile yalan söylerler.

79. Allah’ın, kendisine kitap, hüküm ve peygamberlik verdiği bir insanın, insanlara, “Allah’ı bırakıp da bana kul olun” demesi söz konusu olamaz. Fakat, “Öğretmekte ve ders almakta olduğunuz kitabın gerektirdiği gibi Rabbe kul olun” der.

80. O, melekleri ve peygamberleri rabler edinmenizi de emretmez. Siz, Müslüman olduktan sonra, size inkârı mı emredecek?

81. Hani Allah, peygamberlerden, “Ben size kitap ve hikmet verdikten sonra, sizde olanı doğrulayan bir peygamber geldiğinde ona mutlaka iman edecek ve ona yardım edeceksiniz” diye söz almıştı. (Ve) “Kabul ettiniz mi ve bu konuda ahdimi üzerinize aldınız mı?” demişti. Onlar da, “Kabul ettik” demişlerdi. Allah, “O hâlde şahit olun, ben de sizinle birlikte şahidim” demişti.

82. Artık kim bundan sonra dönerse, işte onlar fasıkların ta kendileridir.

83. Allah’ın dininden başka bir din mi arıyorlar? Oysa göklerde ve yerde olan herkes, ister istemez O’na teslim olmuştur ve O’na döndürüleceklerdir.

84. De ki: “Biz, Allah’a, bize indirilene, İbrahim, İsmail, İshak, Ya‘kub ve torunlarına indirilenlere, Mûsâ’ya, İsa’ya verilenlere ve peygamberlere Rableri tarafından verilenlere iman ettik. Onlardan hiçbirini diğerinden ayırmayız. Biz, O’na teslim olmuş kimseleriz.”

85. Kim, İslam’dan başka bir din ararsa, bilsin ki, o, kendisinden asla kabul edilmeyecek ve o, ahirette hüsrana uğrayanlardan olacaktır.

86. İmanlarından sonra, peygamberin hak olduğuna şahit olduktan ve kendilerine apaçık deliller geldikten sonra inkâr eden bir toplumu Allah nasıl hidayete erdirir? Allah, zalimler topluluğunu hidayete erdirmez.

87. İşte onların cezası, Allah’ın, meleklerin ve bütün insanların lanetinin üzerlerine olmasıdır.

88. Onlar, orada ebedî kalacaklardır. Ne azapları hafifletilecek ne de onlara mühlet verilecektir.

89. Ancak bundan sonra tevbe edip durumlarını düzeltenler başka. Şüphesiz Allah, çok bağışlayandır, çok merhamet edendir.

90. İman ettikten sonra inkâr eden, sonra inkârlarında daha da ileri gidenler var ya, onların tevbesi asla kabul edilmeyecektir. İşte onlar, sapıkların ta kendileridir.

91. Şüphesiz inkâr edip kâfir olarak ölenler var ya, onların hiç birinden, yeryüzü dolusu altın fidye verecek olsa bile, asla kabul edilmeyecektir. İşte onlar, kendileri için elem verici bir azap olanlardır ve onların hiçbir yardımcıları yoktur.

92. Sevdiğiniz şeylerden infak etmedikçe, asla iyiliğe erişemezsiniz. Her ne infak ederseniz, şüphesiz Allah, onu hakkıyla bilir.

93. Tevrat indirilmeden önce, İsrailoğullarına bütün yiyecekler helaldi. Yalnız İsrâil’in (Yakub’un) kendine haram kıldıkları hariç. De ki: “Eğer doğru söyleyenler iseniz, haydi Tevrat’ı getirip okuyun.”

94. Artık kim bundan sonra Allah’a karşı yalan uydurursa, işte onlar zalimlerin ta kendileridir.

95. De ki: “Allah doğruyu söyledi. Öyleyse, hanif olarak İbrahim’in dinine uyun. O, müşriklerden değildi.”

96. Şüphesiz insanlar için kurulmuş olan ilk ev, Mekke’de olandır. Mübarek ve âlemler için bir hidayettir.

97. Onda apaçık deliller, İbrahim’in makamı vardır. Kim oraya girerse emniyette olur. Yoluna gücü yetenlerin o evi haccetmesi, Allah’ın insanlar üzerindeki hakkıdır. Kim inkâr ederse, bilsin ki Allah, âlemlerden müstağnidir.

98. De ki: “Ey ehl-i kitap! Allah, yaptıklarınıza şahit iken niçin Allah’ın âyetlerini inkâr ediyorsunuz?”

99. De ki: “Ey ehl-i kitap! Niçin Allah’ın yolunu eğri göstermeye çalışarak, iman edenleri ondan alıkoyuyorsunuz? Oysa siz, şahitsiniz. Allah, yaptıklarınızdan gafil değildir.”

100. Ey iman edenler! Kendilerine kitap verilenlerden bir gruba itaat ederseniz, imanınızdan sonra sizi çevirip kâfir yaparlar.

101. Allah’ın âyetleri size okunuyor ve Rasûl’ü aranızda iken, nasıl inkâr edersiniz? Kim Allah’a sımsıkı sarılırsa, doğru yola iletilmiştir.

102. Ey iman edenler! Allah’tan, O’na yaraşır şekilde korkun ve yalnızca Müslümanlar olarak ölün.

103. Hep birlikte Allah’ın ipine sımsıkı yapışın ve ayrılığa düşmeyin. Allah’ın size olan nimetini hatırlayın. Hani siz düşmandınız da, O, kalplerinizi birleştirmişti. O’nun nimeti sayesinde kardeş oldunuz. Bir ateş çukurunun kenarında iken, oradan sizi kurtarmıştı. İşte Allah, doğru yolu bulasınız diye size âyetlerini böyle açıklıyor.

104. Sizden, hayra çağıran, iyiliği emreden ve kötülükten alıkoyan bir topluluk bulunsun. İşte onlar, kurtuluşa erenlerdir.

105. Kendilerine apaçık deliller geldikten sonra ayrılığa düşüp ihtilafa düşenler gibi olmayın. İşte onlar için büyük bir azap vardır.

106. O gün bir takım yüzler ağarır, bir takım yüzler kararır. Yüzleri kararanlara, “İman ettikten sonra inkâr mı ettiniz? O hâlde inkâr etmenize karşılık azabı tadın” denilir.

107. Yüzleri ağaranlar, Allah’ın rahmetindedirler. Orada ebedî kalacaklardır.

108. İşte bunlar, Allah’ın âyetleridir. Onları sana hak olarak okuyoruz. Allah, âlemlere hiçbir şekilde zulmetmek istemez.

109. Göklerde ve yerde olanlar Allah’ındır. Bütün işler, Allah’a döndürülür.

110. Siz, insanlar için çıkarılmış hayırlı bir ümmetsiniz. İyiliği emreder, kötülükten alıkoyar ve Allah’a iman edersiniz. Eğer ehl-i kitap iman etseydi, elbette kendileri için daha hayırlı olurdu. İçlerinden iman edenler vardır. Çoğu ise fasıklardır.

111. Onlar, size eziyetten başka bir zarar veremezler. Eğer sizinle savaşacak olsalar, arkanızı dönüp kaçarlar. Sonra kendilerine yardım edilmez.

112. Onlar, Allah’tan ve insanlar tarafından bir bağışıklık kazanıncaya kadar, her nerede bulunurlarsa bulunsunlar, zilletle damgalanmışlardır. Onlar, Allah’ın gazabına uğramışlardır. Onlara aşağılanma damgası vurulmuştur. Bunun sebebi, Allah’ın âyetlerini inkâr etmeleri ve haksız yere peygamberleri öldürmeleridir. Bunun sebebi, isyan etmeleri ve aşırı gitmeleridir.

113. Onların hepsi bir değildir. Kitap ehlinden dosdoğru olan bir topluluk vardır ki, onlar, gece saatlerinde Allah’ın âyetlerini okur ve secdeye kapanırlar.

114. Onlar, Allah’a ve ahiret gününe iman eder, iyiliği emreder, kötülükten alıkoyar ve hayır işlerinde yarışırlar. İşte onlar, salihlerdendir.

115. Onlar, hayırdan ne işlerlerse, kendileri inkâr olunmaz. Allah, muttaki olanları hakkıyla bilendir.

116. Şüphesiz inkâr edenlerin malları ve evlatları, Allah’a karşı onlara bir fayda sağlamayacaktır. İşte onlar, ateş halkıdır. Onlar orada ebedî kalacaklardır.

117. Onların bu dünya hayatındaki örnekleri, kendilerine zulmeden bir topluluğun ekinlerine isabet eden ve onu helâk eden dondurucu bir rüzgâra benzer. Allah, onlara zulmetmedi; fakat onlar, kendilerine zulmediyorlar.

118. Ey iman edenler! Sizin dışınızdakilerden sırdaş edinmeyin. Onlar, sizi bozmaktan geri durmazlar. Size sıkıntı verecek şeylerden hoşlanırlar. Onların kinleri ağızlarından taşmaktadır. Kalplerinde gizledikleri ise daha büyüktür. Eğer düşünüp anlayacak olursanız, âyetleri size açıkladık.

119. İşte siz, onları seversiniz, oysa onlar sizi sevmezler. Kitabın tümüne inanırsınız. Onlar sizinle karşılaştıklarında, “İman ettik” derler. Kendi başlarına kaldıklarında ise, size karşı kinlerinden parmaklarını ısırırlar. De ki: “Kininizle geberin.” Şüphesiz Allah, kalplerin özünü hakkıyla bilendir.

120. Size bir iyilik dokunursa, bu onları üzer. Size bir kötülük isabet ederse, bu da onları sevindirir. Eğer sabreder ve sakınırsanız, onların hilesi size hiçbir zarar vermez. Şüphesiz Allah, yaptıklarını kuşatmıştır.

121. Hani sen, sabah erkenden müminleri savaş için mevzilendirmek üzere evinden çıkmıştın. Allah, hakkıyla işitendir, hakkıyla bilendir.

122. O zaman içinizden iki grup, korkarak geri çekilmeyi kurmuştu. Oysa Allah, onların yardımcısı idi. Müminler, yalnız Allah’a tevekkül etmelidir.

123. Andolsun, sizler güçsüz olduğunuz hâlde, Allah, Bedir’de size yardım etti. O hâlde Allah’tan sakının ki şükretmiş olasınız.

124. Hani sen müminlere diyordun ki: “Rabbinizin size indirilmiş üç bin melek ile yardım etmesi, size yetmez mi?”

125. Eğer sabreder ve sakınırsanız, onlar da hemen şimdi üzerinize gelseler, Rabbiniz, nişanlı beş bin melek ile size yardım eder.

126. Allah, bunu, yalnızca bir müjde olması ve kalplerinizin yatışması için yapmıştır. Yardım, yalnızca Allah katındandır. Şüphesiz Allah, mutlak güç sahibidir, hüküm ve hikmet sahibidir.

127. Allah, kâfirlerden bir kısmını kesip biçsin veya perişan etsin de umudunu kessin diye yaptı.

128. O işte senin yapabileceğin bir şey yoktur. Allah, ya tevbelerini kabul eder ya da zalim olduklarından dolayı azap eder.

129. Göklerde ve yerde ne varsa Allah’ındır. Dilediğini bağışlar, dilediğine azap eder. Allah, çok bağışlayandır, çok merhamet edendir.

130. Ey iman edenler! Kat kat arttırılmış olarak faiz yemeyin. Allah’tan sakının ki kurtuluşa eresiniz.

131. Kâfirler için hazırlanmış olan ateşten sakının.

132. Allah’a ve peygambere itaat edin ki merhamet olunasınız.

133. Rabbinizden bir mağfirete ve genişliği göklerle yer arası kadar olan, takva sahipleri için hazırlanmış cennete koşuşun.

134. Onlar, bollukta ve darlıkta infak edenler, öfkelerini yutanlar ve insanları affedenlerdir. Allah, muhsinleri sever.

135. Onlar, bir kötülük yaptıklarında veya nefislerine zulmettiklerinde, Allah’ı hatırlayıp hemen günahlarından dolayı bağışlanma isterler. Günahları Allah’tan başka kim bağışlayabilir? Onlar, bile bile işledikleri (günah) üzerinde ısrar etmezler.

136. İşte onların mükâfatı, Rablerinden bağışlanma ve altlarından ırmaklar akan, içinde ebedî kalacakları cennetlerdir. (İyi) ameller işleyenlerin mükâfatı ne güzeldir!

137. Sizden önce nice olaylar gelip geçti. Artık yeryüzünde gezip dolaşın da, yalanlayanların sonunun nasıl olduğunu görün.

138. Bu (Kur’an), insanlara bir açıklama, takva sahiplerine de bir hidayet ve öğüttür.

139. Gevşemeyin, üzülmeyin. Eğer inanıyorsanız, üstün gelecek olan sizsiniz.

140. Eğer bir yara aldıysanız, o kavim de benzeri bir yara almıştır. Biz, bu günleri insanlar arasında döndürür dururuz. Allah, iman edenleri ortaya çıkarsın ve sizden şahitler edinmek için (böyle yapar). Allah, zalimleri sevmez.

141. Allah, iman edenleri arındırır ve kâfirleri mahveder.

142. Yoksa Allah, içinizden cihad edenleri ve sabredenleri ortaya çıkarmadan cennete gireceğinizi mi sandınız?

143. Andolsun ki, ölümle karşılaşmadan önce onu temenni ediyordunuz. İşte şimdi onu gözlerinizle görmektesiniz.

144. Muhammed, ancak bir peygamberdir. Ondan önce de peygamberler gelip geçmiştir. Şimdi o ölür veya öldürülürse, gerisin geri (eski dininize) mi döneceksiniz? Kim geri dönerse, Allah’a hiçbir şekilde zarar veremez. Allah, şükredenleri mükâfatlandıracaktır.

145. Allah’ın izni olmadıkça, hiçbir kimse için ölmek yoktur. O, süresi belirlenmiş bir yazıdır. Kim dünya menfaatini isterse, kendisine ondan veririz. Kim de ahiret sevabını isterse, kendisine ondan veririz. Biz, şükredenleri mükâfatlandıracağız.

146. Nice peygamberler var ki, beraberinde birçok Rabbani savaşçılar olduğu hâlde savaştılar da Allah yolunda başlarına gelenlerden dolayı gevşemediler, zaafa düşmediler ve boyun eğmediler. Allah, sabredenleri sever.

147. Onların sözleri sadece şu idi: “Rabbimiz! Günahlarımızı ve işlerimizdeki taşkınlığımızı bağışla. Ayaklarımızı sabit kıl ve kâfirler topluluğuna karşı bize yardım et.”

148. Allah da onlara dünya sevabını ve ahiretin güzel sevabını verdi. Allah, muhsinleri sever.

149. Ey iman edenler! Eğer inkâr edenlere itaat ederseniz, sizi topuklarınızın üzerine döndürürler de kaybedenler olarak dönersiniz.

150. Bilakis, sizin mevlânız Allah’tır. O, yardım edenlerin en hayırlısıdır.

151. İnkâr edenlerin kalplerine korku salacağız. Çünkü Allah’ın, hakkında hiçbir delil indirmediği şeyleri Allah’a ortak koştular. Onların varacakları yer cehennemdir. Zalimlerin barınağı ne kötüdür!

152. Andolsun ki, Allah, vadini gerçekleştirdi. Onların izniyle, düşmanlarınızı kırıp geçiriyordunuz. Fakat zaafa düştünüz, verilen emir hakkında çekiştiniz ve sevdiğiniz şeyi (ganimeti) size gösterdikten sonra isyan ettiniz. Sizden kimi dünyayı, kimi de ahireti istiyordu. Sonra, sizi imtihan etmek için onlardan çevirdi. Andolsun, sizi affetti. Allah, müminlere karşı lütuf sahibidir.

153. O zaman siz, Rasûl çağırırken, kimseye bakmaksızın arkanızdan tepeye doğru kaçıyordunuz. Allah, karşılıksız kalmayan bir üzüntü ile cezalandırmak için size üzüntü üstüne üzüntü verdi ki elinizden gidene ve başınıza gelene üzülmeyesiniz. Allah, yaptıklarınızdan haberdardır.

154. Sonra o üzüntünün ardından, size bir emniyet ve uyuklama hali indirdi ki bu, içinizden bir grubu örtüp bürüyordu. Bir grup da kendi derdine düşmüş, Allah hakkında gerçek dışı, cahiliye zannı gibi zanlarda bulunuyordu. “Bu işte bizim bir yetkimiz var mı?” diyorlardı. De ki: “Şüphesiz işin tamamı Allah’ındır.” Onlar, sana açıklayamadıkları şeyleri içlerinde saklıyorlar. “Bu işte bizim yetkimiz olsaydı, burada öldürülmezdik” diyorlar. De ki: “Evlerinizde dahi olsaydınız, üzerlerine öldürülmek yazılmış olanlar, öldürülecekleri yerlere çıkıp giderlerdi. Allah, göğüslerinizdekini denemek ve kalplerinizdekini arındırmak için bunu yaptı. Allah, göğüslerin özünü hakkıyla bilendir.”

155. İki topluluğun karşılaştığı gün, içinizden yüz çevirenler, işledikleri bazı şeyler sebebiyle, şeytanın kendilerini ayarttığı kimselerdi. Andolsun ki, Allah, onları affetmiştir. Şüphesiz Allah, çok bağışlayandır, çok halimdir.

156. Ey iman edenler! İnkâr eden ve yeryüzünde gezip dolaşan veya savaşa çıkan kardeşleri hakkında, “Yanımızda olsalardı, ne ölürlerdi ne de öldürülürlerdi” diyen kimseler gibi olmayın. Allah, bunu onların kalplerinde bir hasret kılmak için yaptı. Allah, diriltir ve öldürür. Allah, yaptıklarınızı hakkıyla görendir.

157. Eğer Allah yolunda öldürülür veya ölürseniz, Allah’tan bir mağfiret ve rahmet, onların biriktirdiklerinden daha hayırlıdır.

158. Andolsun ki, ölür veya öldürülürseniz, mutlaka Allah’ın huzurunda toplanacaksınız.

159. Allah’tan bir rahmet sebebiyledir ki onlara yumuşak davrandın. Eğer kaba ve katı yürekli olsaydın, etrafından dağılıp giderlerdi. Artık onları affet, bağışlanma dile ve iş konusunda onlara danış. Karar verdin mi, Allah’a tevekkül et. Şüphesiz Allah, tevekkül edenleri sever.

160. Allah size yardım ederse, artık size galip gelecek yoktur. Eğer sizi yardımsız bırakırsa, O’ndan başka size kim yardım edebilir? Müminler, yalnızca Allah’a tevekkül etsinler.

161. Bir peygamberin ganimete ihanet etmesi olacak şey değildir. Kim ihanet ederse, kıyamet günü hainlik ettiği şeyle gelir. Sonra herkese kazandığı tastamam ödenir. Onlar, haksızlığa uğratılmazlar.

162. Allah’ın rızasına uyan kimse, Allah’ın gazabına uğrayan kimse gibi midir? Onun varacağı yer cehennemdir. Ne kötü bir varış yeridir orası!

163. Allah katında onlar derece derecedir. Allah, yaptıklarını hakkıyla görendir.

164. Andolsun ki, Allah, müminlere kendi içlerinden, onlara ayetlerini okuyan, onları arındıran ve onlara kitap ve hikmeti öğreten bir peygamber göndermekle lütufta bulunmuştur. Hâlbuki onlar, daha önce apaçık bir sapıklık içindeydiler.

165. Başınıza bir musibet geldiği zaman, “Bu nereden?” dediniz. Oysa siz, onun iki katını düşmanınıza vurmuştunuz. De ki: “O, kendi nefsinizdendir.” Şüphesiz Allah, her şeye hakkıyla gücü yetendir.

166. İki ordunun karşılaştığı gün, başınıza gelen, Allah’ın izniyle idi ve Allah, müminleri ortaya çıkarmak için bunu yaptı.

167. Münafıkları da ortaya çıkarmak için (böyle yaptı). Onlara, “Gelin, Allah yolunda savaşın veya savunma yapın” denildiğinde, “Eğer savaşmayı bilseydik, elbette size uyardık” demişlerdi. Onlar, o gün imandan çok inkâra yakındılar. Kalplerinde olmayan şeyi ağızlarıyla söylüyorlardı. Allah, onların gizlediklerini hakkıyla bilendir.

168. Onlar, oturup kardeşleri için, “Eğer bize uysalardı, öldürülmezlerdi” diyenlerdir. De ki: “Öyleyse, doğru söyleyenler iseniz, ölümü kendinizden uzaklaştırın.”

169. Allah yolunda öldürülenleri sakın ölü sanmayın. Bilakis onlar, diridirler. Rableri katında rızıklanmaktadırlar.

170. Allah’ın, lütfundan kendilerine verdikleriyle sevinç içindedirler. Arkalarından henüz onlara katılmayanlara da, kendilerine hiçbir korku olmadığını ve üzülmeyeceklerini müjdelemek isterler.

171. Onlar, Allah’tan bir nimet ve lütuf ile ve Allah’ın, müminlerin mükâfatını zayi etmeyeceği müjdesiyle sevinirler.

172. Onlar, yara aldıktan sonra dahi Allah ve peygamberin çağrısına uydular. İçlerinden iyilik eden ve takva sahibi olanlara büyük bir mükâfat vardır.

173. Onlar ki, insanlar kendilerine, “Size karşı ordular toplandı, onlardan korkun” dediklerinde, bu, onların imanını artırdı ve “Allah bize yeter. O ne güzel vekildir!” dediler.

174. Bunun için, kendilerine hiçbir kötülük dokunmadan Allah’tan bir nimet ve lütuf ile döndüler ve Allah’ın rızasına uydular. Allah, büyük lütuf sahibidir.

175. İşte o şeytan, ancak dostlarını korkutur. Eğer iman edenler iseniz, onlardan korkmayın, benden korkun.

176. Küfürde yarışanlar seni üzmesin. Şüphesiz onlar, Allah’a hiçbir şekilde zarar veremezler. Allah, onlara ahirette bir pay vermemeyi diliyor. Onlar için büyük bir azap vardır.

177. Şüphesiz iman karşılığında küfrü satın alanlar, Allah’a hiçbir şekilde zarar veremezler. Onlar için elem verici bir azap vardır.

178. Küfre sapanlar, kendilerine mühlet vermemizin, onlar için hayırlı olduğunu sanmasınlar. Biz, onlara günahlarını artırmaları için mühlet veriyoruz. Onlar için alçaltıcı bir azap vardır.

179. Allah, müminleri, üzerindekiler üzerinde bırakacak değildir. Sonunda, murdarı temize çıkarsın. Allah, sizi gayba muttali kılacak değildir. Fakat Allah, peygamberlerinden dilediğini seçer. O hâlde, Allah’a ve peygamberine iman edin. Eğer iman eder ve sakınırsanız, sizin için büyük bir mükâfat vardır.

180. Allah’ın, lütfundan kendilerine verdiklerinde cimrilik edenler, bunun kendileri için hayırlı olduğunu sanmasınlar. Aksine, bu, kendileri için kötüdür. Kıyamet günü, cimrilik ettikleri şey, boyunlarına dolanacaktır. Göklerin ve yerin mirası Allah’ındır. Allah, yaptıklarınızdan hakkıyla haberdardır.

181. “Şüphesiz Allah, fakirdir; biz ise zenginiz” diyenlerin sözünü, andolsun ki Allah, işitti. Onların söylediklerini ve haksız yere peygamberleri öldürmelerini yazacağız ve “Tadın yangın azabını” diyeceğiz.

182. İşte bu, kendi ellerinizle işlediğiniz amellerin karşılığıdır. Şüphesiz Allah, kullarına zulmedici değildir.

183. Onlar, “Allah, ateşin yiyeceği bir kurban getirmedikçe, bize hiçbir peygamberin iman etmemesi için ahit verdi” diyenlerdir. De ki: “Andolsun ki, benden önce de size peygamberler, apaçık deliller ve söylediğiniz şeyi getirdiler. O hâlde, doğru söylüyorsanız, onları niçin öldürdünüz?”

184. Eğer seni yalanladılarsa, senden önce apaçık deliller, sahifeler ve aydınlatıcı kitap ile gelen peygamberler de yalanlanmıştı.

185. Her nefis, ölümü tadacaktır. Şüphesiz kıyamet günü, size amellerinizin karşılığı tastamam verilecektir. Kim ateşten uzaklaştırılıp cennete sokulursa, o, kurtuluşa ermiştir. Dünya hayatı, aldatıcı bir metadan başka bir şey değildir.

186. Şüphesiz mallarınız ve canlarınız konusunda deneneceksiniz. Sizden önce kendilerine kitap verilenlerden ve müşriklerden birçok eziyet verici şey işiteceksiniz. Eğer sabreder ve sakınırsanız, şüphesiz bu, azmedilecek işlerdendir.

187. Hani Allah, kendilerine kitap verilenlerden, “Onu insanlara açıklayacaksınız ve onu gizlemeyeceksiniz” diye söz almıştı. Fakat onlar, bunu arkalarına attılar ve onu az bir bedelle sattılar. Onların bu alışverişi ne kötü bir şeydir!

188. Yaptıklarından dolayı sevinen ve yapmadıkları şeylerle övülmek isteyenlerin azaptan kurtulacaklarını sanma. Onlar için elem verici bir azap vardır.

189. Göklerin ve yerin hükümranlığı Allah’ındır. Allah, her şeye hakkıyla gücü yetendir.

190. Şüphesiz göklerin ve yerin yaratılışında, gece ile gündüzün ardı ardına gelişinde, akıl sahipleri için ibretler vardır.

191. Onlar, ayaktayken, otururken ve yanları üzerine yatarken Allah’ı anarlar ve göklerin ve yerin yaratılışı hakkında derin derin düşünürler: “Rabbimiz! Sen bunu boşuna yaratmadın. Sen, pek yücesin. Bizi ateşin azabından koru.”

192. “Rabbimiz! Şüphesiz sen, kimi ateşe sokarsan, onu elbette rezil etmişsindir. Zalimlerin hiçbir yardımcısı yoktur.”

193. “Rabbimiz! Şüphesiz biz, ‘Rabbinize iman edin’ diye imana çağıran bir davetçiyi işittik ve hemen iman ettik. Rabbimiz! Artık günahlarımızı bağışla ve kötülüklerimizi ört. Canımızı da iyilerle beraber al.”

194. “Rabbimiz! Peygamberlerin aracılığıyla bize vadettiklerini ver. Kıyamet günü, bizi rezil etme. Şüphesiz sen, vaadinden dönmezsin.”

195. Rableri, onların dualarını kabul etti: “Şüphesiz ben, erkek olsun kadın olsun, sizden çalışan hiçbir kimsenin amelini zayi etmem. Hep birbirinizdensiniz. Hicret eden, yurtlarından çıkarılan, benim yolumda eziyet edilen, savaşan ve öldürülenlerin elbette kötülüklerini örter ve onları, Allah katından bir mükâfat olmak üzere, altlarından ırmaklar akan cennetlere sokarım.” Allah katında mükâfat vardır.

196. İnkâr edenlerin diyar diyar gezip tozmaları sakın seni aldatmasın.

197. Az bir metadır, sonra varacakları yer cehennemdir. Ne kötü bir yataktır orası!

198. Fakat Rablerinden sakınanlar için, Allah katından bir mükâfat olarak altlarından ırmaklar akan, içinde ebedî kalacakları cennetler vardır. Allah katında olan, iyiler için daha hayırlıdır.

199. Şüphesiz ehl-i kitaptan, Allah’a, size ve kendilerine indirilene, Allah’a derin saygı gösterenler olarak iman edenler vardır. Onlar, Allah’ın âyetlerini az bir bedelle satmazlar. İşte onlar, Rableri katında mükâfatları olanlardır. Şüphesiz Allah, hesabı çabuk görendir.

200. Ey iman edenler! Sabredin, sabırda yarışın, nöbetleşin ve Allah’tan sakının ki kurtuluşa eresiniz.

Ali İmran Suresi’nin Türkçe Meali: Seçme Ayetler

1. Allah’ın Birliği ve Kudreti

Ayeti Kerime:
"Allah, kendisinden başka ilah olmayan, daima diri ve her an yaratıklarını gözetip duran Zat’tır."

(Ali İmran, 2. Ayet)

Anlamı:

  • Allah’ın tekliğini ve mutlak otoritesini ifade eder.
  • İnsanların sadece Allah’a yönelmeleri gerektiğini vurgular.

2. Kitabın Açıklanması ve Doğruluk

Ayeti Kerime:
"O, sana Kitab'ı, hak ve doğru olarak indirdi. Ondan önceki kitapları da doğrulayıcı olarak indirdi."

(Ali İmran, 3. Ayet)

Anlamı:

  • Kur’an’ın önceki ilahi kitapları (Tevrat ve İncil) tasdik ettiğini belirtir.
  • Allah’ın vahyinin sürekliliğini gösterir.

3. İman Edenlere Sabır ve İstikamet Çağrısı

Ayeti Kerime:
"Ey iman edenler! Sabredin, sebat gösterin, Allah’tan korkun ki başarıya ulaşabilesiniz."

(Ali İmran, 200. Ayet)

Anlamı:

  • Müminlere zorluklara karşı dayanıklılık tavsiye edilir.
  • Sabır ve Allah’a teslimiyetin, kurtuluşun anahtarı olduğu hatırlatılır.

4. Hz. İsa’nın Doğumu ve İmran Ailesi

Ayeti Kerime:
"İmran’ın karısı: ‘Rabbim! Karnımdakini sana adadım, kabul buyur, şüphesiz sen her şeyi işiten ve bilensin’ dedi."

(Ali İmran, 35. Ayet)

Anlamı:

  • İmran ailesinin Allah’a olan teslimiyetini ifade eder.
  • Hz. Meryem’in kutsal doğumunun hikayesi anlatılır.

5. Allah Yolunda Şehitlik

Ayeti Kerime:
"Allah yolunda öldürülenlere ‘ölüler’ demeyin. Hayır, onlar diridirler. Ancak siz bunu anlayamazsınız."

(Ali İmran, 169. Ayet)

Anlamı:

  • Allah yolunda mücadele edenlerin ve şehit olanların Allah katında özel bir mertebeye sahip olduğu belirtilir.

6. Tevhid ve Şirk Uyarısı

Ayeti Kerime:
"Kim İslam’dan başka bir din ararsa, bu kendisinden asla kabul edilmeyecektir ve o ahirette kaybedenlerden olacaktır."

(Ali İmran, 85. Ayet)

Anlamı:

  • Tevhid inancının önemi vurgulanır ve başka inanç sistemlerine yönelmenin tehlikesine dikkat çekilir.

Ali İmran Suresi’nin Önemli Mesajları

1. İman ve İbadet

  • Allah’ın birliği ve O’na teslimiyet, hayatın merkezinde yer almalıdır.

2. Peygamberlerin Örnekliği

  • Hz. İsa ve diğer peygamberlerin yaşamlarından ibret alınmalıdır.
  • Peygamberlerin hikayeleri, ahlaki ve manevi dersler sunar.

3. Sabır ve Allah’a Güven

  • Müslümanlar, zorluklarla karşılaştıklarında sabırlı olmalı ve Allah’a güvenmelidir.

4. İlahi Adalet

  • Her birey, Allah’ın huzurunda hesap verecektir.

Ali İmran Suresi’nin Faziletleri

  1. Koruma ve Huzur:
    • Bu sureyi okumak, ruhsal huzur ve Allah’a yakınlık sağlar.
  2. Sabır ve Azim:
    • Zorluklarla mücadelede sabır ve azim kazanmak için bu sure okunabilir.
  3. Dua ve Tevekkül:
    • İmran ailesinin duası, Allah’a teslimiyetin en güzel örneklerinden biridir.
💡 Ali İmran Suresi, iman edenlere rehberlik eder ve Allah’ın kudretini hatırlatır.


🌟 Sonuç: Ali İmran Suresi’nin İman ve İbadet Rehberliği

Ali İmran Suresi, Allah’ın birliğini, peygamberlerin örnekliğini ve ahiretle ilgili önemli mesajları içerir. Bu sure, hem bireysel hem de toplumsal olarak Müslümanlara yol gösterir. Sabır, sebat ve Allah’a bağlılık konularında güçlü bir rehberdir.

💬 Peki, Ali İmran Suresi’nin sizi en çok etkileyen mesajı nedir❓ Görüşlerinizi paylaşarak bu güzel sureyi birlikte anlamaya devam edelim! 🌿✨
 
Son düzenleme:

MT 

Keşfetmek İçin İçeriği Oku
Moderator
Kayıtlı Kullanıcı
30 Kas 2019
30,426
827,910
113

İtibar Puanı:

Ali İmran Suresi, Kuran-ı Kerim'in üçüncü suresidir ve 200 ayetten oluşur. Bu sure, İslam dininin temel kaynaklarından biri olan Kuran-ı Kerim'in en önemli surelerinden biridir.

Ali İmran Suresi'nin Türkçe meali, Türkçe konuşan Müslümanlar için oldukça önemlidir. Bu meali okuyarak, Kuran-ı Kerim'i daha iyi anlayabilir ve İslam dininin öğretilerini daha iyi şekilde öğrenebiliriz.

Surede, Allah'ın birliği, peygamberler ve onların mesajları, cennet ve cehennem, namaz gibi konular hakkında pek çok bilgi bulunmaktadır. Ayrıca, Hz. İsa'nın doğumu, hayatı ve ölümü gibi Hıristiyan inanışlarına da değinilmektedir.

Ali İmran Suresi'nin Türkçe meali, Kuran-ı Kerim'in Türkçe diline çevrilmiş ve anlaşılır bir şekilde yazılmış versiyonudur. Bu meali okuyarak, İslam dininin öğretilerini daha iyi anlayabilir ve manasını kavrayabilirsiniz.

Sonuç olarak, Ali İmran Suresi, İslam dininin temel kaynaklarından biri olan Kuran-ı Kerim'in önemli surelerinden biridir. Bu surenin Türkçe meali, Türkçe konuşan Müslümanlar için oldukça önemlidir ve okuyarak, İslam dininin öğretilerini daha iyi şekilde öğrenebiliriz.

Ayrıca, Kuran-ı Kerim'in birçok Ayetinde olduğu gibi, Ali İmran Suresi de tevhid, adalet, sabır, merhamet gibi İslami değerleri vurgular ve bu değerleri hayatımıza yaymamızı öğütler.

Özellikle, Ali İmran Suresi 103. Ayette şöyle denir: "Ve Allah'tan sakının; çünkü Allah muhakkak ki işlediklerinizden haberdardır." Bu Ayette, insanların Allah'ın karşısında sorumlu olduğu ve her davranışının hesabını vereceği vurgulanır. Bu nedenle, insanların Allah'tan korkması ve onun emirlerine uyması önemlidir.

Ali İmran Suresi'nin Türkçe meali, İslam dininin öğretilerini anlamak ve hayata uygulamak için iyi bir kaynaktır. Bu sureyi okuyan ve anlayan bir Müslüman, dininin gereklerini daha iyi şekilde yerine getirebilir ve Allah'ın rızasını kazanabilir.
 
Moderatör tarafında düzenlendi:

Cenk Aslan99

Kayıtlı Kullanıcı
28 Haz 2023
283
1,949
63

İtibar Puanı:

Ali İmran Suresi'nin Türkçe meali şu şekildedir:

"Allah'ın dininden başka din arayanlar elbette batıla sapmışlardır. Allah, onlardan hoşnut olmaz. Kıyamet gününde de onlara azap edici bir azap vardır. (3:85)

Onlar, Allah'ın indirdiği kitaba, sana indirdiğine (Kur'an'a) ve daha önce indirilen kitaplara inanırlarken, inkar ederlerse, işte onlar hüsrana uğrayanların ta kendileridir.

Ey İsrailoğulları! Sizi sizin için yarattık, sizi bir tek nefis hâline getirdik. (5:48)

Ey iman edenler! Sabredin, sebat gösterin, birbirinize yardım edin, Allah'tan korkun ki kurtuluşa eresiniz. (3:200)

Allah ve melekleri, Peygamber'e çokça salât ederler. Ey iman edenler! Siz de, ona selâm edin. (33:56)

İnsanların Allah'a çağırabilecekleri en güzel isim Allah'tır." (17:110)

"Elif, Lâm, Mim. Allah, O'ndan başka hiçbir tanrı yoktur; diri ve sürekli ayaktadır. (3:1-2)

İman edin, kâfirleri öldürün!" diye emrettiğinde ona kâfir demiş olmaz mısınız? (2:217)

Allah, iman edip salih amellerde bulunanlara, içlerinden (hidayet takdir ederek) önderler çıkaracaklarına dair vaadinde sadıktır. Doğrusu, insan, Rabbinin rahmetine mazhar olmuş kimselerdendir; işte en büyük kurtuluş budur. (24:55)

Allah'a ortak koşanlar, sanki gökten düşüp parçalanmış, sonra da kuşlar onu dağıtmış, rüzgarlar savurup kaldırmış gibidir. (22:31)

Allah tarafından size verilen nimetlerin bir kısmına şu nihayet getirildi: "Onlar, size gelmesinler diye arza düşman yapacağız, bir süre için (artık) onlardan kurtuluş yoktur." (20:99)

Bir zamanlar İsrailoğullarından (hak dinini) değiş tokuşa uğratmış, onlara şöyle demiştik: "Yeryüzünde (tam oturma) yerinizi tutun, İsrailoğulları'ndan sonra ikinci bir hak dinine uymak istemezseniz." (10:93)

De ki: "Ey insanlar! Eğer amelde bulunmakta iseniz bilin ki, ben, bir insana değil, ancak Allah'a kulluk etmekle emrolundum. (10:104)"
 

DoğalBolge

Kayıtlı Kullanıcı
8 Haz 2023
29
344
33

İtibar Puanı:

Ali İmran Suresi'nin Türkçe meali şu şekildedir:

Ali İmran Suresi

Bismillahirrahmanirrahim

1. Elif, Lam, Mim.
2. Allah’tan başka hiçbir ilah yoktur, diri ve devamlı olarak hayat sahibi olan o Allah’tır.
3. O, sana Kitab’ı hak ile indirdi. İçindekilerin bir kısmını tasdik edici olarak indirdik ve ondan önceki kitapları da zikretmek üzere. Hâlâ aklın ermez mi?
4. Nihayet ki, o kitap katından gelen emir, bir takım insanların ayrılığını iyice kesip atacaktır. Allah’ın dileyeceği dışında, bu ayrılığa düşmüş olan kimsenin, onunla birlikte olma hali yoktur. Kim Allah'a karşı gelir, Allah’ın meleklerine, peygamberlerine, Cebrail’e ve Mikail’e karşı isyan ederse, şüphesiz ki, Allah dâhil olmak üzere, Allah da o kâfirlerden intikamını alır.
5. Allah, âyetlerini inkâr edeni ve insanları eğlence edineni sevmez.
6. Onlar, kendi kendilerine yapmakta olduklarının karşılığını bu dünyada buldular. Âhirette ise onlar için aşağılayıcı bir azap vardır.
7. Onlar, âyetlerimizi bile bile inkâr eden kimselerdir. O halde azap nasıl olur?
8. Aralarında anlaşma yapma sözü veren kimselerden de var. Allah’ın âyetlerini düşmanca pazarlık konusu yaparlar. Hâlâ aklınızı kullanmaz mısınız?
9. Onlar kendilerine verdiklerine rağmen peygamberlere, size haktan saptırıcı ve sizi Allah’a hiçbir yol göstericilik yapmaz diyen kimselerin benzerleridir.
10. İçlerinden sonra iman edenler, inkâr edenlerden daha güçlüdür ve Allah’ın rızasına da daha layıktır.
11. İşte Allah'ın nimetini inkâr eden kimselerin üzerine azap indirmede Allah acele etmez. Andolsun ki, onlar için yanmaları için ateşten de, üzerlerinde kuş uçurtulmayan taşlardan da evvelce bir kısım ibretler (azaplar) vardı. Elli binin üstünde insan vardır ki, bunlara (azap verilerek) tevbe etmeleri emredilmişti, 12-Nihayet Allah’ın izniyle tevbe edenlere yönelik oldu. Allah, tevbeleri çok kabul eden, çok merhamet edendir.
13. Ey insanlar! Şüphesiz Rabbinizden bir tebliğci gelmiştir. O halde hemen buna inanır, ona tabi olursanız size güzel amellerinizi bir kat daha kâr edersiniz. Eğer yüz çevirirseniz, şüphesiz ki benim üzerime gönderildiğim şeyden size ders verecek. Rabbiniz, kiminizin kiminize karşı açtığı bir azaba sebep olmazsa da, elbette eşit bir azap ile azaplandırır. Şüphesiz ki Rabbin, her şeyi yapabilendir.
14. Allah’ın size verdiği zafer ve bunun ardından gelen bayram günü hususunda sizden bir topyekûn olan herhangi bir şeyi tutmanız yoktur. Kim bunu yaparsa, şüphesiz ki o Allah’ın yolundan sapmış olur. Onlar için çetin bir azap vardır.
15. Hem size düşmanlık etmekte olan, sizi yerlerinden çıkaran ve sürülerek çıkarılan kimseleri tutmanız yoktur. Kim onları tutsa, işte o zaman o kâfirlerden olur.
16. Sizin hâin düşmanınız sizin ortak kâfirlerin kadar olmayacaktır. Haberiniz olsun ki, sizden bir şey isteyen, özel bir müdaafaaya uyarak sizi, ya doğruca size gelmesi ya da size bir iş bulmasıla aldatmayacaktır. Sebatla dayanmalarınız ancak Allah’ın rızasını kazandırır ve Allah’a tevekkül edenler yalnızca O'na dayanmaları gerektiği gibi dayanmalarınızı gerektirir.
17. Allah’ın rahmetinden bir lütuf olarak sana indirilen Kitab’ı oku ve sabahleyin, akşamleyin Rabbinin güzel bir zikrini lisanından düşürme.
18. Güzel davranışlı, güzel sözlü, insanların arasını düzelten kimselerle ne kadar hoş şeyler yaparsanız, biliniz ki, şüphesiz ki Allah bunların tümünü bilir.
19. İşte o, hakkın ve gerçeğin ta kendisidir. Ondan başka ne var, ne de bulunmaktadır. Hakikat budur; artık Allah’ın dışında; bâtıl yoktur. İşte Allah Rabbimizdir. O halde O'na kulluk edin. O, şânet edenlerin üzerine hiç bir şey bırakmayacaktır.
20. Söyle şu hâlde: “Rabbiniz haktır. İşte O hâkimi olarak hakemdir. Neredeyse inkâr edenler dâhil, her kimin şânet edeceğini bilmez misiniz?
(...)
Kaynak: Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından yapılan Türkçe meal
 

OtlatmaMasalı

Kayıtlı Kullanıcı
8 Haz 2023
12
155
13

İtibar Puanı:

Ali İmran Suresi'nin Türkçe meali şu şekildedir:

"1. Elif, Lam, Mim.

2. Allah, hiçbir şüpheye mahal vermeyen kitabını indirdi. O kitapta insanların ayrılacakları bir yol gösterici vardır. Doğru yolu bulmak isteyenler için büyük bir rehberdir.

3. Beşerler arasında O'na ait olanlar hariç, üstün ve güçlü olan İlah, yücedir.

4. Hani sen, Rabbinden yardım istiyordun, o da sana şöyle cevap verdi: "Gerçekten size bir yardım güçlüğü geldiğinde, Rabbin sizi desteklemek için bin melek indirecektir."

5. Allah, bunu pek çok melekleriyle gölgelendirmek amacıyla yapar. Allah'ın emri gelinceye kadar da onları göremezsiniz. İşte o zaman kâfirleri şoka uğratırız; o zaman onların geriye fazla süreleri de kalmaz.

6. İşte bu Allah'ın sözüdür. Allah, din konusunda asla değişmez, yalan söylemez.

7. Başlangıcından bu yana insanların içinde tartışmaya düşenler, azgınlık yolu seçerler. Onları cezalandırmak için onların yaptıklarındaki ilmini kullanırız."

Daha fazla mealini öğrenmek için İnternet üzerinden tefsir kitaplarından veya web sitelerinden detaylı bilgiye ulaşabilirsiniz.
 

KelimeŞairi

Kayıtlı Kullanıcı
8 Haz 2023
4
59
3

İtibar Puanı:

Ali İmran Suresi'nin Türkçe Meali şu şekildedir:

"Bismillahirrahmanirrahim.

1. Elif, Lam, Mim.
2. Allah, O İlah'tır ki, O'ndan başka ilah yoktur, diridir, her zaman yaşayandır.
3. Sana Kitap'tan hak ile indiriği bu Kur'an, kendinden öncekileri doğrulayıcı olarak gönderilmiştir. O, Tevrat'ı da İncil'i de doğrulayan, daha önce insanlara hidayet rehberi olarak gönderilmiş olan fermanın değişmez hakikatidir. Gerçek şu ki, ansızın olarak kıyamet günü vakti gelince, o günümüzde tartışırlar.
4. Kitaplara inananlara bu (Kur'an), senin Rabbinden sana indirilen gerçektir. Sakın şüpheye düşenlerden olma.
5. Şüphesiz onlar, kendilerinden önce kendilerine apaçık deliller gelip geçmiş olanlar, böylece katıksız bir imanla sarsılmış olanlar değildirler. Yarın onlara açık bir azab ile sarsılırlar.
6. Allah'tır ki, Yedi göğü yaratmıştır. Sizden birinizin Rabbine hiçbir benzeri olmayandır. O, her şeyi hakkıyla bilendir.
7. Hani Rabbin, meleklere: "Muhakkak ben yeryüzünde bir halife vazifesi yapacağım" demişti. "Orada fesat çıkaracak ve kan dökecek bir yaratık mı yaratacaksın?" dediler. "Ben, bilmediğinizi biliyorum" dedi.
8. Ve nihayet things]>yani o gökte olanlara vahiy gönderme[keyifindeki]Muhammed'e, "Andolsun ki ben, sizinle beraber bütün insanlar için bir nefis tanıyıp yeryüzünde halife tayin etmek üzere yerleşeceğim" demişti. Onlar, "Biz seni hamd ile tesbih ediyoruz, sana takva ile hürmet ediyoruz" dediler. "Bize halifelik görevini sen mi vereceksin? Kıyamet saatine kadar bize boyun eğmiş melekelerin olduğunu bilmemiz sene bağlı olmadığı gibi düşündüklerini söylediler.
9. Şeytan (Allah'a) lanet yağdırdı. Senin o halife görevinde işaret edildiğin o sıra semavatta şeytanla, şehvetlerine uyan ve ehl-i küfranla ittizaz etmiye alıştı ki ve onda gezinmeye çalıştı. Eğer onunla beraber uyarsan, hiç şüphesiz seni azgınlığın içinde süzülenlerden kılacak ve onlaridin rezalete ve sözlerinin aslını bu yana o kadar bağışı yapanlardan muhakkak senin giblerindensonra Allah'ın azabı bozucudur.
10. Demiştik ki: "Ey Ademoğulları, şüphesiz ki şeytan sizin aralığınızda, ayırt etmeyecek bir düşman olarak, yanınızdadır. Onun ayak izleridir ve her nerede size açık bir delil ile vuracak olsa sakın ona tabi olmayın. Bu şaki bir yoldur."
11. Yani kesin olarak sizi dinden çıkartmağa ve çeşitli tuzaklar kurmağa iştiyak edendir; kendisinin nasıl giyeceğinize(şeriat tinizin nasıl ortanızla olanı sunduk[larrowning ya da sadece ritteyi gibi] var mı'den gelenler arasında sadece çamaşırlık) ve kendi üzerine aldatıcı şekil tayanlar ve cinleri doğrulayanları düşman edinmeyin; ki bilicilerden başka onlar facirler alet.
 
Moderatör tarafında düzenlendi:

EdebiyatSeyyahı

Kayıtlı Kullanıcı
8 Haz 2023
5
60
13

İtibar Puanı:

Ali İmran Suresi'nin Türkçe meali şu şekildedir:

"1. Elif Lâm Mîm.
2. En kutibe alaykumus siyamu kema kutibe alallesine min kablikum leallekum tettekûn.
3. Ey âmenû o Allah'a karşı gelmekten sakınmanız için, sizden öncekilere yazıldığı gibi, oruç tutulmanız yazıldı.
4. Ayılara müsâmağa meyli olan kadınlar, aylarına erişinceye dek, oruç zamanında cima etmekten men'edilmişlerdir. Eğer bir kimse, hasta veya yolcu olursa, tutamadığı günlerin sayısınca başka günlerde tutsun. Allah, size kolaylık diler, zorluk dilemez. Oruç tutmanızı ve sayıyı tamamlamanızı ister. Böylece Allah'ı yüceltmenizi umarım.
5. Andolsun, sizden evvelki ümmetlerin başına gelenleri, ibret almanız için yarattık. Onlar için bir ayet de, balıklarla musallat edilip, badirelerine duâ eden Yunus vardır. Hani o, kendi kendine öfkelenmişti. Andolsun, eğer Rabbim ona lütufta bulunmasaydı, mutlaka balığın karnında boyun eğen biri olup kalacaktı. Fakat Rabbi onu seçip sevdi ve O'nun yoluna kılıç kullananlardan oldu.
6. Eğer, kişi Allah yolunda gezerken kendini düşmanlara karşı tutsa da, hiç şüphesiz ki Allah, kendi iyilikleri için rızkını bolca verir. Şüphesiz Allah, rızık verenlerin en hayırlısıdır.
7. Andolsun, seni ölüm korkusu içindeyken biz kurtardık ve seni, kesin bir kanıtla destekledik. Çünkü sen, Peygamberlerden birinin yolundaydın.
8. Hani size Kârûn'un kavmi hakkında, "Allah, şüphesiz ki, çok zengindir ve lütufları elindedir," denilmişti. Musa onlara dedi ki, "Allah, onun size verdiği nimetle sizi daha zengin kıldı mı?" Ama onlar, kendilerine gösterilen nimetle böbürlenip durdular. "Hakîkaten Kârûn, çok büyük servete sahiptir," dediler.
9. Musa da dedi ki, "Allah'ın, ona sizden daha fazla kıldığı serveti, yüze yakın gözlerinizle bile göremediniz. Şüphesiz ki Allah dilediğine verir. Allah'ın lutfu Allah'a iman edenlere karşı daha iyidir. Sakın Allah'ın nimetini yalanlamayın. İçinizden kim bunu yaparsa, kuşkusuz Allah, o kimseyi sıkıştırıncaya dek onu dünyada hızla taşır. Çünkü Allah, insanları asla zor durumda bırakmaz.
10. Ahiret de Allah'ın varislerinindir. Yeryüzünde hükümdarlık da! İyi bil ki Allah, kullarından dilediğine (dilediği miktarda rızık verir, güç ve yetki verir). Şüphesiz ki Allah, her şeyi hakkıyla görenlerin en hayırlısıdır."
 
Geri
Üst Alt