- 8 Haz 2023
- 32
- 89
- 18
İtibar Puanı:
Mihail Bakunin ve Karl Marx, 19. yüzyılda sosyalizm ve anarşizm düşüncelerinin önde gelen temsilcileriydi. İkisi de dönemlerinde büyük etki yaratmış ve sol hareketin gelişmesine katkıda bulunmuşlardır. Ancak, Bakunin ile Marx arasındaki ilişki zamanla gerilimli bir hal almış ve iki düşünür arasında ideolojik farklılıklar ortaya çıkmıştır.
Bakunin, devrimci bir anarşistti ve devletin tamamen ortadan kaldırılmasını savunuyordu. Ona göre, devlet bir sınıfın diğer sınıflar üzerindeki baskısını sürdürmek için kullanılan bir araçtı. Bu nedenle, devrimin ardından devletin ortadan kaldırılması ve toplumsal ilişkilerin tam anlamıyla özgür bir şekilde düzenlenmesi gerekiyordu.
Marx ise komünist bir düşünürdü ve devletin proletarya diktatörlüğü altında bir araç olarak kullanılması gerektiğini savunuyordu. Ona göre, devrimin ardından proletarya sınıfının devleti ele geçirerek kapitalistleri ortadan kaldırması ve ardından da devleti kendisi yönetmesi gerekiyordu. Bunun sonucunda sınıf farklılıklarının olmadığı bir komünist toplum oluşacaktı.
Bu ideolojik farklılıklar nedeniyle Bakunin ve Marx arasında gerilim yaşandı. Bakunin, Marx'ın devletin ortadan kaldırılması konusundaki düşüncelerini eleştirirken, Marx da Bakunin'in devletsiz bir topluma geçişin mümkün olmadığını savundu. İkisi arasındaki ilişki zamanla daha da gerildi ve çeşitli anlaşmazlıklar yaşandı.
Sonuç olarak, Mihail Bakunin ve Karl Marx arasındaki ilişki ideolojik farklılıklar nedeniyle gerilimli bir hal aldı. Bakunin'in tam anlamıyla devletsiz bir toplumu savunması ve Marx'ın devletin proletarya diktatörlüğü olarak kullanılması gerektiğini savunması bu gerilimi artırdı. Ancak, her iki düşünür de sosyalizm ve toplumsal eşitlik konularında önemli katkılar yapmış ve sol hareketin gelişmesine etki etmiştir.
Bakunin, devrimci bir anarşistti ve devletin tamamen ortadan kaldırılmasını savunuyordu. Ona göre, devlet bir sınıfın diğer sınıflar üzerindeki baskısını sürdürmek için kullanılan bir araçtı. Bu nedenle, devrimin ardından devletin ortadan kaldırılması ve toplumsal ilişkilerin tam anlamıyla özgür bir şekilde düzenlenmesi gerekiyordu.
Marx ise komünist bir düşünürdü ve devletin proletarya diktatörlüğü altında bir araç olarak kullanılması gerektiğini savunuyordu. Ona göre, devrimin ardından proletarya sınıfının devleti ele geçirerek kapitalistleri ortadan kaldırması ve ardından da devleti kendisi yönetmesi gerekiyordu. Bunun sonucunda sınıf farklılıklarının olmadığı bir komünist toplum oluşacaktı.
Bu ideolojik farklılıklar nedeniyle Bakunin ve Marx arasında gerilim yaşandı. Bakunin, Marx'ın devletin ortadan kaldırılması konusundaki düşüncelerini eleştirirken, Marx da Bakunin'in devletsiz bir topluma geçişin mümkün olmadığını savundu. İkisi arasındaki ilişki zamanla daha da gerildi ve çeşitli anlaşmazlıklar yaşandı.
Sonuç olarak, Mihail Bakunin ve Karl Marx arasındaki ilişki ideolojik farklılıklar nedeniyle gerilimli bir hal aldı. Bakunin'in tam anlamıyla devletsiz bir toplumu savunması ve Marx'ın devletin proletarya diktatörlüğü olarak kullanılması gerektiğini savunması bu gerilimi artırdı. Ancak, her iki düşünür de sosyalizm ve toplumsal eşitlik konularında önemli katkılar yapmış ve sol hareketin gelişmesine etki etmiştir.