Hegel'in hukuk felsefesi, onun geniş kapsamlı sistemli felsefesinin bir parçasıdır. Ana tema, bireysel özgürlüğün iki zıt alanı olan ahlaki haklar ve sosyal görevler arasındaki gerilimdir. Bu gerilim, bireyin ve toplumun çatışması ile ilgilidir ve devletin rolü, bu gerilimi çözmek için bir uzlaşma yaratmaktır.
Hegel, bu uzlaşmanın ancak devletin yasal yapısıyla mümkün olduğunu savunur. Ona göre, yasa, bireylerin haklarını korurken aynı zamanda toplumsal sorumluluklarına da atıfta bulunur. Bu kapsamlı yaklaşım, yeni Hegelcilikte de önemli bir rol oynar.
Yeni Hegelcilik, diğer bir deyişle postmodern Hegelcilik, Hegel'in felsefesini modernite döneminin sonuçlarına uyarlamaya çalışır. Bu nedenle, birçok yeni Hegelci, Hegel'in kurumsal yapılarının demokratikleştirilmesi, toplumsal adaletin sağlanması ve özgürlüğün korunması gibi konulara odaklanır.
Bu bağlamda, yeni Hegelcilerin, devletin rolü hakkındaki Hegelci düşünceleri, daha özgürlükçü ve toplumsal adalet odaklı hale gelmiştir. Bu yaklaşım, hem teorik hem de pratik açıdan ilgi çekicidir ve felsefi tartışmaların günümüz dünyası için ne kadar önemli olduğunu göstermektedir.
Hegel, bu uzlaşmanın ancak devletin yasal yapısıyla mümkün olduğunu savunur. Ona göre, yasa, bireylerin haklarını korurken aynı zamanda toplumsal sorumluluklarına da atıfta bulunur. Bu kapsamlı yaklaşım, yeni Hegelcilikte de önemli bir rol oynar.
Yeni Hegelcilik, diğer bir deyişle postmodern Hegelcilik, Hegel'in felsefesini modernite döneminin sonuçlarına uyarlamaya çalışır. Bu nedenle, birçok yeni Hegelci, Hegel'in kurumsal yapılarının demokratikleştirilmesi, toplumsal adaletin sağlanması ve özgürlüğün korunması gibi konulara odaklanır.
Bu bağlamda, yeni Hegelcilerin, devletin rolü hakkındaki Hegelci düşünceleri, daha özgürlükçü ve toplumsal adalet odaklı hale gelmiştir. Bu yaklaşım, hem teorik hem de pratik açıdan ilgi çekicidir ve felsefi tartışmaların günümüz dünyası için ne kadar önemli olduğunu göstermektedir.