Küçük Albert Deneyi (Little Albert experiment)
Küçük Albert Deneyi, psikoloji tarihinin önemli bir deneyidir ve 20. yüzyılın başlarında John B. Watson ve Rosalie Rayner tarafından gerçekleştirilmiştir. Bu deney, duygu ve davranışların koşullu tepkiler olarak şekillendiğini gösteren klasik koşullanma teorilerine ilişkin kanıtlar sunmuştur.
Deney, 11 aylık bir bebek olan Albert B.'nin (Küçük Albert) tepkilerini incelemek amacıyla gerçekleştirildi. Deneyin başlangıcında, Albert, laboratuvar ortamında nesnelere karşı doğal tepkiler gösteriyordu. Ancak deney, Albert'in korku ve tepkilerini nasıl edindiğini incelemek için korkutucu bir uyaran olan bir beyaz tavşan ile başladı.
Deneyin ilk aşamasında, Albert, beyaz tavşanın yanına yaklaştırıldığında tepkisizdi. Ancak daha sonra, beyaz tavşanın yanına getirildiğinde aynı anda yüksek bir ses çalındı. Bu, Albert'in şaşkınlık ve korku tepkisi vermesine neden oldu. Bu aşama, beyaz tavşanın kendiliğinden korkutucu bir uyaran olmadığını, ancak koşullanma yoluyla korkutucu bir uyaran haline dönüşebileceğini gösterdi.
Deneyin ikinci aşamasında, Albert, beyaz tavşanın yanına yaklaştırıldığında yine aynı anda yüksek ses çalındı. Bu aşamada, Albert, beyaz tavşanı gördüğünde korku tepkisi vermeye başladı, hatta beyaz tavşanın sadece resmi veya benzer bir nesnesini gördüğünde bile korku tepkisi gösterdi. Bu, koşullanmış korku tepkisinin genelleşebileceğini gösteren bir bulguydu.
Küçük Albert Deneyi, zamanının çocuk psikolojisi alanında önemli bir deney olarak kabul edilir, ancak günümüzde etik nedenlerle eleştirilmiştir. Deney, Albert'in maruz kaldığı psikolojik stres ve travma açısından endişe yaratmış ve etik standartlara uygun olmadığı düşünülmüştür. Bununla birlikte, deney, duygu ve davranışların koşullu tepkilerle şekillenebileceğini ve çevrenin insan davranışlarını etkileyebileceğini vurgulamıştır.