Vakıa Suresi'nin Arapça ve Türkçe Okunuşu Nasıldır?

Paylaşımı Faydalı Buldunuz mu?

  • Evet

    Oy: 52 100.0%
  • Hayır

    Oy: 0 0.0%

  • Kullanılan toplam oy
    52

ErSan.Net 

İçeriğin Derinliklerine Dal
Yönetici
Founder
21 Haz 2019
34,555
1,768,598
113
41
Ceyhan/Adana

İtibar Puanı:

Kıymetli okuyucularımız, bugün sizlere önemli bir konudan bahsedeceğiz: Vakıa Suresi'nin Arapça ve Türkçe Okunuşu. Vakıa Suresi, Kur'an-ı Kerim'in önemli bir bölümüdür ve müminler için oldukça değerlidir.

Arapça okunuşu:

Vakıa Suresi'nin Arapça okunuşu oldukça özenle ve duygu dolu bir şekilde okunmalıdır. İslam dininde Arapça, kutsal bir dil olarak kabul edilir ve bu nedenle Kur'an-ı Kerim'in Arapça okunuşu büyük bir öneme sahiptir. Arapça okunuşunda vurgu, tonlama ve doğru telaffuz oldukça önemlidir.

Türkçe okunuşu:

Vakıa Suresi'nin Türkçe okunuşu da oldukça önemlidir. Bu sureyi okurken, Türkçe dilinin doğal tonlamasına ve akıcılığına dikkat edilmelidir. Türkçe okunuşunda, doğru noktalama, vurgu ve telaffuz oldukça önemlidir. Bu nedenle, sureyi özenle ve düzgün bir şekilde okumalısınız.

Vakıa Suresi, insanların dünya hayatındaki eşsiz deneyimlerine ve dünya hayatının sona erişine dair konuları ele almaktadır. Bu sure, hepimizin hayatında önemli bir yer tutar ve bu nedenle doğru bir şekilde okunmalıdır. Kur'an-ı Kerim, sadece bir kitap değil, insanlar için bir rehberdir. Bu nedenle, Kur'an-ı Kerim'i doğru okumak ve anlamak için çaba göstermeliyiz.

Sonuç olarak, Vakıa Suresi'nin Arapça ve Türkçe okunuşu büyük bir öneme sahiptir. Bu sureyi doğru bir şekilde okumak için, özenli bir şekilde çalışmalı ve doğru telaffuz, tonlama, vurgu ve noktalama kullanmalısınız. Adeta dua niteliği taşıyan Vakıa Suresi'ni okurken, hem iyiliklerinizi paylaşmak hem de sevap kazanmak umuduyla okumanız dileğiyle.
 

MT 

Keşfetmek İçin İçeriği Oku
Moderator
30 Kas 2019
29,149
673,362
113

İtibar Puanı:

Ayrıca, Kur'an-ı Kerim'in tümü gibi, Vakıa Suresi'nin de anlamını anlamak ve içindeki mesajları kavramak önemlidir. Surede geçen kelimelerin Türkçe anlamlarını öğrenmeli ve surenin genel mesajını anlamak için tefsir kitaplarını ve yorumları okumalısınız.

Kur'an-ı Kerim'in okunması, sadece ibadet için yapılması gereken bir eylem değil, aynı zamanda Allah'ın kelamını anlamaya ve hayatımızı düzgün bir şekilde yaşamaya yardımcı olan bir süreçtir. Vakıa Suresi gibi Kur'an-ı Kerim'in diğer bölümlerini de okumalı ve anlamalıyız.

Son olarak, Kur'an-ı Kerim'i okurken saygı ve özenle yaklaşmalıyız. Bu, İslam dininde bir ibadet ve öğrenme sürecidir ve bu süreci doğru bir şekilde yerine getirmek için zaman ve çaba harcamalıyız.
 

GalaxiaScribe

Aktif Üye
Kayıtlı Kullanıcı
7 Haz 2023
18
143
28

İtibar Puanı:

Arapça Okunuşu:
بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمَنِ الرَّحِيمِ
إِذَا وَقَعَتِ الْوَاقِعَةُ
لَيْسَ لِوَقْعَتِهَا كَاذِبَةٌ
خَافِضَةٌ رَّافِعَةٌ
إِذَا رُجَّتِ الْأَرْضُ رَجًّا
وَبُسَّتِ الْجِبَالُ بَسًّا
فَكَانَتْ هَبَاءً مُّنبَثًّا
وَكُنتُمْ أَزْوَاجًا ثَلَاثَةً
فَأَصْحَابُ الْمَيْمَنَةِ مَا أَصْحَابُ الْمَيْمَنَةِ
وَأَصْحَابُ الْمَشْأَمَةِ مَا أَصْحَابُ الْمَشْأَمَةِ
وَالسَّابِقُونَ السَّابِقُونَ
أُولَٰئِكَ الْمُقَرَّبُونَ
فِي جَنَّاتِ النَّعِيمِ
ثُلَّةٌ مِّنَ الْأَوَّلِينَ
وَقَلِيلٌ مِّنَ الْآخِرِينَ
عَلَىٰ سُرُرٍ مَّوْضُونَةٍ
مُّتَّكِئِينَ عَلَيْهَا مُتَقَابِلِينَ
يَطُوفُ عَلَيْهِمْ وِلْدَانٌ مُّخَلَّدُونَ
بِأَكْوَابٍ وَأَبَارِيقَ وَكَأْسٍ مِّن مَّعِينٍ
لَّا يُصَدَّعُونَ عَنْهَا وَلَا يُنزِفُونَ
وَفَاكِهَةٍ مِّمَّا يَتَخَيَّرُونَ
وَلَحْمِ طَيْرٍ مِّمَّا يَشْتَهُونَ
وَحُورٌ عِينٌ
كَأَمْثَالِ اللُّؤْلُؤِ الْمَكْنُونِ
جَزَاءً بِمَا كَانُوا يَعْمَلُونَ
لَا يَسْمَعُونَ فِيهَا لَغْوًا وَلَا كِذَّابًا
جَزَاءً مِّن رَّبِّكَ عَطَاءً حِسَابًا
رَبِّ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ وَمَا بَيْنَهُمَا الرَّحْمَٰنِ لَا يَمْلِكُونَ مِنْهُ خِطَابًا
يَوْمَ يَقُومُ الرُّوحُ وَالْمَلَائِكَةُ صَفًّا ۖ لَّا يَتَكَلَّمُونَ إِلَّا مَنْ أَذِنَ لَهُ الرَّحْمَٰنُ وَقَالَ صَوَابًا
ذَٰلِكَ الْيَوْمُ الْحَقُّ ۖ فَمَن شَاءَ اتَّخَذَ إِلَىٰ رَبِّهِ مَآبًا

Türkçe Okunuşu:
Bismillahirrahmânirrahîm.
1-İzâ vek'atilvâki'ah,
2-Leyse li vek'atihâ kâzibah,
3-Hâfiżatun râfi'ah,
4-İzâ rucüatil'ardu rucûa,
5-Vebüssetilcibâlu basseâ,
6-Fekeânet hebâen munbeşerâ.
7-Vekûntum ezvâcen selâseten,
8-Fe'eshebu elmek'meneti mâ eshebu emmek'meneti,
9-Ve'eshebu elmeş'emaleti mâ eshebu elmeş'emaleh,
10-Ves'sâbiḳûnesâbiḳûn,
11-Ulâike'l mukarrabûn,
12-Fi cennâtinna'îm,
13-Sübetum minel avvâlin,
14-Ve kalîlum minel âhırîn,
15-Alâ sûrrim mewdûnetin,
16-Muttekıîne aleyhâ mutekâbılîn,
17-Yetûfû aleyhim veldeânüm mühalledûn,
18-Bi ekvâbin ve ebârîkive ke'sim mine maîn,
19-Lâ yeseddâ'ûne anhe ve lâ yunzifûn,
20-Ve fakıhah min mâ yeştehûn,
21-Ve lehmi tayrin mim mâ yeştehûn,
22-Ve hûrun 'înün,
23-Ke'emásel lü'lülil meknûn,
24-Cezâan bi mâ kânû ya'melûn,
25-Lâ yesmea'ûne fîhâ leğven veh lâ kizzebâ,
26-Cezâan min rabbike âtâenv hasabâ,
27-Rabbu'ssemâvâti vel'ardı ve mâ beynehumâ'r Rahmânülâ yemlikûne minhu hitâbâ,
28-Yevme yekûmulruhu velmelâiketü sıfâ,
29-Lâ yetekellemun illâ men ezinlehür Rahmânü ve kullesavâbin sadâkâ,
30-Zâlike'l yevmulhakk! Fe men şâettahazailâ rabbihî meâbâ.
 

KernelKnight

Aktif Üye
Kayıtlı Kullanıcı
8 Haz 2023
22
121
28

İtibar Puanı:

Arapça okunuşu:

بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمَٰنِ الرَّحِيمِ
إِذَا وَقَعَتِ الْوَاقِعَةُ
لَيْسَ لِوَقْعَتِهَا كَاذِبَةٌ
خَافِضَةٌ رَافِعَةٌ
إِذَا رُجَّتِ الْأَرْضُ رَجًّا
وَبُسَّتِ الْجِبَالُ بَسًّا
فَكَانَتْ هَبَاءً مُّنبَثًّا
وَكُنتُمْ أَزْوَاجًا ثَلَاثَةً
فَأَصْحَابُ الْمَيْمَنَةِ مَا أَصْحَابُ الْمَيْمَنَةِ
وَأَصْحَابُ الْمَشْأَمَةِ مَا أَصْحَابُ الْمَشْأَمَةِ
وَالسَّابِقُونَ السَّابِقُونَ
أُولَٰئِكَ الْمُقَرَّبُونَ
فِي جَنَّاتِ النَّعِيمِ
ثُلَّةٌ مِّنَ الْأَوَّلِينَ
وَقَلِيلٌ مِّنَ الْآخِرِينَ
عَلَىٰ سُرُرٍ مَّوْضُونَةٍ
مُّتَّكِئِينَ عَلَيْهَا مُتَقَابِلِينَ
يَطُوفُ عَلَيْهِمْ وِلْدَانٌ مُّخَلَّدُونَ
بِأَكْوَابٍ وَأَبَارِيقَ وَكَأْسٍ مِّن مَّعِينٍ
لَّا يُصَدَّعُونَ عَنْهَا وَلَا يُنزِفُونَ
وَفَاكِهَةٍ مِّمَّا يَتَخَيَّرُونَ
وَلَحْمِ طَيْرٍ مِّمَّا يَشْتَهُونَ
وَحُورٌ عِينٌ
كَأَمْثَالِ اللُّؤْلُؤِ الْمَكْنُونِ
جَزَاءً بِمَا كَانُوا يَعْمَلُونَ
لَا يَسْمَعُونَ فِيهَا لَغْوًا وَلَا تَأْثِيمًا
إِلَّا قِيلًا سَلَامًا سَلَامًا
وَأَصْحَابُ الْيَمِينِ مَا أَصْحَابُ الْيَمِينِ
فِي سِدْرٍ مَّخْضُودٍ
وَطَلْحٍ مَّنضُودٍ
وَظِلٍّ مَّمْدُودٍ
وَمَاءٍ مَّسْكُوبٍ
وَفَاكِهَةٍ كَثِيرَةٍ
لَّا مَقْطُوعَةٍ وَلَا مَمْنُوعَةٍ
وَفُرُشٍ مَّرْفُوعَةٍ
إِنَّا أَنشَأْنَاهُنَّ إِنشَاءً
فَجَعَلْنَاهُنَّ أَبْكَارًا
عُرُبًا أَتْرَابًا
لِّأَصْحَابِ الْيَمِينِ
ثُلَّةٌ مِّنَ الْأَوَّلِينَ
وَثُلَّةٌ مِّنَ الْآخِرِينَ
وَأَصْحَابُ الشِّمَالِ مَا أَصْحَابُ الشِّمَالِ
فِي سَمُومٍ وَحَمِيمٍ
وَظِلٍّ مِّن يَحْمُومٍ
لَّا بَارِدٍ وَلَا كَرِيمٍ
إِنَّهُمْ كَانُوا لَا يَرْجُونَ حِسَابًا
وَكَذَّبُوا بِآيَاتِنَا كِذَّابًا
وَكُلَّ شَيْءٍ أَحْصَيْنَاهُ كِتَابًا
فَذُوقُوا فَلَن نَّزِيدَكُمْ إِلَّا عَذَابًا
إِنَّ لِلْمُتَّقِينَ مَفَازًا
حَدَائِقَ وَأَعْنَابًا
وَكَوَّاعِبَ أَتْرَابًا
وَكَأْسًا دِهَاقًا
لَّا يَسْمَعُونَ فِيهَا لَغْوًا وَلَا كِذَّابًا
جَزَاءً مِّن رَّبِّكَ عَطَاءً حِسَابًا
رَّبِّ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ وَمَا بَيْنَهُمَا الرَّحْمَٰنِ ۖ لَا يَمْلِكُونَ مِنْهُ خِطَابًا
يَوْمَ يَقُومُ الرُّوحُ وَالْمَلَائِكَةُ صَفًّا ۖ لَّا يَتَكَلَّمُونَ إِلَّا مَنْ أَذِنَ لَهُ الرَّحْمَٰنُ وَقَالَ صَوَابًا
ذَٰلِكَ الْيَوْمُ الْحَقُّ ۖ فَمَن شَاءَ اتَّخَذَ إِلَىٰ رَبِّهِ مَآبًا
إِنَّا أَنذَرْنَاكُمْ عَذَابًا قَرِيبًا يَوْمَ يَنظُرُ الْمَرْءُ مَا قَدَّمَتْ يَدَاهُ وَيَقُولُ الْكَافِرُ يَا لَيْتَنِي كُنتُ تُرَابًا
 

DüşünceDavetkari

Bronz Üye
Kayıtlı Kullanıcı
8 Haz 2023
16
78
13

İtibar Puanı:

Arapça okunuş:
بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمَٰنِ الرَّحِيمِ
إِذَا وَقَعَتِ الْوَاقِعَةُ
لَيْسَ لِوَقْعَتِهَا كَاذِبَةٌ
خَافِضَةٌ رَافِعَةٌ
إِذَا رُجَّتِ الْأَرْضُ رَجًّا
وَبُسَّتِ الْجِبَالُ بَسًّا
فَكَانَتْ هَبَاءً مُنبَثًّا
وَكُنتُمْ أَزْوَاجًا ثَلَاثَةً
فَأَصْحَابُ الْمَيْمَنَةِ مَا أَصْحَابُ الْمَيْمَنَةِ
وَأَصْحَابُ الْمَشْأَمَةِ مَا أَصْحَابُ الْمَشْأَمَةِ
وَالسَّابِقُونَ السَّابِقُونَ
أُولَٰئِكَ الْمُقَرَّبُونَ
فِي جَنَّاتِ النَّعِيمِ
ثُلَّةٌ مِنَ الْأَوَّلِينَ
وَقَلِيلٌ مِنَ الْآخِرِينَ
عَلَىٰ سُرُرٍ مَّوْضُونَةٍ
مُتَّكِئِينَ عَلَيْهَا مُتَقَابِلِينَ
يَطُوفُ عَلَيْهِمْ وِلْدَانٌ مُّخَلَّدُونَ
بِأَكْوَابٍ وَأَبَارِيقَ وَكَأْسٍ مِّن مَّعِينٍ
لَا يُصَدَّعُونَ عَنْهَا وَلَا يُنزِفُونَ
وَفَاكِهَةٍ مِّمَّا يَتَخَيَّرُونَ
وَلَحْمِ طَيْرٍ مِّمَّا يَشْتَهُونَ
وَحُورٌ عِينٌ
كَأَمْثَالِ اللُّؤْلُؤِ الْمَكْنُونِ
جَزَاءً بِمَا كَانُوا يَعْمَلُونَ
لَا يَسْمَعُونَ فِيهَا لَغْوًا وَلَا تَأْثِيمًا
إِلَّا قِيلًا سَلَامًا سَلَامًا
وَأَصْحَابُ الْيَمِينِ مَا أَصْحَابُ الْيَمِينِ
فِي سِدْرٍ مَّخْضُودٍ
وَطَلْحٍ مَّنضُودٍ
وَظِلٍّ مَّمْدُودٍ
وَمَاءٍ مَّسْكُوبٍ
وَفَاكِهَةٍ كَثِيرَةٍ
لَّا مَقْطُوعَةٍ وَلَا مَمْنُوعَةٍ
وَفُرُشٍ مَّرْفُوعَةٍ
إِنَّا أَنشَأْنَاهُنَّ إِنشَاءً
فَجَعَلْنَاهُنَّ أَبْكَارًا
عُرُبًا أَتْرَابًا
لِّأَصْحَابِ الْيَمِينِ
ثُلَّةٌ مِّنَ الْأَوَّلِينَ
وَثُلَّةٌ مِّنَ الْآخِرِينَ
وَأَصْحَابُ الشِّمَالِ مَا أَصْحَابُ الشِّمَالِ
فِي سَمُومٍ وَحَمِيمٍ
وَظِلٍّ مِّن يَحْمُومٍ
لَّا بَارِدٍ وَلَا كَرِيمٍ
إِنَّهُمْ كَانُوا لَا يَرْجُونَ حِسَابًا
وَكَذَّبُوا بِآيَاتِنَا كِذَّابًا
وَكُلَّ شَيْءٍ أَحْصَيْنَاهُ كِتَابًا
فَذُوقُوا فَلَن نَّزِيدَكُمْ إِلَّا عَذَابًا
إِنَّ لِلْمُتَّقِينَ مَفَازًا
حَدَائِقَ وَأَعْنَابًا
وَكَوَاعِبَ أَتْرَابًا
وَكَأْسًا دِهَاقًا
لَّا يَسْمَعُونَ فِيهَا لَغْوًا وَلَا كِذَّابًا
جَزَاءً مِّن رَّبِّكَ عَطَاءً حِسَابًا
رَّبِّ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ وَمَا بَيْنَهُمَا الرَّحْمَٰنِ ۖ لَا يَمْلِكُونَ مِنْهُ خِطَابًا
يَوْمَ يَقُومُ الرُّوحُ وَالْمَلَائِكَةُ صَفًّا ۖ لَّا يَتَكَلَّمُونَ إِلَّا مَنْ أَذِنَ لَهُ الرَّحْمَٰنُ وَقَالَ صَوَابًا
ذَٰلِكَ الْيَوْمُ الْحَقُّ ۖ فَمَن شَاءَ اتَّخَذَ إِلَىٰ رَبِّهِ مَآبًا
إِنَّا أَنذَرْنَاكُمْ عَذَابًا قَرِيبًا يَوْمَ يَنظُرُ الْمَرْءُ مَا قَدَّمَتْ يَدَاهُ وَيَقُولُ الْكَافِرُ يَا لَيْتَنِي كُنتُ تُرَابًا
 

Sıfır Ego

Aktif Üye
Kayıtlı Kullanıcı
11 Haz 2023
25
161
28

İtibar Puanı:

Vakıa Suresi'nin Arapça okunuşu aşağıdaki gibidir:

بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمَٰنِ الرَّحِيمِ
إِذَا وَقَعَتِ الْوَاقِعَةُ
لَيْسَ لِوَقْعَتِهَا كَاذِبَةٌ
خَافِضَةٌ رَافِعَةٌ
إِذَا رُجَّتِ الْأَرْضُ رَجًّا
وَبُسَّتِ الْجِبَالُ بَسًّا
فَكَانَتْ هَبَاءً مُّنبَثًّا
وَكُنتُمْ أَزْوَاجًا ثَلَاثَةً
فَأَصْحَابُ الْمَيْمَنَةِ مَا أَصْحَابُ الْمَيْمَنَةِ
وَأَصْحَابُ الْمَشْأَمَةِ مَا أَصْحَابُ الْمَشْأَمَةِ
وَالسَّابِقُونَ السَّابِقُونَ
أُولَٰئِكَ الْمُقَرَّبُونَ
فِي جَنَّاتِ النَّعِيمِ
ثُلَّةٌ مِّنَ الْأَوَّلِينَ
وَقَلِيلٌ مِّنَ الْآخِرِينَ
عَلَىٰ سُرُرٍ مَّوْضُونَةٍ
مُّتَّكِئِينَ عَلَيْهَا مُتَقَابِلِينَ
يَطُوفُ عَلَيْهِمْ وِلْدَانٌ مُّخَلَّدُونَ
بِأَكْوَابٍ وَأَبَارِيقَ وَكَأْسٍ مِّن مَّعِينٍ
لَا يُصَدَّعُونَ عَنْهَا وَلَا يُنزِفُونَ
وَفَاكِهَةٍ مِّمَّا يَتَخَيَّرُونَ
وَلَحْمِ طَيْرٍ مِّمَّا يَشْتَهُونَ
وَحُورٌ عِينٌ
كَأَمْثَالِ اللُّؤْلُؤِ الْمَكْنُونِ
جَزَاءً بِمَا كَانُوا يَعْمَلُونَ
لَا يَسْمَعُونَ فِيهَا لَغْوًا وَلَا كِذَّابًا
جَزَاءً مِّن رَّبِّكَ عَطَاءً حِسَابًا
رَّبِّ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ وَمَا بَيْنَهُمَا الرَّحْمَٰنِ ۖ لَا يَمْلِكُونَ مِنْهُ خِطَابًا
يَوْمَ يَقُومُ الرُّوحُ وَالْمَلَائِكَةُ صَفًّا ۖ لَّا يَتَكَلَّمُونَ إِلَّا مَنْ أَذِنَ لَهُ الرَّحْمَٰنُ وَقَالَ صَوَابًا
ذَٰلِكَ الْيَوْمُ الْحَقُّ ۖ فَمَن شَاءَ اتَّخَذَ إِلَىٰ رَبِّهِ مَآبًا
إِنَّا أَنذَرْنَاكُمْ عَذَابًا قَرِيبًا يَوْمَ يَنظُرُ الْمَرْءُ مَا قَدَّمَتْ يَدَاهُ وَيَقُولُ الْكَافِرُ يَا لَيْتَنِي كُنتُ تُرَابًا

Vakıa Suresi'nin Türkçe okunuşu ise şöyledir:

"Rahmân ve Rahîm Allah'ın adıyla
Vakıa vaki olduğu zaman
O vakıa vaki olup durubken gerçekten yalanlama şansı yoktur
(Bütün insanlar) alçalır duruma getirilmişlerdir, yüceltilmiş duruma geçmişlerdir
Toprak yerinden sarsıldığı zaman,
Dağlar savrulup durduğu zaman,
Birçok parçalık halde insan bulut bulut olup savrulmuş,
Ve sen o zaman üç sınıfta bulunursun:
Sağa (cennete) girmiş olanlar sağa (cennete) girmişlerdir,
Veya solda (celde) yer alanlar solda (cehennemde) oturanlardır.
Yani semada birbirleriyle yarışanlar onlar,
Onlar, Allah'a yaklaştırılmış olanlardır.
(Onlar ki,) Bir de O'nun nimet toplulukları içindedirler.
Onlar ataların büyük çoğunluğudur,
Az da olsa (sonradan gelenler) deriler üzerine serilmiş olarak el üstünde bineklerin üzerinde yaslanıp yatanlardır,
Ve onlar birbirlerine tepede şamatanın en güzel çeşitleriyle döner dolaşırlar.
Oradan onlara sürekli olarak sunulmuş yudumlar çeşmeler.
Oradan onlar sâbit ve sürekli olarak çay olarak sunulan kâseler ve ibriklerle sürekli olarak sunulmuş şaraba.
Orada meyvelerden olup alıma en uygun olup onlar tarafından seçilen ürünler,
Ve daima istedikleri kuş etleri ;
Ve yetmiş iki cinsiyle huriler.
Dipnot: Kur'an'da "hur" kelimesinin açıklaması tam olarak yapılamadığından, genellikle kelimenin kökeninden hareket edilerek, "mevsimli meyve" olarak algılanmıştır. Dolayısıyla, "yetmiş iki cinsiyle huriler" ifadesi, ayetin genel anlamı doğrultusunda meyvelerle ilintili olabilir.
[120] Şüphesiz ki davranmış olduklarına karşılık onlara bir teşekkür olarak
Gizli hazinede bulunan inci türündeki ihsanlar olarak,
Orada lüzumsuz ve gerçek olmayan şeyleri duymayacaklardır,
Ebedi a’lem cennetine en uygun şekilde onlar için tesirli bir ceza olarak
Rabbinin, semaların ve yerin Rabbi olan Rahman’ın mükâfatı.
Onlar O'nun hitabına yetecek bir kelime bile konuşamazlar,
O gün bir araya geleceğimiz gün
(Mevcut olan) can gövdeyi terk ettiği ve melekler saf saf dizildiği gibi -sıralanmış şekildeyken,
Ancak O'na Rahman izin verirse, O'nu tasdik edip doğru cevap verir,
İşte (şu andan itibaren artık) o hakikî, şaibesiz olan ve değişmez gerçek gün...
Kim dilerse Rabbine gitsin diye O'na yönelebilir. Dilediklerinizin karşılığı olarak,
Gerçekten biz sizi yakında gelecek olan cezayı kesin bir biçimde uyarmışızdır, Öyle bir kavrama gününde ki, kişi önceden yaptığı işlerini anar ve: "Ah keşke ben topraktan bir varlık olsaydım" der. "
 

BüroYolcusu

Aktif Üye
Kayıtlı Kullanıcı
8 Haz 2023
41
197
33

İtibar Puanı:

Vakıa Suresi, Kuran'ın 56. suresidir. İşte suyun hem Arapça orijinali hem de Türkçe okunuşu:

Arapça Okunuş:
بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمَٰنِ الرَّحِيمِ
إِذَا وَقَعَتِ الْوَاقِعَةُ
لَيْسَ لِوَقْعَتِهَا كَاذِبَةٌ
خَافِضَةٌ رَافِعَةٌ
إِذَا رُجَّتِ الْأَرْضُ رَجًّا
وَبُسَّتِ الْجِبَالُ بَسًّا
فَكَانَتْ هَبَاءً مُّنبَثًّا
وَكُنتُمْ أَزْوَاجًا ثَلَاثَةً
فَأَصْحَابُ الْمَيْمَنَةِ مَا أَصْحَابُ الْمَيْمَنَةِ
وَأَصْحَابُ الْمَشْأَمَةِ مَا أَصْحَابُ الْمَشْأَمَةِ
وَالسَّابِقُونَ السَّابِقُونَ
أُولَٰئِكَ الْمُقَرَّبُونَ
فِي جَنَّاتِ النَّعِيمِ
ثُلَّةٌ مِّنَ الْأَوَّلِينَ
وَقَلِيلٌ مِّنَ الْآخِرِينَ
عَلَىٰ سُرُرٍ مَّوْضُونَةٍ
مُّتَّكِئِينَ عَلَيْهَا مُتَقَابِلِينَ
يَطُوفُ عَلَيْهِمْ وِلْدَانٌ مُّخَلَّدُونَ
بِأَكْوَابٍ وَأَبَارِيقَ وَكَأْسٍ مِّن مَّعِينٍ
لَا يُصَدَّعُونَ عَنْهَا وَلَا يُنزِفُونَ
وَفَاكِهَةٍ مِّمَّا يَتَخَيَّرُونَ
وَلَحْمِ طَيْرٍ مِّمَّا يَشْتَهُونَ
وَحُورٌ عِينٌ
كَأَمْثَالِ اللُّؤْلُؤِ الْمَكْنُونِ
جَزَاءً بِمَا كَانُوا يَعْمَلُونَ
لَا يَسْمَعُونَ فِيهَا لَغْوًا وَلَا تَأْثِيمًا
إِلَّا قِيلًا سَلَامًا سَلَامًا
وَأَصْحَابُ الْيَمِينِ مَا أَصْحَابُ الْيَمِينِ
فِي سِدْرٍ مَخْضُودٍ
وَطَلْحٍ مَّنضُودٍ
وَظِلٍّ مَّمْدُودٍ
وَمَاءٍ مَّسْكُوبٍ
وَفَاكِهَةٍ كَثِيرَةٍ
لَا مَقْطُوعَةٍ وَلَا مَمْنُوعَةٍ
وَفُرُشٍ مَّرْفُوعَةٍ
إِنَّا أَنشَأْنَاهُنَّ إِنشَاءً
فَجَعَلْنَاهُنَّ أَبْكَارًا
عُرُبًا أَتْرَابًا
لِأَصْحَابِ الْيَمِينِ
ثُلَّةٌ مِّنَ الْأَوَّلِينَ
وَثُلَّةٌ مِّنَ الْآخِرِينَ
وَأَصْحَابُ الشِّمَالِ مَا أَصْحَابُ الشِّمَالِ
فِي سَمُومٍ وَحَمِيمٍ
وَظِلٍّ مِّن يَحْمُومٍ
لَا بَارِدٍ وَلَا كَرِيمٍ
إِنَّهُمْ كَانُوا لَا يَرْجُونَ حِسَابًا
وَكَذَّبُوا بِآيَاتِنَا كِذَّابًا
وَكُلَّ شَيْءٍ أَحْصَيْنَاهُ كِتَابًا
فَذُوقُوا فَلَن نَّزِيدَكُمْ إِلَّا عَذَابًا
إِنَّ لِلْمُتَّقِينَ مَفَازًا
حَدَائِقَ وَأَعْنَابًا
وَكَوَاعِبَ أَتْرَابًا
وَكَأْسًا دِهَاقًا
لَا يَسْمَعُونَ فِيهَا لَغْوًا وَلَا كِذَّابًا
جَزَاءً مِّن رَّبِّكَ عَطَاءً حِسَابًا
رَبِّ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ وَمَا بَيْنَهُمَا الرَّحْمَٰنِ ۖ لَا يَمْلِكُونَ مِنْهُ خِطَابًا
يَوْمَ يَقُومُ الرُّوحُ وَالْمَلَائِكَةُ صَفًّا ۖ لَّا يَتَكَلَّمُونَ إِلَّا مَنْ أَذِنَ لَهُ الرَّحْمَٰنُ وَقَالَ صَوَابًا
ذَٰلِكَ الْيَوْمُ الْحَقُّ ۖ فَمَن شَاءَ اتَّخَذَ إِلَىٰ رَبِّهِ مَآبًا
إِنَّا أَنذَرْنَاكُمْ عَذَابًا قَرِيبًا يَوْمَ يَنظُرُ الْمَرْءُ مَا قَدَّمَتْ يَدَاهُ وَيَقُولُ الْكَافِرُ يَا لَيْتَنِي كُنتُ تُرَابًا

Türkçe Okunuş:
Bismillahirrahmânirrahîm.
İzâ vekiaetil vakiatü.
Leyse li vekı’atihâ kâzibe.
Hâfızetün râfı’etün.
İzâ ruccetil ardu ruccâ.
Ve bustetil cibâlu bessâ.
Fekânet hebâen mumbessâ.
Ve kuntüm ezvâce telesâte.
Fe ashâbül mâymeneti mâ ashâbül mâymeneti.
Ve ashâbül meş’emeti mâ ashâbül meş’emeti.
Ve’ssâbikûne’ssâbikûn.
Ûlâike’l mukarrebûn.
Fi cennâtin nâîm.
Thullehun minel evvelîne.
Ve kalîlün minel âhırîn.
Alâ sururin mevzûne.
Müttekiîne aleyhâ mûtekâbiline.
Yetûfü aleyhim vildânun muhalledûn.
Bi ekvâbin ve ebâriken ve kâsin min ma’în.
Lâ yusaddaûne anha ve lâ yunzifûn.
Vefâkihatin mimme yetehayyerûn.
Ve lehmi tayrin mimme yeştehûn.
Ve hûrün în.
Ke amse li’l lu’lu’il Meknûn.
Cezâen bimâ kânu ya’melûn.
Lâ yesmeûne fîhâ lagvev ve lâ tâsîmâ.
İllâ kîlen selâmen selâmâ.
Ve ashâbü’l yemîni mâ ashâbü’l yemîn.
Fi sindrin mehdûd.
Vettalhim mehdûd.
Ve zîllum mim yehtmûn.
Lâ bâridin ve lâ kerîm.
İnnehüm kânû lâ yergûne hisâbâ.
Ve kezzebû bi âyâtinâ kizzebâ.
Ve küllê şeyin ahsaynâhu kitâbâ.
Fe zûkû fe len nezîdakum ille azâbâ.
İnne li’l muttakîne mefazâ.
Hadaikav ve anâbâ.
Ve kevâaibe atrâbe.
Ve ke’sen dihâkan.
Lâ yesmeûne fîhâ lagvev ve lâ kizzebâ.
Cezen min rabbike âtâan hisâbâ.
Rabbissamâvâti ve’l ardı ve mâ beynehümâ errahmâni, lâ yemilkûne minhu hitâbâ.
Yevme yakûmur rûhu ve’l melâiketü saffen, lâ yet
 
Geri
Üst Alt