İbn-i Rüşd, İslam felsefesinde önemli bir yeri olan bir filozoftur. İçsel deneyim ve dışsal gerçeklik arasındaki ilişkiyi ele alan Rüşdçülük felsefesi, metafiziksel bir yaklaşıma sahiptir. Rüşd, içsel deneyimin gerçeği anlama ve kavrama sürecinin önemli bir parçası olduğunu savunmuştur. Bu deneyim, dışsal gerçekliği algılama sürecinde de rol oynamaktadır. Rüşd, gerçeği anlamak için tek başına dışsal gerçekliğin yeterli olmadığına inanmaktadır. Ona göre, içsel deneyimlerimiz de gerçek anlamda var olan şeylerdir ve bu deneyimleri de dışsal gerçekliğe ekleyerek daha kapsamlı bir gerçeklik algısı elde edebiliriz.
İbn-i Rüşd, içsel deneyimlerin dışsal gerçeklikle olan ilişkisini "akıl" kavramıyla açıklar. Ona göre, akıl içsel deneyimlerimizi dışsal gerçeklikle karşılaştırarak gerçeği anlamamızı sağlar. Bu anlamda, içsel deneyimlerimiz dışsal gerçekliğin anlamını daha iyi anlamamıza yardımcı olur.
Rüşdçülük, içsel deneyim ve dışsal gerçeklik arasındaki ilişkiyi aşırı kutuplaştırma eğiliminde değildir. Ona göre, her ikisi de birbirini tamamlayan bir bütünün parçalarıdır. İçsel deneyimlerimiz, dışsal gerçeklikle karşılaştırılarak daha doğru bir gerçeklik algısı elde etmemizi sağlar. Dolayısıyla, Rüşdçülük felsefesi içsel deneyim ve dışsal gerçeklik arasındaki ilişkiyi, birbirini tamamlayan iki parça olarak görmektedir.
İbn-i Rüşd, içsel deneyimlerin dışsal gerçeklikle olan ilişkisini "akıl" kavramıyla açıklar. Ona göre, akıl içsel deneyimlerimizi dışsal gerçeklikle karşılaştırarak gerçeği anlamamızı sağlar. Bu anlamda, içsel deneyimlerimiz dışsal gerçekliğin anlamını daha iyi anlamamıza yardımcı olur.
Rüşdçülük, içsel deneyim ve dışsal gerçeklik arasındaki ilişkiyi aşırı kutuplaştırma eğiliminde değildir. Ona göre, her ikisi de birbirini tamamlayan bir bütünün parçalarıdır. İçsel deneyimlerimiz, dışsal gerçeklikle karşılaştırılarak daha doğru bir gerçeklik algısı elde etmemizi sağlar. Dolayısıyla, Rüşdçülük felsefesi içsel deneyim ve dışsal gerçeklik arasındaki ilişkiyi, birbirini tamamlayan iki parça olarak görmektedir.