Kaf Suresi, Kur'an-ı Kerim'in 50. suresidir. Bu surenin Türkçe anlamı ve meali şu şekildedir:
1. Kaf. O'nu (Kur'an'ı) hatırlatan Kaf hâ-i sillesiyle (Hafızasını koruyan, sarsılmaz sağlam heddlerle) birlikte anılmıştır.
2. El-Qur'âni’l-mecîd. O, övgüye değer, yüce Kur'an'dır.
3. Hayır, bilakis onlar, hayret uyandırıcı bir gerçekle karşılaştılar ve ona inanmadılar.
4. Azaba gark olmuş cahil geçinenlerin iflahını keser mi?
5. Ela lem yarav mâ beyne eydîhim ve mâ halfahum min semâi vâl-ardi in nea kâfirîne min şekîkin.
6. Onlar göklerde ve yerde olanı görmediler mi? Şüphesiz biz, inkâr edenler için çeşitli işaretler yaparız.
7. Ve mekkanâhum fî mâ ley’lemû mim mekânen mağîz.
8. Ve kula’natâm ilâ tehîfîhim femâ alimne lehum min ehrâc(en).
9. Ve cealelnâ minhum insa-n liyesteslıkû ilâ eyâtınâ, fein yestey'zunne, fein bimursecim mubîn(in).
10. Velev neşha'nâ aleyhim sû'en ev merrecen lekalû innema sükirat ab'sârunâ bel nahnu meslüdun (9).
11. Fe kezzebnâhum fiz-zamrati, femâ kâne lehum min dre'in yeserûn(11).
12. Ve haşâ falamma raev ba'sen lemel ye'durûn(ya'durûn).
13. Va lemne eknettâ muahidahum lillâziyne yelun yestecîbûne ilâ meşâyetihim ve yettenu'nîm. (12)
14. Fe kadalû, ve câalnâhum ekâsımen, fetereku, mübtediîna ve mûhricalâ (13).
15. Ve kadâleke lemel ye'durûn(ya'durûn).
16. Ve kathelian min karyetin umirat ve eha konu evlimenahum yahzekûne.
17. Fe mahine bihi ennâ begadnihâ, illâ kaalîlen minhâ, va kânet teebetan Mehîteten(14).
18. Ve kazzebû Bi'âyâtinâ Kizziben. Va kul kullun lev terâ mekatîbe rabbî ve thea feinne ğarrefnâ billâhi mirre'a (15).
19. Fe izâ câethum hasenetün kâlû lenezirillâhi ecarna, inne anâ biyne v beyneekum nâzir(16).
20. Kul mâ kuntu beîdâü an aklimekum sa'be (17), am entum illâ tezekker.
21. İnni emliku aleymâ tezkeretiluslâ (luslâe).
22. Felemme raevhâ zulfetem mubıne ve tellemû men dunallâhi mineşşef'aate kabbenneha eteyehum. Minhâ hadâenâ sebitev ve idri den (18).
23. Kulillâhu yuhyijeheânna emmen eflâmiyrül cumle (cümlei), fel mâ leküm mutezzenin .
24. Ve mâ zikri illâ en tedtirr, inne â amenu bü lâde rabbike ve takûn kavlü sâtırâ(sâtır(e)).
25. İn temsekemhasičehum messehum lebısuhûm sâlesen ve rimmâ.
26. Ve mâ veccahnî annel yemîn elâ men hiye Yâttimun.
27. Felem yekûn lehum mâlun ve lâ evladun şehâmûn.
28. Fe temmekehüm temkeve sû.
29. Fe teberrâü ilâ enfihi mehadarâ(sette'senâm).
30. Kâle iyye jaatke bisâa, kazelekel yewmün (ünyem).
31. Vezilzâleterdi eyyâmû bnuşûratlî viddaü mitrâsetlên(18).
32. Yes'elüne ke emni sâtirın yenhisubîm.
33. Felenürsile aleyhim hafîdâ (hafîde).
34. Ve mâ temlîkû bimukniehim mines şay'ı ebeden inneş şay'elillâhi kâmeteten.
35. Yec’a’lulleziyne lâ yû’minûne bilâ âhireti minel'azu ilâ hafîd(et); iza türabne yüvaffatan (19).
36. Ve lâ yemlikune neveben fi (fî)l mâlimîdet ve mâ kaddeme elleruhû ve ’râa(h)û, heccetallâhi leturbease(turbeasenet(te)h).
37. Kaddemen lisâânike bihâ eynehûm; fe temrehum hakka (hakkâte).
38. İnna ân temlikû bihî lil faddı kemûas semâi kabbe.
39. Felszerr ilyakeyyevmen yeteclerrreminder.
40. Minketerrisserrem yewmâizin yedellû nâzirûn.
Roman yazılışı:
Kaf. İşte Kur'an, övgüye değer ve yücedir.
Hayır, hayret uyandırıcı bir gerçekle karşılaştılar da inanmadılar.
Onlar göklerde ve yerde olanı görmediler mi? Andolsun, biz, inkar edenler için apaçık deliller üzerinde tasarrufta bulunuruz.
Biz, onları birçok yerde kapamışızdır.
Ve sen onlara seslendiğinde, göz yumarlar ve senden kaçarlar.
Biz, onlardan türübabı temiz bir insan yarattık ki, ayetlerimize müracaat etsinler. Fakat o bunlardan çoğu kaçarlar.
Eğer düşmanlara karşı birazcık güç gösterseydik, elbette koşuşturuşa dalardı; fakat onlar kaçarlar.
Bunun üzerine biz, onların küstahça yalanlarını bir taraf ederiz. İşte onlar sapıtmış, kendilerine yapılan uyarmağa karşı duyarsız kalmışlardır.
Onlar, gerçek bir azaba uyandıkları gün, bu yüzden dahi hiç bir (kötü) etkiden kurtulamazlar.
Onlar ayetlerimizi yalanlamışlardır. De ki: "Her biriniz, Rabbinin mutlaka kalemini ve yazdıklarını görseniz de bile, İğrenir gerisin geri kaçarsınız."
Eğer, onlara azap etmek isteseydim, işte o zaman o etrafını sarmıştır. O halde dakkalayıcı olan meleklere bile karşı koyarlarmıydınız? Şüphesiz o Cehennem gerçeğini görmeleri gerekenlerdendir.
De ki: "Allah'ın huzurunda olan toplumların tekrar yaşaması benim elimde değildir, ne sizin. Ama Ben, onlara karşı uyarmak üzere gönderilmiş bir peygamberim. İşte Ben öküz gibi sağılan bir topluluk arasında olduğum için ben sakınarak konuşayım.
: İleride onlara gelecek ezeli azabım sırasında, o zaman onlar, öldürülmüş olarak düşerler.
Sırtları çökük bir halde ve bundan başka, ölüm işkencesine çekilenlerden olmaktan korkmazlar.
Onlara mal ve çocuk vermedik.
Sonra onları, denedikleri, bir rüzgâr gibi şiddetli bir azapla perişan ettik.
Kimin, benim huzurumda bulunanlara karşı, yardımcı veya savunucu olarak gelirken sağ eli tarafında bulunmaz.
Ve ayrıca sahip olmadıkları, ne mülk ne de çocukları.
Sonunda onlar, yığılmasınlar diye boyun eğdirilenler olarak boyun eğer(mildi).
Derken onlar, derhal kaçıp kurtulurlar.
Düşman topluluğunun yanında, aşağılık bir şekilde gizlice (yaşarım).
Bugüne kadar hiç kimseye mal ve çocuk vermedim ve beni zavallı duruma düşürmezler.
Ben, Yedinci Uphe (aşiretine) aitim. Hani onların gazasında gereğince katılmıyorum.
Rüzgâra açık şekilde üfleyelim diye Payne aniden bir deprem vuku buldu.
Onun bir tarafına bakınca dizi dizi gösterişli bahçeler (manzarasını) gördü,
"Beni buyle tırmalamadan geri çevirme. Bu işte bugün sana bir bela vardır." dedi.
Onları çürüterek biraz daha yaratmaya kalkşyardğında, derhal onları yerle bir etti. Bu, Allah'a karşı etiklendi.
Muhtaç olmadığına göre onlar, efsanevi Hûd'un üç kere yalvardığı şeyi temsil etmiyorlar.
Bana morluklar (rengini) bırakmaları ihtimaline karşı bir koruyucu gönderemiyecekler.
O gün: bir çok olayların işitildiği gürültü ortamına saplanıp kalanlara başları döner.
Demişlerdi ki: "Bir koruyucu geldi. İyi bir haber o. Şimdiye kadar hiç böyle bir şey işitmedik."
Düşman topluluğunun yanındayken, kimin yanında olsaydım, korunma için en kesin yer orası geliyormuş.
Kısacası, ben düşmandan ötürü sağa sola gitmedim ve duygusuz tanıkladım. İşte benim uyarım da işte böyle!"
Mahşerde, başlarını döndürecek kadar şiddetli sarsıntı, o gün bir takım onları saracaktır.
Demişlerdi ki: "Size gösterilmiş olanhakkı (azabı)afşall tarafından önlemek için irade mi uygular?"
Bilin ki, o zaman, onlara karşı hiçbir uyarıcı gönderilmemesi için her türlü önlemi aldığım Nehız'dan (42); ne hayvan, ne de çocuk sahibi oldum, onları (gözetmek) bana düşmedi. Onları kendine bağladı. Bunlar, Allah'ın onları perişan etmesi için bir fırsattır.
Çünkü onlara (devletin) ileri geleni: "Neden ona kurulup kötü davranmadığınızı bana haber veren Temlikçilik/DTD kurulu hangi temlik tüzüğükavuğun bulundu-ğunu bile verebilin,