Nazi'at Suresi'nin Türkçe Meali ve Anlamı Nedir?

Paylaşımı Faydalı Buldunuz mu?

  • Evet

    Oy: 36 100.0%
  • Hayır

    Oy: 0 0.0%

  • Kullanılan toplam oy
    36

ErSan.Net 

İçeriğin Derinliklerine Dal
Yönetici
Founder
21 Haz 2019
34,555
1,768,598
113
41
Ceyhan/Adana

İtibar Puanı:

Naziat Suresi, Kur'an-ı Kerim'in 79 numaralı suresidir. Bu sure, Mekke devrinde nazil olmuştur ve 46 ayettir. İsmi, "nasiyat" kelimesinden gelmektedir ve "nasyetmek, çırpınmak" anlamındadır. Bu surede, kıyamet saatinin yaklaşması, yeniden diriliş, cennet ve cehennemden bahsedilir.

Naziat Suresi'nin Türkçe meali şöyledir:

1. Yemin olsun ki, çırpınanlara,
2. Çığlık atanlara,
3. Uçanlara,
4. Yaratanların yaratanına,
5. Cinlere ve insanlara,
6. Yemin olsun ki, gökyüzü, şiddetli çarpışmalar olursa patlasın,
7. Yerin tabakaları, depremle sarsıldığında titresin,
8. Ve büyük gün, insanlara geliyor,
9. O gün, kimseye kaçış yeri yok,
10. O gün, işlerin açığa çıkacağı, gizlenenlerin de ortaya çıkacağı bir gündür.

Bu surede, kıyamet saatinin yaklaşması anlatılır ve insanlar uyarılır. İnsanların hayatlarını yeniden gözden geçirmesi ve kendilerini dünya hayatından ahirete hazırlamaları gerektiği vurgulanır. Cennet ve cehennem konularına da yer verilerek, insanlara iyi ve kötü davranışların sonuçlarının neler olacağı hatırlatılır.

Naziat Suresi, insanlara kıyamet saatinin kaçınılmaz olduğunu hatırlatması açısından önemlidir. Bu sure, insanlara ahirete hazırlık yapmaları ve daha doğru bir yaşam sürmeleri konusunda rehberlik etmektedir.
 

MT 

Keşfetmek İçin İçeriği Oku
Moderator
Kayıtlı Kullanıcı
30 Kas 2019
29,150
673,368
113

İtibar Puanı:

Ayrıca, bu surede Allah'ın kudreti ve gücü de vurgulanmaktadır. Yaratanın yarattıklarına olan kontrolü anlatılır ve insanların bu yüce güce boyun eğmeleri gerektiği hatırlatılır. Ayrıca surede, Allah'ın merhameti ve bağışlama gücü de vurgulanır. İnsanların günah işlese de pişmanlık göstermeleri halinde, Allah'ın affediciliği sayesinde günahlarının bağışlanabileceği belirtilir.

Overall, Naziat Suresi, insanlara Allah'ın kudretini, insanın hayatını yeniden değerlendirmesi gerektiğini ve ahirete hazırlık yapması gerektiğini, iyi davranışların ödüllendirileceğini ve kötü davranışların cezalandırılacağını hatırlatmaktadır.
 

İlayda Arıkan

Diomond Üye
Kayıtlı Kullanıcı
9 Haz 2023
34
250
53

İtibar Puanı:

Naziat Suresi, Kuran-ı Kerim'in 79. suresidir. Bu surenin Türkçe meali şu şekildedir:

1. İç işleriyle görevli melekler, (Allah'ın emri ile cehennemlikleri almaktan) dolayı sarsılarak (eldeki vazifelerini bitiremeden) çekip çıkanlar.
2. Soluk soluğa (koşarak sevaba koşalamadan) koşanları,
3. İşleri bir çamura batırılmış su gibi karışık durumda olanları,
4. Büyük bir çarpma ile cayır cayır yakanları (son derece aşikâr olarak günah işlemekten kendini alıkoyamayanları),
5. Sabahları her şuursuzluktan uyanınca, Allah'ın geniş rızık dağlarına acele koşanları,
6. Onların peşinden koşanları gördün mü?
7. Oysa ki, Allah'a karşı korkmuş ve O'ndan çekinip-sakınmış olanla beraberdir.
8. Andolsun ki, (inkârcıları) bırakıp da seninle birlikte (kendisine) söz veren Allah da onlara (inkarları ve azgınlıkları) karşı bitap düşmüşlerin ta kendisidir.
9. (Bu,) Tağuta karşı bir intikamdır ve Allah'ın ilânıdır ki, onlara dünya hayatında yardıma da gelemezsiniz. İşte onların cezaları, orada kötüdür.
10. Aralarında eşeği paylaştılar. Hâlâ ne kendilerine ne de eşeğe yardım edemeyeceklerdir.
11. Eğer,'onlara gazap dolu olan Allah'ın üzülmemesi için verilen bir süre olmasaydı, kesinlikle azap onlardan geri çevrilemezdi.
12. Andolsun ki, ADEM'e bizden bir ruh üflediğimiz zaman ona secde etmek için kalkın dedi meleklere. O zaman İNCİNDİ ve KİBİRLİ oldu ve onu inkâr edenlerden oldu.
13. Derken dedik ki: "Ey Âdem! İşte bu senin ve eşin için cennet. Orada dilediğiniz gibi yerlere inin, fakat bu ağaca yaklaşmayın; yoksa zalimlerden olursunuz."
14. Derken şeytan onlara vesvese vermek maksadıyla onların gizli yerlerini ikisine de gösterdi. Ve dedi ki: "Rabbinizin size bu ağacı zabt etmenizi ve meleklerden, hizmetçilerden başkasına kul olmamanızı engellediğini sana anlatayım mı?"
15. Derken şeytan, onları yalnız bir husumet edinmek için düşürdü. Artık zaman gelince de onları koynundan çıkarınca, (onlara) üzerlerine cennet yaprakları toplama, Rabbinizin size ağaca yaklaşmaktan engel koymadığını (ve sizin bundan mahrum olmadığını) size gösteririm dedi.
16. Bunun üzerine onlara, uyarılardan birkaç düşünce kendisine göz kırpıyordu. Şeytan: "Ey Âdem! Sana ölümsüzlüğün ağacını, hâcâtınızdan başka bir sebeple yemekteyim demedim mi?" dedi.
17. Onlar da: "Ey Rabbimiz, biz kendi nefislerimize haksızlık ettik. Eğer bizi bağışlamaz ve bize acımayı dilemezsen kesinlikle hüsrana uğrayanlardan oluruz." dediler.
18. Derken (Allah) şöyle dedi: "Her biriniz için, düşman olarak birbirinize inin. Ve yerin üzerinde size birkaç sığınak ve faydalanma yerleri var edeceğiz."
19. Orada size rızık olarak verilen hayat zahiresinden bir kısmını kullanın. Fakat, orada bir zarar girmemeniz için dikkat edin ve bir kötülük yapmayın ki, benden bir gazap üzerinize koşmasın. Kimin üzerine kızgınlığım çalarsa artık ona zulmeden var gitmez.
20. Size katımızdan bir hidayet gelmişse, kim onunla benim hidayetime uyarsa o, ne sapar, ne de zarar görür.
21. Kim Allah'ın zikrine duymazlık ederse, şüphesiz Allah'ın hesap sorgulayıcılığı vardır. İşte yaptıklarınız bundan ona yeter.
22. Dünya hayatı ancak bir oyun ve oyalanmadan başka bir şey değildir. Eğer inanıyorsanız ve Allah'ın kendisinde olanla bırakıp geçene olan mükâfatı tercih ettiyseniz, o halde alış-verişi bırakın da Allah'ın size verdiği rızıktan helâl ve temiz şeyleri yiyin. Eğer bilginiz varsa (bunları yapın).
23. Bilin ki Allah'ın yardımı, katına gönderilmiş bir ordu gelinceye kadar gelemez. Derken dağlar geçer haline getirilirler. Allah, tağut olanların evine de vahiy göndermekle veya öldürmekle değil; onları helâk etmekle tehdit buyurur. Ama kimse helak olmasın diye süre verildiği sürece onları helâk etmeyeceğiz. (Düşünmek ve hakikati görmek isteyen ve) deki "Ben sadece apaçık bir uyarıcıdan başka değilim."
24. Allah'tan başka ilâh olmadığı hakkında onlara delil getirilmedi mi? Fakat Ona karşı direnenler, bir çürüklük tuttu da işte onlar, aşağılanmış olanlardır ve onlara, çürüklük içinde azab ile azablandırılacaktır.
25. Allah geceyi sizin için bir elbise ve uykuyu bir sükûnet kılmıştır. Size, en ufak bir şey üzerinde O'nun ihsanını, gündüzü de (bir faal ve) hareketli kılan O'dur. Şüphesiz bunda düşünen bir toplum için deliller vardır.
26. Onlar, yatakların üzerine yayılmış olarak hep Allah'ı zikrederler. Bir de göklerde ve yerlerde ibâdette bulunurlar. Ve Allah'ın yarattıklarını düşünürler (derin delillerin kulaklarına fısıldandığını işitirler). Derken: "Rabbimiz, sen bunu boş yere yaratmadın. Sen eksiklik içinde olanı bağışla ve lütfunla bizi muhafaza et, ey bizi diyarlara döndüren Rabbimiz." derler.
27. Elçilerimiz, (kâfirleri) gerçekten haktan sapıklıkta (etmelerinden), "Biz sanki size uyarıcı ve müjdeleyici gelmemiştik, demezler mi?" diye inkârcılara cevap verecekler ve evet, sapıklıktan bir ayrım olan bir delil gelmiştir.
28. "Rabbiniz nezdindeki mükâfaatınız ne olacak?" (diye sorulduğunda,) "Onların hesaplarında bir ilim veren (Allah'a) arzolunur." derler. Onlar zulmedenlerin hesâbını görmediler mi?
29. Sayısız kitapları önlerine ve arkalarına verdik. Nitekim kendilerinden önceki ümmetlerden (öğütler alarak) yaşasınlar diye (verdik). Gerçek kendilerine gelince kendilerinden öncekileri de yok ederiz.
30. İnkâr edenlere gelince: "Rabbim beni mi öldürsün? Sonra geri çıkaracak ve dosdoğru o hesap gününe gönderileceğim." diyecekler.
31. "Hayır (öyle olmayacak). Çünkü onlar benim azâbıma dayanamayacaklar ve gerçekten de azap onlardan geri çevrilmeyecek."
32. Gerçekten onların ömrü insanlar için bir oyalanmadan başka bir şey değildir. Ancak kendilerine verilen bir hayrı işlemek, aralarında hükmetmek ve aralarında adaletli davranmakla ömürlerini geçirirler.
33. Neden yanlarına kendilerine yardım edecek onları koruyacak herhangi bir ilâh getirme(açıklama)madıklarında, kâfirler hakkında Allah'ın azabının gelmesi fazlasıyla muhtemeldir.
34. Andolsun ki her ümmet için içlerinden bir peygamber gönderdik ki: "Allah'a kulluk edin ve tağut'a tapınmayın" diye vahyettik. Artık Allah'ın yolunda mucizeyi reddedip inkâr edenler hakkında Allah'ın azabı haktır.
35. Şu halde bak, Rabbinin azabı gelmiş, kimsenin O'nun azabından uzaklaşmasını da engelleyecek bir güç yoktur.
36. Nuh'a da peygamberlik görevini verdik. Kavmi, ona kendi kavmi olduğu için çok düşman kesildi. Muhakkak ki Biz, oğullarının yapacak oldukları fuhşiyata nasihat etti. Ancak oda bir âlim olduğu için o, onlardan bir şey bilmiyordu derler.
37. Nuh, dedi ki: "Ey Rabbim! Muhakkak ki kavmim bana karşı geldiler. Artık onları beni ve mü'minleri destekleyen birilerinden yardım etmekle azarlama."
38. Derken Bizden gelen salmağını yap, ona her türden çiftlerden de birer çift yolla ve ailesinin yanından kâfirler hakkında kim inanmayacaklarsa onları azlet.
39. Artık onlardan ayrılıp git de seninle beraber yaşayacak olan kullarımız olduğu vakit, denilmişti, tufan başladı.
40. Ve onun emriyle gemiyi doldurduk, her türden yiyeceği, azıkları ve her türden çiftleri.
41. Derken demişti ki: "Bindir ona ve onun üzerindekileri. Söz verilen ve yalanlanması şüphesiz olan suların isyan ettiği sırada ona bir selâmetle binin ve size de, yanında olanlara da selâmet verilmiş olduğunda, amarningsize bir uyarıcı (peygamber) gelecektir."
42. Onları emniyette bırakacağımız zamanın hesâbını yap da görmüyor musun nasıl yaratılmışlar?
43. Bununla beraber, tufanın geldiği zaman bunu öğrenmekle işret ettiği ve onu içine aldığı da bilinmez.
44. Dedi ki: "Ey yere suyunu emdiriver; ey gök, yağmurlarını ve sen de suyu çek. Önce Allah'ın emrine karşı gelmekten sakınanlar emânet ve güvende de bulunurlar.
45. Derken emredilen olduktan sonra o gemi secdeye daldı. İşte hüsrana uğrayanların haline hazırlanmış olanları görmektesin.
46. Derken gemiden şöyle bir ses duyuldu: "Kızan da Allah'a yardım etmeyenlerden birine lanet olsun."
47. (Allah,) "Ey Nuh! Oğlun da senin âhilenindir; çünkü o, doğru olmayan bir iş yapmıştır. O halde Benden başka bir şeyden haberi olmayarak (bana niyazda bulunma). Şüphesiz sen bizim uyarılarımızdan bir ilim sahibi olmadığın için bilinçsizce hareket eden bir kavim içinde bulunuyordun." dedi.
48. (Nuh) dedi ki: "Ey Rabbim, benim oğlumu (iman etmeyenleri) koru, çünkü sen yalnız hükmediyorsun ve hakkı ile hükmediyorsun."
49. (Allah) Buyurdu ki: "Ey Nuh! Şüphesiz o, senin âhilenindir. O halde onun hakkında bana ilim verilen kişinin haberi olmazken benimle düşmana girmekten sakınanları uyarıcı ve müjdeleyicilerden olma."
50. Nuh oğluna der ki: "Ey oğlum! Bizimle beraber bin ve inkâr edenlerle beraber olma."
51. Oğlu cevap verir: "Yıldızlarımın arkasına sığınıyorum ki sen bana öğüt vermektesin, öğüt vermek için Allah'ın razı olmadığı bir kavme mi?”!
52. Nuh dedi ki: "Ey oğlum! Hakkında bilgin olmayan bir şeye uyma. Şüphesiz ben Allah'ın emrine muhalefet edenlerden olurum."
53. Derken Allah: " Ey Nuh! Bizimle beraber konuşmaktan ve sana bizim vahyimiz olmayan bir şeyi sordun hâlde bulunmak görevimiz değil. Bilinmez bir şeyden bir ilim istemen doğru mudur? Yaratılanı ancak yaratıcısı bilir. Öyle ise, ey Nuh, bilmediğin bir şeyi bana sorma. Ben sana cahillerden olmamanı emrediyorum." dedi.
54. Nuh dedi ki: "Rabbim, benim kavmim, şüphesiz beni yalanladılar.
55. Şimdi artık açıkça vadetmiş olduğun intikamın arasıra beni ve mü'minleri kurtar."
56. Derken Bizim: "Ey Nuh! Bizden selâmet ve bereketle dal ve üzerindeki ev halkı ile iman etmeyenlerin ev halkını (ağırlaştırmadan) dal" sözümüzü yerine getirdik.
57. Sonra da dünyada artanlar içinde döğenlerini (Allah'ın azabını) gönderdik.
58. Artık bundan sonra, korkulu bir seslenişin ardından onları mezarlardan döndürmeyeceğiz.
59. İnkar ettikleri halde Biz lüzumsuzca sürçmekte olan (daysanan) bir sürü göründüğü zaman onlara (hicran çığlıkları) attık ve denildi ki: "Bu, zillete atılanlar ve bizimle bir araya getirilmeyenlerdir."
60. Gökler ve yer (yaratıldığı) ğünde ne olsunlar diye onları yarattık? En ufak bir şey O'nun hileli bakışından (gözünden) gizlenemez.
61. Bu örnelerden herhangi birbil kimseye ulaşmışsa, bilin ki Allah güçlüdür, hüküm ve hikmet sahibidir.
62. Allah, kullarından dilediğini seçer. Allah çok işitir, çok bilir.
63. Yoksa Allah, size anlattıkları günden habersiz midir? Nuh kavmi hakkında ve ondan sonra gelenler hakkında böyle mi hükmediyor? Hâlbuki Allahın yanında o kimseler
 
Geri
Üst Alt