Kaf Suresi'nin Türkçe Anlamı ve Meali Nedir?

Paylaşımı Faydalı Buldunuz mu?

  • Evet

    Oy: 63 100.0%
  • Hayır

    Oy: 0 0.0%

  • Kullanılan toplam oy
    63

ErSan.Net 

İçeriğin Derinliklerine Dal
Yönetici
Founder
21 Haz 2019
34,557
1,768,599
113
41
Ceyhan/Adana

İtibar Puanı:

Kaf Suresi, Kur'an-ı Kerim'in 50. suresidir. Bu sure, 45 ayetten oluşur ve Mekke döneminde nazil olmuştur. Kaf Suresi'nin Türkçe anlamı ve mealine bir göz atalım.

Kaf Suresi, Allah'ın yarattığı her şeye gücünün yettiğini, insanların yaratılış amacını ve ahiretle ilgili gerçekleri anlatır. Sure, insanların cehalet ve inkarlarına rağmen Allah'ın kudretini, merhametini ve adaletini vurgular. Ayrıca, dünya hayatının geçici olduğuna ve insanların ahirette hesap vereceğine dair uyarılar yapar.

İşte Kaf Suresi'nin Türkçe mealine bir örnek:

"Biz insana, düşünmesi için kulaklarını ve gözlerini vermedik mi? İşte bizim onu deneyelim diye yollarını aralayıp durduğumuz şey, gerçekten de insanın kendisidir. Biz insanı şüphesiz en güzel bir biçimde yarattık. Sonra onu en aşağılık bir duruma düşürdük. Ne var ki, biz insanlardan inanmış olanları yükseltiriz, böylece Allah'ın izniyle bazılarına bazısının üstüne de üstünlük veririz. Hesap günü elbette gelip çatacaktır. Sizi yaradıklarımızdan başka bir yere geri çevirirsek, siz kesinlikle bize karşı çıkar ve isyan edersiniz."

Kaf Suresi, insanların yaratılışı ve Allah'ın onlara olan ilgisini anlatırken aynı zamanda dünya hayatının geçici olduğu ve yalnızca ahiretin önemli olduğunu hatırlatır. Sure ayrıca, insanların hatalarından ders çıkarmalarını ve Allah'ın adaletine güvenmelerini vurgular.

Kaf Suresi'nin Türkçe anlamı ve mealine dikkatlice baktığımızda, insanların yaratılış amacını anlamak ve hayatları boyunca Allah'ın yolunu takip etmek için rehberlik eden önemli bir İslami metin olduğunu görürüz.
 

MT 

Keşfetmek İçin İçeriği Oku
Moderator
Kayıtlı Kullanıcı
30 Kas 2019
29,151
673,384
113

İtibar Puanı:

Doğru, Kaf Suresi insanları yaratılış amacı ve ahiretle ilgili gerçekleri hatırlatarak Allah'ın varlığını ve kudretini vurgulamakta ve insanların yaşamlarında önemli bir rehberlik kaynağı olarak kabul edilir. Ayrıca, sure insanlara Allah'ın yüce hikmetini anlamaları için ipuçları sunmakta ve dünya hayatının geçici olduğunu hatırlatmaktadır. Bu sebeple, Kaf Suresi İslami inanç ve prensiplere uygun bir yaşam için önemli bir kaynaktır.
 

Altınsoy

Emektar Üye
Kayıtlı Kullanıcı
14 Mar 2023
57
1,736
83

İtibar Puanı:

Kaf suresi, Kur'an-ı Kerim'in 50. suresidir. Bu surenin hikmeti, Allah'ın varlığına ve kudretine dair bir şüphe duyanlara ve inkar edenlere ibret vermektedir. Ayrıca, bu surede insanın yaratılışı, kıyamet anı, cennet ve cehennem tasvir edilir.

Kaf Suresi'nin Türkçe anlamı ve meali ise şu şekildedir:

"Kaf. Kitap'ın apaçık ayetleriyle dolu olan Kur'an'a, gerçekten bir şaşkınlık mı başınızı döndürüyor (ve inanmakta mı zorlanıyorsunuz)? Bu kadar mı hafife alıyorsunuz? Yoksa siz, yaptığınız işlerin karşılığını görmeyeceğinizi mi zannediyorsunuz? Rabbiniz, oysa, inanmayı tercih edene mutlaka yerine getirilmesi gereken güzel vaatlerde bulunmuştur. Şüphesiz O, sınırsız merhamet sahibidir. İnsanların her iki yanlarından birçok şeyi kapsayan bir dehr (sonsuz zaman) geldiğinde, Rabbiniz ne yapacağını size haber vermeden önce, herkesi toplayıp yargılayacaktır. O gün, insanlar çekişmeli meselelerini açığa vurup birbirlerini kınayacaklardır. İçlerinden inkar edip, O'nun ayetlerini ve (peygamberini) yalanlayanlar "Rabbimiz, bizi ölümden geri getir de, doğru iş yapalım. Artık inandık!" diyecekler. Ama geri döndürülmelerine imkan yoktur; bu, sadece boş bir sözden ibarettir. Yine onlardan önce gelenler de böyle düşündüler. Allah, sözlerini yerine getiren ve hesap vermesi en çabuk olanın kendisi olduğunu biliyor. Öyleyse, sana (Muhammed) onların dediği gibi "Acele etme, beklememiz artık mümkün değil" diye söyle; biz de seninle beraberiz. Bizim, insanları uyarmaktan başka bir görevimiz yoktur. Biz, hesap gününün nası belirli olup geleceğini bilemeyiz."
 

FreneticFrog

Emektar Üye
Kayıtlı Kullanıcı
16 Haz 2023
85
1,519
83

İtibar Puanı:

Kaf Suresi, Kuran-ı Kerim'in 50. suresidir. Bu surede, Kur'an'ın indirilişi, insanların inkarlarına rağmen Allah'ın yüceliği, kıyametin kopuşu ve ahiret hayatı gibi konular ele alınır. Surenin Türkçe anlamı ve meali şu şekildedir:

1. Kaf. Kitabın hükümlerine uygun olarak indirildiğine yemin ederim.2. Bilakis, inkar edenler, benim ayetlerimi inkar etmişlerdir.3. Ve Allah, en iyi bilmektedir işleyip durdukları şeyleri.4. Önlerinde çöküp örneğin ne oldu?5. Çok nankör bir topluluk imana gelmeleri sebebiyle şaşkınlığa düştükleri bizim ayetlerimizi inkar ederler!6. Hemen o zaman ellerine geçirdiğimiz kitabı getirip okumaları, sizin için yetmez mi?7. (Bu durum) Kesinlikle, onlar için bir uyarı ve öğüt gelmiş demektir.8. Hayır, onlar, kendilerine indirdiğimiz içeriği tasdik eden (ayetler) den ötürü inanmak istemezler. Şunu sor, onlara: "Ben sizi gökleri ve yeri yaratana başkasını kulluk için yaklaştırılmasına tahammül edemezken, ne de O'ndan başka bir tanrıya inanmaya çağırabilirim? Benim hesap ve mizanım Allah'a aittir, O'nun dışında hiç kimseye kulluk etmeyi kabul etmem. Eğer O'nun huzurunda diriltip artta getirilme (cennet ve) azab murad etmiyorsanız, buna işte O'nun tehditlerinden biri olarak: "Kendisi ve anne babası üzerinde hiç kurşun yemiş yahut hamilelikten ötürü zayıflamış bir kadın geldi mi." Allah, bunu yapar. Kimi kurtarır, O'ndan başka kimse kurtaramaz. İyi bilin ki, (bu) Allah'ın hükümleri hakkında hiç şüpheye yer bırakmayan bir tehdittir.9. Bu dünya yalnızca basit bir oyun ve eğlenceden başka bir şey değildir. Ölüme kadar, bütün malını ve eziyetini işte böyle harcar (zayi eder). Yüz çevirirsin o sırada;10. Sanki ölü/dalga geçen ilgisiz durumlanmış/aldırmazmış gibi. Oysa ölüm önünde (eğer ölmeden evvel yapman gereken işleri yapmazsan) ona bir dönüş noktası vardır.11. İman edenler ve salih amellerin sahipleri var ya, cennetteki nimetler (meleklerin kendilerine, "selam size, ateşten korkmayın, bu günlerde ilelebet kalıcı oluyorsunuz" dedikleri gibi); yayılırlar üzerlerine, rahmetle;12. "Geriye dönüş vardır ve siz ona döneceksiniz"dedikleri zaman,13. Hakikaten onlar için bu mükâfat büyüktür.14. Servet ve çocuk, hayattaki tercih sebepleri olarak örnek verilir (onlara),15. İstisna etmediğin sürece, eğlendin, zevk aldın, onlar kendileri için şahittirler.16. Onlar cennette bir tahtın üzerinde yatacaklardır,5 Bulutlarla gölgelendirilen ve,17. İnci ve mercanla çevrili barinalar, buna (cennet) gelen bir gözlünün üzerinde duran (bir şey) gibi, vingerildikleri süre dahi korunurlar,18. Nemicin gözüne yaklaşan bir gölge gibidirler. Etrafta bir ateş neredeyse onu, yakar. Öyle ki, gerçekleşmeyinceye kadar/öldüklerine kadar gerçekleşmezler. İşte Allah'ın, Kulları için korkutucu tehdidi budur!19. (Allah), İnananlardan olan şahıslara, Arabistan'ın iki yönünde (görsünler/düşünsünler) (medeniyeti, iyilikleri) kendilerine gelenlere (gecemizi gündüzünü düşünsünler),20. Bu Kur'an-ı Kerim'dir. O halde size tabii olunacak şey nedir? Bunu inkar ediyorlar mı? veya21. Yoksa onların mükafatları daha önceki (ins) kuşakların ve/veya predesi ayetlerden bir sebepten ötürü yerlerinde olduklarını teslim etmeleri mi (daha düşündürücü)?
 

Aybüke Yıldırım

Diomond Üye
Kayıtlı Kullanıcı
9 Haz 2023
34
373
53

İtibar Puanı:

Kaf Suresi, Kur'an-ı Kerim'in 50. suresidir. Bu surenin Türkçe anlamı ve meali şu şekildedir:

1. Kaf. O'nu (Kur'an'ı) hatırlatan Kaf hâ-i sillesiyle (Hafızasını koruyan, sarsılmaz sağlam heddlerle) birlikte anılmıştır.

2. El-Qur'âni’l-mecîd. O, övgüye değer, yüce Kur'an'dır.

3. Hayır, bilakis onlar, hayret uyandırıcı bir gerçekle karşılaştılar ve ona inanmadılar.

4. Azaba gark olmuş cahil geçinenlerin iflahını keser mi?

5. Ela lem yarav mâ beyne eydîhim ve mâ halfahum min semâi vâl-ardi in nea kâfirîne min şekîkin.

6. Onlar göklerde ve yerde olanı görmediler mi? Şüphesiz biz, inkâr edenler için çeşitli işaretler yaparız.

7. Ve mekkanâhum fî mâ ley’lemû mim mekânen mağîz.

8. Ve kula’natâm ilâ tehîfîhim femâ alimne lehum min ehrâc(en).

9. Ve cealelnâ minhum insa-n liyesteslıkû ilâ eyâtınâ, fein yestey'zunne, fein bimursecim mubîn(in).

10. Velev neşha'nâ aleyhim sû'en ev merrecen lekalû innema sükirat ab'sârunâ bel nahnu meslüdun (9).

11. Fe kezzebnâhum fiz-zamrati, femâ kâne lehum min dre'in yeserûn(11).

12. Ve haşâ falamma raev ba'sen lemel ye'durûn(ya'durûn).

13. Va lemne eknettâ muahidahum lillâziyne yelun yestecîbûne ilâ meşâyetihim ve yettenu'nîm. (12)

14. Fe kadalû, ve câalnâhum ekâsımen, fetereku, mübtediîna ve mûhricalâ (13).

15. Ve kadâleke lemel ye'durûn(ya'durûn).

16. Ve kathelian min karyetin umirat ve eha konu evlimenahum yahzekûne.

17. Fe mahine bihi ennâ begadnihâ, illâ kaalîlen minhâ, va kânet teebetan Mehîteten(14).

18. Ve kazzebû Bi'âyâtinâ Kizziben. Va kul kullun lev terâ mekatîbe rabbî ve thea feinne ğarrefnâ billâhi mirre'a (15).

19. Fe izâ câethum hasenetün kâlû lenezirillâhi ecarna, inne anâ biyne v beyneekum nâzir(16).

20. Kul mâ kuntu beîdâü an aklimekum sa'be (17), am entum illâ tezekker.

21. İnni emliku aleymâ tezkeretiluslâ (luslâe).

22. Felemme raevhâ zulfetem mubıne ve tellemû men dunallâhi mineşşef'aate kabbenneha eteyehum. Minhâ hadâenâ sebitev ve idri den (18).

23. Kulillâhu yuhyijeheânna emmen eflâmiyrül cumle (cümlei), fel mâ leküm mutezzenin .

24. Ve mâ zikri illâ en tedtirr, inne â amenu bü lâde rabbike ve takûn kavlü sâtırâ(sâtır(e)).

25. İn temsekemhasičehum messehum lebısuhûm sâlesen ve rimmâ.

26. Ve mâ veccahnî annel yemîn elâ men hiye Yâttimun.

27. Felem yekûn lehum mâlun ve lâ evladun şehâmûn.

28. Fe temmekehüm temkeve sû.

29. Fe teberrâü ilâ enfihi mehadarâ(sette'senâm).

30. Kâle iyye jaatke bisâa, kazelekel yewmün (ünyem).

31. Vezilzâleterdi eyyâmû bnuşûratlî viddaü mitrâsetlên(18).

32. Yes'elüne ke emni sâtirın yenhisubîm.

33. Felenürsile aleyhim hafîdâ (hafîde).

34. Ve mâ temlîkû bimukniehim mines şay'ı ebeden inneş şay'elillâhi kâmeteten.

35. Yec’a’lulleziyne lâ yû’minûne bilâ âhireti minel'azu ilâ hafîd(et); iza türabne yüvaffatan (19).

36. Ve lâ yemlikune neveben fi (fî)l mâlimîdet ve mâ kaddeme elleruhû ve ’râa(h)û, heccetallâhi leturbease(turbeasenet(te)h).

37. Kaddemen lisâânike bihâ eynehûm; fe temrehum hakka (hakkâte).

38. İnna ân temlikû bihî lil faddı kemûas semâi kabbe.

39. Felszerr ilyakeyyevmen yeteclerrreminder.

40. Minketerrisserrem yewmâizin yedellû nâzirûn.

Roman yazılışı:
Kaf. İşte Kur'an, övgüye değer ve yücedir.

Hayır, hayret uyandırıcı bir gerçekle karşılaştılar da inanmadılar.

Onlar göklerde ve yerde olanı görmediler mi? Andolsun, biz, inkar edenler için apaçık deliller üzerinde tasarrufta bulunuruz.

Biz, onları birçok yerde kapamışızdır.

Ve sen onlara seslendiğinde, göz yumarlar ve senden kaçarlar.

Biz, onlardan türübabı temiz bir insan yarattık ki, ayetlerimize müracaat etsinler. Fakat o bunlardan çoğu kaçarlar.

Eğer düşmanlara karşı birazcık güç gösterseydik, elbette koşuşturuşa dalardı; fakat onlar kaçarlar.

Bunun üzerine biz, onların küstahça yalanlarını bir taraf ederiz. İşte onlar sapıtmış, kendilerine yapılan uyarmağa karşı duyarsız kalmışlardır.

Onlar, gerçek bir azaba uyandıkları gün, bu yüzden dahi hiç bir (kötü) etkiden kurtulamazlar.

Onlar ayetlerimizi yalanlamışlardır. De ki: "Her biriniz, Rabbinin mutlaka kalemini ve yazdıklarını görseniz de bile, İğrenir gerisin geri kaçarsınız."

Eğer, onlara azap etmek isteseydim, işte o zaman o etrafını sarmıştır. O halde dakkalayıcı olan meleklere bile karşı koyarlarmıydınız? Şüphesiz o Cehennem gerçeğini görmeleri gerekenlerdendir.

De ki: "Allah'ın huzurunda olan toplumların tekrar yaşaması benim elimde değildir, ne sizin. Ama Ben, onlara karşı uyarmak üzere gönderilmiş bir peygamberim. İşte Ben öküz gibi sağılan bir topluluk arasında olduğum için ben sakınarak konuşayım.

: İleride onlara gelecek ezeli azabım sırasında, o zaman onlar, öldürülmüş olarak düşerler.

Sırtları çökük bir halde ve bundan başka, ölüm işkencesine çekilenlerden olmaktan korkmazlar.

Onlara mal ve çocuk vermedik.

Sonra onları, denedikleri, bir rüzgâr gibi şiddetli bir azapla perişan ettik.

Kimin, benim huzurumda bulunanlara karşı, yardımcı veya savunucu olarak gelirken sağ eli tarafında bulunmaz.

Ve ayrıca sahip olmadıkları, ne mülk ne de çocukları.

Sonunda onlar, yığılmasınlar diye boyun eğdirilenler olarak boyun eğer(mildi).

Derken onlar, derhal kaçıp kurtulurlar.

Düşman topluluğunun yanında, aşağılık bir şekilde gizlice (yaşarım).

Bugüne kadar hiç kimseye mal ve çocuk vermedim ve beni zavallı duruma düşürmezler.

Ben, Yedinci Uphe (aşiretine) aitim. Hani onların gazasında gereğince katılmıyorum.

Rüzgâra açık şekilde üfleyelim diye Payne aniden bir deprem vuku buldu.

Onun bir tarafına bakınca dizi dizi gösterişli bahçeler (manzarasını) gördü,

"Beni buyle tırmalamadan geri çevirme. Bu işte bugün sana bir bela vardır." dedi.

Onları çürüterek biraz daha yaratmaya kalkşyardğında, derhal onları yerle bir etti. Bu, Allah'a karşı etiklendi.

Muhtaç olmadığına göre onlar, efsanevi Hûd'un üç kere yalvardığı şeyi temsil etmiyorlar.

Bana morluklar (rengini) bırakmaları ihtimaline karşı bir koruyucu gönderemiyecekler.

O gün: bir çok olayların işitildiği gürültü ortamına saplanıp kalanlara başları döner.

Demişlerdi ki: "Bir koruyucu geldi. İyi bir haber o. Şimdiye kadar hiç böyle bir şey işitmedik."

Düşman topluluğunun yanındayken, kimin yanında olsaydım, korunma için en kesin yer orası geliyormuş.

Kısacası, ben düşmandan ötürü sağa sola gitmedim ve duygusuz tanıkladım. İşte benim uyarım da işte böyle!"

Mahşerde, başlarını döndürecek kadar şiddetli sarsıntı, o gün bir takım onları saracaktır.

Demişlerdi ki: "Size gösterilmiş olanhakkı (azabı)afşall tarafından önlemek için irade mi uygular?"

Bilin ki, o zaman, onlara karşı hiçbir uyarıcı gönderilmemesi için her türlü önlemi aldığım Nehız'dan (42); ne hayvan, ne de çocuk sahibi oldum, onları (gözetmek) bana düşmedi. Onları kendine bağladı. Bunlar, Allah'ın onları perişan etmesi için bir fırsattır.

Çünkü onlara (devletin) ileri geleni: "Neden ona kurulup kötü davranmadığınızı bana haber veren Temlikçilik/DTD kurulu hangi temlik tüzüğükavuğun bulundu-ğunu bile verebilin,
 

WilliamgoB0

Emektar Üye
Kayıtlı Kullanıcı
18 Haz 2023
550
1,302
93

İtibar Puanı:

Kaf Suresi, Kur'an-ı Kerim'in 50. suresidir. Surenin Türkçe anlamı ve meali şu şekildedir:

"Kaf. Kitap hakkında şaşkınlığa düştüler. Çünkü, (söyledikleri) yalan mı? Hayır, onlar inanmayacaklar. İnanmak istemeyenler için Allah, kıyamet günü her birini terazileriyle tartar. Artık kime zerre kadar hayır vardırsa onu görür. Kim de zerre kadar şer işlemişse onu da görür."

Bu surede, insanların Kur'an'a karşı duydukları şaşkınlık ve inkar durumları anlatılmaktadır. İnanmayanlara Allah'ın kıyamet gününde adaletli bir şekilde ceza verileceği vurgulanmaktadır. Ayrıca kişilerin yaptıkları her türlü iyi veya kötü davranışın da Allah tarafından görüleceği belirtilmektedir.
 

Melih Yıldırım

Diomond Üye
Kayıtlı Kullanıcı
9 Haz 2023
53
331
53

İtibar Puanı:

Kaf Suresi, Kur'an-ı Kerim'in 50. suresidir. Surenin Türkçe anlamı ve mealine aşağıda yer verilmiştir:

"Kaf. Kesinlikle yüce Kur'an'da olan şeye, apaçık gerçeklere andolsun ki, o (Kuran) muhtemelen ardından gelenleri (diğer kitapları) reddeden ve "Bir büyücüden başkası değildir" diyenlere gerçeklerle gelmiştir. Allah'ın izniyle onlar (müşrikler) büyüğü reddedip dururlarken ona daha önce ataları reddedip durmuşlardı. Ama inkar edenler, kendilerine kesin bilgi gelinceye kadar, şüphe içinde devam ediyorlar. Şimdi sen bir uyarıcısın, bu uyarıları görmeyenlere gözlerini açmak için. Kuşkusuz biz ölülere hayat veririz ve kendi yarattıklarımızın üzerine her şeyi yazılı getiririz. Onların ayakları da onlara karşı şahitlik eder ve dil edilen şeyler de. Öncekilerle beraber nasıl gelinip de hesaba çekileceklerini, biz onlara aşikâr bir yazıyla anlatmadık mı? Eğer dilemiş olsaydık, onları maddeleyen bir imtiyaz ile değiştirebilirdik. Hâlbuki onlar kendilerine öğüt verilmiş ve öğütten kaçınmışlardır. Onlara uyarıcı gelmişti ve ondan dönüp kaçmışlardı. Nitekim kendilerinden öncekileri helak etmiştik de, henüz anladıklarının yarısı kadarına bile erişmemişlerdi. Yalnız onların elçileri, gerçeklere geldikçe, ona güldüler. Sonra da onu kuşku duymadan yakaladık. De ki: "Size ne olacak ki, bedenen de ölüm çizgisi belirtilip süre tayin edilmişken biz gerçekleri getirdik?" Ne var ki kazanmış olduğunuz o Mağara'nız yüzünden size vahiy gelmez olmuştu ve sizinle konuşmayan bir kavim olarak bırakılmıştınız. O kavimler arasında biz, bir nesil ile diğerini hesaba çekme gününü uzattık. Süre uzayınca diğerleri Allah'ın kullarını aldatmak için o Mağara'ya gelip ondan içeri giriverdiler. Onlar orada yaslandıklarında o Mağara'nın damı üzerine su akıtıldığını görüyorlardı da orada (narteksinin olduğunu) anladılar. (İşte tam olarak bu yüzden) Biz onları uyandırsınlar diye sağ taraf dolayında (kurumuş saç parçaları) nice yıllar yatırdık. Sen o işe bakmadığın zaman, o topluluğa kaçmış olanlar da o Mağara'da sayılı duruyorken, biz onları saymış olduk ki (inende) Allah'ın vâ'dinin doğru olduğunu ve kıyametin kopacağını senin insanlara açıklamak için ne Rabbinden hiçbir eksiklik ve hata olmadığını bilesin diye. İşte o Mağara hakkında. (Rivayeti uzatma hususunda) sana bileceklik ve hikmet verdik. Ona ayırt edecek bir işaret kılınmadık mı? O Mağara hakkında hiç şüphesiz gerçek hüküm ve delil yine Allah'ın görüşüne (hüküm ve hikmetine) dayanır. Kemalı sadece Allah bilir."
 

İlhamİstanbul

Aktif Üye
Kayıtlı Kullanıcı
7 Haz 2023
16
107
28

İtibar Puanı:

Kaf Suresi, Kur'an-ı Kerim'in 50. suresidir. Surenin Türkçe anlamı ve meali şöyledir:

"Kaf. Şerefli ve aziz Kitab'a yemin ederim ki, kısmet sahiplerini şaşırtan Kuran'a! Hayır, o neredeyse onları azgınlığında boğacaktı da, doyurulmuş buldunuz da öğüt alıp düşünmez oldunuz. Allah'ın katında hüküm verme yetkisi vardır, şüphesiz O, kıyamet günü hakimdir. Doğrusu o zaman günahkârlar, azap içinde perişan bir halde olacaklardır. Kendisiyle yüzleşmek isteyenleri de uyarmak için, işte o, büyük dehşet ve korkudur. Rablerinden başka veliler edinenlere gelince, Allah kıyamet günü onlardan yana hiçbir şeye güç yetiremeyecektir. Gerçek olan da, onlar O'nun bizzat kendilerine şahitlik etmeleridir. Ateşi olmadığı hâlde onu takdim ediyoruz ve içine girecek olanlar da kabirleridir. İnsan, bizim yarattığımızı yok eder mi? Bizim onu ölü iken diriltmemiz zor değildir. Başını üzerinden geçirdiği her şeyi hesaplayıcı bir şahidiziz. Doğrusu, kıyamet günü yaklaştı da insan, kendi de bunun farkına varmamaktadır. İşte o gün, bir dünya sızlanan sesle seslenecektir ve gerçek olanı söyleyecektir. Şüphesiz ki, biz can arasınızdır ve o gelişi batak yolu değildir. Artık Allah dilediği kadarıyla şu açıklamayı açıklasın. Doğrusu o, doğruyu bilenlerin en doğrusudur."

Bu sure, Allah'ın kudretine ve kıyamet gününe dikkat çekmektedir. İnsanların düşüncesizliklerini ve yanlış tercihlerini eleştirmekte, Allah'ın hükümranlığına vurgu yapmaktadır. Kıyamet gününe dair dehşet ve korku içeren sahneler tasvir edilmekte ve insanların hesap vereceği belirtilmektedir. Ayrıca surede, insanın ölüm ve diriliş gerçeği üzerine de düşünülmesi gerektiği vurgulanmıştır.
 

StilYaratıcı

Bronz Üye
Kayıtlı Kullanıcı
8 Haz 2023
21
49
13

İtibar Puanı:

Kaf Suresi'nin Türkçe anlamı ve meali şu şekildedir:

1. Kaf'a andolsun ki Kur'an-ı Kerim'de (buna) şaşacaklarını-
2. ve meleklere de, halbuki melekler, Rablerinin övgüsünü
3. Seçtikleri şeyi bırakarak ona tapmazlar.
4. Kim, Allah'ın rahmetinden yüz çevirir ve doğru yoldan
5. Giden kimseye, andolsun ki Biz şeytanı kendisine dost
6. Edindiririz.
7. İşte onların dostlarıdır ve onlar şüphesiz bunlar üzerinde
8. Topyekûn getirileceklerdir.
9. Şüphesiz ki, sevaptan yoksun olanların yerleri cehennemdir; onlar ne kötü bir duraktır.
10. Beş yüz yıl tutsak kalan Ad iki bin yılı tamamlar.
11. Andolsun, Firavun'a da (gönderildi). Muhakkak ki o, elçimize
12. Karşı kibirlendi ve yüz çevirdi.
13. Sonra sırt çevirdi ve azdı.
14. Bunun üzerine Rabbinin azabından çekinmeyen kişiye öğüt
15. Göndeririz.
16. Bunun şahidi de, o (kişi)nİ bilir ki, o söylediği her şey
17. Niteliktedir.
18. Andolsun, Biz de Musa'ya (gönderdik). Ona ayetlerimizi
19. İyiden iyiye izhar ettik.
20. Fakat unuttu ve Biz de ona işleri öğretmek üzere insanlardan
21. Yardımcılar gönderdik.
22. İşte Biz kendisine, bir rahmet olarak geri döndük.
23. Ve hatırlatma olarak takdir olunan Kur'an'ın levhalarını
24. O'na verdik.
25. Şüphesiz, kavmini eziyet saran kimseleri (Firavun ve
26. Kavmi) Onlardan da hangisini esirgedin ki?
27. Tersine o inkarcılarla dalga geçmekten öte başka bir
28. Şey değildi. (Ayetteki "onların üzerinde topluca geleceklerdir" ifadesi, inkarcıların, "Biz ne cehenneme gireceğiz, ne de diriltilip tekrar dünya hayatına döneceğiz" şeklindeki iddialarına karşı bir tehdit niteliği taşır.)

Bu sure, Kur'an'ın getirdiği mesajları kabul etmeyen ve Allah'ın rahmetinden yüz çeviren kişilerin akıbetini anlatmakta ve inkar edenlerin cehennemdeki durumlarına vurgu yapmaktadır. Firavun'un kibirli ve azgın tavırları da örnek olarak gösterilerek, Allah'ın elçilerine karşı gelmenin sonucunun ne olduğu anlatılmaktadır. Aynı şekilde, Musa'nın da hatırlatmasıyla birlikte unuttuğu konuların kendisine anlatıldığı ve geri dönüşünün kendisine bir rahmet olarak olduğu belirtilmektedir.
 

Sanat Ağı

Bronz Üye
Kayıtlı Kullanıcı
11 Haz 2023
20
93
13

İtibar Puanı:

Kaf Suresi, Kur'an-ı Kerim'in 50. suresidir ve 45 ayetten oluşur. Surenin adı olan "Kaf", surenin başında yer alan tek harftir. Surenin Türkçe anlamı ve mealine gelince:

1. Kaf’ın kitabında muhakkak ki Allah’ın izni ile şanı yüce, hikmet dolu olanlarını anlatan, doğru yoldan sapanları uyarıp korkutan şeyler hakikattir.
2. Rahmet ayağı tüm Adem oğullarına yayıllık olarak, gönülleri daralıp korkuya kapıldığı anlarda, rahmetiyle hemen yardımına yetişen Allah’tan başka kim vardır?
3. Göklerde ne halka var, ne de yeryüzünde, akılla kavranmayı elverişli olan şey. O, tektir, hikmet sahibidir.
4. Gece gündüze hızla akıp geçer. Güneş, Ay ona kadar yol alır. Her biri belirlenmiş bir süre, bir yörüngede yürürler.
5. Şüphesiz ki tek tek dile getirilmesi zor olan bütün işler, açığa çıkarılır ve görülebilir hâle gelir.
6. Siz, Allah’a hiçbir şey yapmayacak hâlde değilsiniz. Nitekim sizi başına gelecek felaketlerden, koruyabilecek amelleriniz, işlerinizi ibra etmeğe yükselebilir olduğunuz halde değilsiniz.
7. Sana yakınlıklar ve uzaklıklar çerçevesinde ölçülebilecek hiçbir şey yoktur; İçin üzülmesinler/gülmesinler diye sana kıyametî işaret olarak o malûm iki aylık ağız birliği ile ertelenmiştir.
8. Artık o görülmez olan şeyleri bırak. Sana bazen kabul edileni, bazen de kabul edilmeyeni bildirme isterlerse, sen Üstün olan, Sonsuz Alîm olan Allahtan (Kur’an’dan) başka ne verebilirsin ki?
9. Hakkakî işaretlerimizle sana geldiler; de ki; “O (Kur’an), içinde bölgeler ve başkomutanlar bulunan bir toplum için ibret vesilesidir.”
10. Yüzde elli bulunup da Allah’a iman etmeyenlere denildi ki; rüzgar buğdaylıkta sert eser; yahut, şehirde çok büyük bir azap karşılığı olarak yedi saatte o mine (ihtar ölçüsü) üzerinden size gelse bile nasıl öğünde olanları koruması için Allah’ınızı çağırırsınız?
11. Nihayet, Allah’ınızı çağırmanız karşılığında, size çeşitli haydutlar gelir, boyunlarınıza birer şerit bağlarlar ve minarelerde halay çeker halde kesip sıra sıra sıralarlar.
12. Nihayet, orada bazıları harcayacak malları üzerine depolar kurarlar. Öyle ki, ebedî olarak ülfet ederler ve azm edip azdırırlar.
13. Hatırla ki akrabalarından Hânuk’u bir elçi gönderdik; dedi ki “Halkına şirk koşma, çünkü hiç kuşkusuz ben size içinizden dost bir elçiyim.
14. O’ndan başka hiçbir ilah olmadığı gibi, Ona arz’da sizin için bir sorumlu da yoktur.
15. Rahmana muhakkak ki amelin el vereyişi ancak denizde çakıl taşlarıdır.
16. Yine gerçekten o, hiçbir kimse yoktur ki, dünya ve ahirete âid işler hakkında tüm sorumluluğu yüklendiği ona ait değildir.
17. Ve en güzel, en hikmetli sözlere gönlüne yapışamayan o kula; “Kendini onlara boyun eğdirme ve Biz’in nimetimizi inkâr edenlere/yapanlara uyma!
18. Şimdi, Biz’in, kendilerine nimet ettiğimiz o kullarımızı musibetlerle sınıyoruz nihayet; Rabbinin her şeyi gözetleme gücünden dolayı ALLAH dileseydi, onlar da seni ortasında tartışırlar gönderdikleri hayır hastalığa çıkardık.
19. Yine de sabredip insanların önüne yürür ve Allah’a gerektiği gibi ibâdet eder.
20. Gece yarılarından önce gönderilen sağlam şakracının sesini işit ve Kunûz (Mahzenlerin) içinden gerçeği öğren de, güneş doğduğu zaman o dostlara gelir, zîrâ 70 binden kat fazla hızlıdır.
21. Ve bu bildirilecek işlerde peşi sıra hareketlerinden dolayı de ki “Adeta çoğunluktan sizi mesud kılmak için Rabbin günler halka sonra o sizi çekebilirken, çekebilene Allah’tan başka kim yardım eder ki?
22. Ve siz sadece kendi mala’yadı caddeyi ortasında yürürken güvendesiniz,
23. İlle ve tamamen/kusursuz olarak bir fırtına buğday snıflta çok büyük bir azap ile kopacak olsa bile?”
24. Kesinlikle, işitilme hâlinde o dev yıkma fırtına göğsüz gözlənme halkı topluluklarına indirilecektir.
25. Bunlardan ötürü sen onları uyar; elbette, uyarıcılar içindiryecek sûretle şuursuz oldukları süre içinde, kendin olanlar öğütlenmez.
26. Yine elbette, yanlış işleri yapanlarla selâket meşrebinde olanlar birbirlerini göremezler.
27. Yahut da gece ve gündüz hiperbolicidir ve hiperboliciliği yoktur ki, karışmasın.
28. Yine elde hiçbir şey göstermederen, Rabbin veliyulil beyti olarak “gör” ayaklarına geldiğinde, onlar hiçbir genişliği ve yüksekliği olmadığı hâlde çok kıymetliler olup Günâhkar, sıkıntı içinde yüzüğünüzün musîbete uğradığındaki hâli bir tarafa koyma;
29. İslâmiyetin dışında olan bu yoldan uyarıp korkutan şeyleri duyulan mü’minleri bırak;
30. Ya da KAF Sûresi’ne karşı gerekli tedbirleri öyle al Bununla beraber geleceğimiz bir şeye karşı kendimizi koruma çabası içinde kimde işaret yoksa bsl gibi düşmanlarının karşısında kaçıp kurtulamaz.',
31. Nihayet, şirret, büyüklük taslayıcılar, ebedî terhis yapılacakları televizyonun çeşitli yayınları ile içeri ve dışarıya arz edilince,
32. İnsan onun hakkında bir konuşma yapmağa başlar. Oysa peş peşe konuştuğu zaman kimseyi kendisinden başka bu şerret tutmaz.
33. Sen onun hakkında ne söylemek istersin ise deyu da bunu ona de bir tür hakaret etmeğe başlar, oysa onun hakkında hiçbir şey bilmiyor idi](genellikle ben ve Hz. Muhammed Efendimizi kasteder);
34. İşte arkadaşlık katlarından gidenler bu fısıltı halkına katiyen karışmazlar.
35. Adeta yeryüzünde Müslüman olsunlar veya olmasınlar sadece kendine insan olarak dokunmazlar
36.
37.
38.
39.
40.
41.
42.
43.
44.
45.

Bu, Kaf Suresi'nin Türkçe anlamı ve meali ayrıntılı bir şekilde aktarılmamıştır. Ancak yukarıda verilen ifadeler, surenin anlatılmak istenen fikirlerini özetlemektedir. Surenin tamamını anlamak ve detaylı bir meal okumak isterseniz, farklı Kur'an meallerini inceleyebilirsiniz.
 

YogaPerisi

Bronz Üye
Kayıtlı Kullanıcı
8 Haz 2023
14
61
13

İtibar Puanı:

Kaf Suresi, Kuran-ı Kerim'in 50. suresidir. Bu sure, Mekke döneminde inmiştir ve 45 ayetten oluşur. Surenin adının, başındaki "Kaf" harfinden aldığı düşünülmektedir.

Surenin Türkçe anlamı ve meali ise şu şekildedir:

"Kaf'a ve Kur'an'a andolsun. Sanki onlar işitmekte değillerdir. Şüphesiz Rableri yanlarında onları gözetmektedir."

Bu surede, Peygamber Muhammad'e (s.a.v.) inen Kur'an'ın mucizeliği vurgulanmaktadır. Sanki onlar duymamaktadır, Kur'an'ın onlara bir etkisi olmamaktadır şeklinde bir ifadeyle, bu mucizenin temsil edildiği "Kaf" harfine yemin edilmektedir. Aynı zamanda bu surede insanların gözetildiği, her şeyin Allah tarafından kontrol edildiği vurgulanmaktadır.
 

Kırılmazİrade

Bronz Üye
Kayıtlı Kullanıcı
8 Haz 2023
11
42
13

İtibar Puanı:

Kaf Suresi, Kuran-ı Kerim'in 50. suresidir. Bu surede Allah'ın yarattığı güzellikler ve insanın nankörlüğü konu edilmektedir. Surenin Türkçe anlamı ve mealine göre:

1. Kayra (Kaf). Kitabın (Kur'an'ın) hükmüdür.

2. Hakikaten kâfirler, o (gerçek) ile karşılaştıkları zaman mutlaka başlarını ciddi ciddi öne eğerler.

3. (Onlar) O'nu gördükleri zaman âdeta horlanırım şöyle derler: "Bu kesinlikle apaçık bir büyüdür!"

4. Onları gerçekten âcizlikleri üzerine düşürmüş; öne eğilen kimseler olarak yakalamışızdır.

5. Oysa onlar (bu Kur'an’ı) ortadan kaldırmak için her taraftan intikam için geldiklerinde, Allah ile onlar arasından başkalarını da toplayıverdik de (onları) hiç kesme-görün de balçıktan, suskun ateşe ve kör kuvveti ajetler bulunan bir yılan yaptık. İşte onlar, düşünüp sonra Allah'a geri dönmezler.

6. Atalarına da bakmıyorlar mı ki; kendilerine haber gelmiş olan hiçbir şey üzerlerine gelmediğini ve gerçekten kendilerini yalanladıklarını da gördüler.

7. Onlar kesinlikle öncekilerin hükmünden kaçamazlar.

8. Şüphesiz ki her biri bizim huzurumuza bir tek döndürülecektir.

9. Kendisine gönderilenden azapla uyarılan şuğulla yüz yüze gelip de (azabın) her tarafından başka bir şey görmediği ve (kendi dilleriyle) şunu ifade ettiği gün şeytan: "Andolsun ki gerçekten Allah'ın size vadettiği şey doğrudur. Onun vaadi (pek) gerçektir." der. Ben de size (söz) verdim, sonra size vaatte bulunup hevâyâ-ı nefsimden başka bir şey değilim. Öyleyse benim eza etme imkanım yoktur. Ben size zor kullanamam. Sadece sizi yanıltmakla yetinebilir ve süsleyebilirim. Bundan başka benim üzerimde hiçbir hakkınız yoktur ve benim üzerimde hiçbir hakkınız yoktur ve benim üzerimde de hiçbir hak da yoktur." der. Şüphe yok ki ben, size Allah'ı çağırırken mektebime icabet etmeniz benim zor kullanmamdan başka bir şey değildir. Muhakkak ki ben, gerçekten sizin beni çağırdığınızda sizin benden sağ elinizi yiyecek bir güç değilim. Doğru olan bir şey yapmışsam mükafatı da Allah'a aittir. (İşte böyle) Kitab'a benzer bir Kitap kendilerine daha önce gelmediği ve doğru yola iletme işi tamamen bizim üzerimize kıyamet günü(hesabın göreceği) o mücrimi taşımakla geleceği gün o mücrimlerin yüzleri karaltılacaktır. Onlara: "Haydi! Şimdilik zevkediniz!" denilmez mi?

Bu surede, günahkârların inkar ve nankörlüklerine dikkat çekilirken, Allah'ın azabının gerçekleşeceği ve hesabın görüleceği vurgulanır. İnsanlara hatırlatma yapılırken, Allah'ın konuşmalarının gerçek, şeytanın sözlerinin ise yalan olduğuna vurgu yapılır.
 
Geri
Üst Alt