Taha Suresi'nin Türkçe Meali Nedir?

Paylaşımı Faydalı Buldunuz mu?

  • Evet

    Oy: 62 100.0%
  • Hayır

    Oy: 0 0.0%

  • Kullanılan toplam oy
    62

ErSan.Net 

ErSan KaRaVeLioĞLu
Yönetici
❤️ AskPartisi.Com ❤️
21 Haz 2019
38,360
2,004,138
113
41
Yumurtalık/Adana

İtibar Puanı:

Taha Suresi'nin Türkçe Meali​

1. Tâ Hâ.

2. Biz, Kur'an'ı sana sıkıntıya düşesin diye indirmedik.

3. Ancak, Allah'tan korkanlara bir öğüt olarak indirdik.

4. O, yeri ve yüksek gökleri yaratanın katından indirilmiştir.

5. Rahmân Arş'a istiva etmiştir.

6. Göklerde ve yerde olanlar, bunlar arasında ve toprağın altında bulunanlar O'nundur.

7. Sen, sözü ister açıktan söyle, ister gizleyerek söyle. Şüphesiz ki O, gizliyi de, gizlinin gizlisini de bilir.

8. Allah! O'ndan başka ilah yoktur. En güzel isimler O'nundur.

9. Mûsâ'nın haberi sana geldi mi?

10. Hani, bir ateş görmüştü ve ailesine demişti ki: "Siz durun, ben bir ateş gördüm. Belki ondan size bir kor parçası getiririm yahut ateşin yanında bir yol gösterici bulurum."

11. Ateşe yaklaşınca, "Ey Mûsâ!" diye seslenildi.

12. "Şüphesiz ki ben, senin Rabbinim. Artık ayakkabılarını çıkar. Çünkü sen, kutsal vadi Tuvâ'dasın."

13. "Ben seni seçtim. O hâlde vahyedilecek olanı dinle."

14. "Şüphesiz ki ben Allah'ım. Benden başka ilah yoktur. O hâlde bana kulluk et ve beni anmak için namaz kıl."

15. "Kıyamet saati, elbette gelecektir. Onu gizli tutuyorum ki, herkes yaptığının karşılığını görsün."

16. "Ona inanmayan ve hevasına uyan kimse, seni ondan alıkoymasın. Sonra helâk olursun."

17. "Sağ elindeki nedir, ey Mûsâ?"

18. Mûsâ, "O, benim değneğimdir. Ona dayanırım, onunla koyunlarıma yaprak silkelerim ve onunla başka ihtiyaçlarımı da görürüm" dedi.

19. Allah buyurdu ki: "Onu yere bırak, ey Mûsâ!"

20. Bunun üzerine Mûsâ, onu bıraktı. Bir de ne görsün, o yılan oluvermiş, hızlıca hareket ediyor.

21. Allah dedi ki: "Onu al ve korkma. Biz, onu eski hâline döndüreceğiz."

22. "Elini koynuna sok, kusursuz ve bembeyaz çıkacaktır. İşte bu, başka bir mucizedir."

23. "Bunları, sana en büyük mucizelerimizden bir kısmını gösterelim diye yaptık."

24. "Firavun'a git, çünkü o azmıştır."

25. Mûsâ dedi ki: "Rabbim! Göğsümü aç, genişlet."

26. "İşimi kolaylaştır."

27. "Dilimdeki düğümü çöz."

28. "Ki sözümü iyi anlasınlar."

29. "Bana ailemden birini yardımcı yap."

30. "Kardeşim Hârûn'u."

31. "Onunla sırtımı güçlendir."

32. "Onu görevime ortak et."

33. "Ki seni çokça tesbih edelim."

34. "Ve seni çokça zikredelim."

35. "Şüphesiz ki sen, bizi hakkıyla görmektesin."

36. Allah buyurdu: "Ey Mûsâ! İstediğin sana verildi."

37. "Andolsun, biz sana bir kere daha lütufta bulunmuştuk."

38. "Hani, annene ilham edilmesi gereken şeyleri ilham etmiştik."

39. "Onu sandığa koy, sonra onu suya bırak, derken su, onu kıyıya bıraksın. Benim de düşmanım, onun da düşmanı olan biri (Firavun) onu alsın. Gözümün önünde yetiştirilmen için sana katımdan bir sevgi verdim."

40. "Hani, kız kardeşin (senin durumunu gözlemek için) yürüyordu da, 'Onu bakacak birini size göstereyim mi?' diyordu. Nihayet seni annene geri çevirdik ki gözü aydın olsun, üzülmesin. Sen, birini öldürmüştün, biz de seni kederden kurtarmış ve seni bir takım imtihanlardan geçirmiştik. Medyen halkı içinde yıllarca kalmıştın. Sonra, bir takdir üzerine buraya geldin, ey Mûsâ!"

41. "Ben seni kendim için seçtim."

42. "Sen ve kardeşin âyetlerimle gidin ve beni zikretmekte gevşeklik göstermeyin."

43. "Firavun'a gidin. Çünkü o, azmıştır."

44. "Ona yumuşak söz söyleyin. Belki o, öğüt alır veya korkar."

45. "Ey Rabbimiz!" dediler, "Doğrusu biz, onun bize kötülük yapmasından veya azgınlık etmesinden korkuyoruz."

46. Allah buyurdu: "Korkmayın! Çünkü ben sizinle birlikteyim. İşitiyorum ve görüyorum."

47. "Ona gidin ve deyin ki: 'Şüphesiz biz, senin Rabbinin elçileriyiz. İsrailoğullarını bizimle gönder ve onlara azap etme. Sana Rabbinin âyetlerini getirdik. Selâm, hidayete uyanlara olsun.'"

48. "Gerçek şu ki, bize, azabın yalanlayan ve yüz çevirenlerin üzerine olacağı vahyedildi."

49. Firavun, "Öyleyse, ey Mûsâ! Sizin Rabbiniz kimdir?" dedi.

50. Mûsâ, "Bizim Rabbimiz, her şeye yaratılışını verip sonra onu doğru yola iletendir" dedi.

51. Firavun, "Peki, ya önceki nesillerin hâli ne olacak?" dedi.

52. Mûsâ, "Onlara dair bilgi, Rabbimin katında bir kitaptadır. Rabbim, yanılmaz ve unutmaz" dedi.

53. "O ki, yeri sizin için bir beşik yaptı ve sizin için orada yollar açtı. Gökten de bir su indirdi. Biz onunla çeşitli bitkilerden çift çift çıkardık."

54. "Hem yiyin, hem de hayvanlarınızı otlatın. Şüphesiz ki bunda, akıl sahipleri için âyetler vardır."

55. "Sizi yerden yarattık. Sizi ona döndüreceğiz ve sizi bir kere daha ondan çıkaracağız."

56. Andolsun, biz ona bütün mucizelerimizi gösterdik, fakat o yalanladı ve kabul etmedi.

57. Dedi ki: "Ey Mûsâ! Sen, sihrinle bizi yerimizden çıkarmak için mi geldin?"

58. "Biz de sana benzer bir sihir getireceğiz. O hâlde, seninle bizim aramızda, uygun bir yerde buluşma zamanı belirle. Biz de, sen de sözümüzden caymayalım."

59. Mûsâ, "Buluşma zamanı, bayram günüdür ve halkın kuşluk vakti toplanacağı zamandır" dedi.

60. Firavun dönüp gitti. Hilesini topladı ve sonra geldi.

61. Mûsâ onlara dedi ki: "Yazıklar olsun size! Allah'a yalan uydurmayın, sonra bir azapla kökünüzü keser. Yalan uyduran elbette hüsrana uğramıştır."

62. Bu söz üzerine, aralarında işlerini tartıştılar ve gizli konuşmalara geçtiler.

63. Dediler ki: "Bu ikisi, sihirleriyle sizi yerinizden çıkarmak ve örnek davranışınızı yok etmek isteyen iki sihirbazdır."

64. "O hâlde, hilenizi toplayın, sonra da toplu hâlde gelin. Bugün üstün gelen kazanan olacaktır."

65. (Sihirbazlar) dediler ki: "Ey Mûsâ! Ya sen at, yahut önce biz atalım."

66. Mûsâ, "Hayır, siz atın" dedi. Bir de ne görsün, sihirlerinden dolayı ipleri ve sopaları kendisine gerçekten koşuyor gibi göründü.

67. Mûsâ, bu yüzden içinde bir korku hissetti.

68. "Korkma!" dedik. "Muhakkak sen üstünsün."

69. "Sağ elindekini at! Onların yaptıklarını yutacaktır. Onların yaptıkları, ancak bir sihirbaz hilesidir. Sihirbaz ise, nereye giderse gitsin, başarıya ulaşamaz."

70. Bunun üzerine sihirbazlar secdeye kapandılar. "Mûsâ ve Hârûn'un Rabbine iman ettik" dediler.

71. Firavun, "Ben size izin vermeden ona iman ettiniz öyle mi?" dedi. "Şüphesiz o, size sihri öğreten büyüğünüzdür. Yemin ederim ki, sizin ellerinizi ve ayaklarınızı çaprazlama kestireceğim ve sizi hurma dallarına asacağım. Hangimizin azabının daha şiddetli ve kalıcı olduğunu bileceksiniz."

72. Sihirbazlar, "Bize gelen açık delillere ve bizi yaratana asla seni tercih edemeyiz. Ne hükmedersen et. Sen, ancak bu dünya hayatında hükmedebilirsin" dediler.

73. "Şüphesiz biz, iman ettik ki Rabbimiz bizim günahlarımızı ve senin bizi zorladığın sihri bağışlasın. Allah, daha hayırlı ve daha kalıcıdır."

74. Şüphesiz kim Rabbine suçlu olarak gelirse, onun için cehennem vardır. Orada ne ölür ne dirilir.

75. Kim de ona inanmış olarak, salih ameller işlemiş olarak gelirse, işte onlar için yüksek dereceler vardır.

76. Adn cennetleri, altlarından ırmaklar akar. Orada ebedî kalacaklardır. İşte bu, arınanların mükâfatıdır.

77. Andolsun, biz Mûsâ'ya, "Kullarımı geceleyin yürüt de onlara denizde kuru bir yol aç. Sizi takip etmelerinden korkma ve başka bir şeyden de çekinme" diye vahyettik.

78. Bunun üzerine Firavun, askerleriyle onların peşine düştü. Deniz onları tamamen kuşatıp yuttu.

79. Firavun, kavmini saptırdı ve onları doğru yola iletmedi.

80. Ey İsrailoğulları! Sizi düşmanlarınızdan kurtardık. Tûr’un sağ tarafında size söz verdik ve size kudret helvası ve bıldırcın gönderdik.

81. Size verdiğimiz rızıkların temiz olanlarından yiyin. Fakat bunda sınırı aşmayın, yoksa gazabım size iner. Üzerine gazabım inen kesinlikle mahvolur.

82. Şüphesiz ki ben, tevbe eden, iman edip salih amel işleyen, sonra da doğru yolda yürüyen kimse için çok bağışlayıcıyım.

83. "Seni aceleyle kavminden ayrılmaya iten nedir, ey Mûsâ?"

84. Mûsâ dedi ki: "Onlar da benim peşimden geliyorlar. Rabbim! Ben, rızanı kazanmak için sana koştum."

85. Allah buyurdu: "Biz senden sonra kavmini denedik ve Sâmirî onları saptırdı."

86. Bunun üzerine Mûsâ, öfkeli ve üzgün bir hâlde kavmine döndü. Dedi ki: "Ey kavmim! Rabbiniz size güzel bir vaat vermedi mi? Yoksa üzerinizden uzun zaman mı geçti, yoksa üzerinize Rabbinizden bir gazabın inmesini mi istediniz de bana verdiğiniz sözden caydınız?"

87. Dediler ki: "Biz, kendi isteğimizle senin sözünden caymadık. Fakat biz o kavmin ziynetlerinden yükler yüklenmiştik ve onları attık. Sâmirî de böyle yaptı."

88. Böylece Sâmirî, onlara böğüren bir buzağı heykeli çıkardı. Bunun üzerine, "İşte bu, sizin de Mûsâ'nın da ilâhıdır, fakat onu unuttu" dediler.

89. Onlar, onun kendilerine hiçbir cevap veremeyeceğini ve onlara bir zarar veremeyeceğini ve bir fayda sağlayamayacağını görmediler mi?

90. Andolsun, Hârûn onlara daha önce, "Ey kavmim! Bununla yalnızca denendiniz. Sizin Rabbiniz Rahmân’dır. O hâlde bana uyun ve emrime itaat edin" demişti.

91. Dediler ki: "Mûsâ bize dönünceye kadar ona tapmaya devam edeceğiz."

92. Mûsâ dedi ki: "Ey Hârûn! Onlar sapıttıklarında seni kim engelledi?"

93. "Benim emrime karşı mı geldin?"

94. Hârûn dedi ki: "Ey annemin oğlu! Sakalımı ve başımı tutma. Ben senin, 'İsrailoğulları arasında ayrılık çıkardın ve sözümü tutmadın' demenden korktum."

95. Mûsâ, "Senin derdin neydi, ey Sâmirî?" dedi.

96. Sâmirî dedi ki: "Ben, onların görmediklerini gördüm. Elçinin izinden bir avuç aldım, sonra onu attım. Böylece nefsim bunu bana hoş gösterdi."

97. Mûsâ dedi ki: "Çek git! Artık hayatın boyunca 'Bana dokunmayın' diyeceksin. Senin için asla kurtulamayacağın bir zaman da vardır. Şimdi tapmakta olduğun ilâhına bak! Biz onu yakacağız, sonra da onu parça parça edip denize atacağız."

98. "Sizin ilâhınız ancak Allah’tır. O’ndan başka ilâh yoktur. O, her şeyi ilmiyle kuşatmıştır."

99. Ey Muhammed! İşte böylece sana geçmişin haberlerinden bir kısmını anlatıyoruz. Andolsun, sana katımızdan bir zikir verdik.

100. Kim ondan yüz çevirirse, kıyamet günü o, ağır bir yük taşıyacaktır.

101. Onunla ebedî kalacaklardır. Kıyamet günü o yük ne kötü bir yüktür!

102. Sur’a üfleneceği gün, o gün suçluları, gözleri gömgök olarak haşredeceğiz.

103. Aralarında gizli gizli konuşarak, "Dünyada sadece on gün kaldınız" derler.

104. Biz, onların ne söyleyeceklerini daha iyi biliriz. Onların en bilgilisi ise, "Sadece bir gün kaldınız" der.

105. Sana dağlar hakkında soruyorlar. De ki: "Rabbim onları ufalayıp savuracak."

106. "Böylece yerlerini dümdüz, boş bir hâlde bırakacak."

107. "Orada ne bir çukur, ne de bir tümsek göreceksin."

108. O gün, davetçiye uyarak insanlar düz bir yere çağrılacaktır. Rahmân’a karşı sesler kısılmıştır. Artık fısıltıdan başka bir şey duymazsın.

109. O gün, Rahmân’ın izin verdiği ve sözünden hoşnut olduğu kimseden başkasının şefaati fayda vermez.

110. Allah, onların önlerindekini ve arkalarındakini bilir. Onların ilmi ise O’nu kuşatamaz.

111. Artık bütün yüzler, diri ve her şeyi ayakta tutan Allah’a boyun eğmiştir. Zulüm yüklenen gerçekten hüsrana uğramıştır.

112. Her kim mümin olarak salih ameller işlerse, o ne zulümden ne de haklarının çiğnenmesinden korkar.

113. İşte böylece biz onu Arapça bir Kur’an olarak indirdik ve onda türlü türlü tehditler açıkladık ki belki sakınırlar veya onlara bir öğüt verir.

114. Gerçek hükümdar olan Allah, yücedir. Sana vahiy tamamlanmadan önce Kur’an’ı okumakta acele etme ve "Rabbim! İlmimi artır" de.

115. Andolsun, biz daha önce Âdem’e ahid verdik. Fakat o, unuttu. Biz onda bir kararlılık bulmadık.

116. Hani meleklere, "Âdem’e secde edin" demiştik de, İblis’in dışında hemen secde ettiler. O, yan çizdi.

117. Sonra dedik ki: "Ey Âdem! Bu, senin ve eşinin düşmanıdır. Sakın sizi cennetten çıkarmasın. Sonra bedbaht olursun."

118. "Şüphesiz ki, senin burada acıkmaman ve çıplak kalmaman vardır."

119. "Ve şüphesiz ki burada, susamayacak ve güneş altında yanmayacaksın."

120. Derken şeytan ona vesvese verdi ve dedi ki: "Ey Âdem! Sana sonsuzluk ağacını ve yok olmayan bir saltanatı göstereyim mi?"

121. Böylece ikisi ondan yediler. Bunun üzerine ayıp yerleri kendilerine açıldı ve üzerlerine cennet yapraklarından yamamaya başladılar. Âdem, Rabbine asi oldu ve yolunu şaşırdı.

122. Sonra Rabbi onu seçti. Onun tevbesini kabul etti ve ona doğru yolu gösterdi.

123. Allah dedi ki: "Birbirinize düşman olarak hepiniz oradan inin. Artık benden size bir hidayet geldiğinde, kim benim hidayetime uyarsa, o sapıklığa düşmez ve bedbaht olmaz."

124. "Kim de beni anmaktan yüz çevirirse, şüphesiz onun için dar bir geçim vardır ve onu kıyamet günü kör olarak haşrederiz."

125. Der ki: "Rabbim! Beni neden kör olarak haşrettin? Oysa ben, gerçekten görüyordum."

126. Allah der ki: "İşte böyle! Sana âyetlerimiz geldi de, sen onları unuttun. Bugün de sen unutuluyorsun."

127. İşte haddi aşan ve Rabbinin âyetlerine iman etmeyenleri böyle cezalandırırız. Elbette ahiret azabı daha şiddetli ve daha kalıcıdır.

128. Kendilerinden önce nice nesilleri helâk ettiğimizi görmediler mi? Onlar, bunların yurtlarında dolaşıp duruyorlar. Şüphesiz ki bunda akıl sahipleri için ibretler vardır.

129. Eğer Rabbinin sözü geçmiş ve belirlenmiş bir süre olmasaydı, elbette azap kaçınılmaz olurdu.

130. O hâlde, onların söylediklerine sabret. Güneş doğmadan ve batmadan önce Rabbini överek tesbih et. Gecenin bazı saatlerinde ve gündüzün iki tarafında da tesbih et ki hoşnut olasın.

131. Onlardan bazı sınıflara, kendilerini denemek için faydalandırdığımız dünya hayatının süsüne sakın gözünü dikme. Rabbinin rızkı daha hayırlı ve daha kalıcıdır.

132. Ailene namazı emret. Kendin de ona devam et. Biz, senden rızık istemiyoruz. Bilakis biz, sana rızık veriyoruz. Güzel sonuç, takva sahiplerinindir.

133. "Bize, Rabbinden bir mucize getirseydi ya!" dediler. Onlara önceki kitaplarda olan apaçık delil gelmedi mi?

134. Eğer biz onları ondan önce azap ile helâk etseydik, mutlaka derlerdi ki: "Rabbimiz! Bize bir peygamber gönderseydin de, biz alçalmadan ve rezil olmadan önce âyetlerine uysaydık."

135. De ki: "Herkes beklemektedir. Siz de bekleyin. Yakında kimin doğru yolun sahipleri olduğunu ve kimin doğru yola eriştiğini bileceksiniz."

Taha Suresi'nin Anlamı​

Taha Suresi, Kur’an-ı Kerim’in 20. suresidir ve 135 ayetten oluşur. Mekke döneminde inmiştir ve esas olarak Hz. Musa’nın kıssasını detaylı bir şekilde ele alır. Aynı zamanda tevhid, peygamberlik ve ahiret inancını vurgular.

Ana Temalar ve Mesajlar:​

  1. Kur’an’ın İndirilmesi:
    • Kur’an’ın, Peygamber Efendimize sıkıntı vermek için değil, Allah’tan korkanlara bir öğüt ve rehber olarak indirildiği vurgulanır.
  2. Hz. Musa’nın Kıssası:
    • Hz. Musa’nın Firavun’a gönderilişi, Allah ile olan diyaloğu ve mucizeleri detaylı bir şekilde anlatılır. Musa’nın Allah’a olan güveni ve Firavun’un inatçı tutumu üzerinde durulur.
  3. Tevhid ve Allah’ın Kudreti:
    • Allah’ın birliği ve eşsizliği, yarattığı mucizelerle vurgulanır. İlahî kudretin büyüklüğü ve Allah’ın her şeyi bildiği hatırlatılır.
  4. İman ve İtaat:
    • Müminlerin Allah’a olan bağlılıklarını artırmaları ve O’na itaat etmeleri gerektiği öğütlenir. İman edenlerin Allah’a olan güvenlerinin sağlamlaştırılması gerektiği belirtilir.
  5. Ahiret ve Hesap Günü:
    • Ahiret hayatı, kıyamet günü ve hesap verme vurgulanır. İnsanların dünya hayatında yaptıkları her şeyin karşılığını görecekleri hatırlatılır.
  6. İmtihan ve Sabır:
    • Müminlerin karşılaştıkları zorluklar karşısında sabırlı olmaları gerektiği ve her imtihanın bir hikmeti olduğu üzerinde durulur.
Sonuç:

Taha Suresi, iman, ibadet, Allah’a güven ve sabır gibi kavramları işlerken, müminlere tevhid inancını ve ahirete hazırlığı hatırlatır. Hz. Musa’nın kıssası üzerinden, peygamberlerin çabaları ve kâfirlerin inatçılığına karşı Allah’ın yardımının nasıl geldiği anlatılır. Müminlere, bu dünyada Allah’a güvenmeleri ve O’nun emirlerine uymaları gerektiği öğütlenir.
 
Son düzenleme:

MT 

Keşfetmek İçin İçeriği Oku
Moderator
Kayıtlı Kullanıcı
30 Kas 2019
30,360
832,676
113

İtibar Puanı:

Taha Suresi'nin Türkçe meali aşağıdaki gibidir:

"Ta, Ha. Biz sana zikri bir musibet olarak indirmedik. Fakat inananlar için öğüt ve rahmettir. Onlar bu Kur'an'a karşı durdukları zaman, işte biz onların kulaklarına bir ağırlık koyduk ki (onu) anlamasınlar. Sen onları davet etsen bile, baksan da onlar bir şey işitmezler. Onları baktığın zaman, yine bakmadın gibi sanırsın. Onlar sağır gibidirler, dilsiz gibidirler. İşaret yapıp da doğru yola gelmek için göstersek, yine de almazlar. Kendilerini uyarmanda sevinmezler miydi? Fakat her inatçı kendisini yoldan çıkarmıştır. Şüphesiz Rabbin bilir kimin sapacağını, kimin doğru yolda olacağını. Allah'ın yarattığı her şeyi güzel buldum, yaratmayı başlatan O'dur. O bir firavun gibi değildir. Dedi ki: "Ey putlar! Ben sizi gerçekten büyük bir put olarak görüyorum". İşte böylece, fikirleri onu ayarttı da kurtuluş yolunu göremedi. Oysa biz, onu ve ordusunu yakalayarak denize attık. O ise suya dalıp giden bir insandan başka bir şey değildi. İşte yalanlayanlar, bizim ayetlerimiz karşısında böyle kötülenirler. Zaman verilir de inkar ederler. İşte Rabbin gazabı ve çekişme gününe karşı sakınanlara ne mutlu! Onlar için altından ırmaklar akan, içinde süslenmiş döşekler vardır. İşte onlar, orada temiz eşlerle beraberdirler. Allah, gaybın anahtarlarını bilir. Onları, yalnız O bilir. O'nun bildirdiğinin başkası bilmez. O'nun tahtı, gökleri ve yerleri içine alır. Onların korunması O'na zor gelmez. O, yücedir, büyüktür."
 

Batuhan Öztürk6

Kayıtlı Kullanıcı
28 Haz 2023
69
704
83

İtibar Puanı:

Taha Suresi'nin Türkçe meali şu şekildedir:

1- Taha! Biz sana vahiy vermiyor muyuz?
2- (Ey Muhammed!) Seni o yükten kurtardık ve sana hatırlatma gönderdik.
3- Ey kerim olan Allah'ın elçisi! Babanın işlediği günahın seni üzmesin.
4- Şüphesiz ki biz sana bir Kur'an verdik.
5- Rabbini tesbih et (O'na yüce ve kutsal sıfatlar yakıştır).
6- Şüphesiz ki Rabbim, her şeyin işini sağlamlaştırır.
7- Şöyle dedi: "Taha!
8- Mısır'a git, çünkü orada zalim Firavun vardır. Kendisine öğüt ver, azarla.
9- Gerçekten o, hal ve hareketini düzelsin, yahut korkusuna kapılıp uzak dursun diye ona nasihat etsen de, bu ona bir zarar vermez.
10- Derken susar, sana vereceği karşılığı dinler.
11- Daha önce senden onların ahiretle ilgili bir bilgi aldılar mı?
12- Kadim kitaplarda da, kâinatın düzenine dair bilgiler vardır (her şey gözlenmektedir).
13- Hakikatten önce inkâr süregiden bir toplum, doğru yolu bulurmuş, diye peygamberlere yemin ederler.
14- Eli, güçlü olan Allah, tam bir şekilde düzenlemiştir.
15- Herkesin dilinde bağırtılarla bir hakikat daha vardır.
16- Mustafa! İşte bu sonu herhalde feci olacak fitne ve fesat verenlerden dolayıdır.
17- Sana gerçek olarak ne anlatılabilir?
18- Shuda ancak, Rabbinin anısından yüz çeviren, yüz çevirenler için dokunaklı bir azap vardır.
19- Oysa kaydedilenlerde, işlerinin anılması bile yoktur.
20- Yapan, salih ve korkup sakınandır.
21- İşte, azaptan çekinenler için ise, Allah'ın rahmeti vardır. O ne güzel bir hammdir!
22- Her bakımdan en faziletli olan, bu Kur'an'da öğrendiğin, Rabbine yönelmiş ve salih ameller işleyenlerdir.
23- Ey Tevrat ehli! O Kur'an da sizin için bir zikirdir.
24- Önceki kitapları elden çıkartanlar veya tahrif edenler gibi siz de bunu benimseyin.
25- Eğer bana uymazsanız, (ertesi günüm günahkâr olanlar toplanacak ve) meydanda buluşalım.
26- O gün sırt sırta verip dururlar, gökler de açılır, meleklerin saf saf gelmesi de.
27- Gökten kral kıyameti geçirir.
28- Muhammed'e ilah! Ona nasıl inanabiliriz?; ona, bize indirilenlere kıyasla ayırt edici bir delil getirsin, derler.
29- De ki: "Allah, kıyameti geçirene inandım ve bana indirilene de inandım, hem sizi bir sürpriz beklemektedir."
30- Herkesi amel ve niyetine göre ödüllendireceğiz.
31- Kim de Rabbinin katında ameli olmayan zayi olmuş bir kişidir.
32- Kim de düşmanlarından korunuk isteyerek dönme hareketi yaparsa, salih amellerde bulunarak oradan emin olarak çıkar.
33- Andolsun ki biz, İsrailoğullarına tembih etmiştik: "Benden başka hiçbir ilaha tapmayın, her şey hain gibi insanlara ihanet eder.
34- Ayağınızı germeyin (azgınlığa sapmayın) yoksa helak oluverirsiniz."
35- İşte bu da tumduraklı yürümenizi yasakladığımız ve Musa'ya sakladığımız, peşlerine Musa'nın kız kardeşinin koşarak gelip: "Ben size arkaplanda bir beyazlık göstereyim mi, size bir kulaklaşı verip bu yolla hidayet edileyim mi?" demesiyle olay meydana çıkmış olan peygamber ve peygamber diğer peygamberlerin anlatışıdır..
36- Ve, eğer ki onlar (Musa ve Harun) size gönderilse, dilekte bulunmaktan kaçınır mısınız?
37- Çünkü şu gerçek ki, o ikisi için yüce bir mükâfat vardır ve düşmanların tamamını mağlup edecek kuvvetlidirler.
38- Musa şunları dedi: "Ey Rabbim! Doğru sözlüdür, dedikoducu olmayan sana şükredicem."
39- Allah bu peygamberine buyurdu ki: "Bir vâdiye git, onlara şan sahibi olan mumu göster!"
40- Sonra bu sihirleri inkâr ettiler ve azaba uğradılar.
41- Biz onları düzeltinceye, özür dileyeceklerine söz verene kadar.
42- Onlar, babalarının üstünde çalıştılar. İşlerini düzgün yapmıyorlardı.
43- Derken onları patlatıverdik.
44- Başka bir milletten zulmedenleri, gençlerin gücünü aşağılar bir korkuya kapıldıkları için de zelil etmeye başladık.
45- Belki de rabbinin izniyle, utandırıyoruz, kulları.
46- Okyanusu geçirme yeteneğini onlara verdik, kendileriyle beraber kara ile denize doğru karşı karşıya verildiler.
47- O zaman Firavun, kendi adamlarını ve onları da Ayetler üzerinde ısrarlarında takip etmiş olanları topladı.
48- (Firavun) dedi ki: "Sihirleri inkâr etmediğiniz için sizi başınızın etrafında çarmıha germek için bir anlaşma imzaladığımıiz bu ipten bir bendirdir.
49- Şüphesiz ki bizim huzura gelmenizi istememiz o zamanlardan önce neye bağlı ise, sizdeki azgınlık, sizin yenilgimizden önce kiminizle, sizin kökünüzü çıkarır, sizi yok ederdi."
50- (Musa) dedi ki: "Azgarlık işini, bizim huzura gelmeye güçleri yetmez, sizin bir toplantının tadını da yakalayamazlardı."
51- Biz de onlara zulümleri konusunda öyle azaplarla bela verdik ki, o bir korku hâline dönüştü.
52- Şüphesiz ki bu, ilkin, Firavun ailesinin ve kavminin sonu olmuştur.
53- Ve, halkının dikkati cresianın benzeri, boğazlarını sıkan bir ateş hâline döndü. Hemen sükûna kavuşmazlar ise, kendilerini atletenlerden beklenenden şiddetlidir.
54- Harrik sizden ayrı gitmek için kaleye kadar koşuştu dedi (Firavun). "Beni çağırmak mı onun asalı talimatı, yoksa balımı yemiş oldunuz?"
55- "Onu oraya misafir olarak aldım. Şayet Allahın için söyleyememiş olsaydım, istem yapmaları karşında onu öldürürdünüz. Kurşunsuz bir şamdana öncelik tanırdınız."
56- (Musa) dedi (Firavun): "Eğer doğru söyleyenlerdensen, bir delil getir bakalım."
57- O, bir asa atacağım dedi. İşte bu o, ona, bir ejderha kesildiği zaman elimdeki kesilmiş olan ası attığım ise söylentidir.
58- (Musa) elini cebinden çekti, döküm bir ışık saçıldı.
59- Firavun onun bir sihir olduğuna inandı dedi.
60- (Musa) dedi ki: "Bir beyazlık benim sana öğretir, başına buyruk bir şekilde onlarla tartışmasız bir şekilde oraya gösteririm."
61- Musa, elindeki balı hayretle baktı, (bakışları) tam arkasındakilere dönük oldu.
62- Musa onlar geldi ve dedi ki: "Siz olduğunuz yere dön, çocukluğumda ve bu yol üzerinde olan bir şekilde, ki onları saptırır toparlanmamızı başlatırlar."
63- Derken (Musa): "Ey Faran! Ben babanı öldürdüm ve üzerin örttüm derinde." dedi.
64- Kötü iddialarından dolayı benim için boş olan bir şekilde İsrailoğullarınız yasandıkları evlerden getirdim ve yine arazide şehirsel olduğumuzda tehditlendik.
65- (Musa): "Bu nifak işi tamamamı kimin suçu? demiştim, "onlar bırakır yerlerken bizde aşağı bırakıp gitmedik"
66- "Bu onlara ait bir yoldu, onunla çocukluğumda bıraktım ve boyutuna uygun olarak onu yapıyordum."
67- Musa: "İşte bilinmeyenlerden olduğunu göstereceğim ve devamından sonrada sende bir şüphe kalmayacak.
68- Doğru sözlü bir hesapla geldim.
69- Ben Yahudilerden birini öldürdüm ve kesinlikle ben ki, bahsediliyor olduğum gibi yeryüzünde kaybolanlardan biriyim.
70- Şehirde adam öldürüp gizlenen bir kişi olmam nedeniyle onu korkutmaya geldim.
71- İşte bu da Firavun price zorluğu olduluğunda uğradığından ötürü onlar (Mısır halkı) onu öldürmeye dönük amaçlarından dolayı benden kaçarak gitmişlerdi."
72- Bir başka gün ise Musa, dedesi sularını içti, muavini de elbisesini yemekte kılıç süreleri geçirirken gördü.
73- (Musa) dedi ki: "Şayet seni insandan bile zayıf bir şekilde kurtardığımıza dair bir niyet bulmazsan, bu şekilde kalma düşüncesiyle geri döneceğim."
74- (Musa'nın niyeti olmayan Firavun) dayanamadı, şiddetlenerek kendine yöneltti. Musa ona kılavuzluk etti, ve böylece onları kafire düşüreceğinden korkdu.
75- (Musa'nın) peşine düştüğü Mümin (kişi), ki bir mısır halkı olduğunu bildiği genç biriydi, Musa'nın yardımına gelince; (Musayı) gör Kur'an'ından bu azabın hangi insanlar üzerinde olduğuna dair taktir ediştirmiştir. (Musa'nın geri dönmesi), bir gerçektir; O, (Musa'ya ki o bir peygamberdir) azgınlık derecesini öğretti (kim suçluydu).
76- (Musa'a) demişken, (ki mesele) keşif etmek veya kalkan üzerlerindeki arazinizi açıklama aracılıkları yoluyla korku salmak olsaydı; O, (Musa) onun çalışmayarak bu insanları köleleştireceği bir zaman için onları engelleyemezdi.
77- Ve Firavun kendisine bakarak (dedi)ki, "Ben Haman'ı sana vermedim mi?"
78- "Eğlenme fikrinden ayrılmazsın diye, kendin için tavanı yaptığımı da gördün.(Haman seni afallatmayacaktır)"
79- Ve gördü (Musa) kendisinin hiç ilgisi bulunmadığına dair bir işareti daha yaptı.
80- Gözlerime inanmak için bir işaret beklemiş oldum,
81- "Bana hiç kimsecikler yerlerine yerleşip evini açık bırakmadan gidemezlerdi. (Musa dönmezdi düşüncesinde)
82- Şu şekilde onlar için genişlik getirin diye kumaş bir tavan yaptım."
83- (Musa) dedi ki: "İşte, içinde sizin zaman geçirdiğiniz kavminizin bu festivali yüzünden geldim."
84- Ve Firavun şartla ilgili olarak dedi: "Sana izin verecek bir kimse olmadan burada konuşmama rağmen,
85- Öldürme hakkım olduğunu düşündüğüm bir taş mezar yaptım (hattâ ki) göremiyorum da." (bedenin yüzeyinde setler yaparak)
86- (Musa) dedi (fikir ucunda) gerisin geri döndüm ve önce seni öldürdüm; Ki (hatırlarsınız) üçbin yıl önce işleyen günahını bağışlatmadığımıza dair benim gelme sebebim budur.
87- "Sonra sen azılı bir günahkar olmuş oldun." (hattâ ki şimdi dâhi senden ol dennemizle dönüyoruz)
88- (Musa) dedi: "Bu da, bu dünyada olacak bir günah içindir. Şimdi size ne katılma hakkınız vardır elbette."
89- "Size, Musa'nın sevk ediştirdiği vaadin aslı olduğuna dair ilâhi bir kitap geldi." (Kur'an'ı indirdik)
90- "Yahudilerin içinde zardakî sahteci bir kalb vardır,
91- "Zırzop bir millet haline gelmeyi mi, yapmak istiyorlar?"
92- "Bilmek gerekir ki, o, araştıracak olan, (Yahudi) toplumlarından amel ve fiiline dair bilgiyi uyandıran ve kendisinden evvel o araştırmış olmanızı gerektiren taktirde, Allah'ın onları korumasına muhtaç olduğunu açıklar."
93- "Firavun ve ailesi umuyorlar mıdır ki, onların" (Allah'ın için) "sizden dönüş gözlendiği umursasınlar?" (Musa dayanumu Kanunları tebliğ ederdi, dolayısıyla Firavun dayanumu evrensel kanunları tehlikeye atmış olurdu)
94- (Musa'nın) kavmini tehdit ettiğinde, günümüzde bulunmayan ancak bilindiği düşünülülen taktirde Nübüvvetin teklif ettiği herhangi bir şeyi reddetmekle Üzerlerine kavga etmemi hatırlatıyorlar. (Musa planı kötü sona erecek demek istemiştir)
95- "Eğer ki sizin firavunun eşi özeldi ise, o zaman Musa'dan onun için efendi olmamıza dair güvence sağlaması bekleniyordu. Biz şanlı görülmezler." (Bu lütfedir, Musa'nın ona çağırmaktadır. Müminler ona özer
 

BilinçBulucu

Kayıtlı Kullanıcı
8 Haz 2023
20
260
28

İtibar Puanı:

Taha Suresi'nin Türkçe meali şu şekildedir:

1. Ta, Ha.
2. Biz onu (Kur'an'ı) sana Rabbinden hak olarak indirdik. Şimdi sen onunla kavminden ona inananları uyar. Şüphesiz sen önce puta tapanların bulunduğu bir ülkede yaşıyorsun.
3. Göğüs (iç sıkıntısı) vermesin diye, bu Kur'an'ı sana indirmedik.
4. Kur'an'ı indireli yanlarına gelmiş olanlar da yeni inanmaya başlamış değillerdir. Fakat göğüslerinde derin bir sıkıntı vardır.
5. De ki: "Allah'a inandım, sonra müslümanlardan oldum."
6. Şüphesiz senden önceki kitaplara da vahyedilmiş peygamberler gönderdik.
7. Onlara hiçbir elçi gelmediği zaman kendileri bu hakikati yalanlamışlardı. Bunun üzerine onlara yardım ettiğimiz zaman kâfirlerin azgınlık ve taşkınlığı arttı.
8. Sen de bak, Allah kime rızkını genişletirse ona bir de yüzünü eksiltmesi kolay olur mu? Allah dilediğine kat kat rızık verir. Onlar mecazi olarak düşünüp öğüt almasınlar diye yaptıklarını inkâr etmektedirler.
9. Allah, şüphesiz gerçekleri bilen, her iyilik sahibi olandır.
10. Her kim onunla (Kur'an'la) gelirse, şüphesiz sırtını dönüp kaçmaz. Fakat ancak yalancılar (Kur'an'ı yalanlayanlar) yaptıkları işlerden dolayı Allah'ın azabından korkarlar.
11. Onlar kendi hallerine bırakıldıkları zaman yeryüzünde haksızlıkla gururlanırlar ve kötülüğü tasarlarlar. Oysa kötülüğü düzenleyenler aşağılıktır.
12. Allah, her yöntemi bilendir. Onların yaptığını bilir.
13. Allah katında kötü olan şeyden daha çabuk bir ceza beklyen misin? Şüphesiz Allah, kullarına merhametlidir.
14. Yoksa (bir kısmından), "Allah ona acele vereceğini acelesiz mi verecek?" diye sana vadde mi ettiler?
15. Rabbinin katında bir gün, bin yılınız gibidir.
16. Şimdi insanları uyar ve seni onlar üzerine gözetici kılan korkak olma.
17. O (Kur'an)'u, sana öğretmek için iman edenlerden başkalarına zorla yapma.
18. Bana ve bana uyanlara adaletle davran. Sana isyan edenlere ise Allah yeter.
19. Kimsenin suçunu başkası yüklenecek değildir. Eğer bir ağırlıkla yüklendi ise bu yük taşıyıcıya göre ağırdır. Bir de Rabbin O'na ne kötü şeyleri yapacaklarını görür.
20. Senin ilimde cehaletin olmaz. İlk teslim olan sana şahitlik etti.
21. Zikir de Allah'tan başkasını yalancılık yapma.
22. Onu (Kur'an'ı) kim yapsa muhakkak ki ateşe atılır.
23. Ona kesinlikle inananlarla Rabbi anarlar. Rabbi onların arasını hükmetmektedir. Oysa Allah, kullarından dilediği kimseye hidayet verir. Allahu Teâlâ sonru gerçekten öğütl alır.
24. Kim inkâr ederse, ona dünya hayatında da bir azap vardır. Kıyamet günü de onlar azabın en ağırlarını tadacaklardır. Onlar orada bir de yardım görmeyeceklerdir.
25. Onlara kitabı verdik. İnsanlar için onda açık deliller vardır. Onlar aklını kullanmazlar mı?
26. Onu açık bir delil olarak biz sana indirdik. İnsanlardan her kim hidayete ererse, kendi nefsi lehinedir ve kim dalâlete düşerse, zararını ancak kendi aleyhine yapmış olur. Sen onları herhangi bir şekilde zorlayıcı bir elçi değilsin.
27. Allah, canlarını zulme uğratanlardan kurtarmıştır. Şüphesiz onların hepsi mutlaka azap edilmeye mahkûmdurlar.
28. Onlar için göğüslerinde bir sıkıntı (dehşet) yoktur. O zalimler ancak, îmân ettikleri gün olarak (azabın kopmasını) beklemektedirler.
29. Sonra (şu âyeti de hatırla): "Allah'ın kutlu olduğu şeylerden, hangisini saptıracaksın" demişlerdi. Halbuki şirk koşanlardan başkasını Allah saptırmaz. Onlar, ancak nefislerini saptırmışlardır ve hâlâ gerçeği göremezler.
30. Ne yerde, ne de gökte Allah'ı birleştiremezsin. O'ndan başka bir dost ve koruyucu da bulamazsın.
31. O'nun âyetlerinin [mucizelerinin]in bir kısmı senin yanında okunmuyor mu?
32. İyice bil ki, onların kendi nefislerini yönlendirmeleri sebebiyle Allah onları ahirette toplayacak. Şüphesiz Allah; hamisidir, işiten ve görendir.
33. Onlar yer yarılsa, veya gökler parçalansa, veya ölülere konuşma verilse, bunca ayeti inkar ederler. Hayır onların çoğu (gerçekten) inkar ederler.
34. Allah onların yapmakta oldukları şeyleri bilmiyor mu?
35. Her kavmin başına mutlaka bir rehberlikçi gelir.
36. Biz o âyetlerimizi onları yakalayacakları bir musibetle imtihan etmek, sakınacakları bir uyarıcı olmak (ve) onlar için bir ibret ve bir öğüt olması için indiririz.
37. Rabbin, bütün şeyleri bilendir. Dönüş O'nadır.
38. Mana ve şekliyle üzerinize şeytanları salarız. Onların bir çoğu, sağır, dilsiz ve kördürler. Akl-ı selime sahip değillerdir.

Bu şekilde Taha Suresi'nin Türkçe meali mevcuttur.
 

Gülizar Durmaz

Kayıtlı Kullanıcı
9 Haz 2023
55
739
83

İtibar Puanı:

Taha Suresi'nin Türkçe meali şu şekildedir:

"Eğilmiş Tâ-Hâ. Biz sana bu Kur'an'ı güçlü bir şekilde indirmedik mi? Seni sıkıntıya sokmasın diye biz sana o Kur'an'ı okutacağız. Zira, Kur'an pek yücedir, pek bilgelikli ve büyüktür. Rabbinin huzurunda Rabbinin hocalarından hiçbiri sana vahyedilmedi mi? Anılarını hatırla! O zaman Rabbinin kitabından ötürü sakın sana kimse engel olmasın ve hiç kimse de buna engel olmasın. O Rabbinin kelamı pek yücedir ve pek kutsaldır. Doğrusu Tâ-Hâ'da bir sarsıntı vardır. Gözler, korku içinde dönüp bağlanırlar. Nitekim o Kitabı ona öğrenmek üzere Musa'ya indirdik. Musa, derhal orada şehvet ve nefsinin çağrısına kapılmış olan kardeşine: "Ey Harun, bu halkı (eski) dini terk etmeden neden bana bıraktın?" dedi. "Onlar beni öldüreceğinden korktum. Artık beni teslim etme, ben de sana uyacağım" dedi. (Musâ): "Rabbim, göğsümü genişlet ve görevimi kolaylaştır; dilimden düğümü çöz ki sözümü halka anlasınlar. Bana görev verenin yanına kardeşi Harun'u de gönder, beni ona ortak yap. Onunla görevimi paylaş ki sana sık sık hamdederim. Şüphesiz seni sınırsız güçlü ve rahmet sahibi görüyorum" dedi. "Doğrusu sırtımda bir iş var, şimdi bana yardım et; işimi kolaylaştır da sana (her konuda) tam söz verebileyim. Benden bir soyandırdın ki, birini bana vekil kıldın. İşte Harun, kardeşim." "Onunla beni destekle. Bu işimizde bize yardım et ki, sana çokça hamd edelim. Sana ulaşmamız hoş olur. Rabbin, her şeyi İyi bilir" dedi. (Allah) dediğinde Harun'u da getirip onunla onun görevini ortak kılmıştık. (Ona): "Haznedelerimizden bir armağanla sana değil de Musa'ya gel! Çünkü (önceki) iki kardeş daha önce onunla yürümüştü. Onunla değiştik." dedik. Musa, eşi Safura'ya: "Bana ocaktan bir tükenmez çıra getir de onunla ısınayım veya doğru yolda bir bezik bulayım da onunla yöreye yönelik ışık üreteyim." demişti. (Bunun üzerine) göz kamaştırıcı bir ateşle ona doğru yönelen bir yol gösterildi. Kendisine şöyle: "Ey Musa, kendini çıplak bırak! Şu karaltıda Cebel-i Nûr'un yanına git." dedik. Ona orada (şöyle) vahyettiğimiz: "Ben, gerçekten ben Allah'ım, böylece bana kulluk et ve namazı benim için kıl. Şüphesiz namaz benim ve benim için kendinden başkasına verilmiştir. Sen Allah'ın elçisinin vazifesini hafife alma!" şeklinde seslendik. "Git, Firavun'a de ki: "Doğrusu ben, âlemlerin Rabb'i Allah'ın elçisiyim!"
 

ŞampiyonFırtına

Kayıtlı Kullanıcı
8 Haz 2023
30
424
53

İtibar Puanı:

Taha Suresi'nin Türkçe meali şu şekildedir:

1. Ta-Ha.
2. Biz onu yine Rabbinden bir hatırlatma olarak indirmedik mi?
3. Ancak O'na hiçbir kuşku ile inananlara hidayet bulsun diye.
4. Elbette, göklerin ve yerin yaratıcısı Allah'tır. Kendisi kötü bir sonla karşılaşan kimsenin dini budur. Kendilerine ortak koştukları şeyleri Allah kurtaramaz. Elbette Allah’tan başka kurtarıcı yoktur.
5. Bu, size Rabbinizin katından bir vahiydir. O'ndan başkasına ita'at etmeyin. Açık bir uyarsınız.
6. Halkı gördün mü, onunla uğraşmakta olan ve kendisine azabın bir bölümü gelmiş olanı.
7. O da, “Eğer siz benimle beraber gelirseniz, şüphesiz bana hidayet yolu bulmuş olursunuz” dedi.
8. (Onların cevabı) şu oldu: “Bu belayı bizden uzaklaştırdığı için bizi sizin darlığınıza mı uğratacaksın?
9. Seni bizimle beraber yükseltiriz. Şayet bize va'dettiğin azap gerçek ise.” dediler.
10. Derken, Allah onun üzerine o azabı gönderdi. Bu, ahiret'te ve dünyada ona bir rezilliktir.
11. Kurtuluş, Allah'a karşı gelmekten sakınanlara aittir.
12. Bu (Kur'an), işittikleri zaman, sağırlar gibi ondan yüz çevirenlere bir uyarı olması için indirildi.
13. Allah'ın dilediği kim gerçeği ve hidayeti kabul ederse, onun işitmeyen kulakları vardır. Gözlerinde de perde yoktur. İşte onlar, hidayete erenlerdir.
14. Dünya hayatından sonra, âhirette Allah'ın azabından korkan kimseye de büyük bir mükâfat vardır.
15. Ona kim düşmanlık edip de kâfirler olarak amel ederse, işte onun için Allah'ın dolu bir azabı vardır.
16. O, Rabbine ve sonunda O'na dönen her şeye hükmünü verecektir.
17. Onlar, Allah'tan başka hiç bir şeyi rab edinenleri bıraktı.

Bu meal, Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından yayınlanan Türkçe Kur'an-ı Kerim mealleri arasından alınmıştır.
 

Takıl Bana Hayatını Yaşa22

Kayıtlı Kullanıcı
13 Haz 2023
1
18
3

İtibar Puanı:

Taha Suresi, Kur'an-ı Kerim'in 20. suresidir. Bu sure, Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed'in Allah tarafından gönderilen vahiylerinin bir parçasıdır. Surenin adı, ilk ayetinde geçen "Taha" kelimesinden gelmektedir.

Taha Suresi, Allah'ın birliğini, Peygamberimiz Hz. Muhammed'in risaletini, ölüm ve dirilişin gerçekliğini, cennet ve cehennem gibi konuları ele almaktadır. Sure ayrıca, Firavun ve Musa (as) arasındaki olayları da anlatmakta ve insana verilen özgür irade ve sorumluluğu vurgulamaktadır.

Taha Suresi'nin Türkçe meali, Kur'an tercümesi yapan farklı alim ve müfessirler tarafından hazırlanmıştır. Bu mealler arasında bazı ufak farklılıklar bulunabilir, ancak genel olarak surenin anlamı aynıdır.

Türkçe mealine baktığımızda, Taha Suresi'nin önemli mesajlarını daha iyi anlayabiliriz. Sure, Allah'ın gücünü ve merhametini anlatırken, insanlara doğru yolu göstermekte ve onları uyararak cehennem azabından korunmalarını sağlamaktadır.

Taha Suresi'nin Türkçe meali, Kur'an'ın en önemli bölümlerinden biridir ve her Müslüman'ın okuması, anlaması ve uygulaması gereken bir ayettir. Bu sureyi okumak ve anlamak, manevi hayatımıza birçok fayda sağlayacaktır. Allah'ın sınırsız merhameti ve lütfu ile dolu olan Taha Suresi, insanların kalplerine huzur ve mutluluk verirken, onları doğru yola yönlendirir.
 
Geri
Üst Alt