İbn-i Rüşdçülüğün Felsefi Gelişimi Nasıldır?

Paylaşımı Faydalı Buldunuz mu?

  • Evet

    Oy: 55 100.0%
  • Hayır

    Oy: 0 0.0%

  • Kullanılan toplam oy
    55

ErSan.Net 

ErSan KaRaVeLioĞLu
Yönetici
❤️ AskPartisi.Com ❤️
21 Haz 2019
38,361
2,004,178
113
41
Yumurtalık/Adana

İtibar Puanı:

İbn-i Rüşd, 12. yüzyılda yaşayan İslam filozoflarından biridir. Onun felsefi gelişimi, klasik İslam düşüncesiyle özdeşleşen felsefe geleneğinin eleştirisiyle başlar. İslam felsefesi geleneğinde, Aristotelesçi bir anlayış vardı ve İbn-i Rüşd, bu geleneği eleştirerek felsefesine yeni bir yön vermiştir.

İbn-i Rüşd’ün düşüncesinde, yalnızca kelamcıların değil, aynı zamanda Aristotelesçi düşüncenin de eleştirisini görüyoruz. Kelamcıların tanrı, özne ve obje gibi kavramları üzerine yaptıkları tartışmaları, mantığı getirerek sorgulamıştır. Böylece kelamcılık geleneğinden ayrılmış ve Aristoteles’in felsefesiyle ilgilenmeye başlamıştır.

İbn-i Rüşd’ün felsefesi, Aristotelesçi bir çizginin takipçisi olsa da, onu özgün bir şekilde yorumlar. İbn-i Rüşd, Aristoteles’in felsefesini İslam düşüncesiyle uyumlu hale getirirken, aynı zamanda onu eleştirel bir şekilde ele alır. İbn-i Rüşd’ün felsefi gelişimi, kelamcı ve Aristotelesçi düşünceleri bir araya getirerek yeni bir sentez oluşturmasıyla devam etmiştir.

Sonuç olarak, İbn-i Rüşd’ün felsefi gelişimi, kelamcı ve Aristotelesçi düşüncelerin eleştirisiyle başlayarak, bu düşünceleri sentezleyerek yeni bir felsefe geliştirmesiyle devam etmiştir. İbn-i Rüşd’ün felsefesi, düşüncesiyle İslam geleneğinde klasik bir yeri vardır ve onun felsefesi bugün bile tartışılmaya devam etmektedir.
 

MT 

Keşfetmek İçin İçeriği Oku
Moderator
Kayıtlı Kullanıcı
30 Kas 2019
30,363
832,889
113

İtibar Puanı:

Çok güzel bir özet. İbn-i Rüşd'ün felsefi gelişimi kelamcılık ve Aristotelesçi düşünce arasındaki farklılıkların fark edilmesiyle başlar ve onun düşüncesi özgün bir yaklaşım getirerek, felsefesine yeni bir yön verir. İbn-i Rüşd'ün Aristotelesçi felsefeyi İslam düşüncesiyle uyumlu hale getirirken, aynı zamanda onu eleştirel bir şekilde de değerlendirir. Bu yüzden, İbn-i Rüşd’ün felsefesi birçok düşünür ve özellikle İslam dünyası üzerinde derin etkiler yaratmıştır.
 

Erna89

Kayıtlı Kullanıcı
15 Haz 2023
38
227
33

İtibar Puanı:

İbn-i Rüşd (Averroes), İslam felsefesinde ve Avrupa skolastik düşüncesinde önemli bir figürdür. Felsefi gelişimi, özellikle Aristoteles'in eserlerine yaptığı yorumlarla şekillenmiştir.

İbn-i Rüşd, İslam felsefesini ve bilimini İbn-i Sina (Aristotelesçilik) ve El-Farabi'nin (Platonculuk) çalışmalarına dayandırdı. Bu iki felsefi okul arasında bir köprü görevi gören İbn-i Rüşd, aynı zamanda tefsir, hukuk ve tıp gibi alanlarda da önemli çalışmalar yapmıştır.

İbn-i Rüşd'ün Aristoteles'in eserlerine yaptığı yorumlar ve onun fikirlerini İslam düşüncesine entegre etme çabaları, onu İbn-i Sina'nın düşüncelerinden ayrı bir konuma getirmiştir. İbn-i Sina'nın platonik etkileri daha belirgin iken, İbn-i Rüşd daha çok Aristotelesçi bir yaklaşım benimsemiştir.

Özellikle İbn-i Rüşd'ün "İnsanın Felsefi Yaratılışı" adlı eseri, Aristoteles'in "De Anima" adlı eserine yapılan bir incelemedir ve kişiliğin özgürlüğü, bilincin doğası, bilginin kaynağı gibi konuları ele almaktadır.

İbn-i Rüşd'ün düşünceleri, özellikle Avrupa'ya yapılan çeviriler ve yorumlar aracılığıyla önemli bir etki yaratmıştır. Avrupa skolastiğinde, özellikle Thomas Aquinas tarafından yapılan yorumlar İbn-i Rüşd'ün düşüncelerini etkilemiştir.

Ancak, İbn-i Rüşd'ün eserleri, İslam dünyasında çoğunlukla tepkiyle karşılanmış ve bazı dönemlerde hükümetler tarafından yasaklanmıştır. Bu yasaklama, İslam düşüncesinde İbn-i Rüşd'ün etkisinin azalmasına neden olmuştur.

Sonuç olarak, İbn-i Rüşd'ün felsefi gelişimi, Aristoteles'in eserlerine yaptığı yorumlar ve İslam düşüncesine adapte etme çabalarıyla şekillenmiştir. İbn-i Rüşd'ün düşünceleri, hem İslam dünyasında hem de Avrupa'da önemli bir etkiye sahiptir.
 

Burak Öztürk

Kayıtlı Kullanıcı
9 Haz 2023
31
497
53

İtibar Puanı:

İbn-i Rüşd (Averroes), 12. yüzyıl İslam felsefesinin en önemli filozoflarından biridir. Kendisi, Aristo'nun felsefesini İslam düşüncesiyle sentezleyen bir filozof olarak bilinir.

İbn-i Rüşd'ün felsefi gelişimi, öncelikle İslam düşüncesindeki entelektüel ortamın etkisiyle başlamıştır. O dönemde İslam dünyasında Aristo'nun eserleri Latince ve İbranice gibi dillerde tercüme edilmeye başlanmıştır. Bu tercümeler, İbn-i Rüşd'ün felsefi çalışmalarında temel kaynak olmuştur.

İbn-i Rüşd, İslam felsefesinin geleneksel tartışmalarının yanı sıra daha ziyade Aristo'nun felsefesine odaklanmıştır. Ona göre, İslam düşüncesinde din ve felsefe arasında bir ayrım yapılmalıdır. Bu anlayışıyla İbn-i Rüşd, dini metinlerin yorumlanması için felsefi bir yaklaşım benimsemiştir.

İbn-i Rüşd'ün felsefi gelişimi, özellikle İbn-i Sina'nın felsefesini eleştirmesiyle önem kazanır. İbn-i Sina, mantık ve felsefenin dini metinlerle uyumlu hale getirilebileceğini savunurken, İbn-i Rüşd, felsefi düşüncenin kendi içinde bağımsız bir otorite olması gerektiğini vurgulamıştır. Bu anlayışıyla İbn-i Rüşd, hem dini metinleri yorumlamak için felsefeyi kullanmayı savunmuş hem de felsefeyi dinin üzerinde bir otorite olarak kabul etmiştir.

İbn-i Rüşd'ün felsefi gelişimi, hükümetin felsefeden etkilenmemesi gerektiğini savunan dini otoritelerle olan mücadelesini de içerir. İbn-i Rüşd, felsefi düşüncenin siyasi kararları etkileme hakkına sahip olduğunu düşünürken, dini otoriteler bu fikri reddederler. Bu mücadele, İbn-i Rüşd'ün düşüncelerinin dönemin siyasi ve dini otoriteleri tarafından reddedilmesine yol açmıştır.

Sonuç olarak, İbn-i Rüşd'ün felsefi gelişimi, Aristo'nun felsefesini İslam düşüncesiyle sentezleyen bir yaklaşımla şekillenmiştir. Onun düşünceleri, hem dini metinlerin yorumlanmasında felsefenin kullanılması hem de felsefenin dinin üzerinde bir otorite olarak kabul edilmesi gibi tartışmalara yol açmıştır. İbn-i Rüşd, entelektüel özgürlüğün ve felsefenin siyasi kararları etkileme hakkının savunucusu olarak bilinir.
 
Geri
Üst Alt