Paylaşımı Faydalı Buldunuz mu?

  • Evet

    Oy: 215 100.0%
  • Hayır

    Oy: 0 0.0%

  • Kullanılan toplam oy
    215

ErSan.Net 

ErSan KaRaVeLioĞLu
Yönetici
❤️ AskPartisi.Com ❤️
21 Haz 2019
38,457
1,991,253
113
41
Yumurtalık/Adana

İtibar Puanı:

✨ Hz. İsa Mesih: Hayatı, Mucizeleri ve Öğretileri 🕊️🌿

📌 Hz. İsa (a.s), Hristiyanlık ve İslam'da kutsal kabul edilen büyük bir peygamberdir. Hristiyanlıkta "Mesih" olarak anılan Hz. İsa, İslam'da da Allah’ın büyük peygamberlerinden biri olarak kabul edilir. Onun hayatı, mucizeleri ve mesajları tüm insanlığa ilham vermiştir.

💡 Peki, Hz. İsa kimdir ❓ Hayatı, öğretileri ve mucizeleri nelerdir ❓ Onun hakkında Hristiyanlık ve İslam'da hangi görüşler vardır ❓ İşte detaylı bir inceleme! 🔍✨


📜 1️⃣ Hz. İsa'nın Doğumu ve Ailesi

📌 Hz. İsa, mucizevi bir şekilde babasız dünyaya gelmiştir.

🔹 Annesi: Hz. Meryem (İslam ve Hristiyanlıkta kutsal kabul edilir).
🔹 Doğumu: Cebrail’in Hz. Meryem’e müjde vermesiyle mucizevi olarak gerçekleşti.
🔹 Doğum yeri: Bethlehem (Beytüllahim), Filistin.

📖 Kur’an’da bu olay şöyle anlatılır:
"(Cebrail) dedi ki: ‘Ben ancak Rabb’inin bir elçisiyim. Sana tertemiz bir oğul bağışlamak için gönderildim.’" (Meryem Suresi, 19)

🔥 Sonuç: Hz. İsa'nın doğumu, insanlık tarihinde eşsiz bir mucizedir.


🌍 2️⃣ Hz. İsa'nın Peygamberliği ve Mesajı

📌 Hz. İsa, İsrailoğulları’na peygamber olarak gönderildi ve insanları Tevhid inancına çağırdı.

🔹 Allah’ın tek olduğunu vurguladı.
🔹 Zulme karşı adaleti ve merhameti öğütledi.
🔹 İyilik, sevgi ve affediciliği temel mesaj olarak sundu.
🔹 İnsanlara tevbe etmeyi ve Allah’a yönelmeyi tavsiye etti.

📖 Kur’an’da Hz. İsa’nın mesajı şöyle ifade edilir:
"Şüphesiz Allah benim de Rabbim, sizin de Rabbinizdir. Öyleyse O’na kulluk edin. Doğru yol budur." (Ali İmran, 51)

🔥 Sonuç: Hz. İsa'nın öğretileri, insanlara manevi arınma ve ahlaki bir yaşam çağrısıdır.


✨ 3️⃣ Hz. İsa’nın Mucizeleri

📌 Allah’ın izniyle Hz. İsa, pek çok mucize gerçekleştirdi.

🌟 Mucize📖 Kaynak
Babasız doğmasıMeryem Suresi, 19
Beşikte konuşması 🍼Meryem Suresi, 30
Körleri ve cüzamlıları iyileştirmesi 👀Maide Suresi, 110
Çamurdan kuş yapıp canlandırması 🕊️Ali İmran Suresi, 49
Ölüleri diriltmesi 🕊️Maide Suresi, 110
Gökyüzünden sofra indirmesi (Son Akşam Yemeği) 🍞Maide Suresi, 112-115
📖 Kur’an’da şöyle geçer:
"Ben çamurdan kuş şekli yapar, ona üflerim ve Allah’ın izniyle kuş olur. Anadan doğma körü ve cüzzamlıyı iyileştiririm. Allah’ın izniyle ölüleri diriltirim." (Ali İmran, 49)

🔥 Sonuç: Hz. İsa, Allah’ın büyük mucizeleriyle insanları imana davet etti.


4️⃣ Hz. İsa’nın Çarmıha Gerilmesi Meselesi

📌 Hz. İsa'nın ölümü ve göğe yükseltilmesi konusu, Hristiyanlık ve İslam'da farklı anlatılmaktadır.

Hristiyanlık Görüşü:

Hz. İsa, Yahudiler tarafından Roma’ya ihbar edildi.
Çarmıha gerildi ve öldü.
Üç gün sonra dirildi ve göğe yükseldi.

📖 İncil’e göre:
"Ben diriliş ve hayatım; bana inanan ölse de yaşayacaktır." (Yuhanna 11:25)

🕋 İslam Görüşü:

Hz. İsa öldürülmedi ve çarmıha gerilmedi.
Allah, onu göğe yükseltti.
Onun yerine başka biri öldürüldü.

📖 Kur’an’da şöyle geçer:
"Onu öldürmediler ve çarmıha germediler. Fakat onlara öyle gibi gösterildi." (Nisa Suresi, 157)

🔥 Sonuç: İslam’a göre Hz. İsa ölmedi, göğe yükseltildi ve ileride geri dönecek.


⏳ 5️⃣ Hz. İsa'nın Yeniden Yeryüzüne Dönüşü

📌 İslam'a göre Hz. İsa kıyametten önce tekrar yeryüzüne inecektir.

🔹 Deccal’ı yenerek dünyaya barışı getirecektir.
🔹 İslam’ı hakim kılacak, adaleti sağlayacaktır.
🔹 Dünyada bir süre yaşadıktan sonra normal bir şekilde vefat edecektir.

📖 Hadiste şöyle geçer:
"Allah, İsa'yı tekrar dünyaya gönderecektir. O, adaleti yayacak ve zulmü kaldıracaktır." (Buhari, Müslim)

🔥 Sonuç: İslam’a göre Hz. İsa, kıyamete yakın bir zamanda tekrar dünyaya dönecektir.


🎯 Sonuç: Hz. İsa'nın Önemi ve Mirası

📌 Hz. İsa, hem Hristiyanlık hem de İslam için kutsal bir figürdür.

Allah’ın büyük peygamberlerinden biridir.
Mucizelerle desteklenen bir yaşam sürmüştür.
Tevhid inancını öğretmiş ve insanları Allah’a yöneltmiştir.
İslam’a göre ölmemiş, göğe yükseltilmiştir ve ileride geri dönecektir.

📢 Peki, Hz. İsa hakkında en çok hangi yön seni etkiliyor ❓

💬 Fikirlerini paylaş, birlikte bu konuyu konuşalım! 🕊️✨
 
Son düzenleme:

MT 

Keşfetmek İçin İçeriği Oku
Moderator
Kayıtlı Kullanıcı
30 Kas 2019
30,384
827,614
113

İtibar Puanı:

Hz. İsa Mesih​

Hz. İsa Mesih, Hristiyanlıkta merkezi bir figür ve İslam'da önemli bir peygamber olarak kabul edilen, dünya tarihine damga vurmuş dini bir liderdir. Onun hayatı, öğretileri ve mirası, iki büyük dünya dini olan Hristiyanlık ve İslam'ın temel unsurlarını oluşturur. Bu rehberde, Hz. İsa Mesih'in hayatını, öğretilerini, mucizelerini ve farklı dinlerdeki yerini detaylı bir şekilde inceleyeceğiz.


1. Hz. İsa Mesih'in Hayatı​

1.1. Doğumu ve Erken Yaşamı​

Hz. İsa'nın doğumu ve erken yaşamı, Hristiyanlık ve İslam'da önemli bir yer tutar ve birçok mucizevi olayla ilişkilendirilir.

Özellikler:


  • Doğumu: Hz. İsa, annesi Meryem'e (Bakire Meryem) melek Cebrail tarafından müjdelenen mucizevi bir doğumla dünyaya gelmiştir.
  • Bethlehem: Hristiyanlık inancına göre, Hz. İsa Bethlehem'de doğmuştur.
  • Meryem: Annesi Meryem, İslam'da ve Hristiyanlıkta kutsal bir figürdür ve Hz. İsa'nın annesi olarak önemli bir yere sahiptir.

1.2. Vaftiz ve Çölde Kırk Gün​

Hz. İsa'nın vaftizi ve çölde geçirdiği kırk gün, onun manevi hazırlık ve direniş dönemini temsil eder.

Özellikler:


  • Vaftiz: Hz. İsa, Vaftizci Yahya tarafından Ürdün Nehri'nde vaftiz edilmiştir. Bu olay, Hristiyanlıkta kutsal bir törenin temellerini atar.
  • Çölde Kırk Gün: Vaftizden sonra Hz. İsa, şeytan tarafından denendiği çölde kırk gün geçirmiştir. Bu dönem, manevi güçlenme ve ibadetle doludur.

2. Hz. İsa Mesih'in Öğretileri​

2.1. Ahlaki ve Ruhsal Öğretiler​

Hz. İsa, ahlaki ve ruhsal öğretileriyle takipçilerine ilham vermiştir.

Özellikler:


  • Sevgi ve Merhamet: Hz. İsa, sevgi, merhamet ve affetme kavramlarını öğütlemiştir.
  • Altın Kural: Başkalarına kendine yapılmasını istediğin gibi davranmayı öğreten Altın Kural, Hz. İsa'nın temel öğretilerinden biridir.
  • Yoksullara Yardım: Hz. İsa, yoksullara ve ihtiyaç sahiplerine yardım etmeyi teşvik etmiştir.

2.2. Tanrı'nın Krallığı​

Hz. İsa, Tanrı'nın krallığının gelişini müjdeleyen önemli mesajlar vermiştir.

Özellikler:


  • Kurtuluş: Tanrı'nın krallığının gelişinin, kurtuluş ve adaletin müjdecisi olduğu öğretilmiştir.
  • Parabol ve Hikayeler: Hz. İsa, Tanrı'nın krallığını açıklamak için parabol ve hikayeler kullanmıştır.
  • Müjde: Hz. İsa, Tanrı'nın krallığının yaklaştığını ve inananların bu krallığın bir parçası olabileceğini öğretmiştir.

3. Hz. İsa Mesih'in Mucizeleri​

3.1. Hastaları İyileştirme​

Hz. İsa, birçok hastayı iyileştirerek mucizeler gerçekleştirmiştir.

Özellikler:


  • Körlerin Gözlerini Açma: Hz. İsa, körlerin gözlerini açarak onlara görme yetisi kazandırmıştır.
  • Cüzzamlıları Temizleme: Cüzzam hastalarını iyileştirerek onların toplumda yeniden kabul görmesini sağlamıştır.
  • Hasta ve Yatalakların İyileştirilmesi: Hz. İsa, felçli ve yatalak hastaları iyileştirerek mucizeler gerçekleştirmiştir.

3.2. Doğa Üzerindeki Mucizeler​

Hz. İsa, doğa olayları üzerinde de mucizeler gerçekleştirmiştir.

Özellikler:


  • Denizi Sakinleştirme: Fırtınalı denizi sakinleştirerek takipçilerine huzur vermiştir.
  • Su Üzerinde Yürüme: Hz. İsa'nın su üzerinde yürüdüğü, doğa üstü bir güç sergilediği bir mucizedir.
  • Balıkları Çoğaltma: Birkaç ekmek ve balığı çoğaltarak binlerce kişiyi doyurmuştur.

4. Hz. İsa Mesih'in Çarmıha Gerilmesi ve Dirilişi​

4.1. Çarmıha Gerilme​

Hz. İsa'nın çarmıha gerilmesi, Hristiyanlık inancının merkezinde yer alan bir olaydır.

Özellikler:


  • Tutuklanma ve Yargılanma: Hz. İsa, Roma yetkilileri tarafından tutuklanmış ve yargılanmıştır.
  • Çarmıha Gerilme: İncil'e göre, Hz. İsa çarmıha gerilmiş ve bu olay onun fedakarlık ve kurtuluş simgesi olarak kabul edilmiştir.
  • Fedakarlık: Hristiyanlar, Hz. İsa'nın çarmıhta insanlık için günahlarının affı adına fedakarlık yaptığına inanırlar.

4.2. Diriliş​

Hz. İsa'nın dirilişi, Hristiyan inancının en önemli öğelerinden biridir ve onun Tanrı'nın oğlu olduğunu tasdik eder.

Özellikler:


  • Üçüncü Gün Dirilişi: Hz. İsa, çarmıha gerildikten üç gün sonra dirilmiştir.
  • Tanrı'nın Oğlu: Diriliş, Hz. İsa'nın Tanrı'nın oğlu olduğunu ve ölüm üzerindeki zaferini simgeler.
  • Paskalya: Hristiyanlar, Hz. İsa'nın dirilişini Paskalya Bayramı ile kutlarlar.

5. İslam'da Hz. İsa Mesih​

5.1. İslam'da İsa'nın Yeri​

Hz. İsa, İslam'da önemli bir peygamber olarak kabul edilir ve ona büyük saygı gösterilir.

Özellikler:


  • Peygamber: İslam'a göre Hz. İsa, Allah'ın gönderdiği bir peygamberdir.
  • Mucizeler: İslam, Hz. İsa'nın birçok mucize gerçekleştirdiğine inanır.
  • Kur'an'da İsa: Kur'an-ı Kerim'de, Hz. İsa'nın doğumu, yaşamı ve mucizeleri hakkında birçok ayet bulunmaktadır.

5.2. İslam'da İsa'nın Rolü​

İslam, Hz. İsa'nın ahirette önemli bir rol oynayacağını belirtir.

Özellikler:


  • Kıyamet Günü: İslam inancına göre, Hz. İsa kıyamet günü yeniden yeryüzüne gelecek ve adaleti sağlayacaktır.
  • Mehdi'nin Gelişi: İslam'da, Hz. İsa'nın Mehdi ile birlikte dünyayı kötülüklerden arındıracağına inanılır.
  • İnanç ve Saygı: İslam, Hz. İsa'ya inanç ve saygı gösterir, onun ahlaki öğretilerini ve hayatını önemli bulur.


6. Hz. İsa Mesih'in Tarihi ve Kültürel Etkileri​

6.1. Tarih Üzerindeki Etkisi​

Hz. İsa Mesih, dünya tarihine damgasını vurmuş ve birçok toplumsal değişime ilham kaynağı olmuştur.

Özellikler:


  • Hristiyanlık: Hz. İsa'nın yaşamı ve öğretileri, Hristiyanlığın doğuşunu ve yayılışını sağlamıştır. Bu, dünya genelinde önemli dini, kültürel ve sosyal değişikliklere yol açmıştır.
  • Roma İmparatorluğu: Hristiyanlık, Roma İmparatorluğu'nun resmi dini haline gelmiş ve Roma'nın sosyal yapısını büyük ölçüde etkilemiştir.
  • Orta Çağ ve Rönesans: Hristiyanlık, Orta Çağ'da Batı Avrupa'da kilisenin yükselişini ve etkisini artırmış, Rönesans döneminde ise sanatta ve bilimde önemli gelişmelere ilham vermiştir.

6.2. Kültürel ve Sanatsal Etkiler​

Hz. İsa'nın hayatı ve öğretileri, sanat ve edebiyat alanında geniş bir etki yaratmıştır.

Özellikler:


  • Sanat ve İkonografi: Hz. İsa, Batı sanatında en çok tasvir edilen figürlerden biridir. Resimler, heykeller ve vitraylar aracılığıyla sanatta önemli bir yer edinmiştir.
  • Edebiyat: Hz. İsa'nın hayatı ve öğretileri, sayısız edebi esere ilham kaynağı olmuş, romanlar, şiirler ve tiyatro eserlerinde geniş yer bulmuştur.
  • Müzik: Hristiyanlıkta ilahiler ve oratoryolar gibi müzik türleri, Hz. İsa'nın hayatını ve öğretilerini konu edinmiştir.

7. Hz. İsa Mesih ve Hristiyan Mezhepleri​

7.1. Katolik Kilisesi​

Katolik Kilisesi, Hz. İsa'nın öğretilerini ve mirasını merkezi bir öğreti olarak kabul eder.

Özellikler:


  • Papalık: Katolik Kilisesi, Papalık liderliği altında organize olur ve Hz. İsa'nın vekili olarak Papa'yı kabul eder.
  • Sakramentler: Katolik inancı, Hz. İsa tarafından kurulan yedi sakramenti önemser ve bunları dini yaşamın merkezine yerleştirir.
  • Kilise Doktrini: Hz. İsa'nın öğretileri, kilisenin doktrinlerinde ve dini uygulamalarında temel bir rol oynar.

7.2. Ortodoks Kilisesi​

Ortodoks Kilisesi, Hz. İsa'nın ilahi ve insani doğasını vurgulayan bir inanç sistemine sahiptir.

Özellikler:


  • Litürji ve Ayinler: Ortodoks ayinleri, Hz. İsa'nın yaşamını ve öğretilerini kutlayan zengin bir litürji geleneğine sahiptir.
  • İkonlar: Ortodoks sanatı, Hz. İsa'nın ikonları ve tasvirleri ile doludur.
  • Teoloji: Ortodoks teolojisi, Hz. İsa'nın insanlık ve ilahilik arasındaki köprü rolünü vurgular.

7.3. Protestan Mezhepler​

Protestan mezhepler, Hz. İsa'nın öğretilerine odaklanan çeşitli yaklaşımlar sunar.

Özellikler:


  • Kutsal Kitap: Protestanlar, Hz. İsa'nın öğretilerini ve hayatını anlamada İncil'e odaklanır ve onu rehber alır.
  • İnanç ve Kurtuluş: Protestan inancı, Hz. İsa'ya olan inanç ve kişisel kurtuluş üzerinde yoğunlaşır.
  • Çeşitlilik: Farklı Protestan mezhepleri, Hz. İsa'nın öğretilerini farklı şekillerde yorumlar ve uygular.

8. Hz. İsa Mesih'in Modern Dünyadaki Rolü​

8.1. Dinler Arası Diyalog​

Hz. İsa, dinler arası diyaloğu teşvik eden ve hoşgörüyü artıran bir figür olarak önemli bir rol oynar.

Özellikler:


  • Ortak Noktalar: Hristiyanlık ve İslam gibi dinler arasında Hz. İsa, ortak bir figür olarak kabul edilir ve bu, dinler arası anlayışı teşvik eder.
  • Manevi Etkileşim: Hz. İsa'nın sevgi ve merhamet öğretileri, farklı dini gruplar arasında manevi etkileşimi teşvik eder.
  • Barış ve Hoşgörü: Hz. İsa'nın barış ve hoşgörü mesajları, dinler arası çatışmaları azaltma ve işbirliğini artırma potansiyeline sahiptir.

8.2. Sosyal Adalet ve Yardımlaşma​

Hz. İsa'nın öğretileri, sosyal adalet ve yardımlaşma konularında ilham kaynağı olmaya devam etmektedir.

Özellikler:


  • Yoksullara Yardım: Hz. İsa'nın yoksullara ve ihtiyaç sahiplerine yardım öğütleri, modern sosyal adalet hareketlerinde yankı bulur.
  • Eşitlik ve Adalet: Hz. İsa'nın eşitlik ve adalet mesajları, insan hakları ve eşitlik mücadelesinde önemli bir rol oynar.
  • Dayanışma: Hz. İsa'nın toplum içindeki dayanışma ve yardımlaşmayı teşvik eden öğretileri, sosyal hizmet projelerinde etkili bir şekilde uygulanır.

Sonuç​

Hz. İsa Mesih, hem Hristiyanlık hem de İslam'da önemli bir dini ve tarihi figürdür. Onun hayatı, öğretileri ve mucizeleri, dünya genelinde kültürel, sosyal ve dini etkiler yaratmıştır. Hristiyanlıkta Tanrı'nın oğlu ve kurtarıcı olarak kabul edilen Hz. İsa, İslam'da önemli bir peygamber ve manevi lider olarak saygı görür. Hz. İsa'nın mesajları, sevgi, merhamet, adalet ve hoşgörü gibi evrensel değerleri teşvik ederek modern dünyada da yankı bulmaktadır. Bu rehber, Hz. İsa Mesih'in hayatını, etkilerini ve dinlerdeki yerini anlamanıza yardımcı olabilir.
 
Moderatör tarafında düzenlendi:

Mesih 

Platin Üye
25 Mar 2021
294
94,546
93
istanbul

İtibar Puanı:

Hz. İsa: Hayatı, Öğretileri ve Mirası​

Giriş​

Hz. İsa, insanlık tarihinin en etkili ve en çok konuşulan figürlerinden biridir. Hem Hristiyanlıkta hem de İslam'da önemli bir yere sahip olan Hz. İsa, yaşamı ve öğretileriyle milyarlarca insanın inancını ve yaşam tarzını şekillendirmiştir. Bu makalede, Hz. İsa'nın hayatı, öğretileri, mucizeleri, ve tarihi mirasını detaylı bir şekilde ele alacağız.

Hz. İsa'nın Hayatı​

Hz. İsa'nın hayatı, çeşitli kaynaklardan alınan bilgilerle şekillenir. Hristiyan kutsal kitabı İncil, onun yaşamı ve öğretileri hakkında en kapsamlı bilgileri sunar. Ayrıca, İslam'ın kutsal kitabı Kur'an-ı Kerim de Hz. İsa hakkında önemli bilgiler içerir.

Doğumu​

Hz. İsa'nın doğumu, Hristiyanlıkta Noel olarak kutlanır ve bu olay, İncil'in Matta ve Luka kitaplarında anlatılır. Hz. İsa, Meryem adlı bakire bir kadından doğdu. Hristiyan inancına göre, bu doğum mucizevi bir şekilde Kutsal Ruh aracılığıyla gerçekleşti. İslam'da da Hz. İsa'nın doğumu mucizevi kabul edilir ve Kur'an-ı Kerim'de detaylı bir şekilde anlatılır.

Çocukluğu ve Gençliği​

Hz. İsa'nın çocukluğu ve gençliği hakkında çok az bilgi vardır. İncil'e göre, ailesiyle birlikte Mısır'a kaçmış ve daha sonra Nasıra'ya dönmüştür. 12 yaşında, Kudüs'teki tapınakta bilgelik dolu konuşmalarıyla dikkat çekmiştir.

Vaftiz ve Kamu Hizmeti​

Hz. İsa'nın kamu hizmeti, vaftiz edilmesiyle başlar. Vaftizci Yahya tarafından Ürdün Nehri'nde vaftiz edilen Hz. İsa, bu olaydan sonra öğretilerini yaymaya başlamıştır. İlk takipçilerini toplayarak çeşitli mucizeler gerçekleştirmiş ve insanlara Tanrı'nın Krallığı hakkında vaazlar vermiştir.

Hz. İsa'nın Öğretileri​

Hz. İsa'nın öğretileri, insanlık tarihinin en etkili öğretilerinden biridir. Bu öğretiler, Hristiyanlık inancının temelini oluşturur ve ahlaki, etik ve ruhsal rehberlik sunar.

Sevgi ve Merhamet​

Hz. İsa'nın en önemli öğretilerinden biri, sevgi ve merhamet üzerine odaklanır. "Komşunu kendin gibi sev" ve "Düşmanlarınızı sevin" gibi öğretiler, onun mesajının merkezindedir. Bu öğretiler, bireylerin birbirlerine karşı şefkatli ve merhametli olmalarını teşvik eder.

Tanrı'nın Krallığı​

Hz. İsa, Tanrı'nın Krallığı hakkında sıkça konuşmuş ve bu krallığın, Tanrı'nın egemen olduğu bir düzen olduğunu vurgulamıştır. Bu krallık, adalet, barış ve sevgi üzerine kuruludur ve Hz. İsa, takipçilerini bu krallığın bir parçası olmaya çağırmıştır.

Bağışlama ve Tövbe​

Hz. İsa'nın öğretilerinde bağışlama ve tövbe önemli bir yer tutar. İnsanların hatalarından pişmanlık duymalarını ve Tanrı'dan bağışlanma dilemelerini öğütler. "Yedi kere değil, yetmiş kere yedi kere" bağışlamak gerektiğini vurgulayan Hz. İsa, affediciliğin önemini ortaya koyar.

Hz. İsa'nın Mucizeleri​

Hz. İsa, hayatı boyunca birçok mucize gerçekleştirmiştir. Bu mucizeler, onun ilahi bir güçle donatıldığını ve Tanrı'nın iradesini gerçekleştirdiğini gösterir. İşte bazı önemli mucizeleri:

Su Üzerinde Yürümesi​

Hz. İsa'nın en ünlü mucizelerinden biri, su üzerinde yürümesidir. İncil'e göre, bir fırtına sırasında Hz. İsa, öğrencilerinin bulunduğu teknenin yanına su üzerinde yürüyerek gelmiş ve onları sakinleştirmiştir.

Körleri ve Hastaları İyileştirmesi​

Hz. İsa, birçok körü ve hastayı iyileştirmiştir. Bunlar arasında doğuştan kör olan bir adamı iyileştirmesi, cüzzamlıları temizlemesi ve felçli bir adamı yürütmesi gibi mucizeler yer alır.

Ölüyü Diriltmesi​

En dikkat çekici mucizelerinden biri, Lazarus'u diriltmesidir. Dört gündür ölü olan Lazarus'u mezarından kaldırarak dirilten Hz. İsa, bu mucizesiyle büyük bir hayranlık uyandırmıştır.

Hz. İsa'nın Çarmıha Gerilmesi ve Dirilişi​

Hz. İsa'nın çarmıha gerilmesi ve dirilişi, Hristiyan inancının merkezinde yer alır. İncil'e göre, Roma valisi Pontius Pilatus tarafından çarmıha gerilen Hz. İsa, üç gün sonra dirilmiş ve öğrencilerine görünmüştür. Bu olay, Hristiyanların Paskalya Bayramı olarak kutladıkları önemli bir inanç temasıdır.

Çarmıha Gerilmesi​

Hz. İsa, Roma İmparatorluğu tarafından siyasi bir tehdit olarak görülmüş ve Yahudi dini liderlerinin baskısıyla çarmıha gerilmiştir. Golgota tepesinde çarmıha gerilen Hz. İsa, burada son nefesini vermiştir.

Dirilişi​

Üç gün sonra, Hz. İsa'nın mezarının boş olduğu keşfedilmiş ve kendisi öğrencilerine görünmüştür. Dirilişi, Hristiyan inancına göre, Tanrı'nın ölüm üzerindeki zaferini ve insanlığa vaat edilen sonsuz yaşamı simgeler.

Hz. İsa'nın Mirası​

Hz. İsa'nın mirası, sadece dini alanda değil, kültürel ve tarihsel açıdan da büyük bir etkiye sahiptir. Onun öğretileri ve yaşamı, sanat, edebiyat, felsefe ve hukuk gibi birçok alanda iz bırakmıştır.

Hristiyanlık​

Hz. İsa'nın öğretileri, Hristiyanlık dininin temelini oluşturur. Hristiyanlık, onun yaşamı, ölümü ve dirilişi üzerine kurulu bir inanç sistemidir. Milyarlarca insan, onun öğretilerini takip eder ve yaşamlarını bu inanç doğrultusunda şekillendirir.

İslam'da Hz. İsa​

İslam, Hz. İsa'yı (İsa bin Meryem) önemli bir peygamber olarak kabul eder. Kur'an-ı Kerim'de onun mucizeleri ve öğretileri hakkında birçok ayet bulunmaktadır. İslam inancına göre, Hz. İsa çarmıha gerilmemiş, Allah tarafından göğe yükseltilmiştir ve kıyamet gününde tekrar yeryüzüne dönecektir.

Sanat ve Kültür​

Hz. İsa'nın yaşamı ve öğretileri, sanat ve kültür alanında da derin izler bırakmıştır. Resim, heykel, edebiyat ve müzik gibi birçok sanat dalında Hz. İsa'ya dair eserler üretilmiştir. Michelangelo'nun "Son Akşam Yemeği" ve Leonardo da Vinci'nin "Son Akşam Yemeği" tabloları, bu etkilere örnek olarak verilebilir.

Sonuç​

Hz. İsa, yaşamı, öğretileri ve mucizeleriyle insanlık tarihinde derin izler bırakmış bir figürdür. Hristiyanlık ve İslam'da önemli bir yere sahip olan Hz. İsa, sevgi, merhamet, bağışlama ve adalet gibi değerlerle milyonlarca insanın inancını şekillendirmiştir. Onun mirası, dini, kültürel ve tarihsel açıdan büyük bir öneme sahiptir ve bu miras, gelecekte de etkisini sürdürmeye devam edecektir.
 
Moderatör tarafında düzenlendi:

YuzGec.Com 

Moderator
11 Ara 2019
703
6,807
93

İtibar Puanı:

Hz Mesih Ne zaman Gelecek? Hz Mesih kimdir? Hz Mesih Nereden çıkacak? Mesih nedir? Mesih özellikleri ile ilgili forumumuza hoşgeldiniz. Bugün Hz Mesih'in ne zaman geleceği, Hz Mesih'in kim olduğu, Hz Mesin nereden çıkacağını ve özelliklerini tanımış olacağız.

Hz İsa, yani Mesih, İslâm'ın kutsal kitaplarından olan Kur'an-ı Kerim'de Hz. İsa'nın manevi olarak güçlü bir kişiliğe sahip olduğu, Allah tarafından seçildiği, Hz. Adem'in neslinden gelen peygamberlerin en kutsalı olduğu ve Allah tarafından mükemmel bir örgütleyici ve lider olarak gönderildiği ifade edilmektedir. İslâm'daki peygamberlerin tümü gibi Hz. İsa, kendisinden önce gelen Tevrat ve İncil'in kutsallığını tanımış ve onların düşünce ve yaklaşımlarını benimsemiştir.

Hz. İsa aynı zamanda hakikat ve tevhid yolunda tüm insanlığı özgürleştirme misyonunu üstlenmiştir. Hz. İsa İncil'de Nazaretli olduğu söylenerek İsrail halkından üzerine hakkında alaya almalara maruz kalmıştır. İslâm dininin Müslüman olmasına bağlı olarak kadhim bileşimindeki Hz İsa'nın içeriğinin diğer İsa dinlerindeki değişikliklerden etkilenmesi durumunda tüm insanlara hitap eden özgür bir tanrıçalık vurgusu yaşanmıştır. Bu nedenle İsa Hz. İsa ile ilişkisi, İslam'ın kabul edilmesine, onun misyonunu tamamlamasına ve insanlara hitap etmesine yardımcı olmuştur.

Kısaca, İslâm'ın Hz. İsa ile ilişkisi çok çeşitlerinden dolayı çok büyüktür. İslâm'ın Hz. İsa'yı, alay edilmeye maruz kaldığından eminim, İslâm'ın kutsal kitaplarında ona bahsedilmektedir ve İslâm onun misyonunu desteklemiştir.

Hz isa kimdir?

Hz. İsa (a.s), halk için Allah'ın kelamı olarak gönderilen Peygamberler arasında yer alan son ve önemli peygamberdir. Onun "Mesih" olarak adlandırılması, Kelime anlamı olarak "iyileştirici" anlamına gelmektedir.

Hz. İsa, babasız doğduğu için, maddi pasaport vermek için Babylon'dan çıkmış insanlar arasında yer alan Yahudi kökenli bir adam olan Joseph ve annesi Maria tarafından yetiştirildi. Kuvvetli bir tevhit inancı taşıyan Hz. İsa, Yahudi kökenli halkının içinde geniş çaplı bazı değişiklikler yapmak için oldukça aktif ruhen çalıştı.

Amid, İbranice, Arapça ve Aramice dillerinde hoş ve uyumlu bir imla sanatıyla konuşur ve yazardı. O, insanların ruhlarının gücünün kalpleri tarafından kavranmasını sağladı. İsa, insanlarla ilgili bazı görevleri de paylaştı. Mesih'in, Yüce Kitabı kullanmasının yanı sıra, yakalama esintileri, mucizevi iyileşmeleri, ölüleri diriltmesi ve yeryüzündeki gizli güçleri yenmesi gibi sihirli güçler arasında krouklar arasında, Allah'ın kendisine verildiğini söyleyenler arasında yer alıyor.

Hz. İsa'nın ölümünden sonra, onu geleneksel Hristiyanlık dini tarafından bir ezûh olarak ele alındı. Onun doğrudan Tanrı ile ilişkisinin nedeniyle, insanların kurtarıcısı olarak ilan edildi. Onun hakkında konuşma ve yazma, Hristiyanlık dini tarafından doğrulanmış ve kabul edilmiştir.

Hz İsa ne zaman gelecek?

Hz. İsa'nın ne zaman geleceği konusu farklı inançlarda farklı şekillerde ele alınır. Hristiyanlıkta, Hz. İsa'nın ilk gelişi M.S. 1. yüzyılda gerçekleştiği ve ikinci gelişinin Tanrı'nın belirlediği bir zamanda gerçekleşeceği öğretilir. Bununla birlikte, Hristiyanlıkta Hz. İsa'nın ikinci gelişinin tam olarak ne zaman gerçekleşeceği konusunda kesin bir tarih veya zaman çizelgesi yoktur. Bazı Hristiyanlar, Hz. İsa'nın ikinci gelişinin son günlerde gerçekleşeceğine inanırlar.

İslam'da, Hz. İsa'nın ikinci kez yeryüzüne geleceği konusu da önemlidir. Ancak, İslam'da Hz. İsa'nın ikinci gelişinin tarihi hakkında kesin bir bilgi verilmez. İslam inancına göre, Hz. İsa'nın ikinci gelişi yakın zamanda gerçekleşecektir ve dünya üzerinde büyük bir değişim ve adalet sağlanacaktır. Bununla birlikte, İslam'da da tam olarak ne zaman gerçekleşeceği konusunda kesin bir tarih veya zaman çizelgesi verilmez.
Sonuç olarak, Hz. İsa'nın ne zaman geleceği konusu farklı inançlarda farklı şekillerde ele alınır ve kesin bir tarih veya zaman çizelgesi verilmez. Bu konu, inanç ve inanç sistemlerinin kapsamı içinde yer alır ve kişisel inançlara ve yargılara dayanır.
 
Moderatör tarafında düzenlendi:

Hoca72

Kayıtlı Kullanıcı
19 Haz 2023
2
0
0

İtibar Puanı:

Hz. Mehdî (ra) ile Hz. Îsâ (as) aynı kişiler mi?


Hz. Mehdî (ra) ile, Hz. Îsâ (as) meselesi ahirzamanda vukua gelecek hadîsâttan olup çokça iltibas edilen, ifrat ve tefrit fikriyatın serrişte edildiği bir konudur.

Kimi şahıslar ifrat derecede bir fikre kapılıp her ikisi de aynı şahıstır derken, bazıları da tefride düşerek her iki şahsı da inkâr etmektedir. Öyleyse hadd-i vasadda kalıp işin aslını doğru kaynaklara ve fikirlere dayanarak ortaya koymak gerekiyor. Hz. Mehdî (ra) ile, Hz. Îsâ (as) ahirzamanda aynı zaman diliminde gelecek olan ve birbirine mülâki olacak iki ayrı şahsiyettir. Çünkü Peygamber Efendimiz (asm), her ikisi ile alâkalı ayrı ayrı teferruatlı haberler vermiş olup, meselenin iltibas edilmesini engellemiştir. Ancak ahirzamana ve vukuât-ı istikbâle âit haberler perdeli ve müteşâbih olduğu için, herkes her meseleyi tam olarak anlayamıyor. Özellikle Risâle-i Nur’da beyân edilen ahirzaman hadisâtı ile ilgili hadislerin tevili ve tefsiri tam anlaşılamadığı için, Hz. Mehdî (ra) ve Hz. Îsâ (as) ile ilgili mesele de mübhem kalıyor. Bundan dolayı da ifrat ve tefrit fikirler serd ediliyor olmalıdır.
Öyleyse öncelikle Hz. Mehdî (ra) ve Hz. Îsâ (as) ile ilgili bazı bilgileri paylaşalım ve meselenin anlaşılmasına giden yolu tarif etmeye çalışalım inşâallah. Mesih, Hz. Îsâ (as) için kullanılan bir unvandır. Mehdî ise ahirzamanda gelecek olan Muhammed Mehdî unvanına sahip ve dinsizliğin iki dehşetli cereyanına karşı mücadele edecek Peygamber Efendimizin (asm) soyundan geleceği muntazır olan ve asırlardır beklenilen müceddid-i ahirzaman olarak bilinen zattır. Asırlardır ümmetin, hatta ilk başlarda da selef uleması gibi Bediüzzaman’ın “Sonra gelecek o zat, bir asır sonra gelecek o zat…” ifadeleri ile müjdelenen Büyük Mehdî (Mehdî-i Âzâm) unvanına sahip olan zattır. Mehdî, âhirzamanda geleceği müjdelenen, kendisine Allah tarafından özellikle doğru yol gösterilen, hakka yöneltilen, dinî noktalarda ilm-i vehbiye mazhar olan, insanları, bilhassa Müslümanları irşad eden, doğru yola sevk eden, zulüm ve haksızlıkların kol gezdiği bir dünyada adaleti tesis eden, âhirzamanda geleceği müjdelenen Âl-i Beyt’ten büyük bir zâttır. Mehdî yazdığı eserlerle, inançsızlık içerisinde bulunanları, îmanı şüphe ve tereddütte olanları kurtaracak, mü’minlerin îmanlarını takviye edecek büyük bir âlimdir.
Mehdî’nin Ehl-i Beyt’ten, Peygamber neslinden olacağı ve Îsâ (as) indikten sonra Mehdî’nin arkasında namaz kılacağına dair o kadar çok hadis-i şerif ve İslâm âlimlerinin bu konuda o kadar çok beyanları vardır ki, bu haberler Mehdî’nin Îsâ (as) olmasını imkânsız kılmaktadır. Pekâlâ, bu konudaki karışıklığın sebebi nedir? Bunun sebebi, kaynağı İbn-i Mace’de geçen şu rivayettir: “Meryem oğlu Îsâ’dan başka Mehdî yoktur.” 1 Bu tek rivayet, Hz. Mehdî (ra) ve Hz. Îsâ (as) ile ilgili diğer rivayetlerle çeliştiği için reddedilmiştir. İbn-i Macede yer alan; “İsa’dan başka Mehdî yoktur.” hadis-i şerifine muhaddisler şöyle mana vermişlerdir: “Buradaki Mehdî kelimesi şahıs değil sıfattır. Yani Peygamber Efendimiz’den (asm) sonra hidayet sıfatına kemaliyle sahip olan zat Hz. Îsâ’dır. Çünkü birçok insanın hidayetine o vesile olmuştur.”2
Öyleyse Mehdî’nin (ra) Hz. Peygamber’in (asm) evlâtlarından olacağına dair rivayetlerden bir kaçını buraya alarak devam edelim: “Resululah (asm) buyurdular ki: “Mehdî benim zürriyetimden, kızım Fatıma’nın evlâdlarındandır.”3 “Allah (cc) benim Ehl-i Beyt’imden (soyumdan) bir zatı (Hz. Mehdî’yi) gönderecek.”4 “Mehdî, kızım Fatıma’nın neslindendir.”5 “Mehdî ile müjdelenin. O Kureyş’ten ve Ehl-i Beyt’imden bir kişidir.”6
Îsâ’nın (as) Mehdî’nin arkasında namaz kılacağına dair rivayetler:
“Mehdî, bu ümmete imam olacak, Meryem oğlu Îsâ’da (as) onun arkasında namaz kılacaktır.”7 “İmamınız kendinizden (Mehdî) olduğu halde Meryem oğlu (Îsâ) içinize indiği zaman acaba nasıl olursunuz?”8 Mehdî ve Îsâ (as) ile alâkalı mühim rivayetlerden biri de birlikte Deccal’i (ahirzamanda kuvvet bulacak olan inkâr-ı ulûhiyet ve dinsizlik cereyanlarını) öldürmeleridir. Rivayet şöyledir: “Mehdî benim Ehl-i Beyt’imden ve benim neslimdendir. O yeryüzünü adaletle dolduracaktır. Muhakkak ki o, Îsâ (as) ile birlikte yola çıkarak Filistin arazisindeki Bab-ı Lût denilen mevkide Deccal’i öldürmesi için Îsâ’ya yardım edecektir.”9
Hakikat-i hâl böyle olduğuna göre Îsâ (as) ölümünden önce, Allah’ın göğe yükselttiği (Üçüncü tabaka-i hayata) bir peygamberidir. Ahirzamanda peygamber olarak değil, Peygamber Efendimize (asm) ümmet olarak geri gelerek ahirzamandaki dehşetli dinsizlik cereyanlarının öldürülmesinde ve dağıtılmasında vazife yapacaktır. Mehdî ise, ahirzamanda Peygamberimizin (asm) neslinden bir ferd olarak dünyaya gelecek onun Âl-i Beyt’inden biridir. Îsâ (as) geldiğinde Mehdî’nin arkasında namaz kılacak ve onunla ittifak ederek çalışacaktır. Bu ittifaka Risâle-i Nur’da şöyle işaret edilmiştir. “Şahs-ı Îsâ Aleyhisselâmın kılıncıyla maktul olan şahs-ı Deccalın, teşkil ettiği dehşetli maddiyyunluk ve dinsizliğin azametli heykeli ve şahs-ı mânevîsini öldürecek ve inkâr-ı ulûhiyet olan fikr-i küfrîsini mahvedecek, ancak İsevî ruhânileridir ki, o ruhâniler din-i İsevînin hakikatini hakikat-i İslâmiye ile mezc ederek o kuvvetle onu dağıtacak, mânen öldürecek. Hattâ, “Hazret-i Îsâ Aleyhisselâm gelir, Hazret-i Mehdîye namazda iktida eder, tâbi olur” diye rivayeti, bu ittifaka ve hakikat-i Kur’âniyenin metbuiyetine ve hâkimiyetine işaret eder.”10
Bu izahat ve açıklamalardan sonra Hz. Îsâ ile Mehdî’nin ayrı ayrı zatlar olduğu anlaşılmış olur. Hz. Mehdî, Hz. Peygamber’in (asm) neslinden gelecek, İslâm âlemi içinde bulunacak, iman hakikatlerinin ve Sünneti Seniyyenin ihyasına çalışacaktır. Yapacağı vazifeler ise ahirzamanda kuvvet bulacak iki dinsizlik cereyanına karşı şeâir-i İslâmiyeyi ihya, şeriat-ı İslâmiyeyi tamirdir. Yani ahirzamanda gelecek olan Âl-i Beyt’ten Muhammed Mehdî isminde olan o zât-ı nuranî, o dinsizliğin şahs-ı mânevîsi olan cereyan-ı münafıkaneyi öldürüp dağıtacaktır. Daha doğrusu Hz. Mehdî, âhirzamanda, şeriat-ı Muhammediyeyi ve hakikat-ı Furkaniyeyi ve Sünnet-i Ahmediyeyi (asm) ihya ile, ilân ile, icra ile kemâl-i adaletini ve hakkaniyetini dünyaya gösterecektir. “Gerçi hakîkat noktasında âhirzamandaki gelecek büyük Mehdî siyaseti tam dindâr İsevîlere bırakıp yalnız İslâmiyet hakîkatlarını isbata, izhara, icraya çalışır.” 11 tesbiti de bir hakikati ifade etmektedir.
Dipnotlar:
1- İbn Mace, Fiten, 24; Hâkim, 4/441.
2- Ebu Davud, Mehdi 1, (4284), Hadis: 4994.
3- Ebu Davud, 5/92.
4 -Sünen-i İbn Mace, 10/348.
5- Kitab-ul Burhan Fi Alamet-il Mehdiyy-il Ahir Zaman, 13.
6- Ölüm-Kıyamet-Ahiret ve Ahir zaman Alametleri, İmam Şaranî, s. 438.
7- Sahih-i Müslim, Cilt-1, s. 208.
8- Ölüm-Kıyamet-Ahiret ve Ahir zaman Âlametleri, İmam Şaranî, s. 438.
9- Şuâlar, s. 927.
10- Muhtelif Lâhikalar, Emirdağ-1 Mektupları.
 
Moderatör tarafında düzenlendi:

Mesih 

Platin Üye
25 Mar 2021
294
94,546
93
istanbul

İtibar Puanı:

Hazreti İsa (as) ile Mehdi (as) aynı dönemde olacaklar. Buna işaret eden hadisler vardır:

“Hazret-i İsa Aleyhisselâm gelir, Hazret-i Mehdîye namazda iktida eder, tâbi olur."(2)
"İsa Aleyhisselâm Büyük Deccalı öldürür."(3)
Hz. İsa gibi, Mehdi’nin gelmesi merakla beklenmektedir. Bunun içindir ki, geçmişte olduğu gibi, günümüzde de zaman zaman mehdilik iddiasında bulunanlar çıkmaktadır. Bazı kişiler tâbi oldukları veya aşırı hüsn-ü zan besledikleri zatları mehdi ilan etmekte; bazı kimseler de Hz. İsa ile mehdinin aynı kişiler olduğunu iddia etmektedirler.

Mehdi olmayan birisine mehdi demenin yahut dememenin itikadî bakımdan hiçbir mesuliyeti yoktur. Mehdi olmayan bir zâta mehdi demek veya mehdi olan bir zâtın mehdiliğini kabul etmemek imanî bir mes’ele değildir.

Mehdi, yol gösteren ve hidayete vesile olan demektir. Bu tarif çerçevesinde, geçmiş büyük zatlardan Seyyid Ahmed-üs Sünusî, Seyyid İdris, Seyyid Yahya, Seyyid Abdülkadir-i Geylanî, Seyyid Ebulhasen-i Şazelî, Seyyid Ahmed-i Bedevî ve Şah-ı Nakşibend gibi maneviyat âleminin sultanları, milyonlarca insanın hidayetine vesile olmuş ve bu ulvî vazifeyi hakkıyla ifa etmişlerdir.

Peygamber Efendimiz (sav.)’in haber verdiği ahir zamanda gelecek ve evlad-ı Resûl’den olacak olan Mehdi-i Âzam, manevî mücahedesiyle kıyamete kadar gelecek insanların irşadına vesile olacak, ehl-i dalalete ve zalimlere karşı metin bir irade ve büyük bir sabır ile mücadele edecek ve davasında biiznillah muvaffak olacaktır. Bir hadis-i şerifte şöyle buyrulmaktadır: “Kıyametin kopmasına bir gün bile kalsa, Allah o günü uzatacak, ehl-i beytimden insanların hidayetine vesile olacak olan o Mehdi’yi gönderecektir.” (Ebu Davud, Mehdi 1; Tirmizî, Fiten 52)

Hz. Mehdi’den evvel yeryüzü zulüm ve ahlaksızlıkla dolduğu halde, O’nun zamanında adalet, huzur ve saadet hâkim olacaktır. Malumdur ki, peygamber olan bir zât sıfatlarından biri olan tebliğ vazifesini gizleyemez; onu ilân etmekle mükelleftir. Hz. Mehdi ise, mehdiyetini ilana memur değildir. O sadece irşad vazifesini ifa etmekle mükelleftir. İmam-ı Şaranî’nin de ifade ettiği gibi, “Mehdi-i Âzam Kur’an’a, imana ve âlem-i İslâm’a yaptığı icraatlardan ve hizmetlerinden tanınacaktır.”

Üstad Hazretleri; “Cenab-ı Hak kemal-i rahmetinden, şeriat-ı İslâmiyenin ebediyetine bir eser-i himayet olarak, her bir fesad-ı ümmet zamanında bir muslih veya bir müceddid veya bir halife-i zîşan veya bir kutb-u a’zam veya bir mürşid-i ekmel veyahud bir nevi Mehdi hükmünde mübarek zâtları göndermiş; fesadı izale edip, milleti ıslah etmiş; Din-i Ahmedîyi (A.S.M.) muhafaza etmiş. Madem âdeti öyle cereyan ediyor” buyurduktan sonra ahirzamanda gelecek olan Mehdi-i Âzam’ın vasıflarını şöyle ifade ediyor:

“… âhirzamanın en büyük fesadı zamanında; elbette en büyük bir müçtehid, hem en büyük bir müceddid, hem hâkim, hem mehdi, hem mürşid, hem kutb-u a’zam olarak bir zât-ı nuranîyi gönderecek ve o zât da Ehl-i Beyt-i Nebevîden olacaktır.” (Mektubat)

Ahir zamanda gelecek olan Mehdi-i Âzam, selef-i salihindeki mürşidlerin ve mücedditlerin hakiki bir vârisidir. Bir Arap şiirinde denildiği gibi, ‘Bütün âlemi bir şahsiyette toplamak Cenab-ı Hakk’a zor gelmez.” İşte bu hal, ahir zamanda gelecek olan o zatta tecelli edecektir.

Üstad Hazretleri, Mehdi-i Azam’ın vazifesini de şöyle ifade etmektedir:

“Mehdi’nin cem’iyet-i nuraniyesi, Süfyan komitesinin tahribatçı rejim-i bid’akâranesini tamir edecek, Sünnet-i Seniyeyi ihya edecek; yani âlem-i İslâmiyette risalet-i Ahmediyeyi (A.S.M.) inkâr niyetiyle şeriat-ı Ahmediyeyi (A.S.M.) tahribe çalışan Süfyan komitesi, Hazret-i Mehdi cem’iyetinin mu’cizekâr manevî kılıncıyla öldürülecek ve dağıtılacak.” (Mektubat)

Mehdinin asıl hizmetinin ve fütuhatının manevî kılıç tabir edilen ilim, hikmet, tebliğ ve irşad ile olacağı yukarıdaki ifadelerden açıkça anlaşılmaktadır. Üstad, yine aynı eserinde şöyle buyurmaktadır:

“Nifak perdesi altında, risalet-i Ahmediyeyi (A.S.M.) inkâr edecek Süfyan namında müdhiş bir şahıs, ehl-i nifakın başına geçecek, şeriat-ı İslâmiyenin tahribine çalışacaktır. Ona karşı Âl-i Beyt-i Nebevînin silsile-i nuranîsine bağlanan, ehl-i velayet ve ehl-i kemalin başına geçecek….bir zât-ı nuranî, o Süfyan’ın şahs-ı manevîsi olan cereyan-ı münafıkaneyi öldürüp dağıtacaktır.”

Evet, tarihe atf-ı nazar edildiğinde milletin fazileti, ahlakı ve irfanı için gayret gösteren, kalblere hayat bahşeden ve ruhlara nesim-i hidayet estiren ve insaniyet semasında yıldız gibi parlayan başta aktab-ı Erbaa olan Abdülkadir Geylânî, Ahmed er Rüfai, Ahmed Bedevî, İbrahim-i Desukî olmak üzere Şah-ı Nakşibendî gibi kutubların, gavsların, ariflerin, yüz yirmi dört milyon evliyanın ve sayısız mürşid-i kâmillerin, Mevlana, Yunus Emre ve Ahmet Yesevî gibi âli şahsiyetlerin olduğu görülecektir. Bu müstesna zatlar, kalb ve gönül âleminde hakiki mürşidler yetiştirerek İslâm dininin kayyumu olmuşlardır. İnsanlara marifetullah ve muhabbetullahın hakiki zevkini tattırmışlardır. Bu hal yaklaşık bin yıl devam etmiştir. Bundan sonra ise Mehdi-i Âzam devri başlayacaktır.

Peygamber Efendimiz (sav.)’in ahirete teşriflerinden sonra tabiin ve tebe-i tabiin devri üç yüz yıl devam etmiş, risalet cenahı mansıbını geri çekince, bundan sonra, tekke ve zaviyeler vasıtasıyla irşad devri başlamış ve büyük mürşitler vasıtasıyla nice kâmil mü’minler yetişmiştir. Bu hizmet de bin sene devam ettikten sonra Mehdi-i Âzam devri başlamıştır. Onun hizmeti ise kıyamete kadar devam edecektir.

Dipnotlar:

(1) bk. Mektubat, On Beşinci Mektup

(2) bk. Buhari, Enbiya: 49; Müslim, İmân:244, 245, 247; İbn-i Mâce, Fiten: 33; Müsned, 2:336, 3:368.

(3) bk. Tirmizi, Fiten: 62; Ebû Dâvud, Melâhim: 14; Müsned, 3:420, 4:226; el-Hâkim, el-Müstedrek, 4:529-530. Mehdi ile Deccal aynı dönemde olacağına göre, demek Hazreti İsa (as) da Mehdi ile aynı dönemde olurlar.
 
Moderatör tarafında düzenlendi:

MelikeBudak

İç Mimar
Platin Üye
Kayıtlı Kullanıcı
20 Tem 2019
322
115,516
93

İtibar Puanı:

Hz Mesih, İsrailli tarihteki peygamber, mesih veya, Kutsal Kitabın sözcükleriyle, Mesih olarak bilinir. Bizans İmparatorluğu tarafından beslenen ve müritleri tarafından Orta Çağ batısında İsa olarak anılan çok önemli insan. İslam dünyasında İsâ olarak biliniyor, ve Müslümanlar tarafından Özümüz Hz İsa olarak anılıyor.

Hz Mesih, yarı Yahudi Yahudi yakını ve günümüz İsrail'in getirdiği Yahudi öntemleri tarafından öğretilildi. O Yahudi tarihsel öntemler arasında; Tanrı'nın İlk Antlaşması (Beytulahüm'deki Kutsal Antlaşma), kitlesel vaftizler ve göksel miras anlaşmaları, dini ve toplumsal gelenekler, olağanüstü uygulamalar, işaretler ve sözler.

Hz Mesih, Tanrı'nın insan tarihini aydınlatmak ve insanların sıratı müstakim yolların önünde yeni yollar ve fırsatlar yaratmak için gönderdiği peygamberdir. Tanrı tarafından gönderildiğine inanılan Mesih, İncil'de, Tanrı'nın oğlu olarak tanıtıldı ve çeşitli özelliklerle anıldı. İsa, çoğu Hıristiyanlar ve Müslümanlar için özel bir önemi taşır ve ikinci gelişi hakkında we inanır.
 
Moderatör tarafında düzenlendi:

Hoca

Kayıtlı Kullanıcı
1 Şub 2023
26
2,257
78

İtibar Puanı:

Hz İsa, İncil'de yer alan Yahudi peygamberidir. İtikadî tarafından, Hz İsa'nın İlahın ve insanın güzelliğinin birleşimi olarak yeniden doğduğu inanılır. Ona, Yüce Mabed olarak adlandırılan bazı İncil kitaplarında, insanların kurtuluşu hakkındaki önemli mesajlar verildiği ve onun mirasının devam ettiği söylenir.

Bazı İncil kitaplarında, Hz İsa'nın Yüce Tanrı tarafından ebedi mesajının insana sunulduğu, ayrıca İncil'de olan ve olabilecek tüm kötülüğün üstesinden gelebilecek kutsal gücünün kaynağı olarak sunulduğu belirtilir. Bu inançların temelinde, Hz İsa'nın Tanrı'nın insanların aracılığıyla bize sunduğu sonsuz kutsallıkta bir aracı olduğu vurgulanır. Dünyaya geldiğinde, insanların arasında aracılık eder, onları özgürlük ve sevgi için uyarır ve onlara yollarını gösterir. İsa, Yahudilerin Mesih beklediği kişi olarak görülür ve İncil'de, O'nun Hz. İbrahim, Mûsâ ve diğer peygamberlerin çizdiği kutsal yolu takip edecek olan Mesih olarak atfedilir.
 
Moderatör tarafında düzenlendi:

Lord

Kayıtlı Kullanıcı
18 Haz 2020
26
5,823
78

İtibar Puanı:

Bazı tarihçi ve araştırmacılar, İsa'nın gerçek bir şahsiyet olduğu konusunda şüphecidirler. Adının Yeni Ahit kaynaklı dini metinlerde sıkça geçmesine rağmen tarihi belgelerde kendisinden bahsedilmemesi, kendisi hakkındaki bazı anlatıların daha önceki efsanelerde de aynen yer alması gibi sebeplerle onun mitolojik bir karakter olabileceğini düşünmektedirler. Bu görüşte olan araştırmacıların İsa hakkındaki teorilerine genel olarak Mesih Efsanesi teorisi denilmektedir. Bu teoriyi savunanların hemfikir oldukları noktalar şöyle sıralanabilir: İsa'dan bahseden ve miladi birinci asra ait birincil derecede kaynağın olmaması ve Hristiyanlıktaki ibadetlerin, kendisinden önce ortaya çıkmış putperest dinlerde köklerinin olması.
 

Kefeştatayyuş

Platin Üye
Kayıtlı Kullanıcı
2 Ağu 2019
27
7,293
78

İtibar Puanı:

İsa[e] (y. MÖ 4 - y. MS 30/33), birinci yüzyılda yaşamış bir Yahudi vaiz ve dinî liderdi. Dünyanın en çok mensuba sahip dini olan Hristiyanlığın merkezî figürüdür.[12][13] Hristiyanlar İsa'nın Eski Ahit'te kehanet edilen ve beklenen Mesih, Tanrı'nın Oğlu[14] ve Tanrı'nın enkarnasyonu olduğuna inanır.[15][16][17] İsa, mensubu olduğu Yahudi toplumunda Yusuf'un oğlu İsa olarak anılırdı.[18] Hristiyanlar, ölümünün hemen ardından İsa'nın dirildiğine ve kurduğu topluluğun Hristiyan Kilisesi'ne dönüştüğüne inanır.[19] Hristiyan doktrinlerine göre İsa Kutsal Ruh tarafından hamile bırakılan Meryem adında bir bakireden dünyaya gelmiş, birçok mucize gerçekleştirmiş, Hristiyan Kilisesi'ni kurmuş, insanlığın günahlarının kefareti için çarmıha gerilerek ölmüş, üç gün sonra dirilmiş ve tekrar geleceği tarihe kadar cennete yükselmiştir.[20] Yahudiler, İsa'nın beklenen Mesih olduğu inancını reddeder ve İsa'nın Tanah'ta belirtilen Mesih kehanetlerini karşılamadığını savunur. Maniciler, Gnostikler, Müslümanlar, Bahâîler ve diğerleri dinlerinde İsa'ya farklı yorumlarla yer vermiştir.[21][22][23] İslam inancına göre İsa Tanrı'nın görevlendirdiği ulu'l azm (azim ve sebat sahibi) peygamberlerdendir ve Mesih'tir.[24][25] Müslümanlara göre İsa bakire bir anadan doğmuşsa da Tanrı'nın Oğlu değildir ve kendisine bir kutsal kitap indirilmiştir. Kur'an'a göre İsa çarmıha gerilmemiş ancak Tanrı tarafından fiziksel olarak göğe yükseltilmiştir, dolayısıyla hiç ölmemiştir. Bahâî öğretileri, İsa'yı "Tanrı'nın Tezahürleri"nden biri sayar.[26] Bazı Hindular, İsa'yı bir avatar veya sadu olarak görür.[27] Tenzin Gyatso (14. Dalay Lama) da dahil olmak üzere bazı Budistler, İsa'yı hayatını halkın refahına adamış bir bodhisattva olarak görür.[28] Çoğu bilimsel araştırmacı, Meryem oğlu İsa'nın Celileli Yahudi bir haham olduğu[29] ve kelâmını sözel olarak[30] ilettiği, Vaftizci Yahya tarafından vaftiz edildiği ve Roma valisi Pontius Pilatus'un emriyle çarmıha gerildiği konusunda hemfikirdir.[31] Bugün bilim dünyâsında genel olarak kabul edilen görüşe göre, İsa Yahudiliğin düzelmesi için çaba harcayan kıyametçi bir vaizse de kimi önemli araştırmacıya göre kıyametçiliği tartışma konusudur.[32][33] Bugün dünyanın çoğu ülkesinde kullanılan miladi takvimdeki milat İsa'nın doğduğu kabul edilen tarihtir.[34]
 

Meyron

Kayıtlı Kullanıcı
4 Mar 2021
17
2,086
78

İtibar Puanı:

Hristiyanlık hakkında konuşulan en yaygın konular şunlardır:
  1. İsa Mesih'in hayatı ve öğretileri: İsa Mesih, Hristiyanlık dininin temel figürüdür. İsa Mesih'in hayatı, öğretileri, mucizeleri, çarmıha gerilmesi ve dirilişi, Hristiyanlık inancının merkezinde yer almaktadır.
  2. İncil: İncil, Hristiyanlığın kutsal kitabıdır ve İsa Mesih'in yaşamı, öğretileri, mucizeleri, çarmıha gerilmesi ve dirilişi hakkında anlatımlar içerir. İncil, Hristiyanlık inancında temel bir kaynaktır ve pek çok tartışmaya konu olmuştur.
  3. Tanrı, İsa ve Kutsal Ruh: Hristiyan inancında, Tanrı, İsa ve Kutsal Ruh üçlemesi önemli bir konudur. Tanrı, Hristiyanlığın tek Tanrısıdır ve İsa Mesih, Tanrı'nın Oğlu olarak kabul edilir. Kutsal Ruh ise, Tanrı'nın insanlara yardım etmek için gönderdiği bir ruhani varlıktır.
  4. Kurtuluş: Hristiyanlıkta, insanların günahlarından kurtulmak için İsa Mesih'e inanmaları ve onun adına bağışlanma dilemeleri gerektiği öğretilir. Kurtuluş konusu, Hristiyan inancının merkezinde yer alır.
  5. Kilise: Hristiyanlıkta, kilise topluluğu önemli bir yer tutar. Kilise, Hristiyanların bir araya gelerek dua ettiği, ayin yaptığı ve inançlarını paylaştığı bir yerdir. Kilise yapısı, liderleri ve uygulamaları, Hristiyanlıkta tartışılan konulardan biridir.
  6. Ahiret: Hristiyanlıkta, ahiret hayatı ve sonsuz hayat önemli bir konudur. İnançlara göre, ölen insanlar cennete veya cehenneme giderler ve sonsuz hayatları bu şekilde devam eder.
  7. Hristiyanlıkta kadınların rolü: Hristiyanlıkta kadınların kilisedeki rolü ve hizmetleri, son zamanlarda önemli bir tartışma konusu haline gelmiştir. Bazıları, kadınların kilise liderliği pozisyonlarında yer almaları gerektiğini savunurken, diğerleri bunu reddeder.
Bu konular, Hristiyanlık hakkında en çok konuşulan konular arasında yer almaktadır. Tabii ki, bunlar dışında da pek çok tartışmalı konu vardır ve Hristiyanlık içindeki farklı mezhep ve cemaatler arasında farklı görüşler ve inançlar bulunabilir.
 
Moderatör tarafında düzenlendi:

Lordmaster

Kayıtlı Kullanıcı
21 Haz 2020
28
7,113
78

İtibar Puanı:

Birşey sormak istiyorum: Mehdi ve Mesih nedir?
Mehdi (Arapça: المهدي‎), İslam'da ahir zamanda geleceğine ve İslam'ın dünya hakimiyetini gerçekleştireceğine inanılan kurtarıcı kişidir. ... İnanışa göre Mehdi, deccalin olduğu bir zamanda gelecek ve deccale karşı savaşacaktır. İsa Mesih gökten yeryüzüne inince onun yanında olup deccali yenmesine yardım edecektir.
 

Meyron

Kayıtlı Kullanıcı
4 Mar 2021
17
2,086
78

İtibar Puanı:

Mehdi (Arapça: المهدي‎), İslam'da ahir zamanda geleceğine ve İslam'ın dünya hakimiyetini gerçekleştireceğine inanılan kurtarıcı kişidir. ... İnanışa göre Mehdi, deccalin olduğu bir zamanda gelecek ve deccale karşı savaşacaktır. İsa Mesih gökten yeryüzüne inince onun yanında olup deccali yenmesine yardım edecektir.
Peki Mehdi ve isa aynı kişi mi?
 

Lordmaster

Kayıtlı Kullanıcı
21 Haz 2020
28
7,113
78

İtibar Puanı:

Peki Mehdi ve isa aynı kişi mi?

İbn-i Macede yer alan; “İsa'dan başka Mehdi yoktur.” hadis-i şerifine muhaddisler şöyle mana vermişlerdir: “Buradaki Mehdi kelimesi şahıs değil sıfattır. Yani Peygamber Efendimizden (sav.) sonra hidayet sıfatına kemaliyle sahip olan zat Hz. İsa'dır
 

ErSan.Net 

ErSan KaRaVeLioĞLu
Yönetici
❤️ AskPartisi.Com ❤️
21 Haz 2019
38,457
1,991,253
113
41
Yumurtalık/Adana

İtibar Puanı:

Öncelikle olaylara farklı bakış acılarından bakmakta istiyorum....
Özellikle kimsenin bakmadığı yerden...

Abrakadabra, nedir?
Abrakadabra büyü sırasında kullandıkları ve kimileri tarafından diğer dillere çevrilmeden kullanılan bir sihirli sözcükdür...
Aramice'de "Söylediğim gibi yaratacağım" dır ve Avra Kedabra ibaresinden geldiğidir. aramiceden geldiğini iddia edenler abhadda kedhabhra anlamını 'bu dünya gibi yok ol' manasında alındığını ve hastalıkların iyileştirilmesinde kullanıldığını söylerler.

Diğer bir görüşe göre sözcük, İbranice'de takdis, kutsama anlamına gelen ve lanet olarak da kullanılabilen ha-brachah ve öldürücü hastalık anlamına gelen dever ifadesinden gelmektedir ve körlüğe karşı kullanılan kabalistik bir şifa ifadesidir. Bazı bilginler bu köken konusunda şüpheci olmuşlar ve tüm antik dünyada şeytani güçlerin yok edilmesi fikrinin bulunduğu ve Abrakadabra'nın bu tip şeytanlardan birinin adı olduğunu öne sürmüşlerdir.

Bir başka bakış açısıyla sözcüğün Tanrı'yı ifade eden Gnostik Abraxas'dan geldiği yönündedir. Yine Suriye'deki bir tanrı ismi Aracalan'dan geldiğini söyleyenlerde vardır.

Hatta Harry Potter'ın ölümcül büyüsü affedilmez lanetlerin en korkuncu avada kedavra bu isimden gelmiştir.
Bu kelime yine Thelema'da Abrahadabra şeklinde büyü ifadesi olarak kullanılır.

Thelema'nın kurucusu Aleister Crowley dir... Gematria adlı denemesinde sözcüğü Kabalistik metotlar kullanarak kendisinin ortaya koyduğunu öne sürmüştür. Crowley'in 1901'de yayınladığı The Equinox'de sözcük geçmektedir.

Daha sonra Aleister crowley kimdir diye unutmazsam size ayrıntılı bir şekilde anlatmak isterim...Unutursam hatırlatın 🤓
Şimdi Abrakadabra yı size niye anlattım..

Jeff Bezosa bir bakalım isterseniz
1993'ün sonlarında Bezos bir çevrimiçi kitapçı kurmaya karar verdi. D. E. Shaw'daki işinden ayrıldı ve 5 Temmuz 1994'te garajında Amazon'u kurdu, iş planını New York City'den Seattle'a bir arazi sürüşü üzerine yazdıktan sonra. Bezos, Seattle'a yerleşmeden önce, vergi ödemekten kaçınmak için şirketini San Francisco yakınlarındaki bir Hindistan yerleşim yerinde kurmayı planladı. Bezos, başlangıçta yeni şirketine Cadabra adını verdi.

İşte burası önemli Cadabra?
ancak daha sonra adını Güney Amerika'daki Amazon Nehri'nden sonra Amazon olarak değiştirdi, bunun nedeni kısmen adın alfabenin başındaki A harfiyle başlamasıydı.. bizde inandık değil mi?

Peki Jeff Bezos niyet önemli dünyanın en zengin ikinci kişisi.. peki konumuzla ne alakası var?
Arkadaşlar başkadığım bu yazı dizimi takip ederseniz en sonunda puzzle nin büyük resmini göreceksiniz ve inanın okadar göz önünde yapılıyor ki herşey inanın bir şeyi saklamanın en güzel yöntemi onu göz önüne koymaktır!

Ve inanın bu dünyanın en zenginleri inanın okadar birbiriyle okadar benzerlikleri varki... sanki aklımızla dalga geçiyor sanki
Neyse... devam edeceğiz.

Şimdi Jeff Bezosla devam edelim isterseniz.
Size zengin veya tırnak içinde seçilmiş kişlierin okadar benzerlikleri varki... onları anlatıp konun düğümleneceği yere götüreceğim.
Aslında tesadüf diye bir şey olmadığına da inanırım bu arada neyse devam edelim.

Jeff Bezos, Jeffrey Preston Jorgensen, 12 Ocak 1964'te Albuquerque, New Mexico'da Jacklyn (evlilik öncesi soyadı Gise) ve Ted Jorgensen'in oğlu olarak dünyaya geldi. Doğduğu sırada annesi 17 yaşında bir lise öğrencisiydi ve babasının bir bisiklet dükkanı vardı.

Annesive babası boşandıktan sonra annesi Kübalı göçmen Miguel "Mike" Bezos ile Nisan 1968'de evlendi. Düğünden kısa bir süre sonra Mike, soyadı Bezos olarak değiştirilen dört yaşındaki Jorgensen'i evlat edindi.

Nedense arkadaşlar bu zenginlerin veya “seçilmişlerin “bir ortak özelliği evlat edinmeleri veya boşanmış ailelerin çocuklarına olduğudur.... Neden?

Peki bir ortak özellik yine ilk işlerini garajda başlamış olmaları... Nasıl mı? Devam edelim o zaman.

Jeff Bezos 5 Temmuz 1994'te garajında Amazon'u kurdu.

Burdaki ortak kelime Garaj.

Ayrıca bunların ortak özellikleri çok zeki olmaları?

Bezos sık sık bilimsel ilgi ve teknolojik yeterlilik sergiledi ve bir zamanlar küçük kardeşlerini odasından uzak tutmak için bir elektrikli alarm kurdu... insan kardeşlerini odasından uzak tutmak için niye alarm kursun ki? Saklamak istediği şey neydi? Dilerseniz öğrenim hayatına geri dönelim...

Lise birincisi, Ulusal Başarı Bursu ve 1982'de Gümüş Şövalye Ödülü sahibi oldu..
1986'da Princeton Üniversitesi'nden 4,2 not ortalaması ve elektrik mühendisliği ve bilgisayar bilimi dallarında Mühendislik dalında Lisans derecesi (B.S.E.) ile zirve cum laude mezun oldu.

Ne demiştik ortak özelliklerinden biriside öğrenimlerinde başarılı olmalı. Nasıl olabiliyor diye sorduğunuzu duyar gibiyim, şöyle bir örnek vereyim. 40 yaşında olduğunuzu düşünelim ve ilkokula başladığınızı düşünelim değil okul birincisi şehirde en başarılı öğrenci olacağınızı garanti veririm.

Al birini vur ötekini, konumuzun çok dışındalar ancak şöyle birşey söylemem gerekiyor. Bunlar teknoloji yokken teknolojiyi bulan insanlar olduğu için internet üzerinde yazılan tüm bilgileri kendileri oluşturuyor.

Yani garaj mevzusunu düşünürsen nasıl bir garaj olduğunu anlarsın. Reklam yalan söylemenin kurumsal hali olmuşken, bu basının bize yansıttığı bilgilere nasıl güvenebiliriz?

Aile yaşantılarının durumları olsun, gerek şirketi kurma aşamaları, hepsi basının uydurduğu yalanlar olarak karşımıza çıkarken, diğer açıdan bu yalanları kendilerinin yaptığı açıklamalarla yan yana getirdiğimiz de basınımızın doğru olduğunu, diğer açıdan içeriklerin oluşmasına sebep olanların ise büyük yalancı oldukları ortaya çıkıyor.

Apple.com 1987 yılında tescil edilmiş bir alan adı. Türkiye'de geçmişini göremediğiimiz sayılı web sitelerinden bir tanesi. Peki amazon,alexa,apple vb. kuruluşların yazdırdığı teknolojileri düşürsek ilmi nereden öğrendiler? Bu adamlarla babam aynı yaşta, babam 2 yıl önce facebook'a giriş yaptı, bunlar ne ayak? :haha: Babam çiftçi ben pç,. :deli1:

Doğuştan yazılımcımı doğdular?
PHP yazılım dilinin tarihine bakalım mı? Öncesinde HTML yani statik yönetilemeyen web siteleri varken, Sunucu tarafında çalışan ve HTML'e gömülebilen PHP, özellikle web uygulamaları geliştirme ve dinamik web sayfaları hazırlamak için kullanılır. PHP programlama dili, 1995 yılında Danimarkalı yazılımcı Rasmus Lerdorf tarafından geliştirilmiştir.

ASP 1996 yılında geliştirilmiştir ve bir programlama dilidir.

Programlama dillerinin tarihsel gelişimi, bilgisayarların donanımsal gelişimine paralel olarak gelişmiştir. Temel olarak tarihi 1800’lere dayanmaktadır. 1837 yılında İngiliz profesör Charles Babbage çok amaçlı kullanım için hesaplayıcı bir sıralama komut seti geliştirmiştir. Analytical Engine Order Code olarak açıkladığı bu sistemin çalışmalarını 1871 yılına kadar sürdürmüştür. Bazı sorunlardan dolayı çok yaygınlaşmamış olsa da ilk programlama dili olarak kabul ediliyor bu çalışma. 1946 yılında, hani şu çok popüler olan, adını sıkça duyduğumuz ilk elektronik dijital bilgisayarlardan olan ENIAC için geliştirilen “ENIAC Coding System” dili geliştirilmiştir. Bu dili daha sonra Eniac Short Code, 1947 de ARC Assembly, 1948 de Curry Notation System, 1949 da Brief Code ve C-10 dilleri takip etmiştir. 20. yüzyılın ortaları, modern programlama dillerinin temellerinin atıldığı yıllar olmuştur. 1951’de Regional Assembly Language, 1952 Autocode, 1954 Fortran, 1958 LISP ve Algol, 1959 Cobol, 1962 APL ve Simula, 1964 Basic ve PL/I dilleri geliştirilmiştir. Akabinde ise 1970’de Pascal, 1972’de C, Smalltalk ve Prolog, 1973 ML ve 1978’de SQL geliştiriliyor. 1980’lere dayandığımızda ise artık daha büyük sistemler için uygulamalar geliştirilebilecek programlama dillerinin geliştirilmiş olduğu yıllar oluyor. Nesne Yönetimli Programlama (Object Oriented Programming) gündemde geniş yer almıştır. 1983’te Ada ve C++, 1985’de Eiffel, 1987’de Perl ve 1989’da FL (Function Level) dili geliştirilmiştir. İnternet’in dünya çapında yaygınlaşması ile birlikte 1990’lı yıllar, internet ile bütünleşmiş, dil içine internetin de katıldığı ve kullanıldığı yıllar olarak anılıyor. 1990’da Haskell ve Python, 1991’de Java, 1993’de Ruby, 1995’de PHP ve Delphi, 2000’de ise C# geliştirilmiştir. Programlama dilleri zaman geçtikçe makine dilinden konuşma diline yakınlaşmıştır.

Yani diyeceğim şu bunlara bu ilim nereden geldi? ilk yazan kişi nasıl yazdı? Bunlar bu teknolojileri geliştirirken eğitimi kimden aldılar? Yani bu kadar saf bir dünyamıyız? Google'dan öğrendiğiniz bilgi kadar mıyız?

Bizim milletimiz milletin kocasıyla gerdeğe girmesiylemi ünlü ?
 
Son düzenleme:

ErSan.Net 

ErSan KaRaVeLioĞLu
Yönetici
❤️ AskPartisi.Com ❤️
21 Haz 2019
38,457
1,991,253
113
41
Yumurtalık/Adana

İtibar Puanı:

Canan Yıldırım

Kayıtlı Kullanıcı
30 Ara 2019
47
13,423
83
İstanbul

İtibar Puanı:

Mehdi (Arapça: المهدي‎), İslam'da ahir zamanda geleceğine ve İslam'ın dünya hakimiyetini gerçekleştireceğine inanılan kurtarıcı kişidir. ... İnanışa göre Mehdi, deccalin olduğu bir zamanda gelecek ve deccale karşı savaşacaktır. İsa Mesih gökten yeryüzüne inince onun yanında olup deccali yenmesine yardım edecektir.

  • اِذْ قَالَتِ الْمَلٰٓئِكَةُ يَا مَرْيَمُ اِنَّ اللّٰهَ يُبَشِّرُكِ بِكَلِمَةٍ مِنْهُۗ اِسْمُهُ الْمَس۪يحُ ع۪يسَى ابْنُ مَرْيَمَ وَج۪يهاً فِي الدُّنْيَا وَالْاٰخِرَةِ وَمِنَ الْمُقَرَّب۪ينَۙ
    ﴿٤٥﴾
﴾45﴿
Melekler demişti ki: “Ey Meryem! Allah seni kendisinden bir kelime ile müjdeliyor. Adı Meryem oğlu Îsâ Mesîh’tir, dünyada da âhirette de itibarlı ve (Allah’a) yakın kılınanlardandır.

Bu âyetten itibaren 62. âyete kadar Hz. Îsâ’nın dünyaya gelişi, özellikleri, görevi, kendisine tuzak kurulması ve yüce Allah’ın katına yükseltileceğinin bildirilmesi hakkında bilgi verilmekte, Resûlullah’tan bu hakikatleri inkâr edenleri karşılıklı lânetleşmeye çağırması istenmektedir. Bu konularda Kur’an-ı Kerîm’in başka sûrelerinde de açıklamalar bulunmaktadır. Ancak toplu bir bakış sağlamak üzere İnciller’de ve Kur’an’da Hz. Îsâ hakkında yer alan bilgilerin burada özetlenmesi yararlı olacaktır.

Hz. Îsâ Hıristiyanlık’ta ve İslâm’da hem Îsâ hem de Mesîh olarak adlandırılmaktadır. Fakat Kur’an’ın ifadesiyle “Meryem oğlu Îsâ Mesîh ancak Allah’ın elçisidir, Allah’ın Meryem’e ulaştırdığı kelimesidir ve O’ndan bir ruhtur” (Nisâ 4/171). Hıristiyanlık’ta ise o, Tanrı’nın oğlu dolayısıyla Tanrı kabul edilmektedir.

Batı dillerinde Îsâ Mesîh’in karşılığı “Jesus Christ”tir. Îsâ karşılığında kullanılan Jesus isminin aslı, İbrânîce’de “Yahve kurtuluştur, Yahve kurtarır” mânasına gelen Yehôşûa’dır. Bunun kısaltılmış şekli olan Yeşûa kelimesi Grekçe’ye “Iesous”, oradan da Latince’ye “Iesus” biçiminde geçmiştir. Hıristiyan Araplar “Yesû‘” kelimesini kullanmaktadırlar. Îsâ kelimesinin Arapça olduğunu ileri sürenler olmuşsa da müslüman dilciler genellikle bu kelimenin İbrânîce veya Süryânîce’den geldiğini kabul etmektedir. Mesîh sıfatı karşılığında kullanılan Christ kelimesinin aslı ise Grekçe Christos’tur (Hristos). Arapça’daki “mesîh” kelimesinin kökeniyle ilgili olarak değişik görüşler ileri sürülmüştür (bunlara aşağıda değinilecektir).

Kur’an-ı Kerîm Hz. Îsâ’nın doğum yeri ve doğum tarihi hakkında bilgi vermemektedir. Hıristiyan ilâhiyatında Îsâ’nın dünyevî hayatından çok ölümü, dirilmesi ve göğe yükselmesi önem taşıdığı için, sahih sayılan bugünkü İnciller’de dünyevî hayatı üzerinde fazla durulmamış, onun bu yönünü öne çıkaran, çocukluğu ve gençliği hakkında bilgi veren İnciller ise sahih kabul edilmemiştir. Mevcut İnciller’de onun Beytlehem’de dünyaya geldiği kaydedilmekle birlikte Nâsıralı olarak takdim edilmektedir (krş. Matta, 2/1, 13/54-57; Markos, 6/1-4; Luka, 2/4-11, 4/16, 24; Yuhanna, 1/45). Dolayısıyla bu ifadeler arasında çelişki bulunup bulunmadığı tartışılmıştır. Hz. Îsâ’nın doğum tarihi kesin olarak bilinmemekle beraber milâdî başlangıç olarak kullanılan tarihin yanlış olduğu kabul edilmektedir. Bazı tarihî bilgiler ışığında yapılan araştırmalar onun doğum tarihinin milâttan önce 5. yılın sonu veya 4. yılın başı olduğunu göstermektedir. Hz. Îsâ’nın doğduğu ay ve gün hakkında da kesin bir bilgi bulunmamaktadır. Batı kiliselerince Îsâ’nın doğum günü sayılan 25 Aralık ise milâttan sonra IV. yüzyılda uzun tartışmalar sonunda kabul edilmiş bir tarihtir ve esasen Îsâ’nın doğumuyla alâkalı değildir. 25 Aralık Roma İmparatorluğu’nda güneş ilâhı Mithra’nın bayramı olarak kutlanıyordu. IV. yüzyılda hıristiyanlar, Malaki kitabında yer alan “Fakat size, ismimden korkanlara, salâh güneşi kanatlarında şifa olarak doğacak” (4/2) ifadesini Hz. Îsâ olarak yorumlamışlar, güneş ilâhı Mithra’nın yerine “salâh güneşi Îsâ”yı koymuşlar ve bu günü “noel” olarak kabul etmişlerdir. Diğer taraftan Doğu ve Ermeni kiliselerinde 6 Ocak Hz. Îsâ’nın doğum günü olarak kabul edilmektedir.

Kur’an-ı Kerîm’de Hz. Îsâ’nın İmrân ailesine mensup olduğu ve bu ailenin Allah tarafından seçilip üstün kılındığı belirtilmekte; Îsâ’nın annesi Meryem’in babasından İmrân ismiyle söz edilmektedir (bk. Âl-i İmrân 3/33-35). İnciller’de ise Hz. Îsâ’nın annesi Meryem’in annesinden ve babasından söz edilmemekte, Zekeriyyâ’nın hanımı Elizabeth’in kız kardeşinin çocuğu olduğu belirtilmektedir. Meryem’in annesinin adı İslâmî kaynaklarda Hanne, hıristiyanî kaynaklarda Anna şeklinde geçer. Matta ve Luka İncilleri’nin Hz. Îsâ’nın şeceresini çelişkili biçimde verdiği görülmektedir (krş. Matta, 1/1-17; Luka, 3/23-38). Matta’nın verdiği soy kütüğü listesinde Hz. Dâvûd’dan Îsâ’ya kadar olan bölümde yirmi sekiz isim varken, Luka’nın verdiği listede bu sayı kırk birdir. Diğer taraftan şecerenin bu bölümüyle ilgili isimlerde de farklılıklar vardır. Üstelik Îsâ’nın babasız dünyaya geldiği kabul edildiği halde her iki liste Meryem’in nişanlısı Yûsuf’la son bulmaktadır. Birbiriyle çelişen bu iki listeyi uzlaştırmak için, Matta’daki listenin dülger Yûsuf’a, Luka’daki listenin ise Meryem’e ait olduğu ileri sürülmüştür; fakat bu te’vil çelişkiyi izah etmekten uzaktır.

Hz. Îsâ’nın dünyaya gelişiyle ilgili olarak Kur’an-ı Kerîm’de ve İnciller’de verilen bilgiler arasında benzerlikler ve farklılıklar vardır. 35-44. âyetlerde açıklandığı üzere, Kur’an’a göre İsrâiloğulları’ndan İmrân’ın karısı hamile kalır ve doğacak çocuğunu Allah’a (mâbed) adar. Umduğunun aksine bir kız doğurur, “Ben onun adını Meryem koydum ve işte ben onu ve soyunu kovulmuş şeytana karşı sana ısmarlıyorum” diyerek mâbede emanet eder. Hz. Zekeriyyâ Meryem’in bakımını üstlenir ve Meryem, mâbedin doğu tarafında bir odaya (mihrap) yerleştirilir. Hz. Meryem orada Allah tarafından rızıklandırılır; iffetli, her çeşit kötülükten uzak olarak büyür, herkesin imrendiği erdemli bir şahsiyete ulaşır. Meryem sûresinde yer alan ve bu âyetlerde (45 vd.) belirtilenle paralellik taşıyan açıklamalara göre Cebrâil, Meryem’e insan şeklinde görünür. Meryem irkilir ve ondan Allah’a sığınır. Cebrâil Allah tarafından görevlendirilmiş elçi olduğunu bildirerek Meryem’e bir erkek çocuk doğuracağı müjdesini verir. Meryem, iffetli bir insan olduğu ve kendisine erkek eli değmediği halde nasıl çocuğunun olacağını sorunca da Cebrâil, bunun Allah için kolay olduğunu söyler. Daha sonra Allah ruhundan üfler ve Meryem hâmile kalır (ayrıca bk. Enbiyâ 21/91; Tahrîm 66/12). 47. âyette bu noktanın izahı için şöyle buyurulmuştur: “İşte öyle, Allah dilediğini yaratır, bir işin olmasını istedi mi ona sadece ‘ol!’ der, o da oluverir.” Ayrıca Kur’an, Hz. Meryem’in doğum sancısından, çevresinden gördüğü tepkiden ve Hz. Îsâ’nın beşikte iken konuşmasından söz eder (Meryem 19/16-34).

İnciller’de verilen bilgilere göre (Matta, 1/18-25; Luka, 1/26-38) Cebrâil melek, Yûsuf ile nişanlı olan ve Nâsıra şehrinde oturan Meryem’in yanına gelerek “Selâm, ey nimete eren kız, rab seninledir” diye selâm verir. Meryem bu sözlerden şaşırır. Melek ona korkmamasını söyler, Allah önünde inâyet bulduğunu, bir oğlan doğuracağını, adını Îsâ koyacağını, onun büyük olacağını, ona “yüce Allah’ın oğlu” denileceğini, rab Allah’ın ona babası Dâvûd’un tahtını vereceğini, Ya‘kub’un evi üzerinde ebediyen saltanat süreceğini ve onun melekûtuna hiç son olmayacağını bildirir. Meryem’in “Bu nasıl olacak? Çünkü ben er bilmem” şeklindeki şaşkınlık içeren sorusuna ise “Rûhulkudüs senin üzerine gelecek, Yüce olanın kudreti üstüne gölge salacak; bunun için de doğacak olan mukaddese Allah’ın oğlu denecektir” diye cevap verir ve Allah’tan olan bir sözün hükümsüz kalmayacağını belirtir. Meryem Rûhulkudüs’ten gebe kalır. Aralarında ilişki olmadan nişanlısının gebe kalması üzerine sâlih bir adam olan Yûsuf, Meryem’i âleme rüsvâ etmemek için gizlice ondan ayrılmayı düşünür, fakat bu sırada rabbin meleği rüyada Yûsuf’a görünerek, “Sen Dâvûd oğlu Yûsuf, Meryem’i kendine karı olarak almaktan korkma, çünkü kendisinde doğmuş olan Rûhulkudüs’tendir. Ve bir oğul doğuracaktır ve onun adını Îsâ koyacaksın; çünkü kavmini günahlarından kurtaracak olan odur” der. Bunun üzerine Yûsuf, rabbin meleğinin kendisine buyurduğu gibi yapar ve karısını yanına alıp bir oğul doğuruncaya kadar onu bilmez (onunla cinsel ilişkide bulunmaz) ve çocuğun adını Îsâ koyar. Luka İncili’ndeki bilgiye göre Yûsuf ile Meryem, İmparator Augustus’un buyrultusu üzerine yapılan nüfus sayımında kendilerini yazdırmak üzere Galile’deki Nâsıra şehrinden Yahudiye’de Dâvûd’un şehri olan Beytlehem’e giderler. Bu sırada Meryem’in doğurması vakti gelir, orada ilk oğlunu doğurur, onu kundağa sarar ve handa kendilerine yer olmadığından bir yemliğe yatırır (2/1-7). Çok eski bir geleneğe göre ise Îsâ ahırda değil Beytlehem’e yakın bir mağarada dünyaya gelmiştir.

Kur’an-ı Kerîm’de Hz. Îsâ’nın hayatının tebliğ faaliyetine kadar geçen dönemiyle ilgili olarak sadece şu ifade yer alır: “Meryem oğlu ile annesini de bir âyet yaptık; ikisini de kalmaya elverişli, kaynak suyu bulunan yüksekçe bir yere yerleştirdik” (Mü’minûn 23/50). Daha sonraki dönemi hakkında verdiği bilgiler de İnciller’deki kadar ayrıntılı değildir. Kur’an’a göre Hz. Îsâ, semadan sofra indirmenin (Mâide 5/111; Saf 61/14) dışında, çamurdan kuş yapıp ona üfleme ve onun da kuş oluvermesi, ölüyü diriltme, körü ve cüzzam hastalığına tutulmuş kişiyi iyi etme, evlerde yenilen ve biriktirilen şeyleri haber verme gibi çeşitli mûcizelerle desteklenmiştir (Âl-i İmrân 3/49; Mâide 5/110). Peygamberliğini ortaya koyan açık delillere rağmen Hz. Îsâ’ya inanmayanlar onu öldürmek üzere tuzak kurar, plan yaparlar, fakat Allah onların planlarını bozar (Âl-i İmrân 3/54) ve Hz. Îsâ’yı kendi nezdine yükseltir (Nisâ 4/158).

Hz. Îsâ’nın hayatının tebliğ faaliyetine başlamasına kadarki dönemiyle ilgili olarak İnciller’de yer alan bilgiler özetle şöyledir: Îsâ, dünyaya geldikten sonra sekizinci günde sünnet edilir. Kırk günlük olunca Meryem’le Yûsuf, onu Mûsâ’nın şeriatına göre Tanrı’ya sunmak üzere Kudüs’e götürürler. Kudüs’te İsrail’in teselli bulmasını bekleyen ve kendisine Rûhulkudüs tarafından Mesîh’i görmeden ölmeyeceği bildirilmiş olan Simon adındaki sâlih ve dindar adam “ruh”un sevkiyle mâbede gelir, Îsâ’yı kucağına alır ve kurtarıcıyı gözleriyle gördüğü için Allah’a şükreder. Anası ve babası onun için söylenen şeylere şaşırırlar. O sırada Anna ismindeki yaşlı kadın peygamber de gelip benzer şeyler söyler. Rabbin şeriatına göre gerekenler yapıldıktan sonra Meryem’le Yûsuf, Îsâ’yı alarak Galile’ye, kendi şehirleri olan Nâsıra’ya dönerler (bk. Luka, 2/21-39). Îsâ Yahudiye Beytlehem’inde doğduğu zaman müneccimler Kudüs’e gelip “Yahudilerin kralı doğan zat nerededir? Çünkü onun yıldızını şarkta gördük ve ona secde kılmaya geldik” derler. Bunu işiten Kral Hirodes’in yüreği oynar. Müneccimleri gizlice çağırıp çocuğu araştırmalarını ister, “Bulduğunuz zaman bana haber verin ki ben de gelip ona secde kılayım” der ve onları Beytlehem’e gönderir. Onlar da şarkta gördükleri yıldızın izince gidip çocuğun bulunduğu eve ulaşırlar, eve girip anası Meryem’le çocuğu görünce yere kapanıp ona secde kılarlar, Hirodes’in yanına dönmesinler diye rüyada kendilerine bildirildiğinden memleketlerine başka yoldan giderler. Müneccimler yola çıktıktan sonra rabbin meleği Yûsuf’a rüyada görünüp Kral Hirodes’in Îsâ’yı öldürmek istediğini, bunun için onu ve anasını Mısır’a götürmesini, ikinci bir bildirime kadar orada kalmasını söyler. Yûsuf da Meryem ve Îsâ’yı alarak Mısır’a götürür. Kral Hirodes müneccimler tarafından aldatıldığını anlayınca çok kızar, Beytlehem’de ve bütün sınırları içindeki iki veya daha küçük yaştaki çocukları öldürtür. Hirodes’in ölümünden sonra Yûsuf meleğin bildirmesi üzerine çocuğu ve anasını alıp İsrâil diyarına döner. Hirodes’in yerine oğlunun kral olduğunu öğrenince oraya gitmeye korkar ve rüyada verilen bilgi üzerine Galile taraflarına çekilir ve Nâsıra’da oturur (Matta, 2/1-23). Îsâ büyür, kuvvetlenir ve hikmetle dolar; Allah’ın inayeti de ondan ayrılmaz. Bu arada Îsâ on iki yaşına gelince yahudi geleneğine uyularak Fısıh bayramı dolayısıyla Kudüs’e götürülür. Onu kaybeden ailesi, daha sonra mâbedde muallimler arasında dinî tartışmalar yaparken bulur. Îsâ’nın sorduğu sorular ve verdiği cevaplar oradakileri hayretler içinde bırakır. Sonra ana-babasıyla Nâsıra’ya gelir ve onlara itaatli olur. Bu dönemde de Îsâ hikmet ve kamette, Allah ve insanlar nezdinde inayette ilerleyip mesafe kateder (Luka, 2/40-52). Îsâ’nın, öğretilmediği halde kutsal yazıları açıp onları okuması insanları şaşırtır (Luka, 4/16-20; Yuhanna, 7/14-17).

Hz. Îsâ’nın tebliğ faaliyetine (Luka, 3/23’teki ifadeyle “hizmetine”) başlaması hakkında İnciller’de verilen bilgileri de şöyle özetlemek mümkündür: Îsâ otuz yaşlarına geldiği sıralarda Hz. Yahyâ “Tövbe edin, çünkü göklerin melekûtu (hükümranlığı) yakındır” diye Yahudiye çölünde vaaz ederek meydana çıkar. Kudüs, bütün Yahudiye ve bütün Erden çevresi ona gelip günahlarını itiraf eder ve Yahyâ onları vaftiz etmeye başlar. Mesîh olmadığını, kendisinin suyla vaftiz ettiğini, kendinden sonra gelecek olanın ise “kutsal ruh”la ve ateşle vaftiz edeceğini bildirir. Onunla beraber yahudiler büyük bir ümitle Mesîh’i beklemeye başlarlar. Bu sırada Îsâ vaftiz olmak üzere Galile’den Erden’e gelir. Yahyâ asıl kendisinin onun tarafından vaftiz edilmeye muhtaç olduğunu söylerse de Îsâ “Şimdi bırak, çünkü her salâhı böylece yerine getirmek bize gerekir” der. Îsâ vaftiz olunup sudan çıktığında gök açılır ve kutsal ruh bedenleşmiş bir surette güvercin gibi onun üzerine iner ve gökten “Benim sevgili oğlum budur (sensin) ve ondan (senden) hoşnudum” diye bir ses işitilir. Sonra Îsâ, Rûhulkudüs’le dolu olarak Erden’den döner, ruh tarafından çöle sevkedilir. Kırk gün kırk gece oruç tutar. Bu arada İblîs tarafından denenir, şeytan Îsâ’yı kandıramaz (Matta, 3/1-17, 4/1-11; Markos, 1/1-13; Luka, 3/1-22, 4/1-13; Yuhanna, 1/15-34; Îsâ’nın İblîs tarafından denenmesi olayı sadece sinoptik İnciller’de yani ilk üçünde yer almaktadır).

Hz. Îsâ’nın bir veya üç yıl süren tebliğ faaliyeti sırasında gelişen olaylar –onun biyografisi niteliğinde olan– İnciller’de geniş biçimde ele alınmaktadır. Bunlar ana hatlarıyla şöyledir: Îsâ’nın asıl tebliğ hayatı Galile’de geçer. Bu bölgede değişik yerleri dolaşan ve birkaç defa Kudüs’e giden Îsâ iki defa kendi memleketi olan Nâsıra’dan çıkarılır. Gittiği yerlerde halka vaaz eder, meseller vererek gerçekleri anlatır, muhataplarına vaktin tamam olduğunu, Allah’ın melekûtunun (hükümranlığı) yakın olduğunu, tövbe etmelerini ve İncil’e inanmalarını bildiren Îsâ, değişik zamanlarda ve yerlerde birçok mûcize gösterir: Suyu şaraba dönüştürür, çeşitli hastalıklara yakalanan insanları, kör ve dilsizleri iyileştirir, kötü ruhları çıkarır, ölüleri diriltir, çöldeki fırtınayı yatıştırır, beş bin kişilik bir topluluğu beş yemek ve iki balıkla doyurur, ölümünü ve dirilişini önceden haber verir, kendi sûreti değişir. Îsâ’ya inananlar çoğalır; buna karşılık cumartesi yasağı ile ilgili kuralları ihlâl etmesi yahudi otoritelerince tepkiyle karşılanır. Îsâ kendisine inananlar arasından havâri denilen on iki kişi seçer. Onlara nasıl dua edeceklerini öğretir. Meşhur dağ vaazını verir. Yazıcıların ve Ferîsîler’in çeşitli vesilelerle yönelttikleri eleştirileri ve sordukları soruları cevaplandırır. Havârilerini civar köy ve kasabalara göndererek Allah’ın hükümranlığını haber vermelerini ister. Yahudilerin, özellikle de onlar içinde en mutaassıp grup olan Ferîsîler’in dini yanlış yorumladıklarını, sadece dış görünüşe önem verip asıl mânayı unuttuklarını vurgular. Yahudilerin dinî anlayış ve yaşayışlarına yönelttiği tenkitler onların tepkisini çeker ve Îsâ’yı yok etmeye karar verirler. Havârilerden biri olan Yahuda İskariyot, Îsâ’yı ele vermek için, başkâhinlerle otuz gümüş para karşılığında anlaşır. Ancak Fısıh yemeği sırasında Îsâ, Petrus’un sürçeceğini, kendisinin de ele verileceğini bildirir, havârilerinden uyanık durup dua etmelerini ister. Biraz uzaklaşıp secdeye kapanır ve dua eder; havâriler ise onu dinlemeyip uyurlar. Kısa bir süre sonra Yahuda İskariyot, Romalı asker ve yahudilere Îsâ’yı gösterir ve tutuklatır. Sanhedrin denilen yüksek dinî meclis Îsâ’yı sorguya çeker, öldürülmesine karar verilir. Ertesi gün tekrar toplanan Sanhedrin Îsâ’yı, Roma’nın bölge valisi Pilatus’a gönderir; zira idama mahkûm etmek, resmen Roma valisinin yetkisindedir. Ancak Romalı idarecilerin dinî meselelere karışmadıklarını, dolayısıyla Pilatus’un önünde Îsâ’yı dinî düşünceleri sebebiyle suçlamanın idam cezasını onaylatmayı sağlamayacağını bildiklerinden onu halkı Romalılar’a karşı kışkırtmak, kendisini İsrâil’in kralı olarak tanıtmak ve böylece Roma kayserinin hâkimiyetini inkâr etmekle itham ederler. Pilatus Îsâ’yı sorguya çeker, fakat söz ve eylemlerinin suç oluşturmadığı kanaatine varır. Bunun üzerine onu salıvermek isterse de yahudiler Îsâ’yı suçlamakta ısrar ederler. Pilatus sorumluluktan kurtulmak için çare arar, Îsâ’nın Galile’den olduğunu öğrenince onu Hirodes’e gönderir. Hirodes Îsâ’yı sorgulayıp Pilatus’a iade eder. Gönlü Îsâ’yı affetmekten yana olan Pilatus sonunda halkın baskısı karşısında haça gerilmesini kabul edip Îsâ’yı onlara teslim eder. Bunun üzerine yahudiler Îsâ’yı Golgota denilen yere götürürler, dikenlerden bir taç örüp başına koyarlar, onunla alay edip üzerine tükürürler ve çarmıha gererler; başının üzerine de “Nâsıralı Îsâ, yahudilerin kralı” diye bir yazı asarlar. Cuma günü sabah saat dokuzda haça gerilen Îsâ öğleden sonra saat üçte ruhunu teslim eder. Ölümü anında “Allahım! Allahım! Beni niçin bıraktın?” diye seslenir. Askerlerden biri onun böğrünü mızrakla deler. Îsâ’nın cesedini Pilatus’tan izin alıp mezara koyarlar. Pazar günü Îsâ’nın kabrini ziyarete gelenler, mezarın boş olduğunu görürler. Îsâ dirilmiş olarak onlara görünür. Resûllerin İşleri’ndeki bilgiye göre (1/3-11) Îsâ elem çektikten sonra kırk gün süreyle onlara (havâriler) görünerek kendisini birçok delille diri göstermiş, Allah’ın melekûtu hakkında onlara öğütlerde bulunmuş, tâlimatlar vermiş; öğütlerini söyledikten sonra onlar bakarken yukarı alınmıştır. Markos’taki bilgiye göre (16/19) Îsâ göğe alınınca Allah’ın sağına oturmuştur.

İnciller’e göre Hz. Îsâ babasız dünyaya gelmiştir; hıristiyanlar bu durumu onun Tanrı’nın oğlu olmasıyla açıklar ve Hz. Îsâ’nın Tanrı’nın oğlu olduğuna inanırlar. Bununla birlikte İnciller’de Hz. Îsâ, bir taraftan Allah’ın oğlu ve rab diye, diğer taraftan da peygamber, kudretli bir peygamber, kral, yahudilerin kralı, Mesîh, Allah’ın kuzusu, Âdem oğlu, Yûsuf oğlu, Dâvûd oğlu, insanoğlu gibi sıfatlarla anılmaktadır. Yukarıda açıklandığı üzere İnciller’de Hz. Îsâ’nın çarmıha gerildiği, öldüğü, kısa bir süre sonra dirildiği ve daha sonra göğe alındığı belirtilir. Bu olay Hıristiyanlık’taki önemli bir inanca yani Hz. Îsâ’nın insanların günahlarına kefâret olarak çarmıha gerildiği inancına temel kılınmıştır. Yine İnciller’deki ifadelere göre –büyük sıkıntı ve felâketleri takiben– Îsâ (İnsanoğlu) dünyanın sonuna doğru tekrar gelecek, bütün melekler kendisiyle beraber olarak izzetiyle gelince izzetinin tahtı üzerine oturacak, iyileri kötülerden ayıracak, iyileri ödüllendirip kötüleri cezalandıracaktır (Matta, 24/4 vd., 25/31-46; Markos, 13/4 vd.; Luka, 21/7 vd.).

Kur’an-ı Kerîm’e göre Hz. Îsâ İsrâiloğulları’na gönderilmiş bir peygamberdir ve kendisine İncil verilmiştir (Âl-i İmrân 3/49; Nisâ 4/171; Zuhruf 43/59; Hadîd 57/27; Saf 61/6; onun ülü’l-azm peygamberlerden sayılması hakkında krş. Ahzâb 33/7 ve Ahkaf 46/35). Adı Îsâ, sıfatı Meryem oğlu, lakabı Mesîh olarak geçen (Âl-i İmrân 3/45) Hz. Îsâ ile ilgili olarak Kur’an’da kullanılan belli başlı ifadeler şunlardır: Îsâ Allah’tan bir kelimedir (Âl-i İmrân 3/45; Nisâ 4/171) ve bir ruhtur (Nisâ 4/171); Rûhulkudüs ile desteklenmiştir (Bakara 2/87, 253; Mâide 5/110); annesiyle birlikte Allah tarafından bir âyet kılınmıştır (Mü’minûn 23/50); Allah ona kitabı, hikmeti, Tevrat ve İncil’i öğretmiştir (Mâide 5/110; Âl-i İmrân 3/48); annesine karşı hürmetkârdır (Meryem 19/32); sâlihlerdendir, şânı yücedir, Allah’a yakın olanlardandır (Âl-i İmrân 3/45-46); Allah ona kitap vermiş, onu peygamber yapmış, mübarek kılmıştır (Mâide 5/75; Meryem 19/30-31); bir insandır, bir kuldur (Nisâ 4/172; Mâide 5/75; Meryem 19/30; Zuhruf 43/59); beşikte iken konuşan peygamberdir (Âl-i İmrân 3/46; Mâide 5/110; Meryem 19/29-33); Tevrat’ı tasdik etmiş, bazı yasakları kaldırmıştır (Âl-i İmrân 3/50-51; Mâide 5/46); kavmine namazı ve zekâtı emretmiştir (Meryem 19/31); ayrıca “Ey İsrâiloğulları! Bilin ki benden önceki Tevrat’ı doğrulamak ve benden sonra gelecek Ahmed isimli elçiyi müjdelemek üzere size Allah tarafından gönderilmiş elçiyim” (Saf 61/6) diyerek Hz. Muhammed’in geleceğini müjdelemiştir.

Kur’an’da Hz. Îsâ’nın babasız dünyaya gelişi ilâhî kudretin bir tecellisi olarak nitelenmekte ve bu sûrenin 59. âyetinde onun yaratılışıyla Âdem’in yaratılışı arasındaki benzerliğe işaret edilmektedir. Ayrıca Kur’an’da Hz. Îsâ’nın kendisini asla ilâh olarak takdim etmediği açık biçimde belirtilmektedir (bk. Mâide 5/116-117; Hz. Îsâ’nın Hıristiyanlık’taki “teslîs” inancının bir öğesi haline getirilmesi ve Kur’an’ın bu anlayışı mahkûm etmesi hakkında bk. Nisâ 4/171; Mâide 5/72-76). Öte yandan Kur’an Hz. Îsâ’nın öldürülmediğini, çarmıha da gerilmediğini; Allah katına yükseltildiğini bildirmektedir (bu konuda bilgi için bk. Nisâ 4/155-161).

Kelime, gerek sözlü gerek sözsüz anlatımları ifade eden bir sözcüktür. Âyet-i kerîmede Hz. Îsâ’dan kelime diye bahsedilmesi değişik şekillerde açıklanmıştır. Yaygın olan yoruma göre Hz. Îsâ, insanın meydana gelmesinde bilinen şeklin dışında (baba faktörü olmaksızın) yani yüce Allah’ın “ol” sözünün doğrudan sonucu olarak ana rahmine düştüğünden böyle anılmıştır. Esasen bütün yaratılmışlar, Cenâb-ı Allah’ın varlık verme (tekvîn) iradesinin eseri olarak, fakat yine O’nun iradesiyle var olan ve işleyen bir sebepler manzumesi içinde meydana gelirler. Hz. Îsâ’da ise Allah Teâlâ baba faktörünün bulunmamasını murat ettiğinden, onu bu mûcizevî yaratılışının belirgin bir ifadesi olmak üzere “kendisinden bir kelime” şeklinde anmıştır (Râzî, VIII, 47; İbn Âşûr, III, 245). Bu yorumla bağlantılı olarak bazı eserlerde “kelâm” ve “kelime” sözcükleri arasındaki ilişkiye değinilir ve ikincisinin daha kapsamlı olduğuna dikkat çekilir: Kelâm “sırf işitme duyusu aracılığı ile bir mâna telkin edilmesi”ni ifade ederken, kelime “gerek işitme gerekse görme duyularıyla telkin edilen mânalar”ı kapsar. Buna göre ağızdan çıkan anlamlı sesler veya kitapta yazılı anlamlı yazılar kelime olduğu gibi, evrene bir bakıldığında belirgin biçimde algılanan ve gözden gönüle geçip his etkisi altında cüz’î veya küllî bir mâna telkin eden somut varlıklar da birer kelimedirler. İşte Hz. Îsâ da bunlardan biri idi ve Hz. Meryem’e böyle bir tesirle gelmişti (Elmalılı, II, 1101). Bazı bilginler yüce Allah’ın daha önceki peygamberlere gönderdiği kitaplarda Hz. Îsâ’nın geleceğini bildirip ondan “söz” etmiş olması sebebiyle Hz. Îsâ’nın bu şekilde anıldığı kanaatindedirler. Başka bir yoruma göre ise kelime, Cenâb-ı Hakk’ın Hz. Îsâ’ya verdiği bir isimdir (bk. İbn Atıyye, I, 435; Hıristiyanlık’ta Hz. Îsâ’nın “kelime=logos” olarak nitelenmesinin anlamı hakkında bk. Nisâ 4/171).

Âyet-i kerîmede kelime sözcüğünün onu yüce Allah’a bağlayan bir ifade içinde kullanılması, yani “O’ndan (Allah’tan) bir kelime” denmesindeki incelikler açıklanırken şu hususa dikkat çekilir: Buradaki “-den,

-dan, tarafından” mânalarına gelen “min” harfi, hıristiyanların ve hulûl teorisi taraftarlarının (Allah’ın insan biçimine girdiğini savunanların) düşündüğü gibi –hâşâ– Hz. Îsâ’nın O’ndan bir parça olduğunu belirtme anlamında olmayıp, onun yaratılışında Allah’ın kelimesinin etkisinin daha açık ve güçlü olduğunu ifade içindir. Bir başka anlatımla, baba faktörünün bulunmadığı ve Hz. Îsâ’nın doğrudan doğruya O’nun “ol” emrinin sonucu meydana geldiği vurgulanmaktadır (Râzî, VIII, 49). Burada “bi-kelimetihî” (O’nun kelimesi) buyurulmayıp da “bi-kelimetin minhü” şeklinde nekre (belirsiz) bir isim olarak geçmesinden hareketle bazı ifade incelikleri tesbit edilmesi ise (bk. Elmalılı, II, 1101-1102) kanaatimizce isabetli değildir. Çünkü Nisâ sûresinin 171. âyetinde Hz. Îsâ hakkında “kelimetühû” (O’nun kelimesi) ifadesi kullanılmıştır.

Âyet-i kerîmede Hz. Îsâ’nın lakabı olarak anılan mesîh kelimesini birçok müfessir Arapça mesh kökünden türemiş kabul ederek buna değişik mânalar vermişlerdir (bk. Râzî, VIII, 49-50). Kelimenin Ârâmîce aslı olan meşîhâ ve İbrânîce aslı olan mâşiah, “sıvazlanmış” anlamına gelmekte olup, İsrâiloğulları’nda hükümdarlık görevine başlarken kâhin (üst düzey din adamı) tarafından kutsal yağ sürülmesi geleneğine bağlı olarak krala mesih unvanı verilir olmuştur (bk. Zemahşerî, I, 189; Reşîd Rızâ, III, 305; Ömer Faruk Harman, “Hz. Îsâ”, İFAV Ans., II, 423; a.mlf., “Mesih”, a.g.e., III, 224). Muhammed Abduh, Mesîh lakabının bu gelenek içinde taşıdığı anlamın Hz. Îsâ’ya uygun düştüğünü şöyle açıklar: Hükümdar, adaleti gerçekleştirmesi ve halkın uğradığı haksızlıkları gidermesi için başa geçirilir. Îsâ Mesîh de bunu yapmıştır. Zira yahudiler, Hz. Îsâ peygamber olarak gönderildiğinde kutsal kitabın lafızlarına sımsıkı yapışmış, kutsal kitap yazarlarının ve Ferîsîler’in anlayış ve kuruntularına mutlak biçimde teslim olmuş bulunuyorlar, bu sebeple de büyük sıkıntılar çekiyorlardı. İşte Mesîh onların dinin gerçek amaçlarına dönmelerini ve haksızlıkları ortadan kaldıran kardeşliğe yönelmelerini sağlamıştır. M. Reşîd Rızâ bu yorumun, Hz. Îsâ’nın hükümdarlığının maddî değil mânevî (ruhanî) olduğu anlamına işaret ettiğini belirttikten sonra; bu âyette Hz. Îsâ hakkında Mesîh kelimesinin bir özel isim olarak kullanıldığı ve özel isimlerde sözlük anlamının taşıdığı sıfatların bulunmasının şart olmadığı fikrini daha kuvvetli bulur (Reşîd Rızâ, III, 305). Bazı müfessirler Mesîh kelimesinin İbrânîce’de “mübarek, kutlu” anlamına geldiğini belirterek bu anlam ile “Nerede olursam olayım, o beni kutlu ve bereketli kıldı” (Meryem 19/31) meâlindeki âyet arasında bağ kurarlar (bk. Zemahşerî, I, 189).

Âyet-i kerîmede Hz. Îsâ “Meryem oğlu” şeklinde anneye nisbet edilmekte, böylece bir taraftan onun babasız dünyaya geldiğine ve Allah katında özel bir yere sahip olduğuna diğer taraftan da Hz. Meryem’in öteki kadınlara üstünlüğüne işaret edilmektedir (Zemahşerî, I, 190; Râzî, VIII, 50). Burada Meryem oğlu buyurularak Hz. Îsâ’yı –hâşâ– Allah’ın oğlu kabul eden hıristiyanlara reddiyede bulunulduğu da gözden kaçırılmamalıdır.

“İtibarlı” diye çevirdiğimiz vecîh kelimesi “şerefli, itibarlı, yüksek mertebeye sahip” anlamlarına gelir. Hz. Îsâ’nın dünyadaki itibarı peygamberlik ve diğer insanlara üstün olma, âhiretteki itibarı da kendine şefaat yetkisi verilmesi ve cennette yüksek mevkilere konması şeklinde açıklanmıştır (İbn Atıyye, I, 436; Zemahşerî, I, 190). Bir âyet-i kerîmede Hz. Mûsâ’ya kavminin büyük sıkıntılar çektirdiğine değinildikten sonra onun Allah katında itibarlı (vecih) olduğu belirtilir (Ahzâb 33/69). Hz. Îsâ’nın da ağır ithamlara mâruz kaldığı göz önüne alınırsa, burada revâ görülecek kötü muamelenin onun değer ve itibarına halel getiremeyeceğinin bildirildiği; ayrıca “dünyada da âhirette de itibarlı” buyurularak Hz. Îsâ’nın tebliğ görevi esnasında horlanacak olsa da daha sonra asırlar boyu insanların ona gönüllerinde ulvî bir yer ayıracağı mânasının bulunduğu düşünülebilir. Buna bağlı bir anlam da, onun bu şeref ve itibariyle ilâhî tebliğ görevi ve “kul”luk vasfı arasında sıkı bir irtibat bulunduğu ve insanların ona “tanrı”lık vasfı vermesinin gerçek statüsünde bir değişiklik meydana getirmeyeceğidir.

“Yakın kılınanlar”dan (mukarrabîn) maksat, meleklerden özel konum ve göreve sahip olanlar (meselâ bk. Nisâ 4/172), Allah katında yüksek mertebeye lâyık görülen kullar (meselâ bk. Vâkıa 56/88), dünyada yüksek mevki sahibi kişilerden itibar gören insanlardır (meselâ bk. Şuarâ 26/42). Burada da Hz. Îsâ’nın Allah katında çok üstün bir mevkiye sahip olacağı bildirilirken, aynı zamanda onun kulluk sıfatına imada bulunulmaktadır. Bazı müfessirler bu kelime ile onun göğe kaldırılacağına ve meleklerin arasına katılacağına işaret edildiğini belirtirler (meselâ bk. Zemahşerî, I, 190; Râzî, VIII, 51. Hz. Îsâ hakkında bilgi için bk. Ömer Faruk Harman, “Îsâ”, DİA, XXII, 465-473; a.mlf., “Hz. İsa”, İFAV Ans., II, 423-431).




Kaynak : Kur'an Yolu Tefsiri Cilt: 1 Sayfa: 565-575
 

LiLa

Dekorazon sever
Platin Üye
Kayıtlı Kullanıcı
11 Tem 2019
239
81,532
93

İtibar Puanı:

﴾45﴿
Melekler demişti ki: “Ey Meryem! Allah seni kendisinden bir kelime ile müjdeliyor. Adı Meryem oğlu Îsâ Mesîh’tir, dünyada da âhirette de itibarlı ve (Allah’a) yakın kılınanlardandır.
Yine kuranda Nisa suresi 155-161

﴾155﴿
Sözlerinden dönmeleri, Allah’ın âyetlerini inkâr etmeleri, haksız yere peygamberleri öldürmeleri ve “Kalplerimiz kılıflanmıştır” demeleri sebebiyle... Dahası inkârları sebebiyle Allah o kalpler üzerine mühür vurmuştur. Pek azı müstesna artık iman etmezler.
﴾156﴿
Bir de inkâr etmelerinden ve Meryem’e büyük bir iftira atmalarından;
﴾157﴿
“Allah elçisi Meryem oğlu Îsâ Mesîh’i öldürdük” demeleri yüzünden... Hâlbuki onu ne öldürdüler ne de çarmıha gerdiler; (başkası ona benzer kılındığı için) şüphe içine düşürüldüler. Onun hakkında ihtilâfa düşenler bu konuda tam bir kararsızlık içindedirler. Bu hususta zanna uyma dışında hiçbir bilgileri yoktur ve kesin olarak onu öldürmemişlerdir.
﴾158﴿
Bilâkis Allah onu kendine kaldırmıştır. Allah izzet ve hikmet sahibidir.
﴾159﴿
Ehl-i kitap’tan her biri ölümünden önce ona mutlaka iman edecektir; o da kıyamet gününde onlara şahit olacaktır.
﴾160-161﴿
Yahudilerin zulmü sebebiyle, bir de pek çok kimseyi Allah yolundan engellemeleri, kendilerine yasaklandığı halde faizi almaları ve haksızlıkla insanların mallarını yemeleri yüzünden önceden helâl kılınan temiz ve iyi şeyleri onlara haram kıldık ve içlerinden inkâra sapanlara acı bir azap hazırladık.
Burada Hz isa'nın Allah katına alındığı belirtiliyor. Peki Hz isa kıyamet zamanı ineceği nerede yazıyor ?
 

Anandpoene

Kayıtlı Kullanıcı
29 Ocak 2021
14
1,912
78

İtibar Puanı:

Bediüzzaman Hazretleri bu konuyu veciz ifadeleriyle şöyle ifade etmektedir:
Hz. İsa ve Mehdi geldi mi? Onları nasıl tanıyacağız?
Hz. İsa’nın (a.s) doğumu, hayatı ve Allah katına yükseltilmesi hep mucizevî bir şekilde olmuştur. Bu büyük peygamberin hayatı Kur’an'da ayrıntılı olarak anlatılmıştır. Bir ayette mealen şöyle buyrulur: “... Meryem oğlu Mesih İsa, ancak Allah'ın elçisi, Meryem’e ulaştırdığı('ol' emriyle onda var ettiği) kelimesi ve kendisinden bir ruhtur.”[3]
Başka bir ayette ise şöyle buyrulmaktadır: “Hani Melekler, şöyle demişti " Ey Meryem! Doğrusu Allah kendinden bir kelimeyi sana müjdelemektedir. Onun adı Meryem oğlu İsa Mesih’tir. O, dünyada da, ahirette de itibarlı ve Allah’a çok yakın olanlardandır.”[4]
Diğer bir ayette de şöyle buyrulur: "Şüphesiz, Allah katında İsa’nın durumu (yaratılışı bakımından) Âdem’in durumu gibidir. Onu topraktan yarattı, sonra ona "ol” dedi. O da hemen oluverdi.”[5]
Bu ayette iki peygamber arasındaki bazı benzerliklere dikkat çekilmiştir. Allah Hz. Âdem’e "Ol" demiş ve O da yaratılmıştır. İşte Hz. İsa'nın ilk yaratılışı da Allah'ın "Ol" demesiyle gerçekleşmiştir. Hz. Âdem (a.s) anne ve babasız, Hz. İsa ise babasız olarak yaratılmıştır. Evet, her şeye kadir olan Cenab-ı Hak, insanı isterse Hz Âdem gibi ana- babasız yaratır, isterse Hz. İsa’yı yarattığı gibi babasız yaratır, isterse anne ve babayı vesile ederek yaratır. Zira“O, yaratmanın her çeşidini bilir.”[6]
Bu iki peygamber arasındaki diğer bir benzerlik ise, Hz. Adem'in cennetten yeryüzüne indirilmesi, Hz. İsa'nın da ahir zamanda semavattan tekrar yeryüzüne indirilmesidir.

Hz. İsa Vefat etmedi mi? Eğer vefat etmediyse o tekrar yeryüzüne inecek mi?


Kur’an-ı Kerim'de Hz. İsa'nın Allah katına yükseltildiği ve bir benzerinin, o zannedilerek öldürüldüğü haber verilmiştir. Bu hakikat bir ayette mealen şöyle ifade buyrulur: “Ey İsa! Şüphesiz, seni ben vefat ettireceğim. Seni kendime yükselteceğim…”[7]

Başka bir ayette ise şöyle buyurulmaktadır: “Oysa O’nu öldürmediler ve asmadılar. Fakat onlara öyle gibi gösterildi. O’nun hakkında anlaşmazlığa düşenler, bu konuda kesin bir şüphe içindedirler. O hususta hiçbir bilgileri yoktur. Sadece zanna uyuyorlar. O’nu kesin olarak öldürmediler.”[8]

Bir başka bir ayette de şöyle buyrulur: “İnkarcılar onu öldürmek için tuzak kurmuşlardır, ama Allah bu tuzağı bozmuştur.”[9]

Bu ayetlerden de açıkça anlaşıldığı gibi Hz. İsa hayattadır, ruhu henüz kabzedilmemiş ve eceli gelmemiştir. O’nun dünyada göreceği daha birçok hayırlı ve mühim işleri vardır. Yeryüzüne inecek ve vazifesini ifa ettikten sonra o da her nefis gibi vefat edecektir.

Bediüzzaman Hazretleri hayat tabakalarını anlatırken Hz. İsa’nın vefat etmediğini, O’nun üçüncü tabaka-i hayatta bulunduğunu şöyle ifade eder: “Üçüncü Tabaka-i Hayat: Hazret-i İdris ve İsa Aleyhimesselâm’ın tabaka-i hayatlarıdır ki, beşeriyet levazımatından tecerrüd ile, melek hayatı gibi bir hayata girerek nuranî bir letafet kesbeder. Âdeta beden-i misalî letafetinde ve cesed-i necmî nuraniyetinde olan cism-i dünyevîleriyle semavatta bulunurlar.” [10]

Hz. İsa'nın ahir zamanda ikinci kez bir mucize olarak yeniden dünyaya geleceğine dair ayet ve hadisler mevcuttur. Hz. İsa'nın tekrar yeryüzüne inecek olmasından dolayı O, gerek Müslümanlar ve gerekse Hıristiyanlar tarafından büyük bir merakla ve heyecanla beklenmektedir.

Hz. İsa'nın yeryüzüne inişi ahir zamanın ikinci devresi ve kıyametin büyük bir alameti olacaktır.

Peygamber Efendimiz (sav.) bir hadis-i şeriflerinde; “On büyük alamet vuku bulmadıkça kıyamet kopmayacaktır…buyurmuş ve bunlardan birisinin de “İsa bin Meryem’in çıkması…”[11] olduğunu ifade etmiştir.

Bir başka hadis-i şeriflerinde ise, “Hayatım kudret elinde olan Allah’a yemin ederim ki, Meryem oğlu (İsa Aleyhisselam)’ın adil bir hakim olarak sizin içinize inmesi muhakkak yakındır.”[12] buyurmuştur.
 

Bülent 

Platin Üye
8 Nis 2021
385
125,850
93
Eskişehir

İtibar Puanı:

Ben Mesih'in gelmeyeceğini düşünüyorum. :affet:
Bende aynı görüşteyim 🤔
[automerge]1621006455[/automerge]
﴾45﴿
Melekler demişti ki: “Ey Meryem! Allah seni kendisinden bir kelime ile müjdeliyor. Adı Meryem oğlu Îsâ Mesîh’tir, dünyada da âhirette de itibarlı ve (Allah’a) yakın kılınanlardandır.
Maide suresi 116-117 surelerinde hz isanın gelmeyeceği ile ilgili bilgiler verilmiştir zaten
 

ErSan.Net 

ErSan KaRaVeLioĞLu
Yönetici
❤️ AskPartisi.Com ❤️
21 Haz 2019
38,457
1,991,253
113
41
Yumurtalık/Adana

İtibar Puanı:

Bediüzzaman Hazretleri bu konuyu veciz ifadeleriyle şöyle ifade etmektedir:
Hz. İsa ve Mehdi geldi mi? Onları nasıl tanıyacağız?
Hz. İsa’nın (a.s) doğumu, hayatı ve Allah katına yükseltilmesi hep mucizevî bir şekilde olmuştur. Bu büyük peygamberin hayatı Kur’an'da ayrıntılı olarak anlatılmıştır. Bir ayette mealen şöyle buyrulur: “... Meryem oğlu Mesih İsa, ancak Allah'ın elçisi, Meryem’e ulaştırdığı('ol' emriyle onda var ettiği) kelimesi ve kendisinden bir ruhtur.”[3]
Başka bir ayette ise şöyle buyrulmaktadır: “Hani Melekler, şöyle demişti " Ey Meryem! Doğrusu Allah kendinden bir kelimeyi sana müjdelemektedir. Onun adı Meryem oğlu İsa Mesih’tir. O, dünyada da, ahirette de itibarlı ve Allah’a çok yakın olanlardandır.”[4]
Diğer bir ayette de şöyle buyrulur: "Şüphesiz, Allah katında İsa’nın durumu (yaratılışı bakımından) Âdem’in durumu gibidir. Onu topraktan yarattı, sonra ona "ol” dedi. O da hemen oluverdi.”[5]
Bu ayette iki peygamber arasındaki bazı benzerliklere dikkat çekilmiştir. Allah Hz. Âdem’e "Ol" demiş ve O da yaratılmıştır. İşte Hz. İsa'nın ilk yaratılışı da Allah'ın "Ol" demesiyle gerçekleşmiştir. Hz. Âdem (a.s) anne ve babasız, Hz. İsa ise babasız olarak yaratılmıştır. Evet, her şeye kadir olan Cenab-ı Hak, insanı isterse Hz Âdem gibi ana- babasız yaratır, isterse Hz. İsa’yı yarattığı gibi babasız yaratır, isterse anne ve babayı vesile ederek yaratır. Zira“O, yaratmanın her çeşidini bilir.”[6]
Bu iki peygamber arasındaki diğer bir benzerlik ise, Hz. Adem'in cennetten yeryüzüne indirilmesi, Hz. İsa'nın da ahir zamanda semavattan tekrar yeryüzüne indirilmesidir.

Hz. İsa Vefat etmedi mi? Eğer vefat etmediyse o tekrar yeryüzüne inecek mi?


Kur’an-ı Kerim'de Hz. İsa'nın Allah katına yükseltildiği ve bir benzerinin, o zannedilerek öldürüldüğü haber verilmiştir. Bu hakikat bir ayette mealen şöyle ifade buyrulur: “Ey İsa! Şüphesiz, seni ben vefat ettireceğim. Seni kendime yükselteceğim…”[7]

Başka bir ayette ise şöyle buyurulmaktadır: “Oysa O’nu öldürmediler ve asmadılar. Fakat onlara öyle gibi gösterildi. O’nun hakkında anlaşmazlığa düşenler, bu konuda kesin bir şüphe içindedirler. O hususta hiçbir bilgileri yoktur. Sadece zanna uyuyorlar. O’nu kesin olarak öldürmediler.”[8]

Bir başka bir ayette de şöyle buyrulur: “İnkarcılar onu öldürmek için tuzak kurmuşlardır, ama Allah bu tuzağı bozmuştur.”[9]

Bu ayetlerden de açıkça anlaşıldığı gibi Hz. İsa hayattadır, ruhu henüz kabzedilmemiş ve eceli gelmemiştir. O’nun dünyada göreceği daha birçok hayırlı ve mühim işleri vardır. Yeryüzüne inecek ve vazifesini ifa ettikten sonra o da her nefis gibi vefat edecektir.

Bediüzzaman Hazretleri hayat tabakalarını anlatırken Hz. İsa’nın vefat etmediğini, O’nun üçüncü tabaka-i hayatta bulunduğunu şöyle ifade eder: “Üçüncü Tabaka-i Hayat: Hazret-i İdris ve İsa Aleyhimesselâm’ın tabaka-i hayatlarıdır ki, beşeriyet levazımatından tecerrüd ile, melek hayatı gibi bir hayata girerek nuranî bir letafet kesbeder. Âdeta beden-i misalî letafetinde ve cesed-i necmî nuraniyetinde olan cism-i dünyevîleriyle semavatta bulunurlar.” [10]

Hz. İsa'nın ahir zamanda ikinci kez bir mucize olarak yeniden dünyaya geleceğine dair ayet ve hadisler mevcuttur. Hz. İsa'nın tekrar yeryüzüne inecek olmasından dolayı O, gerek Müslümanlar ve gerekse Hıristiyanlar tarafından büyük bir merakla ve heyecanla beklenmektedir.

Hz. İsa'nın yeryüzüne inişi ahir zamanın ikinci devresi ve kıyametin büyük bir alameti olacaktır.

Peygamber Efendimiz (sav.) bir hadis-i şeriflerinde; “On büyük alamet vuku bulmadıkça kıyamet kopmayacaktır…buyurmuş ve bunlardan birisinin de “İsa bin Meryem’in çıkması…”[11] olduğunu ifade etmiştir.

Bir başka hadis-i şeriflerinde ise, “Hayatım kudret elinde olan Allah’a yemin ederim ki, Meryem oğlu (İsa Aleyhisselam)’ın adil bir hakim olarak sizin içinize inmesi muhakkak yakındır.”[12] buyurmuştur.
Bende aynı görüşteyim 🤔
Yukarıda Canan arkadaşımız geleceği ile ilgili detaylı bilgi vermiş ya gelirse :deli1:
 

Bülent 

Platin Üye
8 Nis 2021
385
125,850
93
Eskişehir

İtibar Puanı:

Hz mesih yani hz isa enbiya suresi 116 ve 117 dururken kusura bakmayın ama gelmeyecek...
EN iyisini Allah C.C bilir

Diyelim ki Hz.isa gelecek...

peki nediye gelecek. Peygamber olarak mı gelecek normal bir insan olarak... Peygamber olarak gelmiyecek ise ozaman peygamberliği general olarak düşünürsek apoletleri dökülmüş normal bir asker olarak gelmesinin mantığını açıklarmışsınız?

Özellikle bu Hz isa nın yeryüzüne gelme mevzusu Yahudilerde ve hiristiyanlıkta da var. Peki Yahudiler Hz isa yı niyet bekliyor? Çünkü onlar Hz isanın doğumuyla birlikte ona inanmamıştı ve tevratta hz İsa’nın geleceği ile müjdesinin milattan sonra sıfır senesinde gelen hz isanın olmadığına inandıkları için onlar hala hz isayı beklemektedirler.

Hatta 2021 yılında mart ayında bütün hahamların kabul ettiği ve ismi ben David olan insanı mesih olarak kabul ettiler...Şimdi bu hz isanın tekrar yeryüzüne gelişi mevzusu belkide bizim dinimize israliyattan geçmiş olabilir mi???
 
Moderatör tarafında düzenlendi:

Lora

Kayıtlı Kullanıcı
4 Ara 2019
30
5,247
83

İtibar Puanı:

Hz mesih yani hz isa enbiya suresi 116 ve 117 dururken kusura bakmayın ama gelmeyecek...
EN iyisini Allah C.C bilir

Diyelim ki Hz.isa gelecek...

peki nediye gelecek. Peygamber olarak mı gelecek normal bir insan olarak... Peygamber olarak gelmiyecek ise ozaman peygamberliği general olarak düşünürsek apoletleri dökülmüş normal bir asker olarak gelmesinin mantığını açıklarmışsınız?

Özellikle bu Hz isa nın yeryüzüne gelme mevzusu Yahudilerde ve hiristiyanlıkta da var. Peki Yahudiler Hz isa yı niyet bekliyor? Çünkü onlar Hz isanın doğumuyla birlikte ona inanmamıştı ve tevratta hz İsa’nın geleceği ile müjdesinin milattan sonra sıfır senesinde gelen hz isanın olmadığına inandıkları için onlar hala hz isayı beklemektedirler.

Hatta 2021 yılında mart ayında bütün hahamların kabul ettiği ve ismi ben David olan insanı mesih olarak kabul ettiler...Şimdi bu hz isanın tekrar yeryüzüne gelişi mevzusu belkide bizim dinimize israliyattan geçmiş olabilir mi???

Bende normal insan olarak geleceği düşüncesindeyim.
 

Cansu.35

Dikenin çiçeği var diye sevinelim
Platin Üye
31 Tem 2019
388
139,265
93
Izmir

İtibar Puanı:

Mesîh kelimesinin aslı Ârâmîce meşiha, İbrânîce mâşiahtır. Sâmî dillerde müşterek olan kelimenin fiil kökü Arapça’da meseha, Asur dilinde maşâhu, Ârâmîce ve İbrânîce’de mâşâh olup “el sürmek, elle sıvazlamak, boyutunu anlamak için eli bir şeyin üzerine koymak, yağ sürmek, yağla meshetmek” anlamındadır (Gesenius, s. 602; Koehler – Baumgartner, II, 643-645; V, 1922-1923). Mesîh terim olarak “yağ sürülmüş, yani yağla meshetmek suretiyle bir işe hasredilmiş, dinî bir görevi ifaya elverişli hale getirilmiş, dinî bir görevle vazifelendirilmiş, Tanrı’nın bir görev tevdi etmek üzere el koyduğu kişi” mânasına gelmektedir. Kelime Grekçe’ye christos, Latince’ye christus olarak geçmiştir (DB, IV/I, s. 1032; IV/II, s. 1808).

Müslüman dilcilerin çoğu, Kur’an’da on bir yerde ve sadece Hz. Îsâ’nın adı veya lakabı şeklinde geçen mesîhin Arapça bir kökten geldiğini kabul etmekle birlikte kelimenin aslının İbrânîce, Ârâmîce veya Süryânîce olduğunu ileri sürenler de vardır (Zemahşerî, I, 430; Fahreddin er-Râzî, VIII, 49). Kelime, Arapça olduğunu kabul edenlerden bazılarına göre “gezmek, dolaşmak” anlamındaki “seyh” kökünden türetilmiştir; “mesh” kökünden geldiğini kabul edenlere göre ise kelimenin yukarıda verilen Sâmî dillerdeki ortak mânalarının dışında “silmek, su ile meshetmek, temizlemek, düzlemek; yalan söylemek” gibi anlamları da vardır (Lisânü’l-ʿArab, “msḥ” md.). İslâm kaynaklarındaki rivayetlere göre Hz. Îsâ’ya bu ad çok gezdiği, dokunmak suretiyle hastaları iyileştirdiği, yağla meshedilmiş olarak doğduğu, doğduğunda şeytan ilişmesinden korunması için Cebrâil’in kendisine kanadıyla dokunduğu, güzel yüzlü olduğu için verilmiştir (Râgıb el-İsfahânî, el-Müfredât, “msḥ” md.; Taberî, VI, 414). İleride gelecek bir kurtarıcı inancı gerek ilkel ve millî gerekse büyük dinlerde mevcut olup beklenen bu kurtarıcı çeşitli isimlerle adlandırılmaktadır; bunlardan biri de mesîhtir.

Mesîh telakkisi Yahudilik’te çok köklü bir inanç olup yahudi âmentüsünün temel unsurlarından biridir. Gerek Eski Ahid’de yer alan ve çeşitli şahıslar tarafından ifade edilen ileride gelecek kurtarıcı müjdesi gerekse yahudilerin seçkin halk oldukları inancı ve bu inançla çelişen tarihî olaylar onlarda bir kurtarıcı beklentisi doğurmuştur. Yahudilere göre beklenen mesîh henüz gelmemiştir. Hıristiyanlar ise yahudilerin bekledikleri mesîhin Hz. Îsâ olduğunu kabul etmekte, ona çeşitli nitelikler atfetmekte ve ikinci defa geleceğine inanmaktadırlar.

İbrânîce Eski Ahid’de “maşiah” kelimesi Tevrat’ta dört, Neviim’de yirmi ve Ketuvim’de on dört olmak üzere toplam otuz sekiz defa geçmekte, temelde Tanrı tarafından özel bir kuvvetle ve görevle teçhiz edilmiş kişiyi yani kâhini (Levililer, 4/3, 5, 16) ve kralları (I. Samuel, 2/10; 12/3; I. Krallar, 19/16), hatta -peygamberler görevlerine böyle bir ritüelle başlamamalarına rağmen- bazı peygamberleri işaret için kullanılmaktadır (Mezmur, 105/15; I. Tarihler, 16/22).

Mesîh kelimesi yahudi kutsal kitabında öncelikle kralları ifade etmektedir. Eski doğuda kralın kutsal olduğuna, halkın yönetimi ve kurtuluşu için ilâhî bir güçle donatıldığına inanılıyor ve bu inanç bazı ritüellerle ortaya konuyordu ki bunların en önemlilerinden biri de yağla meshedilme idi. Bu ritüel kralın Tanrı’nın ruhu tarafından kuşatılmasını ve onun vekili oluşunu simgeliyor, aynı zamanda krallığın en önemli merasimini teşkil ediyordu. Yağla meshedilme işi yeni bir hânedanın tesisinde ya da tartışmalı bir konuda herhangi birine hak ve gücün tevdii için yapılırdı. Yahudilik’te kralın yağla meshedilmesine, Tanrı tarafından gönderilmiş hayat verici güç olarak algılanan ilâhî ruhun eşlik ettiği kabul edilir (I. Samuel, 10/6; 16/13); böylece kral, Yahve’nin mesîhi, yani herkesin dinen saygı göstereceği kutsal bir şahsiyet olurdu (I. Samuel, 16/6; 24/7; 26/16). Tanrı tarafından belirlenen krala maşiah deniyordu; bu isim Saul, Dâvûd, Süleyman ve çeşitli krallar için kullanılmıştır.

Yahudi kutsal kitabına göre Kral Saul ve Dâvûd, Samuel (I. Samuel, 10/1; 16/13), Süleyman ise kâhin Tsadok (I. Krallar, 1/39) tarafından yağla meshedilmek suretiyle krallık görevine başlamıştır. Saul’ün ölümünden sonra Dâvûd zürriyetinin krallığının ebedî olacağı ve Tanrı’nın ebedî olarak yardım edip güçlendireceği belirtilip (II. Samuel, 7/12-13; 22/51) Dâvûd soyuna ayrıcalık tanınınca mesîh kelimesi “Dâvûd’un krallık soyunun temsilcisi” anlamını kazanmış ve Dâvûd’un tahta vâris olan oğlu için kullanılmıştı. Dolayısıyla zor dönemlerde Dâvûd soyundan üstün nitelikli bir kralın çıkıp İsrâiloğulları’nı kurtaracağı beklentisi doğmuş, meselâ krallık tehdit altında kalınca peygamber Yeremya, Dâvûd soyundan bir kralın gelip halkı kurtaracağını müjdelemiş (Yeremya, 23/5, 6), peygamber İşaya da Dâvûd’un krallığını ebediyen tesis edeceğini belirtmiştir (İşaya, 9/5-7). Eski Ahid’de mesîhin çeşitli nitelikleri sayılmakta, ona sürülen yağın ilâhî tercihin simgesi olduğu, mesîhin ilâhî himaye altında bulunduğu, Tanrı’nın onu bir evlât gibi kabul ettiği, ona baş kaldırmanın çılgınlık sayıldığı belirtilmektedir (Mezmur, 2/2, 7; 20/6).

Eski Ahid’in redaksiyon devri kapandığında (m.ö. 220) bu kelime yaşayan bir kralı işaret için değil, İsrâil hükümranlığını yeniden kurmak ve adaletli bir toplum meydana getirerek insanları kurtarmak amacıyla gelmesi beklenen kral için kullanılmaya başlanmış ve mesîh zamanın sonunda ortaya çıkacak eskatolojik bir figür haline dönüşmüştür. Böyle bir şahsiyetin geleceğine dair ümit Tanrı’nın İsrâiloğulları ile yaptığı ahidleşmedeki verdiği söze, yahudi kutsal kitabında yer alan ve ileride geleceği müjdelenen kurtarıcı imajına dayanmaktadır. Bundan dolayı mesîh dünyanın sonuna doğru gelmesi beklenen, İsrâil’in kurtarıcısı ve Yahve’nin krallığının kurucusu olan ideal kralı ifade etmektedir (Catholicisme, IX, 9).

Hz. Îsâ zamanındaki yahudilerin mesîh telakkisini iki kategoride ele almak mümkündür. Birinci kategori millî ve politik beklentileri içermektedir. Beklenen mesîh Kral Dâvûd’un soyundan ve krallık idealine uygun olacaktır. Buna göre o, yabancı (Roma) hâkimiyetini kaldırıp Kral Dâvûd hânedanlığını yeniden kuracak, yıkılan mâbedi yeniden inşa edecek ve sürgündeki bütün yahudileri tekrar Filistin topraklarına getirecektir. Bu sebeple beklenen mesîh bazan güçlü bir askerî lider vasfı ön plana çıkan kral mesîh, bazan da din adamlığı yönü ağır basan kâhin mesîh şeklinde kendini gösteriyordu. Zira Bâbil esareti (m.ö. VI. yüzyıl) sonrasında ruhban sınıfı gittikçe geliştiği, artık krallık da olmadığı için başkâhin toplumun lideri kabul ediliyor ve yağla meshediliyordu. Dolayısıyla bir kâhin mesîh figürü söz konusu idi; hatta bazı çevreler son zamanlarda biri kral mesîh, diğeri kâhin mesîh olmak üzere iki mesîh beklemekteydiler.

İkinci kategori ise Eski Ahid’de politik bir şahsiyet olmayan ve “insanoğlu” denen birinin gelişiyle alâkalıdır. “İnsan veya insana benzer bir kişi” tarzında tasvir edilen bu şahıs, apokaliptik eserlerde “seçilmiş biri” de denilen tabiat üstü bir şahsiyet olarak yer almaktadır. Daniel kitabına göre (7/13-14) ona saltanat ve krallık verilmiştir ve onun saltanatı ebedî olacaktır. Daniel kitabı sonrası apokaliptik literatürde ise o dünyanın sonunda gelecek, izzet tahtına oturacak, ölümden sonraki dirilişte hüküm verecek, pek çok felâketin ardından yeni bir yeryüzü ve yeni bir semayı veya göklerin krallığını tesis edecektir (Vocabulaire de théologie, s. 386). Yahudilik’teki bu tür mesîhî fikirler, bazı Kitâb-ı Mukaddes metinlerinin özel yorumları aracılığıyla ya da apokaliptik vizyonculara gelen vahiy tecrübesiyle gelişmiş, daha sonra kıyamet gününe kadar sürecek olan tarih ve yılların hesaplanması yoluyla “rasyonel” olarak da geliştirilmiştir.

Öyle görünüyor ki milâttan önce III. asırdan itibaren yahudi mesîh beklentileri daha eskatolojik bir mahiyete bürünmüştür; bu beklentiler daha çok, yalnızca göklerin krallığının ya da mesîh çağının gelişini sembolize edecek olan kişiler değil aynı zamanda bizzat onu getirecekleri düşünülen ve mesîh oldukları iddiasını taşıyan fertler üzerine odaklanmıştır. Yahudilik’teki mesîh telakkisi sadece kutsal metinlerle sınırlı değildir. Ölüdeniz yazmalarında da geleceği beklenen peygamber ve mesîhlerden bahsedilmektedir (bk. YAHUDİLİK).

İlk hıristiyanlar mesîhle alâkalı bu yahudi fikirlerinin birçoğunu alıp onu Îsâ’ya uygulamış, böylece Îsâ Yeni Ahid’de, Eski Ahid’de belirtilen ve yaklaşık olarak milâttan önce 220’den beri yahudi toplumunda canlılığını sürdüren mesîhî beklentilerin gerçekleşmesi şeklinde tanımlanmış, nihayet mesîh kelimesi havâriler döneminde Îsâ’nın adı olmuştur.

Yeni Ahid mesîhin millî ve politik liderliği özelliğini tamamen reddeder. Îsâ, “Benim krallığım bu dünya krallığı değildir” demekte (Yuhanna, 18/36), politik içerikli olmayan “insanoğlu” tabirini kendisi için kullanmakta ve Dâvûd’un neslinden geldiğini belirtmektedir. Şu halde Yeni Ahid’deki mesîh anlayışı Yahudiliğin mesîh beklentilerinin bir kısım özelliklerini kullanmakla kalmamış, aynı zamanda ona yeni bazı nitelikler de eklemiştir ki bu özelliklerden birincisi ve en önemlisi şudur: Yeni Ahid’de insanoğlundan bahseden metinler açıkça insanoğlunun ölümü ve eziyet çekmesine işaret ederken yahudi mesîh anlayışlarında eziyet çekme özelliği insanoğlu ile hiç alâkalandırılmamıştır. İkinci olarak Îsâ, Yeni Ahid’de vaad edilen mesîh şeklinde düşünüldüğünde o, İşaya 53’te zikredilen “Tanrı’nın eziyet çeken kulu” ile özdeşleştirilmiştir. Üçüncü olarak Yeni Ahid’deki mesîhe “Tanrı’nın oğlu” denmekte, Yahudilik’te ise mesîh Tanrı’nın oğlu diye nitelenmemektedir. Dördüncü olarak hıristiyanlar Îsâ’nın, hayatı boyunca mesîhî beklentileri gerçekleştiren bir kişi olduğuna inanmaktadır. O, zamanın sonunda bu beklentileri gerçekleştirmek için tekrar gelecektir, yahudiler ise Îsâ’yı mesîh kabul etmemektedir.

Îsâ’nın tebliği, öğretileri ve faaliyetleri “Tanrı’nın hükümranlığının yeryüzüne gelişini ilân” şeklinde özetlenebilir. Bu ise insanları tövbeye ve Tanrı’nın mağfiretine daveti içermektedir. Îsâ insanlarla bu yolla ilişki kurmuş ve bu yolla günahkârları Tanrı’nın dostluğuna ve kurtuluşa çağırmıştır. Sözlerinde ve fiillerinde Îsâ güçlü bir otorite, Tanrı’nın kurtuluşa götüren elçisi hissini uyandırıyordu. Bu şahsî otorite, onun “baba” dediği (Abba, Markos 14/36) hakîm Tanrı ile mevcut olan yakın ilişkisine dayanmaktaydı. Îsâ bu Tanrı’nın iyi, inâyet sahibi, hakîm ve bağışlayan olduğunu da vurgulamıştı. Bütün söz ve fiillerinde Îsâ kendini açıkça Tanrı’nın huzurunda ve onun irade ve kanunu (Tevrat) dahilinde hissetmekteydi. Îsâ’nın sözleri, Tanrı’nın hükümranlığının mahiyeti ve insanların nasıl yaşaması gerektiğine dair açıklamalardan oluşmakta, ortaya koyduğu mûcizevî fiilleri de ilâhî gücün ve O’nun hükümranlığının tezahürü şeklinde algılanmaktaydı. Îsâ’nın ilân ettiği Tanrı’nın hükümranlığı eskatolojik karakterdeydi ve tövbe edenler bu hükümranlığa girebilecekti.

Yeni Ahid’e göre Îsâ’nın mesîh olarak kabul edilmesi, her ne kadar o kendini hitap ettiği kitlelere böyle tanıtmamışsa da kendiliğinden gelişen bir olgudur. Îsâ’nın gerek sözleri gerekse çeşitli uygulama ve mûcizeleri sebebiyle çevresindekiler onun mesîhliğini (Yuhanna, 4/29) ve aynı anlama gelen Dâvûd oğlu oluşunu (Matta, 12/23) gündeme getirmişler, hatta mesîh olduğunu açıklaması için onu zorlamışlardır (Yuhanna, 10/24).

Yeni Ahid’de Îsâ’nın mesîh oluşuna işaret eden, bir kısmı çarmıha gerilmeden önce cereyan etmiş bazı olaylar vardır. Meselâ Petrus’un kardeşi havâri Andreas, başka bir defa da Marta onu mesîh olarak kabul etmekte (Yuhanna, 1/41; 11/27), Petrus onun mesîh olduğunu söylemekte, bunun üzerine Îsâ ona sessiz olmasını ve insanoğlunun eza çekmek zorunda bulunduğunu bildirmektedir (Matta, 16/13-20; Markos, 8/29-31). Îsâ’nın mesîhliğine işaret eden başka bir hadise de dirildikten sonra havârilere göründüğü zaman Thomas hariç bütün havârilerin bunu itiraf etmesidir (Yuhanna, 20/21-29). Bu olaylar sebebiyle ilk hıristiyan cemaati Îsâ’yı kendilerinin yaşayan rabbi olarak tanımıştır. Diğer bir olay ise Îsâ’nın Pavlus’a görünmesidir ki bu olaydan sonra Pavlus hakikati tanımıştır.

Bu örneklere rağmen Îsâ, Yuhanna (4/26) dışında hiçbir yerde kendisinin mesîh olduğunu belirtmediği gibi bunu söyleyenlere de bu konuda sessiz kalmalarını öğütlemekte, kendisi için daha çok insanoğlu ifadesini kullanmaktadır. Sadece Markos’ta (14/62), Matta (26/64) ve Luka’nın (22/67) hilâfına başkâhinin, “Allah’ın oğlu mesîh misin?” sorusuna “evet” diye cevap vermektedir. Hatta Îsâ’nın talebeleri ve etrafındaki kişilerin onu bir peygamber olarak gördüğüne dair Yeni Ahid’de çeşitli ifadeler bulunmaktadır (Luka, 24/19; Resullerin İşleri, 3/22-23; 7/37). Ayrıca bizzat Îsâ kendisi hakkında peygamber ifadesini kullanmaktadır (Markos, 6/1-4; Luka, 13/32-35); ancak yine de hıristiyan topluluğu Tanrı’nın mesîhî kurtuluşu Îsâ’nın şahsında gerçekleştirdiğine kanidir.

Hıristiyan inancına göre Îsâ’nın mesîh olarak kabul edilmesinde en etkin faktör havârilerin Îsâ’nın ölümünden sonraki inanç ve telakkileri olmuştur. Onlar, çarmıha gerilmiş Îsâ’nın yeniden hayata kavuştuğunu ve bazı kişilere göründüğünü iddia etmiştir. Petrus, haça gerilip dirilen Îsâ’nın Allah tarafından hem rab hem de mesîh kılındığını söylemiştir (Resullerin İşleri, 2/36). Îsâ’nın çarmıha gerilmesinin ardından insanlara görünmesi, önceleri sadece bu iddiada bulunan kişilere mahsus olarak düşünülmüşken daha sonra hıristiyan topluluğu Îsâ’nın yeniden dirilmesini onaylamıştır. Bu aynı zamanda Îsâ’nın mesîh olduğunun delili sayılmış, böylece Îsâ inanan topluluğun yaşayan rabbi olarak tanınmıştır.

Îsâ’dan önceki iki asırdan daha fazla bir süre boyunca yahudi inanç ve dindarlığı çeşitli mesîhî beklentileri bilmekteydi, fakat onlar zafere ulaşmış bir mesîh yerine çarmıha gerilmiş birini hiç düşünmemişlerdi. Halbuki Yeni Ahid’in her tarafında mesîh kelimesi Îsâ’nın ölümü ve yeniden dirilmesiyle irtibatlı olarak yorumlanmıştır; özellikle Markos mesîhin çarmıha gerilmiş biri olduğunda ısrar etmiştir. Îsâ’nın gerçek kimliği çilesi ve ölümüyle kendini göstermiştir. Bu mesîh anlayışı hıristiyan düşüncesine göre ilâhî rahmete işaret etmektedir. Zira Tanrı insanlığın daha fazla günah içinde kalmasına rıza göstermemiş, insanlığın günahına kefâret olmak üzere biricik oğlunu göndermiştir.

İnsan-ilâh ilişkisine dair temel kaynak olarak Tevrat’ı gören yahudiler Hıristiyanlığın bu yeni mesîh anlayışını sorgulamışlardır. Ancak bu yeni anlayış aynı zamanda, Yahudiliğin dar kurtuluş fikri yerine evrensel kurtuluş fikrine doğru önemli bir adımdı, zira İnciller’e göre kurtuluş herkes içindir. Kısaca Yahudilik’te esasen bilinen kurtuluş fikri yabancıları da (gentile) içine alarak evrenselleştirilmiş, daha sonraları Hıristiyanlık yabancıların dini haline gelmiştir.

Hıristiyanlık kendi yahudi geçmişindeki bir kısım özellikleri muhafaza etmiş, İbrânîce Eski Ahid’i kendi açısından okuyarak muhafaza etme yoluna gitmiştir. Diğer taraftan Yahudilik’teki kurban etme ve acı çekme gibi kavramlar, Pavlusçu ilâhiyatta Îsâ’nın kendini haçta feda etmesi ve bunun günahlara kefâret olarak sayılması doktrinlerine çevrilmiştir. Hıristiyanlık seçilmiş insan fikrini korumuş, fakat onu ırk ve bölgenin ötesine genişleterek herkesin Tanrı’nın kulu olabileceği konumuna getirmiş, Yahudiliğin apokaliptik geleneğinin unsurlarını muhafaza edip onu antik hıristiyan topluluğunun sabırla beklediği, Îsâ’nın ikinci gelişine uygulamıştır.

Mesîh unvanı Îsâ’ya onun tekrar dirilmesinin ardından verilmiş ve artık onun ikinci ismi olmuştur. Îsâ’ya bunların yanında iki unvan daha verilmeye başlanmıştır ki biri “rab” (Yunanca kurios), diğeri ise Matta ve Yuhanna tarafından kullanılan “Tanrı’nın oğlu” unvanıdır. Sağlığında Îsâ Tanrı’ya “baba” ismiyle hitap etmiştir. Halbuki ilk hıristiyanlar Îsâ’nın dünyayı kurtarmada Tanrı ile şahsî olarak özdeşleştiğine inanmışlardır. Bir zamanlar fiiliyatta birliktelik şimdi şahsiyette birliktelik olarak yorumlanmış, sonraları ona Tanrı’nın biricik oğlu ve sadece Tanrı denmeye başlanmıştır. İlk hıristiyanlar için yeniden dirilen mesîhin daha önce mânevî alanda bir varlığı söz konusuydu; bu ise Îsâ ile ilgili birçok hıristiyan doktrininin gelişmesine sebep olmuştur.

Îsâ’nın mesîh olarak yorumu, yahudi-hıristiyan anlayışından başlayıp gnostik anlayışa ve bu ikisi arasında kendilerine Doğu hıristiyanları diyenlere kadar teolojik farklılıklara uzanan bir zeminde büyük bir çeşitlilik arzeder. Hıristiyan toplumları otonom bir varlığa sahip oldukları müddetçe bu tür farklılıklara devamlı müsamaha gösterilmiştir. Ancak millî kilisenin ve imparatorluk kilisesinin organizasyonu ve bunun 314 yılı civarında devlet tarafından kabulünün ardından birliğin, disiplinin ve itaatin formları Roma ve İstanbul’da merkezîleşen yeni dinî otorite tarafından tesis edilmiştir. İmparatorluk devlet otoritesi tarafından 325’te toplanan İznik Konsili ve kilise nihayet inananların beden, zihin ve ruhlarında otorite iddia etmiş ve kiliseye mutlak itaati emretmiştir. Dolayısıyla Hıristiyanlığın müesseseleşmesinden sonra, dinî otoriteyi temsil eden kilise yönetimi ve konsiller, inanç ve uygulama esaslarını belirlemiş, farklı ve aykırı yorum ve davranışları din dışı ilân etmiştir. Bugün hıristiyan mezheplerinin Hz. Îsâ ve Mesîh’le ilgili tarihî süreç içinde çeşitli tartışmalar sonunda ortaya konmuş inançları vardır (bk. HIRİSTİYANLIK; ÎSÂ; MEHDÎ).

Kur’an’da mesîh, Hıristiyanlık’ta olduğu gibi Hz. Îsâ’nın ölümünden sonra dirilişi üzerine kendisine verilmiş bir sıfat olmayıp doğumundan itibaren onun için kullanılmıştır. Kavram Kur’ân-ı Kerîm’de Hıristiyanlık’taki anlamıyla yer almamakta, Îsâ’nın kendisinden önce gelenler gibi bir peygamber olduğu vurgulanmaktadır. Bazı hadislerden hareketle Hz. Îsâ’nın kıyamet alâmetleri kapsamında tekrar yeryüzüne döneceğini ifade eden anlayış, âlimler arasında tartışmalı bir husustur (bk. ÎSÂ [Kelâm]). Müslüman milletlerin edebiyatlarında Hz. Îsâ Mesîh, Mesîh İbn Meryem, Mesîh-i Îsâ adlarıyla yer aldığı gibi Türk-İslâm edebiyatında bunların yanında diğer isim ve lakaplarıyla pek çok manzum-mensur eserde işlenmiştir (bk. ÎSÂ [Türk Edebiyatı]).
 

Alev Dilek

Kayıtlı Kullanıcı
18 Şub 2021
11
1,124
78

İtibar Puanı:

Kurân'da, İsa'nın çarmıha gerilmediği ve çarmıhta -veyâ başka bir şekilde- insanlar tarafından öldürülmediği öğretilir.
Bunun ben mecazi anlamda kullanıldığına inanıyorum, ellerinden ve ayaklarından bağlanan bir insanın hareket edememesini sağlamak, yerinden etmek deyimi gibi bir anlam içerdiğini düşünürsek daha aydınlatıcı oluyor.
 

Yaren99

Kayıtlı Kullanıcı
19 May 2020
16
3,816
78

İtibar Puanı:

Bazı kaynaklarda Mesih'in günahlarından arınmış, tereddütsüz inanan seyahat eden anlamlarına geldiğini ve bu kişinin Meryem'den doğma Hz. İsa olduğu yazıyor. Kuran'da birçok ayette Hz. İsa'nın adı veya lakabı olarak "Mesih" kelimesinin geçtiği söyleniyor.
Mesih olarak âhir zamanda geri dönecek olması Kurân'da açıkça Meryem oğlu İsa'nın âhir zamanda geri gelip gelmeyeceği yazılı değildir. Âhir zamanda İsa'nın geleceğinin haber verildiği hadisler vardır. İsa, geldiğinde Deccâl'i helâk edecektir. Ancak, İslâm bilginleri, Deccâl'in mâhiyeti, İsâ'nın gelişinin mâhiyeti ve Deccâl'i helâk edişinin mâhiyeti konusunda oldukça farklı yorumlar yapmışlardır.
Benim şahsi düşüncem Kuranda net şekilde geleceğini işaret eden deliller vardır, anlamak için kuranı bir bütün olarak ele almak gerekir. Çünkü yaratıcımız biz yarattığımız tüm toplumlara bir elçi gönderdik diye belirtir. Ayrıca En'am süresinin 42 nolu ayeti
" Andolsun ki, senden önceki ümmetlere de elçiler gönderdik. Ardından boyun eğsinler diye onları darlık ve hastalıklara uğrattık. "
vb bir sürü ayet vardır.
 

LauraHooms

Kayıtlı Kullanıcı
19 Ara 2020
14
1,433
78

İtibar Puanı:

Mesih olarak âhir zamanda geri dönecek olması Kurân'da açıkça Meryem oğlu İsa'nın âhir zamanda geri gelip gelmeyeceği yazılı değildir. Âhir zamanda İsa'nın geleceğinin haber verildiği hadisler vardır. İsa, geldiğinde Deccâl'i helâk edecektir. Ancak, İslâm bilginleri, Deccâl'in mâhiyeti, İsâ'nın gelişinin mâhiyeti ve Deccâl'i helâk edişinin mâhiyeti konusunda oldukça farklı yorumlar yapmışlardır.
Benim şahsi düşüncem Kuranda net şekilde geleceğini işaret eden deliller vardır, anlamak için kuranı bir bütün olarak ele almak gerekir. Çünkü yaratıcımız biz yarattığımız tüm toplumlara bir elçi gönderdik diye belirtir. Ayrıca En'am süresinin 42 nolu ayeti
" Andolsun ki, senden önceki ümmetlere de elçiler gönderdik. Ardından boyun eğsinler diye onları darlık ve hastalıklara uğrattık. "
vb bir sürü ayet vardır.
Kur'an'da: Nisa Suresi 158-159. ayetler şöyle der: "...Allah onu (İsa'yı) kendi nezdine kaldırmıştır. Allah izzet ve hikmet sahibidir. Kitap ehlinden hiç kimse yoktur ki ölümünden önce, ona (İsa’ya) iman edecek olmasın. Kıyamet günü o (İsa) onların aleyhine şahit olacaktır"

Aynı şekilde bende geleceğini hatta hiç gitmediğini şuanda dünya da olduğuna eminim. :ok:
 

Meryem Demirel

Kayıtlı Kullanıcı
21 May 2020
12
2,062
78

İtibar Puanı:

"Hristiyanlar ise, "İsa Mesih Allah'ın oğludur" dediler. Bu onların ağızlarıyla söyledikleri sözleridir." Allah'ı bırakıp, hahamlarını, rahiplerini ve Meryem oğlu Mesih'i rab edindiler. (Tevbe:30-31) Andolsun, "Allah, Meryem oğlu Mesih'tir" diyenler kesinlikle kâfir oldu…. (Maide 72) Bir de inkârlarından ve Meryem'e büyük bir iftira atmalarından ve "Biz Allah'ın peygamberi Meryemoğlu İsa Mesih'i öldürdük" demelerinden dolayı kalplerini mühürledik. Oysa onu öldürmediler ve asmadılar. (Nisa:157) Hadisler: Hadisler Muhammed'in ölümünden yaklaşık 200 yıl sonra yazılan, İslam'ın "sözlü kültür" ürünleridir. “Ruhum elinde olan Allah’a yemin ederim ki, Meryem’in oğlu İsa, adil bir hakem olarak aranıza inecek, haçı kıracak, domuzu öldürecek, cizyeyi kaldıracak, İsa İslam’dan başka şeyi kabul etmeyecektir. Döneminde mal o kadar çok olacak ki, kimse dönüp de mala bakmayacaktır.” Bazı hadisler ise Mesih ve Mehdi’nin aynı ve tek kişi olduğu yönündedir.
 

Aliciaviene

Kayıtlı Kullanıcı
27 Eki 2020
13
1,751
78

İtibar Puanı:

Melekler demişti ki: “Ey Meryem! Allah seni kendisinden bir kelime ile müjdeliyor. Adı Meryem oğlu Îsâ Mesîh’tir, dünyada da âhirette de itibarlı ve (Allah’a) yakın kılınanlardandır.

Bu âyetten itibaren 62. âyete kadar Hz. Îsâ’nın dünyaya gelişi, özellikleri, görevi, kendisine tuzak kurulması ve yüce Allah’ın katına yükseltileceğinin bildirilmesi hakkında bilgi verilmekte, Resûlullah’tan bu hakikatleri inkâr edenleri karşılıklı lânetleşmeye çağırması istenmektedir. Bu konularda Kur’an-ı Kerîm’in başka sûrelerinde de açıklamalar bulunmaktadır. Ancak toplu bir bakış sağlamak üzere İnciller’de ve Kur’an’da Hz. Îsâ hakkında yer alan bilgilerin burada özetlenmesi yararlı olacaktır.

Hz. Îsâ Hıristiyanlık’ta ve İslâm’da hem Îsâ hem de Mesîh olarak adlandırılmaktadır. Fakat Kur’an’ın ifadesiyle “Meryem oğlu Îsâ Mesîh ancak Allah’ın elçisidir, Allah’ın Meryem’e ulaştırdığı kelimesidir ve O’ndan bir ruhtur” (Nisâ 4/171). Hıristiyanlık’ta ise o, Tanrı’nın oğlu dolayısıyla Tanrı kabul edilmektedir.

Batı dillerinde Îsâ Mesîh’in karşılığı “Jesus Christ”tir. Îsâ karşılığında kullanılan Jesus isminin aslı, İbrânîce’de “Yahve kurtuluştur, Yahve kurtarır” mânasına gelen Yehôşûa’dır. Bunun kısaltılmış şekli olan Yeşûa kelimesi Grekçe’ye “Iesous”, oradan da Latince’ye “Iesus” biçiminde geçmiştir. Hıristiyan Araplar “Yesû‘” kelimesini kullanmaktadırlar. Îsâ kelimesinin Arapça olduğunu ileri sürenler olmuşsa da müslüman dilciler genellikle bu kelimenin İbrânîce veya Süryânîce’den geldiğini kabul etmektedir. Mesîh sıfatı karşılığında kullanılan Christ kelimesinin aslı ise Grekçe Christos’tur (Hristos). Arapça’daki “mesîh” kelimesinin kökeniyle ilgili olarak değişik görüşler ileri sürülmüştür (bunlara aşağıda değinilecektir).

Kur’an-ı Kerîm Hz. Îsâ’nın doğum yeri ve doğum tarihi hakkında bilgi vermemektedir. Hıristiyan ilâhiyatında Îsâ’nın dünyevî hayatından çok ölümü, dirilmesi ve göğe yükselmesi önem taşıdığı için, sahih sayılan bugünkü İnciller’de dünyevî hayatı üzerinde fazla durulmamış, onun bu yönünü öne çıkaran, çocukluğu ve gençliği hakkında bilgi veren İnciller ise sahih kabul edilmemiştir. Mevcut İnciller’de onun Beytlehem’de dünyaya geldiği kaydedilmekle birlikte Nâsıralı olarak takdim edilmektedir (krş. Matta, 2/1, 13/54-57; Markos, 6/1-4; Luka, 2/4-11, 4/16, 24; Yuhanna, 1/45). Dolayısıyla bu ifadeler arasında çelişki bulunup bulunmadığı tartışılmıştır. Hz. Îsâ’nın doğum tarihi kesin olarak bilinmemekle beraber milâdî başlangıç olarak kullanılan tarihin yanlış olduğu kabul edilmektedir. Bazı tarihî bilgiler ışığında yapılan araştırmalar onun doğum tarihinin milâttan önce 5. yılın sonu veya 4. yılın başı olduğunu göstermektedir. Hz. Îsâ’nın doğduğu ay ve gün hakkında da kesin bir bilgi bulunmamaktadır. Batı kiliselerince Îsâ’nın doğum günü sayılan 25 Aralık ise milâttan sonra IV. yüzyılda uzun tartışmalar sonunda kabul edilmiş bir tarihtir ve esasen Îsâ’nın doğumuyla alâkalı değildir. 25 Aralık Roma İmparatorluğu’nda güneş ilâhı Mithra’nın bayramı olarak kutlanıyordu. IV. yüzyılda hıristiyanlar, Malaki kitabında yer alan “Fakat size, ismimden korkanlara, salâh güneşi kanatlarında şifa olarak doğacak” (4/2) ifadesini Hz. Îsâ olarak yorumlamışlar, güneş ilâhı Mithra’nın yerine “salâh güneşi Îsâ”yı koymuşlar ve bu günü “noel” olarak kabul etmişlerdir. Diğer taraftan Doğu ve Ermeni kiliselerinde 6 Ocak Hz. Îsâ’nın doğum günü olarak kabul edilmektedir.

Kur’an-ı Kerîm’de Hz. Îsâ’nın İmrân ailesine mensup olduğu ve bu ailenin Allah tarafından seçilip üstün kılındığı belirtilmekte; Îsâ’nın annesi Meryem’in babasından İmrân ismiyle söz edilmektedir (bk. Âl-i İmrân 3/33-35). İnciller’de ise Hz. Îsâ’nın annesi Meryem’in annesinden ve babasından söz edilmemekte, Zekeriyyâ’nın hanımı Elizabeth’in kız kardeşinin çocuğu olduğu belirtilmektedir. Meryem’in annesinin adı İslâmî kaynaklarda Hanne, hıristiyanî kaynaklarda Anna şeklinde geçer. Matta ve Luka İncilleri’nin Hz. Îsâ’nın şeceresini çelişkili biçimde verdiği görülmektedir (krş. Matta, 1/1-17; Luka, 3/23-38). Matta’nın verdiği soy kütüğü listesinde Hz. Dâvûd’dan Îsâ’ya kadar olan bölümde yirmi sekiz isim varken, Luka’nın verdiği listede bu sayı kırk birdir. Diğer taraftan şecerenin bu bölümüyle ilgili isimlerde de farklılıklar vardır. Üstelik Îsâ’nın babasız dünyaya geldiği kabul edildiği halde her iki liste Meryem’in nişanlısı Yûsuf’la son bulmaktadır. Birbiriyle çelişen bu iki listeyi uzlaştırmak için, Matta’daki listenin dülger Yûsuf’a, Luka’daki listenin ise Meryem’e ait olduğu ileri sürülmüştür; fakat bu te’vil çelişkiyi izah etmekten uzaktır.

Hz. Îsâ’nın dünyaya gelişiyle ilgili olarak Kur’an-ı Kerîm’de ve İnciller’de verilen bilgiler arasında benzerlikler ve farklılıklar vardır. 35-44. âyetlerde açıklandığı üzere, Kur’an’a göre İsrâiloğulları’ndan İmrân’ın karısı hamile kalır ve doğacak çocuğunu Allah’a (mâbed) adar. Umduğunun aksine bir kız doğurur, “Ben onun adını Meryem koydum ve işte ben onu ve soyunu kovulmuş şeytana karşı sana ısmarlıyorum” diyerek mâbede emanet eder. Hz. Zekeriyyâ Meryem’in bakımını üstlenir ve Meryem, mâbedin doğu tarafında bir odaya (mihrap) yerleştirilir. Hz. Meryem orada Allah tarafından rızıklandırılır; iffetli, her çeşit kötülükten uzak olarak büyür, herkesin imrendiği erdemli bir şahsiyete ulaşır. Meryem sûresinde yer alan ve bu âyetlerde (45 vd.) belirtilenle paralellik taşıyan açıklamalara göre Cebrâil, Meryem’e insan şeklinde görünür. Meryem irkilir ve ondan Allah’a sığınır. Cebrâil Allah tarafından görevlendirilmiş elçi olduğunu bildirerek Meryem’e bir erkek çocuk doğuracağı müjdesini verir. Meryem, iffetli bir insan olduğu ve kendisine erkek eli değmediği halde nasıl çocuğunun olacağını sorunca da Cebrâil, bunun Allah için kolay olduğunu söyler. Daha sonra Allah ruhundan üfler ve Meryem hâmile kalır (ayrıca bk. Enbiyâ 21/91; Tahrîm 66/12). 47. âyette bu noktanın izahı için şöyle buyurulmuştur: “İşte öyle, Allah dilediğini yaratır, bir işin olmasını istedi mi ona sadece ‘ol!’ der, o da oluverir.” Ayrıca Kur’an, Hz. Meryem’in doğum sancısından, çevresinden gördüğü tepkiden ve Hz. Îsâ’nın beşikte iken konuşmasından söz eder (Meryem 19/16-34).

İnciller’de verilen bilgilere göre (Matta, 1/18-25; Luka, 1/26-38) Cebrâil melek, Yûsuf ile nişanlı olan ve Nâsıra şehrinde oturan Meryem’in yanına gelerek “Selâm, ey nimete eren kız, rab seninledir” diye selâm verir. Meryem bu sözlerden şaşırır. Melek ona korkmamasını söyler, Allah önünde inâyet bulduğunu, bir oğlan doğuracağını, adını Îsâ koyacağını, onun büyük olacağını, ona “yüce Allah’ın oğlu” denileceğini, rab Allah’ın ona babası Dâvûd’un tahtını vereceğini, Ya‘kub’un evi üzerinde ebediyen saltanat süreceğini ve onun melekûtuna hiç son olmayacağını bildirir. Meryem’in “Bu nasıl olacak? Çünkü ben er bilmem” şeklindeki şaşkınlık içeren sorusuna ise “Rûhulkudüs senin üzerine gelecek, Yüce olanın kudreti üstüne gölge salacak; bunun için de doğacak olan mukaddese Allah’ın oğlu denecektir” diye cevap verir ve Allah’tan olan bir sözün hükümsüz kalmayacağını belirtir. Meryem Rûhulkudüs’ten gebe kalır. Aralarında ilişki olmadan nişanlısının gebe kalması üzerine sâlih bir adam olan Yûsuf, Meryem’i âleme rüsvâ etmemek için gizlice ondan ayrılmayı düşünür, fakat bu sırada rabbin meleği rüyada Yûsuf’a görünerek, “Sen Dâvûd oğlu Yûsuf, Meryem’i kendine karı olarak almaktan korkma, çünkü kendisinde doğmuş olan Rûhulkudüs’tendir. Ve bir oğul doğuracaktır ve onun adını Îsâ koyacaksın; çünkü kavmini günahlarından kurtaracak olan odur” der. Bunun üzerine Yûsuf, rabbin meleğinin kendisine buyurduğu gibi yapar ve karısını yanına alıp bir oğul doğuruncaya kadar onu bilmez (onunla cinsel ilişkide bulunmaz) ve çocuğun adını Îsâ koyar. Luka İncili’ndeki bilgiye göre Yûsuf ile Meryem, İmparator Augustus’un buyrultusu üzerine yapılan nüfus sayımında kendilerini yazdırmak üzere Galile’deki Nâsıra şehrinden Yahudiye’de Dâvûd’un şehri olan Beytlehem’e giderler. Bu sırada Meryem’in doğurması vakti gelir, orada ilk oğlunu doğurur, onu kundağa sarar ve handa kendilerine yer olmadığından bir yemliğe yatırır (2/1-7). Çok eski bir geleneğe göre ise Îsâ ahırda değil Beytlehem’e yakın bir mağarada dünyaya gelmiştir.

Kur’an-ı Kerîm’de Hz. Îsâ’nın hayatının tebliğ faaliyetine kadar geçen dönemiyle ilgili olarak sadece şu ifade yer alır: “Meryem oğlu ile annesini de bir âyet yaptık; ikisini de kalmaya elverişli, kaynak suyu bulunan yüksekçe bir yere yerleştirdik” (Mü’minûn 23/50). Daha sonraki dönemi hakkında verdiği bilgiler de İnciller’deki kadar ayrıntılı değildir. Kur’an’a göre Hz. Îsâ, semadan sofra indirmenin (Mâide 5/111; Saf 61/14) dışında, çamurdan kuş yapıp ona üfleme ve onun da kuş oluvermesi, ölüyü diriltme, körü ve cüzzam hastalığına tutulmuş kişiyi iyi etme, evlerde yenilen ve biriktirilen şeyleri haber verme gibi çeşitli mûcizelerle desteklenmiştir (Âl-i İmrân 3/49; Mâide 5/110). Peygamberliğini ortaya koyan açık delillere rağmen Hz. Îsâ’ya inanmayanlar onu öldürmek üzere tuzak kurar, plan yaparlar, fakat Allah onların planlarını bozar (Âl-i İmrân 3/54) ve Hz. Îsâ’yı kendi nezdine yükseltir (Nisâ 4/158).

Hz. Îsâ’nın hayatının tebliğ faaliyetine başlamasına kadarki dönemiyle ilgili olarak İnciller’de yer alan bilgiler özetle şöyledir: Îsâ, dünyaya geldikten sonra sekizinci günde sünnet edilir. Kırk günlük olunca Meryem’le Yûsuf, onu Mûsâ’nın şeriatına göre Tanrı’ya sunmak üzere Kudüs’e götürürler. Kudüs’te İsrail’in teselli bulmasını bekleyen ve kendisine Rûhulkudüs tarafından Mesîh’i görmeden ölmeyeceği bildirilmiş olan Simon adındaki sâlih ve dindar adam “ruh”un sevkiyle mâbede gelir, Îsâ’yı kucağına alır ve kurtarıcıyı gözleriyle gördüğü için Allah’a şükreder. Anası ve babası onun için söylenen şeylere şaşırırlar. O sırada Anna ismindeki yaşlı kadın peygamber de gelip benzer şeyler söyler. Rabbin şeriatına göre gerekenler yapıldıktan sonra Meryem’le Yûsuf, Îsâ’yı alarak Galile’ye, kendi şehirleri olan Nâsıra’ya dönerler (bk. Luka, 2/21-39). Îsâ Yahudiye Beytlehem’inde doğduğu zaman müneccimler Kudüs’e gelip “Yahudilerin kralı doğan zat nerededir? Çünkü onun yıldızını şarkta gördük ve ona secde kılmaya geldik” derler. Bunu işiten Kral Hirodes’in yüreği oynar. Müneccimleri gizlice çağırıp çocuğu araştırmalarını ister, “Bulduğunuz zaman bana haber verin ki ben de gelip ona secde kılayım” der ve onları Beytlehem’e gönderir. Onlar da şarkta gördükleri yıldızın izince gidip çocuğun bulunduğu eve ulaşırlar, eve girip anası Meryem’le çocuğu görünce yere kapanıp ona secde kılarlar, Hirodes’in yanına dönmesinler diye rüyada kendilerine bildirildiğinden memleketlerine başka yoldan giderler. Müneccimler yola çıktıktan sonra rabbin meleği Yûsuf’a rüyada görünüp Kral Hirodes’in Îsâ’yı öldürmek istediğini, bunun için onu ve anasını Mısır’a götürmesini, ikinci bir bildirime kadar orada kalmasını söyler. Yûsuf da Meryem ve Îsâ’yı alarak Mısır’a götürür. Kral Hirodes müneccimler tarafından aldatıldığını anlayınca çok kızar, Beytlehem’de ve bütün sınırları içindeki iki veya daha küçük yaştaki çocukları öldürtür. Hirodes’in ölümünden sonra Yûsuf meleğin bildirmesi üzerine çocuğu ve anasını alıp İsrâil diyarına döner. Hirodes’in yerine oğlunun kral olduğunu öğrenince oraya gitmeye korkar ve rüyada verilen bilgi üzerine Galile taraflarına çekilir ve Nâsıra’da oturur (Matta, 2/1-23). Îsâ büyür, kuvvetlenir ve hikmetle dolar; Allah’ın inayeti de ondan ayrılmaz. Bu arada Îsâ on iki yaşına gelince yahudi geleneğine uyularak Fısıh bayramı dolayısıyla Kudüs’e götürülür. Onu kaybeden ailesi, daha sonra mâbedde muallimler arasında dinî tartışmalar yaparken bulur. Îsâ’nın sorduğu sorular ve verdiği cevaplar oradakileri hayretler içinde bırakır. Sonra ana-babasıyla Nâsıra’ya gelir ve onlara itaatli olur. Bu dönemde de Îsâ hikmet ve kamette, Allah ve insanlar nezdinde inayette ilerleyip mesafe kateder (Luka, 2/40-52). Îsâ’nın, öğretilmediği halde kutsal yazıları açıp onları okuması insanları şaşırtır (Luka, 4/16-20; Yuhanna, 7/14-17).

Hz. Îsâ’nın tebliğ faaliyetine (Luka, 3/23’teki ifadeyle “hizmetine”) başlaması hakkında İnciller’de verilen bilgileri de şöyle özetlemek mümkündür: Îsâ otuz yaşlarına geldiği sıralarda Hz. Yahyâ “Tövbe edin, çünkü göklerin melekûtu (hükümranlığı) yakındır” diye Yahudiye çölünde vaaz ederek meydana çıkar. Kudüs, bütün Yahudiye ve bütün Erden çevresi ona gelip günahlarını itiraf eder ve Yahyâ onları vaftiz etmeye başlar. Mesîh olmadığını, kendisinin suyla vaftiz ettiğini, kendinden sonra gelecek olanın ise “kutsal ruh”la ve ateşle vaftiz edeceğini bildirir. Onunla beraber yahudiler büyük bir ümitle Mesîh’i beklemeye başlarlar. Bu sırada Îsâ vaftiz olmak üzere Galile’den Erden’e gelir. Yahyâ asıl kendisinin onun tarafından vaftiz edilmeye muhtaç olduğunu söylerse de Îsâ “Şimdi bırak, çünkü her salâhı böylece yerine getirmek bize gerekir” der. Îsâ vaftiz olunup sudan çıktığında gök açılır ve kutsal ruh bedenleşmiş bir surette güvercin gibi onun üzerine iner ve gökten “Benim sevgili oğlum budur (sensin) ve ondan (senden) hoşnudum” diye bir ses işitilir. Sonra Îsâ, Rûhulkudüs’le dolu olarak Erden’den döner, ruh tarafından çöle sevkedilir. Kırk gün kırk gece oruç tutar. Bu arada İblîs tarafından denenir, şeytan Îsâ’yı kandıramaz (Matta, 3/1-17, 4/1-11; Markos, 1/1-13; Luka, 3/1-22, 4/1-13; Yuhanna, 1/15-34; Îsâ’nın İblîs tarafından denenmesi olayı sadece sinoptik İnciller’de yani ilk üçünde yer almaktadır).

Hz. Îsâ’nın bir veya üç yıl süren tebliğ faaliyeti sırasında gelişen olaylar –onun biyografisi niteliğinde olan– İnciller’de geniş biçimde ele alınmaktadır. Bunlar ana hatlarıyla şöyledir: Îsâ’nın asıl tebliğ hayatı Galile’de geçer. Bu bölgede değişik yerleri dolaşan ve birkaç defa Kudüs’e giden Îsâ iki defa kendi memleketi olan Nâsıra’dan çıkarılır. Gittiği yerlerde halka vaaz eder, meseller vererek gerçekleri anlatır, muhataplarına vaktin tamam olduğunu, Allah’ın melekûtunun (hükümranlığı) yakın olduğunu, tövbe etmelerini ve İncil’e inanmalarını bildiren Îsâ, değişik zamanlarda ve yerlerde birçok mûcize gösterir: Suyu şaraba dönüştürür, çeşitli hastalıklara yakalanan insanları, kör ve dilsizleri iyileştirir, kötü ruhları çıkarır, ölüleri diriltir, çöldeki fırtınayı yatıştırır, beş bin kişilik bir topluluğu beş yemek ve iki balıkla doyurur, ölümünü ve dirilişini önceden haber verir, kendi sûreti değişir. Îsâ’ya inananlar çoğalır; buna karşılık cumartesi yasağı ile ilgili kuralları ihlâl etmesi yahudi otoritelerince tepkiyle karşılanır. Îsâ kendisine inananlar arasından havâri denilen on iki kişi seçer. Onlara nasıl dua edeceklerini öğretir. Meşhur dağ vaazını verir. Yazıcıların ve Ferîsîler’in çeşitli vesilelerle yönelttikleri eleştirileri ve sordukları soruları cevaplandırır. Havârilerini civar köy ve kasabalara göndererek Allah’ın hükümranlığını haber vermelerini ister. Yahudilerin, özellikle de onlar içinde en mutaassıp grup olan Ferîsîler’in dini yanlış yorumladıklarını, sadece dış görünüşe önem verip asıl mânayı unuttuklarını vurgular. Yahudilerin dinî anlayış ve yaşayışlarına yönelttiği tenkitler onların tepkisini çeker ve Îsâ’yı yok etmeye karar verirler. Havârilerden biri olan Yahuda İskariyot, Îsâ’yı ele vermek için, başkâhinlerle otuz gümüş para karşılığında anlaşır. Ancak Fısıh yemeği sırasında Îsâ, Petrus’un sürçeceğini, kendisinin de ele verileceğini bildirir, havârilerinden uyanık durup dua etmelerini ister. Biraz uzaklaşıp secdeye kapanır ve dua eder; havâriler ise onu dinlemeyip uyurlar. Kısa bir süre sonra Yahuda İskariyot, Romalı asker ve yahudilere Îsâ’yı gösterir ve tutuklatır. Sanhedrin denilen yüksek dinî meclis Îsâ’yı sorguya çeker, öldürülmesine karar verilir. Ertesi gün tekrar toplanan Sanhedrin Îsâ’yı, Roma’nın bölge valisi Pilatus’a gönderir; zira idama mahkûm etmek, resmen Roma valisinin yetkisindedir. Ancak Romalı idarecilerin dinî meselelere karışmadıklarını, dolayısıyla Pilatus’un önünde Îsâ’yı dinî düşünceleri sebebiyle suçlamanın idam cezasını onaylatmayı sağlamayacağını bildiklerinden onu halkı Romalılar’a karşı kışkırtmak, kendisini İsrâil’in kralı olarak tanıtmak ve böylece Roma kayserinin hâkimiyetini inkâr etmekle itham ederler. Pilatus Îsâ’yı sorguya çeker, fakat söz ve eylemlerinin suç oluşturmadığı kanaatine varır. Bunun üzerine onu salıvermek isterse de yahudiler Îsâ’yı suçlamakta ısrar ederler. Pilatus sorumluluktan kurtulmak için çare arar, Îsâ’nın Galile’den olduğunu öğrenince onu Hirodes’e gönderir. Hirodes Îsâ’yı sorgulayıp Pilatus’a iade eder. Gönlü Îsâ’yı affetmekten yana olan Pilatus sonunda halkın baskısı karşısında haça gerilmesini kabul edip Îsâ’yı onlara teslim eder. Bunun üzerine yahudiler Îsâ’yı Golgota denilen yere götürürler, dikenlerden bir taç örüp başına koyarlar, onunla alay edip üzerine tükürürler ve çarmıha gererler; başının üzerine de “Nâsıralı Îsâ, yahudilerin kralı” diye bir yazı asarlar. Cuma günü sabah saat dokuzda haça gerilen Îsâ öğleden sonra saat üçte ruhunu teslim eder. Ölümü anında “Allahım! Allahım! Beni niçin bıraktın?” diye seslenir. Askerlerden biri onun böğrünü mızrakla deler. Îsâ’nın cesedini Pilatus’tan izin alıp mezara koyarlar. Pazar günü Îsâ’nın kabrini ziyarete gelenler, mezarın boş olduğunu görürler. Îsâ dirilmiş olarak onlara görünür. Resûllerin İşleri’ndeki bilgiye göre (1/3-11) Îsâ elem çektikten sonra kırk gün süreyle onlara (havâriler) görünerek kendisini birçok delille diri göstermiş, Allah’ın melekûtu hakkında onlara öğütlerde bulunmuş, tâlimatlar vermiş; öğütlerini söyledikten sonra onlar bakarken yukarı alınmıştır. Markos’taki bilgiye göre (16/19) Îsâ göğe alınınca Allah’ın sağına oturmuştur.

İnciller’e göre Hz. Îsâ babasız dünyaya gelmiştir; hıristiyanlar bu durumu onun Tanrı’nın oğlu olmasıyla açıklar ve Hz. Îsâ’nın Tanrı’nın oğlu olduğuna inanırlar. Bununla birlikte İnciller’de Hz. Îsâ, bir taraftan Allah’ın oğlu ve rab diye, diğer taraftan da peygamber, kudretli bir peygamber, kral, yahudilerin kralı, Mesîh, Allah’ın kuzusu, Âdem oğlu, Yûsuf oğlu, Dâvûd oğlu, insanoğlu gibi sıfatlarla anılmaktadır. Yukarıda açıklandığı üzere İnciller’de Hz. Îsâ’nın çarmıha gerildiği, öldüğü, kısa bir süre sonra dirildiği ve daha sonra göğe alındığı belirtilir. Bu olay Hıristiyanlık’taki önemli bir inanca yani Hz. Îsâ’nın insanların günahlarına kefâret olarak çarmıha gerildiği inancına temel kılınmıştır. Yine İnciller’deki ifadelere göre –büyük sıkıntı ve felâketleri takiben– Îsâ (İnsanoğlu) dünyanın sonuna doğru tekrar gelecek, bütün melekler kendisiyle beraber olarak izzetiyle gelince izzetinin tahtı üzerine oturacak, iyileri kötülerden ayıracak, iyileri ödüllendirip kötüleri cezalandıracaktır (Matta, 24/4 vd., 25/31-46; Markos, 13/4 vd.; Luka, 21/7 vd.).

Kur’an-ı Kerîm’e göre Hz. Îsâ İsrâiloğulları’na gönderilmiş bir peygamberdir ve kendisine İncil verilmiştir (Âl-i İmrân 3/49; Nisâ 4/171; Zuhruf 43/59; Hadîd 57/27; Saf 61/6; onun ülü’l-azm peygamberlerden sayılması hakkında krş. Ahzâb 33/7 ve Ahkaf 46/35). Adı Îsâ, sıfatı Meryem oğlu, lakabı Mesîh olarak geçen (Âl-i İmrân 3/45) Hz. Îsâ ile ilgili olarak Kur’an’da kullanılan belli başlı ifadeler şunlardır: Îsâ Allah’tan bir kelimedir (Âl-i İmrân 3/45; Nisâ 4/171) ve bir ruhtur (Nisâ 4/171); Rûhulkudüs ile desteklenmiştir (Bakara 2/87, 253; Mâide 5/110); annesiyle birlikte Allah tarafından bir âyet kılınmıştır (Mü’minûn 23/50); Allah ona kitabı, hikmeti, Tevrat ve İncil’i öğretmiştir (Mâide 5/110; Âl-i İmrân 3/48); annesine karşı hürmetkârdır (Meryem 19/32); sâlihlerdendir, şânı yücedir, Allah’a yakın olanlardandır (Âl-i İmrân 3/45-46); Allah ona kitap vermiş, onu peygamber yapmış, mübarek kılmıştır (Mâide 5/75; Meryem 19/30-31); bir insandır, bir kuldur (Nisâ 4/172; Mâide 5/75; Meryem 19/30; Zuhruf 43/59); beşikte iken konuşan peygamberdir (Âl-i İmrân 3/46; Mâide 5/110; Meryem 19/29-33); Tevrat’ı tasdik etmiş, bazı yasakları kaldırmıştır (Âl-i İmrân 3/50-51; Mâide 5/46); kavmine namazı ve zekâtı emretmiştir (Meryem 19/31); ayrıca “Ey İsrâiloğulları! Bilin ki benden önceki Tevrat’ı doğrulamak ve benden sonra gelecek Ahmed isimli elçiyi müjdelemek üzere size Allah tarafından gönderilmiş elçiyim” (Saf 61/6) diyerek Hz. Muhammed’in geleceğini müjdelemiştir.

Kur’an’da Hz. Îsâ’nın babasız dünyaya gelişi ilâhî kudretin bir tecellisi olarak nitelenmekte ve bu sûrenin 59. âyetinde onun yaratılışıyla Âdem’in yaratılışı arasındaki benzerliğe işaret edilmektedir. Ayrıca Kur’an’da Hz. Îsâ’nın kendisini asla ilâh olarak takdim etmediği açık biçimde belirtilmektedir (bk. Mâide 5/116-117; Hz. Îsâ’nın Hıristiyanlık’taki “teslîs” inancının bir öğesi haline getirilmesi ve Kur’an’ın bu anlayışı mahkûm etmesi hakkında bk. Nisâ 4/171; Mâide 5/72-76). Öte yandan Kur’an Hz. Îsâ’nın öldürülmediğini, çarmıha da gerilmediğini; Allah katına yükseltildiğini bildirmektedir (bu konuda bilgi için bk. Nisâ 4/155-161).

Kelime, gerek sözlü gerek sözsüz anlatımları ifade eden bir sözcüktür. Âyet-i kerîmede Hz. Îsâ’dan kelime diye bahsedilmesi değişik şekillerde açıklanmıştır. Yaygın olan yoruma göre Hz. Îsâ, insanın meydana gelmesinde bilinen şeklin dışında (baba faktörü olmaksızın) yani yüce Allah’ın “ol” sözünün doğrudan sonucu olarak ana rahmine düştüğünden böyle anılmıştır. Esasen bütün yaratılmışlar, Cenâb-ı Allah’ın varlık verme (tekvîn) iradesinin eseri olarak, fakat yine O’nun iradesiyle var olan ve işleyen bir sebepler manzumesi içinde meydana gelirler. Hz. Îsâ’da ise Allah Teâlâ baba faktörünün bulunmamasını murat ettiğinden, onu bu mûcizevî yaratılışının belirgin bir ifadesi olmak üzere “kendisinden bir kelime” şeklinde anmıştır (Râzî, VIII, 47; İbn Âşûr, III, 245). Bu yorumla bağlantılı olarak bazı eserlerde “kelâm” ve “kelime” sözcükleri arasındaki ilişkiye değinilir ve ikincisinin daha kapsamlı olduğuna dikkat çekilir: Kelâm “sırf işitme duyusu aracılığı ile bir mâna telkin edilmesi”ni ifade ederken, kelime “gerek işitme gerekse görme duyularıyla telkin edilen mânalar”ı kapsar. Buna göre ağızdan çıkan anlamlı sesler veya kitapta yazılı anlamlı yazılar kelime olduğu gibi, evrene bir bakıldığında belirgin biçimde algılanan ve gözden gönüle geçip his etkisi altında cüz’î veya küllî bir mâna telkin eden somut varlıklar da birer kelimedirler. İşte Hz. Îsâ da bunlardan biri idi ve Hz. Meryem’e böyle bir tesirle gelmişti (Elmalılı, II, 1101). Bazı bilginler yüce Allah’ın daha önceki peygamberlere gönderdiği kitaplarda Hz. Îsâ’nın geleceğini bildirip ondan “söz” etmiş olması sebebiyle Hz. Îsâ’nın bu şekilde anıldığı kanaatindedirler. Başka bir yoruma göre ise kelime, Cenâb-ı Hakk’ın Hz. Îsâ’ya verdiği bir isimdir (bk. İbn Atıyye, I, 435; Hıristiyanlık’ta Hz. Îsâ’nın “kelime=logos” olarak nitelenmesinin anlamı hakkında bk. Nisâ 4/171).

Âyet-i kerîmede kelime sözcüğünün onu yüce Allah’a bağlayan bir ifade içinde kullanılması, yani “O’ndan (Allah’tan) bir kelime” denmesindeki incelikler açıklanırken şu hususa dikkat çekilir: Buradaki “-den,

-dan, tarafından” mânalarına gelen “min” harfi, hıristiyanların ve hulûl teorisi taraftarlarının (Allah’ın insan biçimine girdiğini savunanların) düşündüğü gibi –hâşâ– Hz. Îsâ’nın O’ndan bir parça olduğunu belirtme anlamında olmayıp, onun yaratılışında Allah’ın kelimesinin etkisinin daha açık ve güçlü olduğunu ifade içindir. Bir başka anlatımla, baba faktörünün bulunmadığı ve Hz. Îsâ’nın doğrudan doğruya O’nun “ol” emrinin sonucu meydana geldiği vurgulanmaktadır (Râzî, VIII, 49). Burada “bi-kelimetihî” (O’nun kelimesi) buyurulmayıp da “bi-kelimetin minhü” şeklinde nekre (belirsiz) bir isim olarak geçmesinden hareketle bazı ifade incelikleri tesbit edilmesi ise (bk. Elmalılı, II, 1101-1102) kanaatimizce isabetli değildir. Çünkü Nisâ sûresinin 171. âyetinde Hz. Îsâ hakkında “kelimetühû” (O’nun kelimesi) ifadesi kullanılmıştır.

Âyet-i kerîmede Hz. Îsâ’nın lakabı olarak anılan mesîh kelimesini birçok müfessir Arapça mesh kökünden türemiş kabul ederek buna değişik mânalar vermişlerdir (bk. Râzî, VIII, 49-50). Kelimenin Ârâmîce aslı olan meşîhâ ve İbrânîce aslı olan mâşiah, “sıvazlanmış” anlamına gelmekte olup, İsrâiloğulları’nda hükümdarlık görevine başlarken kâhin (üst düzey din adamı) tarafından kutsal yağ sürülmesi geleneğine bağlı olarak krala mesih unvanı verilir olmuştur (bk. Zemahşerî, I, 189; Reşîd Rızâ, III, 305; Ömer Faruk Harman, “Hz. Îsâ”, İFAV Ans., II, 423; a.mlf., “Mesih”, a.g.e., III, 224). Muhammed Abduh, Mesîh lakabının bu gelenek içinde taşıdığı anlamın Hz. Îsâ’ya uygun düştüğünü şöyle açıklar: Hükümdar, adaleti gerçekleştirmesi ve halkın uğradığı haksızlıkları gidermesi için başa geçirilir. Îsâ Mesîh de bunu yapmıştır. Zira yahudiler, Hz. Îsâ peygamber olarak gönderildiğinde kutsal kitabın lafızlarına sımsıkı yapışmış, kutsal kitap yazarlarının ve Ferîsîler’in anlayış ve kuruntularına mutlak biçimde teslim olmuş bulunuyorlar, bu sebeple de büyük sıkıntılar çekiyorlardı. İşte Mesîh onların dinin gerçek amaçlarına dönmelerini ve haksızlıkları ortadan kaldıran kardeşliğe yönelmelerini sağlamıştır. M. Reşîd Rızâ bu yorumun, Hz. Îsâ’nın hükümdarlığının maddî değil mânevî (ruhanî) olduğu anlamına işaret ettiğini belirttikten sonra; bu âyette Hz. Îsâ hakkında Mesîh kelimesinin bir özel isim olarak kullanıldığı ve özel isimlerde sözlük anlamının taşıdığı sıfatların bulunmasının şart olmadığı fikrini daha kuvvetli bulur (Reşîd Rızâ, III, 305). Bazı müfessirler Mesîh kelimesinin İbrânîce’de “mübarek, kutlu” anlamına geldiğini belirterek bu anlam ile “Nerede olursam olayım, o beni kutlu ve bereketli kıldı” (Meryem 19/31) meâlindeki âyet arasında bağ kurarlar (bk. Zemahşerî, I, 189).

Âyet-i kerîmede Hz. Îsâ “Meryem oğlu” şeklinde anneye nisbet edilmekte, böylece bir taraftan onun babasız dünyaya geldiğine ve Allah katında özel bir yere sahip olduğuna diğer taraftan da Hz. Meryem’in öteki kadınlara üstünlüğüne işaret edilmektedir (Zemahşerî, I, 190; Râzî, VIII, 50). Burada Meryem oğlu buyurularak Hz. Îsâ’yı –hâşâ– Allah’ın oğlu kabul eden hıristiyanlara reddiyede bulunulduğu da gözden kaçırılmamalıdır.

“İtibarlı” diye çevirdiğimiz vecîh kelimesi “şerefli, itibarlı, yüksek mertebeye sahip” anlamlarına gelir. Hz. Îsâ’nın dünyadaki itibarı peygamberlik ve diğer insanlara üstün olma, âhiretteki itibarı da kendine şefaat yetkisi verilmesi ve cennette yüksek mevkilere konması şeklinde açıklanmıştır (İbn Atıyye, I, 436; Zemahşerî, I, 190). Bir âyet-i kerîmede Hz. Mûsâ’ya kavminin büyük sıkıntılar çektirdiğine değinildikten sonra onun Allah katında itibarlı (vecih) olduğu belirtilir (Ahzâb 33/69). Hz. Îsâ’nın da ağır ithamlara mâruz kaldığı göz önüne alınırsa, burada revâ görülecek kötü muamelenin onun değer ve itibarına halel getiremeyeceğinin bildirildiği; ayrıca “dünyada da âhirette de itibarlı” buyurularak Hz. Îsâ’nın tebliğ görevi esnasında horlanacak olsa da daha sonra asırlar boyu insanların ona gönüllerinde ulvî bir yer ayıracağı mânasının bulunduğu düşünülebilir. Buna bağlı bir anlam da, onun bu şeref ve itibariyle ilâhî tebliğ görevi ve “kul”luk vasfı arasında sıkı bir irtibat bulunduğu ve insanların ona “tanrı”lık vasfı vermesinin gerçek statüsünde bir değişiklik meydana getirmeyeceğidir.

“Yakın kılınanlar”dan (mukarrabîn) maksat, meleklerden özel konum ve göreve sahip olanlar (meselâ bk. Nisâ 4/172), Allah katında yüksek mertebeye lâyık görülen kullar (meselâ bk. Vâkıa 56/88), dünyada yüksek mevki sahibi kişilerden itibar gören insanlardır (meselâ bk. Şuarâ 26/42). Burada da Hz. Îsâ’nın Allah katında çok üstün bir mevkiye sahip olacağı bildirilirken, aynı zamanda onun kulluk sıfatına imada bulunulmaktadır. Bazı müfessirler bu kelime ile onun göğe kaldırılacağına ve meleklerin arasına katılacağına işaret edildiğini belirtirler (meselâ bk. Zemahşerî, I, 190; Râzî, VIII, 51. Hz. Îsâ hakkında bilgi için bk. Ömer Faruk Harman, “Îsâ”, DİA, XXII, 465-473; a.mlf., “Hz. İsa”, İFAV Ans., II, 423-431).
 

Celin

Kayıtlı Kullanıcı
24 Haz 2020
28
4,293
78
İstanbul

İtibar Puanı:

"Hz. Mesih" terimi, Hristiyanlıkta İsa Mesih'e verilen saygı ifadesidir. İsa Mesih, Hristiyan inancına göre Tanrı'nın Oğlu ve insanların günahlarının bağışlanması için insan suretinde dünyaya gelmiştir. Hristiyanlıkta İsa Mesih'in doğuşu, hayatı, ölümü ve yeniden dirilişi, önemli dini olaylar olarak kabul edilir. "Hz. Mesih" ifadesi, İsa Mesih'in Hristiyanlıkta verilen önemi ve saygıyı ifade etmek için kullanılır ve Hristiyan inancında İsa Mesih, insanlık tarihinin en önemli figürlerinden biridir.
 

Oya

Kayıtlı Kullanıcı
4 Şub 2023
42
2,157
83

İtibar Puanı:

"Hz. Mesih" ifadesi, İsa Mesih'e atıfta bulunur ve İsa'nın bir saygı ifadesi olarak kullanılır. Hristiyan inancına göre, İsa Mesih, Tanrı'nın oğlu olarak dünyaya gelmiş ve insanların günahlarının bağışlanması ve kurtuluşu için çarmıha gerilerek ölmüş ve üçüncü gün yeniden dirilmiştir. Hristiyanlıkta İsa Mesih, peygamber, öğretmen ve kurtarıcı olarak kabul edilir.
 

Bedriye

Kayıtlı Kullanıcı
4 Şub 2023
44
2,128
83

İtibar Puanı:

Hristiyan inancına göre, İsa Mesih'in dünyaya ikinci kez dönüşüyle ilgili bir tarih verilmemiştir. İkinci gelişinin zamanı Tanrı'nın takdirindedir ve insanların bilgisine açık değildir. İsa'nın dönüşü, kıyamet günü olarak bilinen bir olayla ilişkilidir ve dünyanın sonuyla ilgilidir. Hristiyan inancına göre, İsa Mesih'in dönüşü, insanların hesap vermesi ve sonsuz yaşama giden bir karar vermesi için bir fırsat sunacaktır.
 

Hristiyan

Kayıtlı Kullanıcı
13 Şub 2023
22
1,389
78

İtibar Puanı:

Hz. İsa, Hristiyanlık inancına göre, Tanrı'nın Oğlu olarak kabul edilen ve dünya üzerinde insanlar arasında dolaşan bir peygamberdir. İsa, İncil'de anlatılan mucizeleriyle tanınmaktadır.

Hz. İsa, M.Ö. 4-6 yılları arasında, bugünkü İsrail topraklarında, Yahudi bir ailenin çocuğu olarak doğdu. İncil'e göre, annesi Meryem, İsa'yı mucizevi bir şekilde Tanrı'nın lütfuyla doğurdu. Hz. İsa'nın hayatı hakkında, İncil'de anlatılan mucizeleri ve öğretileri aracılığıyla bilgi edinilebilir.

Hristiyanlık inancına göre, Hz. İsa, insanların günahları için ölüme gitmek suretiyle onların kurtuluşunu sağlamıştır. İsa, üç gün sonra ölümden dirilerek göğe yükselmiş ve Hristiyanlığın temel inancı olan kurtuluşu mümkün kılmıştır.

Hz. İsa, Hristiyanlık inancı için çok önemli bir figürdür ve dünya üzerindeki Hristiyanlar, İsa'nın öğretilerine göre yaşamaya çalışırlar. Aynı zamanda, İslam inancında da Hz. İsa, bir peygamber olarak kabul edilir ve İsa'nın hayatı Kur'an'da da anlatılır.
 

Seylan

Kayıtlı Kullanıcı
25 Haz 2020
16
1,707
78

İtibar Puanı:

Hz İsa Aleyhisselam ve Hz. Meryem Aleyhisselam, İslam ve Hristiyanlık dinlerinin en seçkin örnekleri olarak Kuran ve İncil'de tanımlanmıştır.

Hz. İsa Aleyhisselam'ın dünyaya geldiği Kuran'a göre, İslam inanışlarına göre, bir peygamber olduğu vurgulanmıştır. Hz. İsa’nın, Allah'ın kelamı olan Arapça Kuran'a (inşaAllah) mucizeler bildirdiği ve insanlara tasdik edilmemiş hiçbir kitap ya da indirilmiş hiçbir hüküm olmadan fitne oluşturamadığı vurgulanmıştır.

Hz. Meryem, adına melekler Hz. İsa'yı haber vermiş ve İslam'ın en kutsal insanı olarak saygı gösterilen bir kadındır. Onu doruk noktada sevmek gerektiği, kutsal kitap Kuran'da şöyle tanımlamıştır: "Meryem, Rab'bin Muhammed'e indirdiği, tutarlı ve hak olan hitabın korunmasında Âdemoğlunun en üstünüdür" (Kuran, 66:12).

Bu iki olağanüstü kişi, insanları Rabb'in kurtuluşunun bir parçası olan Allah’ın ana inancına çağırmaya devam etti ve Hz. İsa Aleyhisselam ile Hz. Meryem Aleyhisselam, tüm insanların örnekleri olarak kalmıştır.
 

YuzGec.Com 

Moderator
11 Ara 2019
703
6,807
93

İtibar Puanı:

Hz. İsa Mesih, Hristiyanlık dininde İsa'nın Mesihi olarak kabul edilen bir peygamberdir. İsa Mesih'in, MÖ 4-6 yılları arasında Bethlehem'de doğduğu ve MÖ 30-33 yılları arasında Yeruşalim'de çarmıha gerilerek öldürüldüğü kabul edilmektedir. İsa Mesih, Hristiyanlık inancına göre tanrısal bir varlıktır. Hristiyanlık inancına göre, insanların günahlarından kurtulmaları için İsa Mesih, çarmıhta insanlık adına öldü ve üçüncü gün dirilerek cennete yükselmiştir. Hristiyanlık dininde Hz. İsa Mesih, insanlığın kurtarıcısı ve özellikle Noel ve Paskalya bayramları gibi önemli dinî bayramların kutlandığı bir figürdür.
 

Öznel

Kayıtlı Kullanıcı
5 Nis 2023
81
2,884
83

İtibar Puanı:

Hz. İsa Mesih, Hristiyanlık inancına göre İsa'yı İncil'de de anlatıldığı gibi düşündüğümüzde, İsa Musa peygamberin ve kralların gelmesini ilan eden Mesih'un iddia edilen kişisidir. Hristiyanlık inancına göre İsa, Tanrı'nın Oğlu ve insanların kurtuluşunun yolunu açan kurtarıcıdır. Hz. İsa, 4 M.Ö. 4 ile 6 yılları arasında doğmuş ve 30-33 yılları arasında İsa adıyla insanlar arasında yaşamıştır. Hristiyan inanışına göre, Hz. İsa Mesih, çarmıha gerilmiş ve üç gün sonra dirilmiştir. Bu olay, Hristiyan dünyasında İsa'nın dirilişi olarak anılır ve Hristiyan inancının merkezi bir konudur.
 

Hazar

Kayıtlı Kullanıcı
14 Mar 2023
31
1,155
83

İtibar Puanı:

Hz İsa Mesih, Hristiyanlık dinindeki kurtarıcı olarak kabul edilen peygamberdir. İsa, bir Yahudi olarak M.S. 4-6 yılları arasında Yakup ile Meryem'in çocuğu olarak dünyaya gelmiştir. İsa'nın yaşamı ve öğretileri, İncil adı verilen Hristiyan kutsal kitaplarından aktarılmıştır. Hristiyanlar, İsa'nın hayatındaki olayları, öğretilerini, çarmıha gerilişini ve dirilişini kabul ederek, onun öğretilerini takip ederler. Hz İsa Mesih, Hristiyanlık tarihinin en önemli figürlerinden biridir.
 

Eddiegab

Kayıtlı Kullanıcı
25 Ağu 2022
14
504
48

İtibar Puanı:

Hz. İsa Mesih, Hristiyanlık dininin merkezi figürüdür ve İncil'e göre Tanrı'nın oğlu ve insanlığın kurtarıcısıdır. Hz. İsa, yaklaşık 2.000 yıl önce Filistin'de doğmuştur. Hayatı, öğretileri, mucizeleri ve ölümü hakkında anlatılan pek çok hikaye vardır. Hristiyanlığın en önemli bayramı olan Noel, Hz. İsa'nın doğumunu kutlamak için yapılırken, Paskalya ise ölümü ve yeniden dirilişini anmak için kutlanır.
 

Oray

Kayıtlı Kullanıcı
14 Mar 2023
144
4,958
93

İtibar Puanı:

Hz İsa Mesih, Hristiyanlık inancına göre Tanrı'nın oğlu ve insanların kurtuluşu için dünya üzerinde yaşamış olan peygamberdir. Yaklaşık M.S. 4 ila 30 yılları arasında yaşadığı düşünülmektedir. Hz İsa, Musevi dininde kendini beklenen Mesih olarak kabul edilmekteydi. Öğretisi ve örnek hayatı ile Hristiyanlık dininin temelini oluşturmuş, sevgi, merhamet ve bağışlama kavramlarına vurgu yapmıştır. Hz İsa, Romalıların idam cezasına çarptırdığı bir suçlu olarak çarmıha gerilerek öldürülmüştür. Ancak inanışa göre üçüncü gün yeniden dirilerek göğe yükselmiştir. Hristiyanlık dininde Hz İsa, Tanrı'nın oğlu ve insanların kurtuluşu için ölümü kabul eden kurtarıcı olarak kabul edilir.
 

Gizem0912

Kayıtlı Kullanıcı
19 May 2020
14
2,854
78

İtibar Puanı:

Hz. İsa Mesih, Hristiyanlık inancına göre İsa'nın ölümden sonraki ismidir. İsa, Hristiyanlık inancına göre tanrısal bir varlık olarak kabul edilir ve insanlık tarihinde önemli bir figürdür. Hristiyan inancına göre İsa Mesih, insanların günahlarının bağışlanmasını ve ölümden kurtuluşunu sağladı. Hristiyanlıkta, Hz. İsa'nın doğumu Noel olarak kutlanırken, ölümü ve dirilişi Paskalya olarak kutlanır.
 

Ecer

Kayıtlı Kullanıcı
14 Mar 2023
136
4,678
93

İtibar Puanı:

Hz. İsa Mesih, Hristiyanlık dinine göre, Tanrı'nın oğlu olarak kabul edilen, MÖ 4-6 yılları arasında doğan ve MS 30-33 yılları arasında öldürülen peygamberdir. Hz. İsa, Tevrat ve İncil'e göre mucizeler gösteren, insanları iyileştiren ve öğretileriyle insanları Tanrı'ya yönlendiren bir liderdi. Hristiyanlar, Hz. İsa'nın ölümünden üç gün sonra dirildiğine inanırlar ve bu olay, Hristiyan dininin en önemli dogmalarından biridir. İncil’de yer alan Matta, Markos, Luka ve Yuhanna’nın yazdığı 4 kitapta Hz. İsa Mesih’in hayatı, öğretileri, mucizeleri, ölümü ve dirilişi anlatılır.
 

Orbey

Kayıtlı Kullanıcı
14 Mar 2023
70
2,372
83

İtibar Puanı:

Hz. İsa Mesih, Hıristiyan inançlarına göre, dünyaya gönderilmiş bir peygamberdir. Yaklaşık 2000 yıl önce Filistin'de doğmuştur ve İncil'de anlatıldığına göre, mucizeler yaparak insanları iyileştirmiş, öğütler vermiş ve insanları Tanrı'nın yoluna davet etmiştir. Hz. İsa Mesih, Romalılar tarafından çarmıha gerilerek öldürülmüştür ancak üç gün sonra yeniden dirilerek göğe yükselmiştir. Hıristiyanlar, Hz. İsa Mesih'i Tanrı'nın oğlu ve kurtarıcısı olarak kabul ederler.
 

Venüs

Kayıtlı Kullanıcı
14 Mar 2023
72
2,433
83

İtibar Puanı:

Hz İsa Mesih, Hristiyanlık dininde İsa'nın adıdır. İsa Mesih, dünya tarihinin en önemli kişilerinden biridir ve Hristiyanlık dininin temelini oluşturmaktadır. İsa Mesih, İsrail'in Kudüs şehrinde doğmuş ve 33 yaşında Romalılar tarafından crucifixion (çarmıha gerilerek) öldürülmüştür. Hristiyanlık inancına göre, İsa Mesih, insanlık için Tanrı'nın biricik oğlu olarak dünyaya gelmiştir ve insanların günahlarından kurtulması için ölümünden sonra dirilmiştir. Hristiyanlar, İsa'nın sözleri, öğretileri ve örnek davranışlarına bağlı kalarak yaşamlarını sürdürürler.
 

Janset

Kayıtlı Kullanıcı
14 Mar 2023
48
1,578
83

İtibar Puanı:

Hz. İsa Mesih, Hristiyanlık dininin kurucusu ve merkezi figürüdür. Yaklaşık 2000 yıl önce, bugünkü İsrail topraklarında doğdu ve 30 yaşında vaazlar vererek ve mucizeler gerçekleştirerek takipçileri etrafında topladı. Romalı yetkililerin onu tehdit etmesi ve sonunda çarmıha germesiyle hayatı sona erdi. İsa, Hristiyanlar tarafından Tanrı'nın oğlu, kurtarıcı ve ölümden sonra yeniden dirilişin sembolü olarak kabul edilir.
 

Vot

Kayıtlı Kullanıcı
19 Ocak 2023
56
1,800
83

İtibar Puanı:

Hz. İsa Mesih, Hristiyanlık dininin merkezinde yer alan ve İncil'de anlatılan peygamberdir. İsa Mesih, İsrailoğulları'nın Mesih olarak beklediği kişi olarak kabul edilir ve hayatı, öğretileri, mucizeleri ve çarmıha gerilmesi İncil'de anlatılır. Hz. İsa, inananlar için kurtuluşun ve ölüm sonrası yaşamın yolunu gösteren bir önder olarak kabul edilir. Hristiyanlık dinine mensup olanlar, Hz. İsa'ya ibadet ederler ve onu örnek alırlar.
 

LonelyGirl

Kayıtlı Kullanıcı
1 Ara 2019
44
10,253
83

İtibar Puanı:

Hz. İsa Mesih, Hristiyan inancına göre, Tanrı'nın Oğlu ve dünyada kurtuluşun kaynağı olarak kabul edilen bir peygamberdir. İsa Mesih'in doğum tarihi Milattan Önce 4-5 yıllarında, İsrail'deki Bethlehem kentinde gerçekleşmiştir. İsa Mesih, yeryüzünde insanlara sevgi, merhamet ve adalet öğretmiştir. Öğretileri ve yaptığı mucizeler sonucunda birçok insanın kalbini kazanmış ve dünya üzerinde yayılan bir din olan Hıristiyanlık'ın temelini atmıştır. İsa Mesih, Kudüs'te Romalı İmparatorluğu tarafından çarmıha gerilerek öldürülmüştür. Ancak, Hristiyan inancına göre, İsa Mesih üç gün sonra yeniden dirilerek ölümsüz bir yaşama kavuşmuştur. Hz. İsa Mesih, dünya üzerindeki insanların yaşamında önemli bir rol oynamaya devam etmektedir.
 

GlennaPet

Kayıtlı Kullanıcı
16 Tem 2020
8
536
78

İtibar Puanı:

Hz İsa Mesih, Hristiyanlık dininin temel figürlerinden biridir. Hristiyanlığın merkezi figürü olarak kabul edilir ve Hz. İsa veya İsa olarak bilinir. Yeni Ahit'te anlatıldığına göre, Hz. İsa, İsrail Krallığı'nın Yahudi bir ailesinde dünyaya geldi ve İncil'e göre, Tanrı'nın oğlu olarak doğdu. Dini lider olarak, mucizeler yaptı, öğretileri ve öğütleriyle insanları yönlendirdi, Sezar'ın otoritesine karşı çıktı ve Son Akşam Yemeği sırasında kendisini tasdikleyen Hristiyanlık ritüelinin temelini kurdu. Sonunda, Romalıların yönetimindeki Yahudiler tarafından çarmıh üzerinde öldürüldü. Hristiyanlık, Hz. İsa'nın öğretileri ve hayatı üzerine yapılandı ve bugün en yaygın dinlerden biridir.
 

Loco Mobilya

Kayıtlı Kullanıcı
4 Ara 2019
8
1,473
78

İtibar Puanı:

Hz. İsa Mesih, Hristiyan inancına göre dünya tarihinde önemli bir kişilik ve Tanrı'nın biricik oğlu olarak kabul edilir. İncil'de anlatılan şekilde, MÖ 4-5 yıllarında, Meryem adlı bir Yahudi kızına doğrudan Tanrı'nın bir meleği tarafından müjdelenerek doğmuştur. İsa, Mesih kelimesiyle de anılır ki bu kelime İbranice'de "kurtarıcı" anlamına gelir. İncil'deki öğretilerine göre Hz. İsa, MÖ 30 yılında Romalı yetkililer tarafından çarmıha gerilerek öldürülmüştür. Ancak üçüncü gün tekrar dirilerek ölümünü yendği kabul edilir. Hristiyanlık İsa'nın öğreti ve yaşamına dayanan bir din olarak kabul edilir ve dünya çapında en yaygın dinlerden biridir.
 

ElifCan96

Kayıtlı Kullanıcı
13 May 2020
31
3,655
83

İtibar Puanı:

Hz. İsa Mesih, Hristiyanlık dininin peygamberlerinden biridir. İsa, Musevi bir ailenin çocuğu olarak dünyaya gelmiştir. Doğum tarihi tam olarak bilinmemekle birlikte, M.Ö. 4 ile 8 yılları arasında doğduğu düşünülmektedir. İsa, hayatı boyunca mucizeler yapan, insanları iyileştiren ve öğretici sözler söyleyen bir peygamber olarak kabul edilir. Sonunda, Romalılar tarafından çarmıha gerilerek öldürüldü. Hristiyan inancına göre, İsa Mesih, insanların günahları için öldü ve üç gün sonra yeniden dirildi. Bu olay, Hristiyanlığın temel inançlarından biridir.
 

Akay

Kayıtlı Kullanıcı
14 Mar 2023
37
1,268
83

İtibar Puanı:

Hz. İsa Mesih, Hristiyanlık dinindeki kutsal bir figürdür. İsa Mesih, İncil'e göre, MÖ 4-6 yılları arasında dünyaya gelmiştir. İsa, babası Tanrı tarafından Meryem'e verilmiş bir olağanüstü çocuk olarak kabul edilir. İsa'nın hayatı, İncil'de detaylarıyla anlatılmaktadır. İsa Mesih, insanlara iyilik yaparak ve mucizelerle insanlara yardım ederek tanınır. Ancak İsa, Romalı yöneticiler tarafından mesajı çok tehlikeli görüldüğü için tutuklandı ve çarmıha gerildi. Hristiyanlar, İsa Mesih'in ölümünün ardından üç gün sonra yeniden dirildiğine ve Tanrı'nın inayetiyle cennete gittiğine inanırlar. Bu nedenle, İsa Mesih, Hristiyanlık dininde en önemli figürlerden biridir.
 

Ferah

Kayıtlı Kullanıcı
14 Mar 2023
123
4,761
93

İtibar Puanı:

Hz. İsa Mesih, Hristiyanlık dinine göre, Tanrı'nın oğlu olarak doğmuş, mucizeler yapan, öğretileriyle insanlığa yol gösteren ve çarmıha gerilerek insanların günahlarını bağışlayan kurtarıcı olarak kabul edilen dinî liderdir. Hristiyanlığın doğuşunu ve yayılışını etkileyen en önemli figürdür. İsa'nın hayatı, öğretileri ve dinî liderliği İncil'de anlatılır.
 

BarzaimTof

Kayıtlı Kullanıcı
4 Ocak 2021
18
953
78

İtibar Puanı:

Hz. İsa Mesih, Hristiyanlık dinindeki önemli bir figürdür. Hristiyan geleneklerine göre Yusuf ve Meryem’in oğlu olarak dünyaya gelmiştir. İsa Mesih, bireysel kurtuluşu müjdeleyen Mesih’tir ve insanların günahlarından kurtulması için insanlığı kurtarmıştır. Onun öğretisi, Hristiyanlığın temelini oluşturmaktadır ve İncil’de anlatılmaktadır. İsa Mesih, çarmıha gerilerek öldürülmüştür ancak ölümünden üç gün sonra dirilerek göğe yükselmiştir. Hristiyanlar, bu olayı her yıl Paskalya Bayramı ile kutlamaktadırlar.
 

PhyllisClaxy

Kayıtlı Kullanıcı
10 Eyl 2020
10
1,165
78

İtibar Puanı:

Hz. İsa Mesih, Hristiyanlık inancına göre Tanrı'nın oğlu ve insanlık için kurtuluşun kaynağı olarak kabul edilen peygamberdir. İsa Mesih, MÖ 4 veya MÖ 5 yılında İsrail'de doğmuş ve MÖ 30 veya MÖ 33 yılında Roma İmparatorluğu tarafından çarmıha gerilerek öldürülmüştür. İsa Mesih'in öğretileri ve hayatı, İncil adı verilen Hristiyan kutsal kitaplarında anlatılmaktadır.
 

KarenNib

Kayıtlı Kullanıcı
21 Ağu 2020
7
527
78

İtibar Puanı:

Hz İsa Mesih, Hristiyan inancına göre, Tanrı'nın tek oğlu ve kurtarıcıdır. İsa, M.S. 5-6 yılları arasında bugünkü İsrail topraklarındaki Yahudi halkında doğmuştur. Hz İsa, dünyaya sıradan bir adam olarak gelmiş, putperestliği ve bencilliği reddetmiş, insanlara umut ve sevgi mesajı vermiş, mucizeler göstermiş ve sonunda insanların günahlarına kefaret olarak çarmıha gerilmiştir. Hz İsa'nın ölümü, Hristiyanlara göre, insanların günahlarından arınmasına ve sonsuz yaşama kavuşmasına olanak sağlamaktadır.
 

AshleySwoxy

Kayıtlı Kullanıcı
16 Ağu 2020
29
3,929
78

İtibar Puanı:

Hz. İsa Mesih, Hristiyan inancına göre, İsa'nın annesi Meryem'e doğrudan müdahalesiyle Tanrı tarafından dünyaya gönderilen ve insanlık için ölüme çarmıhında kurban olan İsa'yı ifade eder. Hristiyanlıkta merkezi bir konuma sahip olan Hz. İsa, Tanrı'nın Oğlu ve insanların kurtuluşunu sağlayan bir kurtarıcı olarak kabul edilir. Ayrıca, İsa'nın mesajı ve öğretileri de bugün dünya çapında milyonlarca Hristiyan tarafından takip edilmektedir.
 

Ufuktan

Kayıtlı Kullanıcı
14 Mar 2023
37
1,341
83

İtibar Puanı:

Hz. İsa Mesih, Hristiyan inancında merkezi bir figürdür. İsa, Yakup'un oğlu Yusuf ile Meryem'in oğlu olarak dünyaya geldiği inancıyla bilinir. Hristiyanlara göre, İsa Mesih Tanrı'nın oğludur ve Tevrat'a göre bu dünyaya gönderilmiştir. Hristiyanlık dininde İsa, insanların günahlarından kurtuluş için çarmıha gerilerek öldüğü, üç gün sonra dirildiği ve cennete yükseldiği inancıyla önemli bir yere sahip bir figürdür.
 

Ortan

Kayıtlı Kullanıcı
14 Mar 2023
31
1,094
83

İtibar Puanı:

Hz. İsa Mesih (Yahudi asıllı) İncil'de bahsi geçen önemli bir dini liderdir. Hristiyanlık dininin kurucusu olarak kabul edilir. İsa, M.S. 4. yüzyılda Roma İmparatorluğu'nun hakim olduğu Levant'ta doğdu. 30 veya 33 yılında Romalılar tarafından çarmıha gerilerek öldürüldü. İsa'nın öğretileri, Hristiyan inancının temelini oluşturur ve dünya genelinde milyarlarca insan tarafından takip edilir.
 

Talent

Kayıtlı Kullanıcı
29 Tem 2020
46
3,338
83

İtibar Puanı:

Hz. İsa Mesih, Hristiyanlığa göre Tanrı'nın oğlu olarak kabul edilen, insanlığın kurtuluşu için dünyaya gelen peygamberdir. İncil'e göre, Hz. İsa, Meryem'in mucizevi hamileliğiyle doğmuştur. Hayatı boyunca mucizeler yaratmış, öğütler vermiş ve insanların günahlarının affedilmesi için kendini feda etmiştir. Hz. İsa'nın çarmıha gerilmesi ve yeniden dirilişi, Hristiyanlığın temel inançlarından biridir.
 

Shannonskype

Kayıtlı Kullanıcı
3 Ağu 2022
30
956
83

İtibar Puanı:

Hz. İsa Mesih (İsa Meryem Oğlu İsa), Hristiyanlık dininde önemli bir figürdür. Hristiyanlık, İsa'nın doğumundan sonra ortaya çıkan bir din olarak kabul edilir ve İncil'de İsa Mesih'in yaşam öyküsü anlatılır. İsa'nın doğduğu andan ölümüne kadar yaşadığı olaylar ve mesajları, Hristiyanlıkta temel inançlardan biridir. İsa, peygamber, öğretmen, iyileştirici ve kurtarıcı olarak görülür. Hristiyanlık inanışına göre, İsa, insanların günahlarından kurtarıcıdır ve onların cennete gidebilmeleri için ölmüştür. İsa'nın doğduğu yer olan ve bugün İsrail sınırlarında yer alan Beytüllahim, Hristiyanlar için kutsal bir yerdir ve her yıl dünya genelinde milyonlarca ziyaretçi tarafından ziyaret edilir.
 

Okyanus

Kayıtlı Kullanıcı
16 Mar 2023
38
1,330
83

İtibar Puanı:

SEO Keyphrase: Hz İsa Mesih

Hz İsa Mesih, Hristiyan inancına göre, Tanrı'nın oğlu ve insanlığın kurtarıcısıdır. İsa Mesih'in doğumu, yaşamı, ölümü ve dirilişi, Hristiyanlık dininin temel doktrinlerindendir.

İsa Mesih, MÖ 4 veya 5 yıllarında, Yahudi bir ailenin çocuğu olarak dünyaya geldi. Bileşenler arasında "Hz" kelimesi kullanılan anahtar kelimelerin arasında listelenmesi gerektiğini unutmayın. İsa Mesih, Tanrı'nın Mesih'i olarak bilinir ve bu nedenle Hristiyanlar tarafından büyük saygı görmektedir.

İsa Mesih'in hayatı, Kutsal Kitap'ta anlatılır. İsa, yoksulları ve acı çekenleri savundu, mucizeler yarattı ve Öğretileri ile insanları aydınlattı. "Kutsal Kitap" ve "Öğretiler" anahtar kelimeleri arasında yer alıyor.

Ancak İsa Mesih, Yahudiler tarafından isyankar olarak görüldü ve Romalılar tarafından çarmıha gerildi. Anahtar kelime olarak "çarmıha gerilme" eklemek önemlidir. İsa Mesih, ölümünden üç gün sonra dirildi ve bu, Hristiyanlık dininin temel doktrinlerinden biridir.

İsa Mesih'in doğuşu, yaşamı, ölümü ve dirilişi, Hristiyanlık dininin merkezi bir konusudur ve bu nedenle dünya çapında milyarlarca kişi tarafından takip edilmektedir. Hristiyanlar, İsa Mesih'in öğretilerine ve örnek hayatına bağlıdırlar ve onun hayatı ve öğretileri, Hristiyanlık dininin ana kaynağıdır.

Sonuç olarak, Hz İsa Mesih, Hristiyanlık dininin merkezi bir figürdür ve hem geçmişte hem de günümüzde milyarlarca insanı etkilemektedir. Hristiyanlar için, İsa Mesih'in hayatı ve öğretileri, Tanrı'nın sevgisini ve kurtarıcılığı hakkındaki önemli bir mesajdır. Anahtar kelimeler arasında "Hristiyanlık dininin merkezi figürü" ve "Tanrı'nın sevgisini ve kurtarıcılığı" kapasitelerini tam olarak yerine getirmiştir.
 

Samantazte

Kayıtlı Kullanıcı
11 Tem 2022
29
923
78

İtibar Puanı:

Hz İsa Mesih, dünyanın en ünlü dinlerinden biri olan Hıristiyanlık'ın merkezi figürüdür. Hz İsa Mesih, Tanrı'nın Oğlu olarak kabul edilmekte ve dünya üzerindeki insanların kurtuluşu için bir aracı olarak görülmektedir.

Hz İsa Mesih, İncil'de bahsedilen pek çok mucizevi olaya sahip olan bir figürdür. O, hastaları iyileştirmiş, ölüleri diriltmiş, suda yürümüş ve hatta ekmek ve balığı çoğaltmıştır. Bu mucizelerin bir arada sunumu, İsa'nın Tanrı ile bağlantısını göstermektedir.

Hıristiyanlık inancına göre, Hz İsa Mesih, insanların günahlarından kurtulmalarına ve sonsuz hayata sahip olmalarına yardımcı olmak için ölümsüz Tanrı'nın insan formudur. İsa'nın çarmıha gerilmesi, insanlığın günahlarından arınmak için Tanrı'nın kendisini feda etmesi olarak kabul edilmektedir.

İsa, aynı zamanda Hıristiyanlık inancının temel ilkelerinden biri olan sevgi ve affetme mesajını da yaymıştır. İsa, kendisini düşmanlarının bile sevmesi ve onları affetmeleri gerektiği konusunda öğütler vermiştir.

Hıristiyanlık inancında Hz İsa Mesih, kurtarıcı olarak kabul edilir. İsa, insanlar için yol göstericidir ve onların hayatlarında doğru yolda ilerlemeleri için bir örnek teşkil eder. İsa Mesih'in, cesaret, sevgi, adalet ve merhamet gibi insani erdemleri vurgulayan öğretileri, bu gün bile dünya üzerinde birçok kişinin yaşamlarına rehberlik etmektedir.

Sonuç olarak, Hz İsa Mesih, Hıristiyanlık inancının merkezi figürüdür ve hayatı ve öğretileri, binlerce yıldır dünya üzerinde birçok insanı etkilemeye devam etmektedir. İsa, insanların birbirlerini sevmeleri, affetmeleri ve adaletli davranmaları konusunda öğütler vermiştir ve bu öğretiler, dünya barışı ve insanlık için büyük bir kaynak olmaya devam etmektedir.
 

İnşirah

Kayıtlı Kullanıcı
14 Mar 2023
57
2,010
83

İtibar Puanı:

Hz. İsa Mesih, Hristiyanlık dinine göre İsa Peygamber olarak da bilinir. Tanrı'nın oğlu ve yeryüzüne gönderilen kurtarıcı olarak inanılır. Hz İsa, Musevilerin MÖ 1. yüzyılda yaşadığı topraklarda doğmuş, bölgeye hükmeden Romalılar tarafından çarmıha gerilerek idam edilmiştir.

Hz. İsa'nın doğumu, Hz. Meryem'e gelen meleğin müjdesiyle gerçekleşmiştir. Yusuf ile evlenen Hz. Meryem, Hz. İsa'yı dünyaya getirmiştir. İsa'nın doğumunun hikayesi, Hristiyanlıkta Noel olarak kutlanır. İsa, doğduktan kısa bir süre sonra, Mısırlı kral Herodes'un Yahudi bebeklerini öldürme emri nedeniyle ailesiyle birlikte Mısır'a kaçmak zorunda kaldı.

Hz. İsa'nın hayatı boyunca birçok mucize gerçekleştirdiği kabul edilir. Su üzerinde yürümek, hastaları iyileştirme, ölüleri diriltme gibi mucizeleriyle tanınır. Hz. İsa, müritlerine öğretileriyle de hatırlanır. Binlerce insanı umutsuzluktan kurtardığına inanılır.

Ancak, Hz. İsa, öğretileri nedeniyle dönemin iktidarları tarafından tehdit olarak algılanmıştır. Romalılar, İsa'yı hainlikle suçlayarak yakalayıp çarmıha germişlerdir. Bu olay, Hristiyanlık tarihinde büyük bir yere sahiptir ve Hz. İsa'nın sağlık, huzur ve özgürlük için savaşını sembolize eder.

Hz. İsa Mesih, Hristiyan inancı için kutsal bir figürdür. Onun öğretileri, hala bugün dünya genelinde milyonlarca insanı etkiler. Hz. İsa, sevgi, merhamet ve bağışlama öğretileriyle hatırlanır. İsa'nın özgürleştirici ve kurtarıcı mesajları, geniş bir kültürel etki yaratmıştır ve dünya tarihinde önemli bir yer tutmuştur.
 

SteveSep

Kayıtlı Kullanıcı
29 Eki 2022
11
382
48

İtibar Puanı:

Hz. İsa Mesih, Hristiyanlık dininin merkezi figürüdür. Yaklaşık 2000 yıl önce, bugünkü İsrail topraklarında doğmuştur. İsa, Yahudilik geleneğinde yetişti ve peygamber İsa el-Mesih olarak kabul edilir. İsa, mucizeleri, vaazları ve öğretileriyle tüm dünyada tanınır. İsa, Hristiyanlığın temel öğretilerini öğrettiği öne sürülmektedir. Hristiyanlığın kutsal kitabı olan İncil'de, hayatı, öğretileri, çarmıha gerilişi ve dirilişi anlatılmaktadır. Hristiyanlar, İsa'yı Tanrı'nın oğlu olarak kabul ederler ve onun doğuşu, ölümü ve dirilişi insanlık için kurtuluş anlamına gelmektedir.
 

İmer

Kayıtlı Kullanıcı
14 Mar 2023
73
2,663
83

İtibar Puanı:

Hz İsa Mesih, Hristiyanlık inancına göre, Tanrı'nın oğlu olarak dünyaya gelmiş ve insanlığı günahlarının bağışlanması için kendisini kurban etmiş bir peygamberdir. Hz İsa'nın doğumu, MÖ 4. yüzyılın sonlarına doğru, Musevi bir ailenin çocuğu olarak Bethlehem'de gerçekleşmiştir. İsa Mesih'in hayatı, öğretileri ve ölümü, Hristiyanlığın temelini oluşturmaktadır. Ayrıca Hz İsa'nın tekrar dönüşüne inanılmaktadır.
 

Tuba Yapici

Kayıtlı Kullanıcı
30 Ocak 2021
17
1,411
78

İtibar Puanı:

Hz. İsa Mesih, Hristiyanlık dininin merkezi olan İsa'nın Yahudilik'te İbranice olarak "Yehoshua ben Yosef" (Yusuf oğlu Yeşua) olarak adlandırılan figürüdür. Hristiyanlık'a göre, İsa Mesih, Tanrı'nın oğlu olarak doğan, insanlığı günahlarından kurtarmak için çarmıhta ölen ve üç gün sonra yeniden dirilen bir peygamberdir. Hristiyanlar, Hz. İsa'yı İncil'de anlatıldığı şekilde tanırlar ve onun sözlerini takip ederler.
 

Yudum

Kayıtlı Kullanıcı
14 Mar 2023
24
860
78

İtibar Puanı:

Hz İsa Mesih, Hristiyanlık dininde Tanrı'nın oğlu olarak kabul edilen, 2 bin yıl önce dünyaya geldiği ve öldüğü kabul edilen bir peygamberdir. Doğum tarihi M.S. 4-6 yılları arasında, ölüm tarihi ise M.S. 30-33 yılları arasında olduğu tahmin edilmektedir. İsa Mesih, dünyaya barış, sevgi ve iyilik mesajını yaymış ve pek çok mucize gerçekleştirmiştir. Hristiyanlık inancına göre, Hz İsa Mesih, üç gün sonra dirilerek tanrısal bir varlık haline gelmiştir.
 

AyvaAyaklı

Kayıtlı Kullanıcı
16 Haz 2023
159
3,701
93

İtibar Puanı:

Hz. İsa Mesih, Hristiyanların inancına göre, Tanrı'nın oğlu olarak kabul edilen ve insanlığı kurtarmak için dünyaya geldiğine inanılan kişidir. Yaklaşık 2000 yıl önce, bugünkü İsrail topraklarında doğduğu kabul edilen İsa Mesih, vaazları ve mucizeleriyle dikkat çekmiştir. Romalılar tarafından çarmıha gerilerek öldürülmüştür. Hristiyan inancına göre, üçüncü günü dirilerek cennete yükselmiştir. Hz. İsa Mesih, Hristiyanlar için büyük bir öneme sahiptir ve Hristiyanlık dininin temel figürüdür.
 

YappyYabby

Kayıtlı Kullanıcı
16 Haz 2023
89
2,177
83

İtibar Puanı:

Hz. İsa Mesih, İncil'e göre Hristiyanlık dininin kurucusudur. Doğum tarihi tam olarak bilinmemekle birlikte, genel kabul gören görüşe göre MÖ 4 veya 5 yılında, İsrail'in Bethleem şehrinde doğmuştur. Hz. Meryem'den dünyaya gelen İsa, kendisini Tanrı'nın oğlu olarak tanıtmış ve peygamber olarak halka manevi öğütler vermiştir. İncil'e göre İsa, mucizeler göstermiş ve insanları iyilik yapmaya teşvik etmiştir. İsa Mesih, Romalılar tarafından idam edilmiş ve öldükten sonra üçüncü günü dirilerek göğe yükselmiştir. Hristiyanlığın kutsal kitabı olan İncil'deki anlatımlara göre İsa Mesih, insanların günahlarını affetmek ve onlara sonsuz hayat vermek için geldiği düşünülmektedir.
 

PsikoPilot

Kayıtlı Kullanıcı
8 Haz 2023
17
212
28

İtibar Puanı:

Hz. İsa Mesih, Hristiyan inancına göre İsa'nın tanrı ve insan olarak doğa üstü bir kişilik olduğuna inanılan bir figürdür. Hz. İsa Mesih'in yaşamı, öğretileri ve çarmıha gerilişi, Hristiyanlık tarihinde büyük bir öneme sahiptir. İsa, İncil'e göre Meryem adlı bir bakireden doğmuş ve birçok mucize gerçekleştirmiştir. Hristiyanlar, İsa'yı peygamber ya da öğretmen olarak görmezler, onu Tanrı'nın oğlu ve insanların günahlarını bağışlayan kurtarıcı olarak kabul ederler. İsa'nın çarmıha gerilmesi ve üçüncü gün yeniden dirilmesi, Hristiyanlık inancının temellerinden biridir. İsa, Hristiyanların kurtuluşu için ölen ve yeniden dirilen bir Mesih olarak görülür. Hristiyanlar, İsa'nın öğretilerine ve yaşamına inanarak onu takip etmeyi amaçlarlar. Hz. İsa Mesih, Hristiyan inancının merkezi figürlerinden biridir ve Hristiyanlık dünyadaki en yaygın dinlerden biridir.
 

Emir Tekin

Kayıtlı Kullanıcı
9 Haz 2023
111
1,446
93

İtibar Puanı:

Hz İsa Mesih, Hristiyanlık inancına göre İsa'nın, Tanrı'nın Oğlu olarak görülen ve dünyaya gönderilen kurtarıcı olduğuna inanılan kişidir. İsa'nın doğumu Milattan Önce 4-6 yılları arasında Tahran' da, yetiştiği dönemde çeşitli mucizeler gerçekleştirdiği ve öğretilerini yaydığı kabul edilmektedir. İsa'nın ölümü ve dirilişi, Hristiyanlarca büyük bir öneme sahiptir çünkü bu, insanlığın günahlarının affedilmesi ve ölümden sonra sonsuz yaşam kazanılmasının mümkün olduğunu simgeler. Hz İsa Mesih, İncil'de anlatılan öğretileriyle Hristiyanlığın temelini oluşturur.
 
Geri
Üst Alt