🌿📜 Mürselat Suresi'nin Arapça ve Türkçe Okunuşu 📜🌿

Paylaşımı Faydalı Buldunuz mu?

  • Evet

    Oy: 54 100.0%
  • Hayır

    Oy: 0 0.0%

  • Kullanılan toplam oy
    54

ErSan.Net 

ErSan KaRaVeLioĞLu
Yönetici
❤️ AskPartisi.Com ❤️
21 Haz 2019
38,359
2,004,130
113
41
Yumurtalık/Adana

İtibar Puanı:

🌿📜 Mürselat Suresi'nin Arapça ve Türkçe Okunuşu 📜🌿

Mürselat Suresi (77. Sure), Mekke döneminde indirilmiş 50 ayetten oluşan bir suredir. Adını, ilk ayette geçen ve “gönderilenler” anlamına gelen "el-Murselat" kelimesinden alır. Bu sure, kıyamet günü, ahiret ve Allah’ın kudretine vurgu yapar.


📖 Mürselat Suresi'nin Arapça ve Türkçe Okunuşu 📖

  1. وَالْمُرْسَلَاتِ عُرْفًا
    Vel murselâti urfâ.

    Andolsun arka arkaya gönderilenlere,
  2. فَالْعَاصِفَاتِ عَصْفًا
    Fel âsifâti asfâ.

    Şiddetle esip savuranlara,
  3. وَالنَّاشِرَاتِ نَشْرًا
    Venneşirâti neşrâ.

    Hakkı ve batılı ayıranlara,
  4. فَالْفَارِقَاتِ فَرْقًا
    Felfârikâti farkâ.

    Hakkı batıldan ayıranlara,
  5. فَالْمُلْقِيَاتِ ذِكْرًا
    Fel mulkiyâti zikrâ.

    Uyarıcı ayetleri bildirenlere,
  6. عُذْرًا أَوْ نُذْرًا
    Uzren ev nuzrâ.

    Özür dileyenlere veya uyarı yapanlara,
  7. إِنَّمَا تُوعَدُونَ لَوَاقِعٌ
    İnnema tu’adûne levâki’ûn.

    Kesinlikle size vaat edilen (kıyamet) gerçekleşecektir.
  8. فَإِذَا النُّجُومُ طُمِسَتْ
    Fe izen nucûmu tumiset.

    Yıldızlar söndürüldüğünde,
  9. وَإِذَا السَّمَاءُ فُرِجَتْ
    Ve izes semâu furicat.

    Gök yarıldığında,
  10. وَإِذَا الْجِبَالُ نُسِفَتْ
    Ve izel cibâlu nusifet.

    Dağlar kökünden sökülüp savrulduğunda,
  11. وَإِذَا الرُّسُلُ أُقِتَتْ
    Ve izer rusulu ukitat.

    Peygamberlere zaman tayin edildiğinde,
  12. لِأَيِّ يَوْمٍ أُجِّلَتْ
    Li eyye yevmin uccilet.

    (Bu hesap) hangi gün için ertelendi?
  13. لِيَوْمِ الْفَصْلِ
    Li yevmil fasli.

    O ayrılık günü için.
  14. وَمَا أَدْرَاكَ مَا يَوْمُ الْفَصْلِ
    Ve mâ edrâke mâ yevmul fasl.

    Ayrılık gününün ne olduğunu bilir misin?
  15. وَيْلٌ يَوْمَئِذٍ لِلْمُكَذِّبِينَ
    Veylun yevmeizin lil mukeddibîn.

    O gün yalanlayanların vay haline!
  16. أَلَمْ نُهْلِكِ الْأَوَّلِينَ
    Elem nuhlikil evvelîn.

    Biz, öncekileri helâk etmedik mi?
  17. ثُمَّ نُتْبِعُهُمُ الْآخِرِينَ
    Sümme nutbi’uhumul âhirîn.

    Sonrakileri de onların arkasına koyacağız.
  18. كَذَلِكَ نَفْعَلُ بِالْمُجْرِمِينَ
    Kezâlike nefa’lu bil mucrimîn.

    Biz suçlulara böyle yaparız.
  19. وَيْلٌ يَوْمَئِذٍ لِلْمُكَذِّبِينَ
    Veylun yevmeizin lil mukeddibîn.

    O gün yalanlayanların vay haline!
  20. أَلَمْ نَخْلُقْكُمْ مِنْ مَاءٍ مَهِينٍ
    Elem nehlukküm min mâin mehîn.

    Sizi değersiz bir sudan yaratmadık mı?
  21. فَجَعَلْنَاهُ فِي قَرَارٍ مَكِينٍ
    Fecealnâhu fî kararim mekîn.

    Sonra onu sağlam bir karargâha yerleştirdik.
  22. إِلَى قَدَرٍ مَعْلُومٍ
    İlâ kaderin ma’lûm.

    Belirli bir süreye kadar.
  23. فَقَدَرْنَا فَنِعْمَ الْقَادِرُونَ
    Fekadernâ fe ni’mel kâdirûn.

    Biz (böyle) takdir ettik; ne güzel takdir edeniz.
  24. وَيْلٌ يَوْمَئِذٍ لِلْمُكَذِّبِينَ
    Veylun yevmeizin lil mukeddibîn.

    O gün yalanlayanların vay haline!
  25. أَلَمْ نَجْعَلِ الْأَرْضَ كِفَاتًا
    Elem nec’alil arda kifâta.

    Biz, yeryüzünü canlı ve cansızları barındıran bir yer yapmadık mı?
  26. أَحْيَاءً وَأَمْوَاتًا
    Ahyâen ve emvâtâ.

    Dirileri ve ölüleri (barındıran bir yer yapmadık mı)?
  27. وَجَعَلْنَا فِيهَا رَوَاسِيَ شَامِخَاتٍ وَأَسْقَيْنَاكُمْ مَاءً فُرَاتًا
    Ve cealnâ fîhâ revâsiye şâmihâtin ve eskeynâküm mâen furâtâ.

    Orada yüksek dağlar yarattık, size tatlı su içirdik.
  28. وَيْلٌ يَوْمَئِذٍ لِلْمُكَذِّبِينَ
    Veylun yevmeizin lil mukeddibîn.

    O gün yalanlayanların vay haline!
  29. انْطَلِقُوا إِلَى مَا كُنْتُمْ بِهِ تُكَذِّبُونَ
    Intalikû ilâ mâ kuntum bihî tukezzibûn.

    (Ey inkârcılar) yalanlamakta olduğunuz şeye doğru gidin.
  30. انْطَلِقُوا إِلَى ظِلٍّ ذِي ثَلَاثِ شُعَبٍ
    Intalikû ilâ zillin zî selâsi şü’ab.

    Üç dalı olan bir gölgeye gidin.
  31. لَا ظَلِيلٍ وَلَا يُغْنِي مِنَ اللَّهَبِ
    Lâ zalîlin ve lâ yuğnî minel leheb.

    Ki o, ne serinletir, ne de alevden korur.
 
Son düzenleme:

MT 

Keşfetmek İçin İçeriği Oku
Moderator
Kayıtlı Kullanıcı
30 Kas 2019
30,358
832,651
113

İtibar Puanı:

Mursalat Suresi, Kur'an-ı Kerim'in 77. suresidir ve 50 ayetten oluşur. Bu surenin Arapça ve Türkçe okunuşu oldukça önem taşır ve Müslümanlar tarafından sıklıkla okunur.

Arapça okunuşunda, Mursalat Suresi'nin başlangıcı "Bismillahirrahmanirrahim" ile başlar. Bu ifade, "Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla" anlamına gelmektedir. Daha sonra sureye "Ved-demariyati daran" ayetiyle devam edilir. Türkçe anlamı "Tozu dumana katanları gönderenlere yemin olsun ki" şeklindedir.

Sureden birkaç ayet daha örnek vermek gerekirse, "Fe-iza-Nuşurıl-Qudüsü vesucce-bis-saâ" ayeti "Kıyamet günü geldiğinde Ruhaniyet toplandığı zaman" anlamına gelmektedir. Bu ayetin Türkçe okunuşu oldukça önemlidir.

Mursalat Suresi'nin Türkçe okunuşu ise şu şekildedir: "Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla. Tozu dumana katanları gönderenlere yemin olsun ki. Rüzgarları, fırtınaları kuvvetli olanları gönderenlere, ardından takip edenleri, şiddetle üfleyenleri gönderenlere, yok edici bir azapla insanları yüz üstü bırakanlara yemin olsun ki. Kıyamet günü geldiğinde Ruhaniyet toplandığı zaman, bütün insanlar bölük bölük hareket edeceklerdir."

Müslümanların hayatlarında önemli bir yere sahip olan Mursalat Suresi, hem Arapça hem de Türkçe okunuşuyla okunabilir ve anlamlandırılabilir. Bu surenin okunması, insanların manevi yolculuklarında kendilerine rehberlik edebilir ve Rabbimizin hikmetlerini daha iyi anlamamıza yardımcı olabilir.

Ayrıca Mursalat Suresi, insanlara Allah'ın gücünü ve kudretini hatırlatırken, insanların dünya hayatında ne kadar azimli olmaları gerektiğini de vurgular. Bu sure, insanların hayatındaki sıkıntılar ve zorluklar karşısında sabretmeleri gerektiğini hatırlatırken, Allah'ın her şeyi en iyi şekilde yönettiğini de belirtir.

Bu sebeple, Müslümanlar için önemli bir suresi olan Mursalat Suresi, Kur'an-ı Kerim'in genel mesajlarına uygun olarak insanların tevhit inancını pekiştirmeye ve Allah'a gereken saygı ve sevgiyi beslemeye yardımcı olur.
 
Moderatör tarafında düzenlendi:

DataNomad9

Kayıtlı Kullanıcı
7 Haz 2023
19
271
48

İtibar Puanı:

Mursalat Suresi'nin Arapça okunuşu şu şekildedir:

بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمَٰنِ الرَّحِيمِ
وَالْمُرْسَلَاتِ عُرْفًا
فَالْعَاصِفَاتِ عَصْفًا
وَالنَّاشِرَاتِ نَشْرًا
فَالْفَارِقَاتِ فَرْقًا
فَالْمُلْقِيَاتِ ذِكْرًا
عُذْرًا أَوْ نُذْرًا

Mursalat Suresi'nin Türkçe okunuşu ise şu şekildedir:

Bismillahirrahmanirrahim.
Ve'l-mursalati urfâ.
Fe'l-'asifâti 'asfâ.
Ve'n-nâşirâti neşrâ.
Fe'l-fâriqâti ferkâ.
Fe'l-mulkiyâti zikrâ.
Uzrâv ev nüzrâ.
 

ZihinZembereği

Kayıtlı Kullanıcı
7 Haz 2023
18
273
48

İtibar Puanı:

Mursalat Suresi'nin Arapça ve Türkçe okunuşu aşağıdaki gibi olacaktır:


Arapça Okunuşu:
بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمَٰنِ الرَّحِيمِ
وَالْمُرْسَلَاتِ عُرْفًا
فَالْعَاصِفَاتِ عَصْفًا
وَالنَّاشِرَاتِ نَشْرًا
فَالْفَارِقَاتِ فَرْقًا
فَالْمُلْقِيَاتِ ذِكْرًا
عُذْرًا أَوْ نُذْرًا
إِنَّمَا تُوعَدُونَ لَوَاقِعٌ
فَإِذَا النُّجُومُ طُمِسَتْ
وَإِذَا السَّمَاءُ فُرِجَتْ
وَإِذَا الْجِبَالُ نُسِفَتْ
وَإِذَا الرُّسُلُ أُقِّتَتْ
لِأَيِّ يَوْمٍ أُجِّلَتْ
لِيَوْمِ الْفَصْلِ
وَمَا أَدْرَاكَ مَا يَوْمُ الْفَصْلِ
وَيْلٌ يَوْمَئِذٍ لِلْمُكَذِّبِينَ
أَلَمْ نُهْلِكِ الْأَوَّلِينَ
ثُمَّ نُتْبِعُهُمُ الْآخِرِينَ
كَذَٰلِكَ نَفْعَلُ بِالْمُجْرِمِينَ
وَيْلٌ يَوْمَئِذٍ لِلْمُكَذِّبِينَ
أَلَمْ نَخْلُقْكُمْ مِنْ مَاءٍ مَهِينٍ
فَجَعَلْنَاهُ فِي قَرَارٍ مَكِينٍ
إِلَىٰ قَدَرٍ مَعْلُومٍ
فَقَدَرْنَا فَنِعْمَ الْقَادِرُونَ
وَيْلٌ يَوْمَئِذٍ لِلْمُكَذِّبِينَ
أَلَمْ نَجْعَلِ الْأَرْضَ كِفَاتًا
أَحْيَاءً وَأَمْوَاتًا
وَجَعَلْنَا فِيهَا رَوَاسِيَ شَامِخَاتٍ وَأَسْقَيْنَاكُمْ مَاءً فُرَاتًا
وَيْلٌ يَوْمَئِذٍ لِلْمُكَذِّبِينَ
اذْهَبُوا إِلَىٰ مَا كُنْتُمْ بِهِ تُكَذِّبُونَ
اذْهَبُوا إِلَىٰ ظِلٍّ ذِي ثَلَاثِ شُعَبٍ
لَا ظَلِيلٍ وَلَا يُغْنِي مِنَ اللَّهِبِ
إِنَّهَا تَرْمِئُ بِشَرَرٍ كَالْقَصْرِ
كَأَنَّهُ جِمَالَتٌ صُفْرٌ
وَوَاقِعَةٌ عَلَى الْأَعْنَاقِ
حَمِيمٌ وَغَسَّاقٌ
أَخَذْنَاهَا بِالْعَذَابِ الْوَاقِعِ
إِنَّهُمْ كَانُوا لَا يَرْجُونَ حِسَابًا
وَكَذَّبُوا بِآيَاتِنَا كِذَّابًا
وَكُلَّ شَيْءٍ أَحْصَيْنَاهُ كِتَابًا
فَذُوقُوا فَلَنْ نَزِيدَكُمْ إِلَّا عَذَابًا
إِنَّ لِلْمُتَّقِينَ مَفَازًا
حَدَائِقَ وَأَعْنَابًا
وَكَوَاعِبَ أَتْرَابًا
وَكَأْسًا دِهَاقًا
لَا يَسْمَعُونَ فِيهَا لَغْوًا وَلَا كِذَّابًا
جَزَاءً مِنْ رَبِّكَ عَطَاءً حِسَابًا
رَبِّ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ وَمَا بَيْنَهُمَا الرَّحْمَٰنِ ۖ لَا يَمْلِكُونَ مِنْهُ خِطَابًا
يَوْمَ يَقُومُ الرُّوحُ وَالْمَلَائِكَةُ صَفًّا ۖ لَا يَتَكَلَّمُونَ إِلَّا مَنْ أَذِنَ لَهُ الرَّحْمَٰنُ وَقَالَ صَوَابًا
ذَٰلِكَ الْيَوْمُ الْحَقُّ ۖ فَمَنْ شَاءَ اتَّخَذَ إِلَىٰ رَبِّهِ مَآبًا
إِنَّا أَنْذَرْنَاكُمْ عَذَابًا قَرِيبًا يَوْمَ يَنْظُرُ الْمَرْءُ مَا قَدَّمَتْ يَدَاهُ وَيَقُولُ الْكَافِرُ يَا لَيْتَنِي كُنْتُ تُرَابًا
 
Geri
Üst Alt